BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA ÜRETKENDİR, PAYLAŞILMAYAN BİLGİ BATAKLIKTAKİ HAZİNE GİBİDİR.
Siteme Hoş Geldiniz Adil DURUSU
   
  SİTEME HOŞ GELDİNİZ Adil DURUSU
  Zülfü Livaneli'den
 

Türkiye'nin büyük dönüşümüyle ilgili tahminler -Zülfü Livaneli

 

 Bir çocuğun büyümesini, anası babası zor fark eder. Çünkü çocuk her gün

gözlerinin önündedir ve bir günden ertesi güne değişiklik olmamaktadır.

 Çocuk hep aynı gibidir. Ama aynı çocuğu bir yaşında gören kişi dokuz yıl

sonra gelip de onun on yaşını sürdüğünü gördüğü zaman gözlerine inanamaz.

Ve çocuğu tanıyamaz.

 Ülkeler için de durum böyle.

 Her sabah kalkıyoruz, gazeteleri okuyoruz, işe gidip geliyoruz, akşam

televizyonda haberleri izliyoruz ve ülkedeki büyük değişimi fark

edemiyoruz.

 Her şey aynıymış gibi geliyor.

 Oysa, Türkiye büyük bir hızla değişiyor, dönüşüyor, bambaşka bir ülke

haline geliyor. Bunu anlamanın en kestirme yolu, ülkeyi üç beş yıldır

görmemiş birisinin tanıklığına başvurmaktır. İnanın bana, bütün

samimiyetimle söylüyorum; bir süre sonra Türkiye iyice tanınmaz hale

gelecek.

 Siz bile şaşıracaksınız.

 ***

 Peki bu değişimin yönü ne?

Bunu kısaca "muhafazakârlaşma, Orta Doğu ülkesi olma, zenginleşme ve

kalitesizleşme" olarak adlandırabiliriz.

 Dikkat edilirse bunlardan bazıları olumlu, bazıları olumsuz özellikler

ama hepsi bir arada gerçekleşiyor.

 Yani önümüzdeki yıllarda şöyle bir ülkede yaşayacağız:

 Gökdelenlerle ve alışveriş merkezleriyle dolu, lüks mağaza ve

lokantalardan geçilmeyen, yabancı şirketlerin Orta Doğu merkezlerinin

bulunduğu bugünkünden daha zengin bir ülke.

 

Yani bir çeşit büyük Dubai ya da eski Beyrut! Öte yandan daha da

hızlanmış bir cahilleşme, kültürsüzleşme, lumpenleşme süreci.

 

Her önemli işin başında; liyakata göre değil tarikat ilişkilerine göre

seçilmiş insanlar.

 

Alabildiğine muhafazakâr ve alabildiğine Amerikancı bir ülke.

 

 İşte benim gördüğüm manzara bu.

 

 ***

 

 

 AKP'nin önümüzdeki yerel ve ondan sonraki genel seçimleri de alacağını

söylemek kehanet değil.

 

 Bunu herkes görüyor.

 

 Hatta beş yıl sonra Erdoğan halk oyuyla seçilmiş Cumhurbaşkanı olacak,

belki de Abdullah Gül'ü Başbakan olarak göreceğiz. Yani Türkiye en az on

yıl daha AKP'nin elinde.

 

Çünkü karşısında hiçbir güç yok.

 

 Koltuğunu kaybetmemek için uyuşturucu satıcılarını bile partisine üye

kaydeden CHP başkanı, zaten AKP ile anlaşmalı olarak götürüyor bu sistemi.

 MHP deseniz, ortada.

 

 ***

 

 

 Önümüzdeki günlerde AKP hükümeti, "PKK liderlerini teslim alan hükümet"

 olarak alkışlanacak. Orta Doğu'dan ve Batı'dan Türkiye'ye para akmaya

devam

 

 edecek. Laik kesim ise bir yandan giderek küçülecek, bir yandan da

yıllardır yaptığı gibi birbirini yemeye devam edecek.

 

 ***

 

 

 Bu kadar büyük bir değişim sadece iç dinamiklerle başarılamazdı.

 

 Amerika'nın Orta Doğu meselesinde Türkiye'ye biçtiği rol, uzun dönemli

bir senaryoyla uygulanıyor.

 

 İçteki aktörler de siyasiler, basın, üniversite, iş alemi, aydınlar

olarak rolün hakkını veriyorlar.

 

 ***

 

 

 Peki on beş yıl sonra ne olur diyorsanız, onunla ilgili bir tahminde de

bulunabilirim. Toplum, sistemli eğitimle dönüştürülmüş olacağı için,

Cumhuriyetin kuruluş yılını bile hatırlayan kalmaz.

 

 ***

 

 

 İsteyen bu yazıyı kesip saklasın ve eğer Türkiye başka türlü gelişirse

beni utandırmak için suratıma çarpsın.

 

 Ama ne yazık ki bu pek mümkün görünmüyor.

 --------
 

Ey sağduyulu insanlar:

Zülfü Livaneli

Hiç dünyada böyle bir şey gördünüz mü?

1938 de vefat etmiş bir liderin bu kadar tartışıldığını, her gün köşe yazılarına konu edildiğini, taraftarlarıyla karşıtlarının kanlı bıçaklı olduğunu hatırlıyor musunuz?

Dünyada böyle bir örnek var mı?

Amerikan basını kendi liderlerini unutmuş, durmadan Atatürk'ü yazıyor,

Fransız basınında De Gaulle'den çok Atatürk adına rastlanıyor, Britanya'da adı, Churchill'den fazla geçiyor.

Bu size garip gelmiyor mu?

Bütün dünya niçin işi gücü bırakmış da 130 yıl önce Selanik'te doğmuş olan bir Osmanlı çocuğuyla ilgileniyor?

Dertleri onun tarihteki rolünü anlamak mı (bize bu kadar meraklı olduklarını hiç sanmıyorum),

yoksa işin içinde başka bir iş mi var?

Birazcık aklı olan herkes, bu işin durup durup neden köpürtüldüğünü merak etmez mi?

Eder elbette.

İşte benim cevabım:

Türkiye Cumhuriyeti anormal şartlar altında oluşmuş bir ülkedir.

İmparatorluğun Batı tarafından planlı bir şekilde çökertilmesinden sonra Balkanlar, Orta Doğu ve Kafkasya'daki Müslüman Osmanlı tebaası, son kale olarak Anadolu'ya göçtü. Bu kılıç artığı- insanların kültürleri, adetleri, yaşam biçimleri farklıydı. Bu büyük farklılıklar, Anadolu'da zaten karmakarışık olan etnik ve dini yapıya eklenince, acayip bir karışım doğdu.

O 'karışımın hayatta kalabilmesinin ve bir arada yaşayabilmesinin tek şartı, yeni bir ulus ve yeni bir devlet oluşturmaktı.

Bu iş başarıldı ama Batı'daki gibi, zaten var olan homojen bir ulus, bir devlet yaratmadı.

Tam tersine, yeni devlet bir ulus yarattı.

Bu karmakarışık yapıdan bir ulus yaratan iradenin başında ise Mustafa Kemal vardı.

Ernest Renan, "Hiçbir ulus devlet, geçmişi çarpıtılmadan yaratılamaz" der.

Türkiye Cumhuriyeti de bunun dışında değildi elbette. Tarihi kendine göre yeniden yazdı, içinden çıktığı Osmanlı'yı hain ilan etti, Ziya Gökalp adlı Kürt asıllı bir düşünürümüzün ortaya attığı "Türkçülük tezi"ne aşırı bir önem atfetti; yani bir sürü aşırılık yaptı.. 

Elbette ki aradan bunca yıl geçtikten sonra bunları konuşacak ve yanlış uygulamaları eleştirerek demokrasimizi olgunlaştıracağız.

Buna aklı başında kimse itiraz etmez.

Ama bugün esen rüzgarlar, bunu amaçlamıyor. İstedikleri tek bir şey var,

Mustafa Kemal Atatürk'ü, Hitler gibi bir cani haline getirmek.

Çünkü bunu başardıkları gün, Türkiye Cumhuriyeti gayrı meşru hale gelecek.

..

Bazılarının bilinçli, bazılarının ise bilinçsiz olarak girdikleri yol bu.

 

***

Bilirsiniz; camilerde kubbeleri bir tek kilit taşı tutar. Bu taşı çekerseniz, ona yaslanmakta olan diğer taşlar gümbür gümbür çöker.

Mustafa Kemal, bu cumhuriyetin kilit taşıdır. Çünkü devlet ve ulus, onun iradesiyle kurulmuştur.

Cumhuriyeti yıkmak isteyenler ise bu gerçeği, yani ülkenin Aşil topuğunu çok iyi bilmektedirler.***

Atatürk'ü yıkmak, onun dayandığı üç unsuru devirmekle mümkün olabilirdi.

Neydi bu üç unsur?

Partisi, ordusu ve halktaki sevgi.

Önce partiyi yıktılar. Cumhuriyet Halk Partisi kağıt üstünde varlığını sürdürüyor ama artık kesinlikle aynı parti değil.

CHP'nin yerinde yıllardır yeller esiyor.

İkinci sütun olan ordu ise perişan. Bunu sadece son dönemlerdeki duruma bakarak söylediğimi sanmayın sakın.

Bu ordu yıllar önce, (Atatürk'ün vasiyetine aykırı olarak) iç politikaya, darbelere, işkencelere bulaştığı, Güneydoğu'daki savaşı bilerek uzatanları içinde barındırdığı ve emperyalizmin hizmetine girdiği gün bitmişti. AKP sadece, bu bitmiş kuruma son darbeyi indirdi.

Atatürk'ün üç dayanağından parti ve ordu bitirildikten sonra, sıra üçüncü ayağa geldi. Yani onu sevenlerin kalbindeki yeri.

Şimdi oyunun bu son perdesi oynanıyor. Mustafa Kemal'i itibardan düşürme gayretleri sergileniyor.

Bir devrim döneminde ortaya çıkan bütün fenalıklar, suçlar, kabahatler ona yüklenmeye çalışılıyor.

Bu da başarıldığı gün, bilin ki Türkiye Cumhuriyeti çökmüştür.

 

***

Bazı mesajlarda bana diyorlar ki: "Yahu bu rejim sana kötülük etmedi mi, ordu genç yaşında seni hapislerde süründürmedi mi,

evini barkını yıkmadı mı, mahkemeler seni yargılamadı mı, albümlerini yasaklamadı mı, merkez basın seni kaç kere linçe tabi

tutmadı mı? Nasıl olur da bu düzeni savunursun?"

 

Sevgili arkadaşlar; doğrudur, haklısınız. Türkiye'deki zalim rejimin acılarını en çok çekenlerden birisi benim.

Yapılanları anlatsam kitaplara sığmaz. Hayatım bu zulüm rejimine karşı mücadele ederek geçti. Ama hükümetlere, cuntalara karşı mücadele etmek başka, ülkeyi yıkmaya çalışmak başka. Ben hiçbir zaman 'vatan haini' olmadım.

O cuntalardan, generallerden, başbakanlardan, polis şeflerinden çok daha fazla sevdim bu memleketi.

Karşılıksız sevdim, kötülük gördüğüm halde sevdim. Gerçek yurtseverler bizleriz.

Bu yüzden; ülkeyi yıkmak için Mustafa Kemal'i itibarsızlaştırmak oyununa karşı çıkıyorum.

Siz 12 Mart'ta, 12 Eylül'de, ordu yüzüne Kemalist maskesi takmışken benim hiç Atatürk'ten söz ettiğimi duydunuz mu?

Elbette duymadınız. Çünkü o zaman iktidar kendisine Kemalist diyen zalim bir grubun elindeydi.

Atatürk'ü övmek ödüllendiriliyordu, buna tenezzül edemezdim.

Ama şimdi oyun farklı. Dün Mustafa Kemal'i eleştirmek tehlikeliydi, bugün ise onu savunmak.

Ama benim de, tehlikeli bile olsa gerçeği söylemek gibi bir huyum var.

Ne yapayım!*

 

 
 
  Bugün 1544816 ziyaretçi buradaydı! Siteme Hoş Geldiniz Adil Durusu

ANA SAYFAYA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
Siteme Hoş Geldiniz Adil Durusu SAĞLIK VE HUZUR DOLU NİCE GÜNLERE......
Kapadokya Eğlence Merkezi Başvuru Kaynakları Başvuru Kaynakları Submit Your Site To The Web's Top 50 Search Engines for Free! ÜRGÜP Esbelli Mahallesi Butik otelleri  Create FREE graphics at FlamingText.com

Image by FlamingText.com Check  Out My Rank On PRTracking.com! Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?

Ücretsiz kaydol