DENİZ KUVVETLERİ GERÇEĞİ BİLİNMELİDİR.
AMERİKA, DENİZ KUVVETLERİMİZDEN NEDEN RAHATSIZDIR
Fevzi MORAY, E.P.KD.ALBAY
Sevgili dostlarım dikkat ederseniz Medar-ı iftiharımız olan Türk Silahlı Kuvvetlerimiz son iki yıl içersinde yoğun bir şekilde ‘Ergenekon’ adı altında baskı altına alınmaktadır.. Dostlarla bir araya geldiğimde Küresel Jandarma ve şürekası (!...) son günlerde neden özellikle Deniz Kuvvetleri Komutanlığımızı yıpratmaya yoğunlaşmıştır sorusuna muhatap oluyorum.. Olayların farkında olan siz değerli dostlarımın kafalarında oluşan bu soruyu kısaca cevaplandırmaya çalışayım.
Umarım burada dile getirdiklerim , Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ ün korkusuz ve uyanık neferlerini bilinçli kılar.. Önce küresel dev tarafından Deniz Kuvvetlerimiz üzerinde kurgulanan yıpratma faaliyetleri hakkında kısa kronolojik bilgiler vermeliyim..
1- Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Sayın Özden Örnek ve irtica ile mücadele eylem planı (darbe günlükleri..,) Serbest kaldı ( 26 Şubat 2010)
2- Ergenekon soruşturması kapsamında Taraf gazetesince yapılan bir ihbar üzerine Sualtı Taarruz (SAT) Grup Komutanlığının eğitim alanı olan İstanbul’un Beykoz ilçesinin Poyraz köy mahallinde yer altına gömülü bulunan silah ve mühimmat!?..
3-Yine İrtica ile Mücadele Eylem Planının altında imzası olduğu iddia edilen Deniz P. Kurmay Albay Dursun Çiçek meselesi..
4- Kuzey Deniz Saha Komutanlığında görevli Deniz Kurmay Yarbay Ali Tatar’ın , iki amirale yönelik suikast raporu düzenlediği nedeniyle tutuklanması ve sonra serbest bırakılmıştı. İkinci kez tutuklanacağını hissedince gururuna yediremeyip intihar etmesi..
26 Şubat 2010 tarihinde ‘suikast notunun’ Deniz Kurmay Yarbay Ali Tatar'a ait olmadığı belirlendi..Hiç yok yere Türk Levent’inin intihar etmesine Deniz Kuvvetleri camiasının sarsılmasına ve ailesinin yıkılmasına neden olundu..Bunu reva görenler, ben Müslüman’ım diyebilir mi sorarım sizlere?!...
Yaşatılanlar ; vicdan, iman,insanlık, merhamet, hukuk gibi değerleri hiçe sayan EMEVİLERİN yaptıklarını bile geride bırakacak niteliktedir.. …Yazıktır yazık!...
5- Rahmi Koç müzesinde yapılan incelemede bulunan mühimmatın , Taraf gazetesince Ergenekon’la ilişkilendirilmesi..
5- Güney Deniz Saha Komutanlığında görevli Deniz Kurmay Albay Berk Erdem in intiharının ( “İntiharın nedeni Ergenekon mu ?”) şeklinde kamu oyuyla paylaşılarak Ergenekon’la ilişkilendirilmesi....
Zira bu intihar , Ergenekon soruşturmasının başlamasından bu yana Deniz Kuvvetleri’nde yaşanan 7’nci intihardır ve son derece manidardır!..
Yukarıda yaşatılan acımasızlıklara , Sayın Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Eşref Uğur Yiğit bakınız nasıl çürütecek şekilde cevap veriyor..?..
"Biz Komutanlar Personelimizle Tek Vücut Halindeyiz ve Personelimizin Nefes Alışını Bile Hissederiz"
***
Konuyu burada kapatarak şimdi de neden özellikle Deniz Kuvvetleri ? sorusuna cevap arayabiliriz..
Önce dünyada tüm savaşların yer altı ve yer üstü kaynaklara hakim olmak hırsından çıktığının altını çizmeliyiz..
Malumunuz Karadeniz ülkeleri dışında; Fransa , Yunanistan ,İtalya , İngiltere ve eski Yugoslavya’nın halefi olan Sırbistan –Karadağ’ın taraftır. Ancak Amerika’nın karşı olduğu ve 1936 yılında imzalanan Montrö
( Montreux) Boğazlar Sözleşmesi Ulu önderimiz Atatürk’ün eşsiz öngörüsüyle dönemin şartları içinde ilgili taraflara kabul ettirilmiştir.
Sözleşmeye taraf olmayan Amerika bu isteğini antlaşmaya taraf olan Romanya üzerinden gerçekleştirerek ‘kendi oyun planını’ uygulamaya sokma çabasındadır..
Peki Amerika ne peşindedir?
Açıklamaya çalışalım, antlaşmaya göre denizaltılar , uçak gemileri ve 15.000 tonun üzerindeki gemiler Türk boğazlarından Karadeniz’e geçiş yapamazlar.
Daha açıkça söylemek gerekirse, Amerika’nın bu denize sokacağı gemilerin boyu , tonajı ve nitelikleri Montrö boğazlar sözleşmesine aykırıdır..
Peki Amerika Karadeniz’de donanması olsun ister mi?
Çok nedeni vardır ancak tek bir neden olaya açıklık getirebilir..
Bölge ülkeleri namütenahi enerji kaynaklarına sahiptir.Hal böyle olunca .Küresel dev , Rusya’nın Akdeniz yoluyla dünya pazarlarına satabileceği en önemli hammaddeyi kontrol etmek isteyecektir..Bu stratejiyle Rusya federasyonunu güneyden çevirip göz dağı vermek istemektedir..
O nedenle de antlaşmaya taraf olan ülkelerin ya NATO’ ya, ya da AB. sokulması hedeflenmektedir..
Yine peki, hukuk tanımayan , vurup geçtiği yerlerde yaptığı tahribatı görmezden gelen Küresel devin , fütursuz girişimlerine kim karşı çıkıyor dersiniz?
Tabii ki Türk Silahlı Kuvvetlerin ayrılmaz bir parçası olan Deniz Kuvvetleri Komutanlığı…
Nasıl mı karşı koyuyor?..
Kısaca anlatayım..
Karadeniz’de güvenlik , Türk Deniz Kuvvetlerine bağlı gemiler tarafından başarıyla sağlanmaktadır.
Amerika’nın tek isteği , ‘transit geçiş’ şartlarını ülkemize ve dünyaya kabul ettirmektir..Bu sayede boğaza hakim olan devletin , geçen gemiler üzerinde etkili ve yetkili olmaması sağlanacaktır..
ABD. Donanmasının 6 filosuyla , Orta Doğuda kurduğu hakimiyeti bu bölgede de kurarak , Rusya Federasyonunun Karadeniz , Kafkaslar ve Hazar havzasındaki artan gücünü söndürmeyi hedeflemektedir..
ABD.’in Irak işgali öncesi Trabzon ve diğer Karadeniz limanlarıyla ilgili henüz hafızalardan silinmemiştir ve dikkate değerdir.
Küresel gücün Transit geçiş isteği tehlikelerle doludur.. Kabul edildiği takdirde üstten uçmak başta olmak üzere denizatlılar ile sualtından geçmek hakkına da sahip olunacaktır..
Bütün bunlara rağmen , Deniz Kuvvetlerine bağlı Sahil Güvenlik Komutanlığının seçkin personeli , amansızca gemilerin antlaşma şartlarına uygun şekilde geçişini sağlamaktadır..
Sonuç olarak uygulanan strateji , küresel gücü son derece huzursuz etmektedir..Zira Orta Asya petrolü , tüm dünyaya kusursuzca ve adil şekilde Türk denizcileri sayesinde ulaştırılmaktadır..
Bu uygulama karşısında , “nimetlerin adaletsiz dağıtımını” ilke edinmiş Küresel dev köpürmesinde, kim köpürsün.
Umarım mesele daha fazla anlatmaya gerek kalmayacak şekilde aydınlanmıştır.. En derin saygılarımla…