AL SANA İLERİ DEMOKRASİ
Suay Karaman
Yüksek Askeri Şura toplantısından sonra yeni komuta kademesi görevine başladı. Geçen yıl da sıkıntılı geçen YAŞ toplantısı, bu yıl Genelkurmay Başkanı ile üç kuvvet komutanının görevlerinden ayrılmaları ve tutuklu üyenin katılamaması sonucunda, beş kişi eksik olarak yapıldı. Siyasi iktidarın isteği sonucunda, kıdemli orgeneraller yerine, kıdemsiz olanlar kuvvet komutanlığına getirildi. Tutuklu on dört general ve amiralin emekliye ayrılmaları ise bir yıl ertelendi. Delil olmadan, uydurma gerekçelerle tutuklanan subaylar için yapılan bu ertelemenin, sadece durumu kurtarmaktan başka bir işe yaramayacağı çok açıktır.
YAŞ öncesinde, Genelkurmay Başkanı ile Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları’nın görevlerinden ayrılmalarını daha fazla demokrasi olarak değerlendirenler olmuştu. Eski Genelkurmay Başkanı’nın yayınladığı mesajın içeriğini anlayamayan yüzeyseller, ileri demokrasi sandıkları yaşanan hukuksuzlukları görmemektedirler. YAŞ toplantısında oturma biçimine bakıp, ‘askeri vesayetten kurtulduk, sivilleşmeyi gerçekleştirdik’ diyenler olmuştu.
Askerlerin konuşmamasını, kendilerine verilen görevi yapmasını, sadece sivillerin konuşmasını isteyen siyasi iktidar, buna ileri demokrasi adı vermektedir. Askerler tam bağımsızlık, cumhuriyetin korunması ve bölünmez bütünlük konusunda konuşurlarsa, demokrasimiz gelişemeyebilir. Devlet yönetimine dinin sokulması konusunda konuşurlarsa, tutuklanabilirler. Ancak sivil idare ne yaparsa yapsın, ne söylerse söylesin koşulsuz destekleyecekler. İşte demokrasi anlayışları bu kadar…
Darbe planladıkları belli olmayan, somut olarak neyle suçlandıklarını bile bilmeyen komutanların apar topar tutuklanarak, hapiste tutulmaları, demokratik bir hukuk devletine yakışmayan bir durumdur. Aynı şekilde ve aynı gerekçelerle sivillerin tutuklanmaları da demokrasi ile bağdaşmamaktadır. Ancak gazeteci, yazar, öğretim elemanı, siyasetçi aynı koşullarda tutuklanınca buna demokrasi dışı, subay tutuklanınca buna demokrasi demek doğru değildir. Türkiye’de cumhuriyet ve kurumlarının tasfiye edildiği bugünkü rejimde, ordu demokrasinin düşmanı olarak gösterilmektedir. Kendilerine “demokrasi kahramanı” diyenlerin, ülkemizi ve rejimi ne hale getirdikleri yıllardan beri ortadadır. Aslında ordu, demokrasinin koruyucudur. Eğer ordunun vesayeti varsa, bunu önlemek için, ordunun gücünü azaltmak değil, ülkede özgürlükleri çoğaltmak ve eşitsizlikleri gidermek gerekmektedir. Tüm olanlara ses çıkarmayanlar, tarih bilincinden yoksun olarak, “verin teklifi destekleyelim” diyerek, Genelkurmay Başkanlığı’nın, Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanması ile, ülkeye demokrasi geleceği kandırmacasına inanmaktadırlar.
Yargıdaki muhalif seslerin susturulduğu, yerel bir gazetenin muhabirine 375 gün meslekten men cezası verildiği, parasız eğitim isteyenlerin 16 aydır hapiste tutulduğu, kuzulara yumurta atanlar için dört yıl hapis istendiği, suçunu bilmeden yıllardır cezaevinde yatanlara zulüm ve yargısız infazın yapıldığı bir ülkede hangi demokrasiden söz edilmektedir? İnsanların konuşmaktan, yazmaktan, görüşmekten korktuğu bir ülkede, ileri demokrasi aldatmacasıyla, demokrasi yok edilmektedir.
Köy enstitülerinin kurucularından İsmail Hakkı Tonguç’un, çok partili demokrasinin ilk zamanlarında yaptığı değerlendirme çok önemlidir: “Demokrasinin iki çeşidi vardır. Biri zor ve gerçek olanı, öbürü de kolayı, oyun olanı. Topraksızı topraklandırmadan, işçinin durumunu sağlama bağlamadan, halkı esaslı bir eğitimden geçirmeden olmaz birincisi, köklü değişiklikler ister. Bu zor demokrasidir ama gerçek demokrasidir. İkincisi kâğıt ve sandık demokrasisidir. Okuma yazma bilsin bilmesin; toprağı, işi olsun olmasın, demagojiyle serseme çevrilen halk, bir sandığa elindeki kâğıdı atar. Böylece kendi kendini yönetmiş sayılır. Bu, oyundur, kolaydır. Amerika, bu demokrasiyi yayıyor işte. Biz de demokrasinin kolayını seçtik. Çok şeyler göreceğiz daha…”
Ülkemizde yıllardır demokrasi adına, oyun oynanmaktadır. Şimdilerde bu oyuna ileri demokrasi diyorlar ve bizi sömürmek, bölmek, parçalamak isteyen emperyalist ülkeler de bu oyunu destekliyor. Gerçek demokrasilerde ne askeri vesayet, ne de sivil keyfiyet vardır. İşte bu ilkeyi anladığımız zaman, aydınlığa giden yolun başında olduğumuz zamandır..