Emperyalizmin ılımlı İslam üzerinden oynadığı oyun
“Değerli milletvekilleri! “Ilımlı İslam adıyla küresel Hıristiyan odakların öne çıkardığı projenin yarattığı tahrip ve hayal kırıklığı, sanıldığından çok daha derin olmuştur.”
“Türkiye’ye dayatılan ‘Ilımlı İslam’ ne demektir?”
“Bununla kastedilen bizim dinimiz İslam olamaz. Çünkü İslam’ın ana kaynağı Kur’an, getirdiği dinin adının tek kelimeye ‘İslam’ olduğunu ve hiçbir kimsenin bu ad üzerinde işlem yapma hakkının olamayacağını açıkça bildirmektedir. O halde, Ilımlı İslam denen ne idüğü belirsiz sözde dini de içeren BOP projesi de bizim içinde yer alacağımız bir proje olamaz.”
“Bizim içinde yer alacağımız bir projenin her şeyden önce bizim temel değerlerimizi tahrip etmemesi ve bir de bu projede bu coğrafyanın kaderiyle ilgili kararların alındığı masada Türkiye'nin olması gerekir. O masada olmayan Türkiye'ye masada kararlar alındıktan sonra taşeronluk ve hizmet görevi verildiğinde-ki yıllardır yapılan budur-, buna Büyük Türkiye'nin ve bu ülkenin millî iradesinin saygı duyması ve geçit vermesi mümkün olmamalıdır diye düşünüyoruz.”
“Eğer Ilımlı İslam’la amaçlanan, İslam’ın hoşgörülü, şiddet ve kandan uzak, sevgi ve paylaşım temeline dayanan Kur’anî ve Muhammedî çehresi ise insanımız onu emperyalistlerden değil kendi dindaşı bilim ve düşünce adamlarından öğrenecektir. Bunun için insanlığın elindeki en büyük imkân, Batı’nın yok etmek istediği Atatürk Cumhuriyeti’nin yaratıcı iklimi ve ilkeleridir.”
“Saygıdeğer milletvekilleri;
“Meşum karikatür krizinin Müslüman vicdanlarda açtığı yara çok derin ve kahırlı olmuştur. Bu acı, bu kahır dindirilmemiştir.”
“Ilımlı İslam denen sömürge dini projesinin Türkiye açısından ikinci tahribi demokratik-laik hukuk devleti için yarattığı tehdittir. Türkiye Cumhuriyeti bir din devleti midir ki, bunun Ilımlı İslam türünden olanını tercih gibi bir öğüde ihtiyacımız olsun?”
“Eğer Ilımlı İslam ile Türkiye dışındaki ülkelere bir şeyler verilmek isteniyorsa o zaman karma namaz, Kalvenist ve Protestan İslam, İncilleştirilmiş Kur’an provalarını gidip Suudî Arabistan’da, Katar’da, Kuveyt’te ve Irak’ta yapsınlar.”
“Ilımlı İslam böylesine bereketli idiyse Irak’ı neden dehşet cehennemine döndürdüler? Götürselerdi Ilımlı İslam’ı, demokrasi ve özgürlük iki haftada geliverseydi.”
“Batı Türkiye’de kendine itaati dinleştirecek bir din devleti istiyor. Bu istek, Türkiye’de Batı’nın çıkarlarına zarar vereceği düşünülen toplumcu gelişmelerin ezilmesi pahasına işlerlik kazanmaktadır.”
“Batı, bir yandan İslam’dan nefretini her vesileyle dile getiriyor, öte yandan kendisine itaatkâr olacağını düşündüğü hurafeci bir din modelini Türkiye’yi kullanarak oluşturmak ve pazarlamak istiyor. Bu noktada kendisine engel gördüğü Atatürk değerlerine savaş açmış bulunuyor.”
“Öte yandan, çıkarlarına uygun gördüğü yerde Türkiye’nin Atatürkçü yapısını göklere çıkarasıya övüyor.”
“Bir şey daha yapıyor Batı: Atatürk değerlerini saptırarak Türkiye’yi istediği kıvama getirmek, güçsüz bırakmak için Atatürk’ü kullanmaya kalkıyor. Örneğin, Türkiye nükleer enerjiye geçiş arzusunu öne çıkardığında bunun ‘Atatürk ilkelerine aykırı olduğunu’ propaganda ediyor ve gerekçe olarak da şunu söylüyor: “Atatürk, ‘yurtta sulh, cihanda sulh’ demiştir. Nükleer enerji talebi Atatürk’ün bu temel ilkesine aykırıdır.” (The Washington Post’dan naklen Cumhuriyet, 8 Mart 2006)
“Batı’nın ikiyüzlülüğü de çelişkisi işte buradadır. Batı, Müslümanların dinini onların aleyhine kullanıyor.”
“Aziz arkadaşlarım;
“Batı’nın, Atatürk Cumhuriyeti’ni tahripte ikinci kanadı olan AB, egemenliğimizi taciz anlamına gelecek taleplerini açık veya dolaylı yollardan sıralamayı sürdürmektedir. Son talepleri, Fırat ve Dicle havzasının kontrolünü ele almaktır.”
“Türkiye’nin AB’ye ortaklık hayali uğruna artık verecek hiçbir şeyi kalmamıştır. Bu hayale ulaşmak için biz ısrar ettikçe onlar verilemeyecek şeyler istemektedirler. Türkiye artık verilecek bir şeyi kalmadığını anlamak ve kabul etmek zorundadır. Türkiye, AB’ye ortaklık hayalinden vazgeçip alternatifini kendi ruh ve dirayetinden kendisi yaratmalıdır.”
“TBMM’de görüşülmeden yürürlüğe konduğu için iç hukukumuz açısından ‘yok’ hükmünde olan ve uygulandığı 9.5 yıl zarfında bize 220 milyar doların üstünde zarar veren Gümrük Birliği’nin askıya alınmasını, ardından da AB’ye ortaklık talebimizin geri çekilmesini egemenliğimizin devamı bakımından kaçınılmaz olarak görmekteyiz.”
“Son cümlem şudur:
“Kurtuluş Savaşı gibi muhteşem bir destanı yazmış milletin çocuklarının, muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkmak için gereken ateşi kendi toprağından yaratacak gücü göstereceklerine olan inancımı tekrarlıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.”
Yaşar Nuri ÖZTÜRK