TUTUKLU ASKERLERİMİZ'DEN AÇIKLAMA !!
BALYOZ DAVASI NEDENİYLE TUTUKLU OLAN ASKERLERİMİZ; BALYOZ DAVASININ NE OLDUĞUNU, MİLLETİMİZE ANLATMAK AMACIYLA AŞAĞIDAKİ BİLDİRİYİ HAZIRLAMIŞLAR. BU BİLDİRİNİN MÜMKÜN OLDUĞU KADAR ÇOK KİŞİYE ULAŞMASI İÇİN SİZLERİN DESTEĞİNİ BEKLİYORLAR. LÜTFEN LİSTENİZ...DEKİ TÜM KİŞİLERE ULAŞTIRMAK VE ONLARIN DA BU ZİNCİRİ DEVAM ETTİRMESİNİ SAĞLAMAK SURETİYLE ASKERLERİMİZİN SESLERİNİ DUYURMALARINA YARDIMCI OLUNUZ. ELEKTRONİK POSTA YOLUYLA ULAŞAMADIĞINIZ KİŞİLERE ALACAĞINIZ ÇIKTILARLA ULAŞINIZ...!
BALYOZ GERÇEĞİ
1. Darbe teşebbüsü suçlamasına esas teşkil eden sözde Balyoz planının tek dayanağı olan 11 numaralı CD sahtedir. Sahteliği bilirkişi raporlarında gösterilen yüzlerce örnekle ispatlanmıştır. CD nin gerçek olduğuna yönelik somut hiçbir kanıt da yoktur. Ancak savcılar ve mahkeme heyeti bu açık, yalın, kesin ve net gerçeği ısrarla görmek istememekte ve bu sahte delillerle herkesi peşinen suçlu kabul etmektedir.
2. 11 numaralı CD nin imajı, defalarca talep edilmesine rağmen CMK esasları ısrarla ihlal edilerek savunma avukatlarına verilmemektedir. Kanaatimiz odur ki istenen CD ler verildiği takdirde; a. 11 numaralı CD nin sahteliği kısa sürede teyit edilerek hazırlanan komplo ortaya çıkarılacak ve dava çökecektir. b. Sahte belge üreten şebeke, yeni deliller(!) üretebilmek için zaman bulamayacak, böylece dava süresini uzatmak isteyen komplocuların oyunu bozulacaktır.
3. İddia makamı çeşitli kurum ve kuruluşlardan gelen ve 11 numaralı CD nin sahteliğini gösteren ve sanıkların lehine olan belgeleri adli emanete(!) almak suretiyle savunmadan ve mahkemeden saklamakla kalmamış, aynı zamanda bu belgeleri çarpıtarak, bilerek ve yanlış yorumlayarak Mahkemeyi yanıltmıştır. İnternet sitelerindeki öğrenci tezlerinden dahi alıntıların olduğu, soruşturma savcılarının sanıklar aleyhine tek taraflı olarak hazırladığı iddianame bir ucubedir. Bu garabet iddianamenin kabul edilmesi başlı başına bir skandaldır.
4. Sözde balyoz planı ve buna paralel ve sahte olarak düzenlenen diğer planlara dayanarak hazırlanan iddianamede gösterilen mağdurlar; ne cebren ıskat veya vazife görmekten men edileceği iddia edilen hükümet ne de sözde planlarda ismi geçen kişilerdir. Olayın gerçek mağdurları Türkiye Cumhuriyeti’ ne ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yıllarca canı pahasına hizmet vermiş olan emekli ve muvazzaf 194 askerdir.
5. Savunmaya verilmeyen 11 numaralı CD ve dosyaların varlığı; kutsal savunma hakkımızı özellikle kısıtlamakta, gerçeklerin ortaya çıkarılmasını engellemekte, yapılan tutuklamalar ile süreç, mesleki kariyerleri hukuken sonlandırılmak suretiyle tutuklu askerler aleyhine dolaylı cezaya dönüştürülmekte, bu şekilde bir tasfiye gerçekleştirilmekte ve hukuka saygı kavramının arkasına saklanarak Türk Silahlı Kuvvetleri’ne saldırılar sürdürülmektedir.
6. 11 Şubat 2011 tarihinde evrensel hukuk normları yok sayılarak savunma hakkı verilmeden ve lehte deliller göz ardı edilerek 163 kişi için tutuklama kararı verilmiştir. Üst mahkemeye yapılan itiraz, Mahkeme Başkanının hukuk ve adalet adına büyük bir cesaretle kaleme aldığı ve iddianameyi tümüyle çürüten çok haklı gerekçeleri görmezden gelinerek oy çokluğu ile reddedilmiştir. Bu karar mahkeme öncesi yapılan hakim atamaları hakkında kamuoyunda oluşan şüpheleri haklı çıkarır mahiyettedir.
7. 196 sanık ile başlayan dava sürecinin ilk adımı olan Kimlik Tespiti esnasında iddianamenin gayrı ciddi hazırlanması sonucu yanlış kimlik tespiti nedeniyle sanık sayısı 194’e düşürülmüştür. Zaten temmuz 2010 da 102 sanık için verilen yakalama kararının yanlışlığı da üst mahkeme tarafından düzeltilmişti. İddianamenin okunmasından sonra Mahkeme Savcısı tarafından 181 sanığın tutuklanması talep edilmiş, iki üyesi değişmeyen Mahkeme Heyeti tarafından gerekçesi anlaşılmayan nedenlerle 163 sanığın tutuklanmasına karar verilmiştir. Daha önce soruşturma safhasında bir kez tutuklanan ve yakama kararı verilen 102 sanık içerisinde de yer alan bir sanık her nedense bu kez tutuklama kararı dışında bırakılmıştır. Bu uygulamalar, yakalama ve tutuklama kriterlerinin tutarsızlığını ve keyfiliğini göstermektedir.
8. Mahkeme heyeti tarafından tutuklama nedenlerinden birisi olarak da delillerin henüz toplanmamış olması gösterilmektedir. Sekiz yıl önce icra edilen bir seminere dayalı sözde delillerin hala toplanamamış olması hiçbir şekilde kabul edilemez. Deliller tamamlanmadan, tamamen sahte deliller ve kişisel kanaatlerle bu iddianame nasıl hazırlanmış ve nasıl kabul edilmiştir? Bu kabul hukuk kurallarına ve mevcut kanunlara göre mi yapılmıştır. Daha toplanacak delil mi vardır? Yoksa komplocuların yeni sahte delil üretip yine bir yerlere saklamaları mı beklenmektedir? Unutulmamalıdır ki Gölcükte çıkanlar yeni delil değil 11 numaralı sahte CD nin aynısıdır. Bu husus 11 nci Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı tarafından açıkça ifade edilmiştir.
9. Her kışlasında cami veya mescidi bulunan Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarını, kendi camilerini bombalayan ve kendi uçağını düşüren birer cani gibi gösteren iddianamenin tamamen gerçek dışı olduğunu Türk milletine doğrudan anlatabilmek için; daha önce 10 ncu Ağır Ceza Mahkemesi tarafından reddedilen ‘ duruşmaların bir televizyon kanalından canlı olarak yayınlanması’ talebimizi tekrarlıyoruz. Çünkü 2003 yılında icra edilen plan seminerinin tüm konuşmaları Ordu Komutanının emriyle kayda alınmış ve muhafaza edilmiştir. Bu seminerin üst komutanlıklar tarafından emredilen katılımcı ve gözlemci personelin iştirakiyle açıkça ve legal olarak yapıldığını Türk Milleti görmelidir. Müvekkillerimizin ‘Uğruna canlarını feda edeceklerine’ dair namus ve şerefleri üzerine ant içtikleri Yüce Milletimizden saklayacak hiçbir şeylerinin olmadığını ve tüm suçlamaların asılsız olduğunu tüm dünyaya haykırıyoruz.
10. Sonuç olarak ; a. Mevcut durumu itibariyle bir garabet olan bu iddianame bir iftiranamedir. Ve iddianameye esas teşkil eden sözde Balyoz Planı 194 sanık için açık bir komplo ve bir dijital terördür. b. İddianamedeki suçlamaları tümüyle reddediyoruz. c. Mahkeme Heyetini ‘Balyoz Güvenlik Harekat Planı’ denen komployu kimlerin hazırladığını bulmaya davet ediyoruz. d. Duruşmaların televizyonlardan canlı yayınlanmasını talep ediyoruz. e. Mahkeme Heyetinden herhangi bir lütuf değil, Türk Milletinin kendilerine verdiği yargılama yetkisini, evrensel hukuk kuralları ve mevcut kanunlar çerçevesinde, vicdanlarının sesine kulak vererek kullanmalarını, hukukun gereklerine ve ettikleri yemine uygun kararlar vermelerini bekliyoruz.
Sevgi ve Saygılarımla...
İ.Bora Büyüköner
CHP HEYETİNİN BALYOZ VE ERGENEKON RAPORU
UMUT ORAN - 02.4.2012
1. BAŞLANGIÇ
Değerli Arkadaşlar,
CHP Özel yetkili mahkemelerde süren davaları takip etmektedir. Ergenekon, ODA TV, Balyoz ve Şike davaları için Genel Başkanımız belli arkadaşlarımızı görevlendirmiş durumdadır.
Bizler de bu davaları takip ediyoruz. Bugün Balyoz davasındaki bulguları paylaşmak üzere toplandık. Bu süreci Sayın Nur Serter ve Ali Özgündüz ile birlikte takip ediyoruz. Değerlendirmemizi birlikte yapacağız. Biz olaya insan hakları ve hukukun üstünlüğü çerçevesinde bakıyoruz. Bu dava da bazı aksaklıkların ve insan hakları ihlalleri olduğunu görüyoruz.
2. BALYOZ DAVASI NEDİR
Öncelikle biraz hafızamızı tazeleyelim. Balyoz davası nedir?
Birinci Balyoz iddianamesinin temeli, bir gazeteciye gönderilen bir bavuldan çıkan CD’lerdir.
Bu bavulda toplam 19 CD var. Bu 19 CD’nin 16 tanesi suçla ilgisi olmayan CD’ler. Geriye 3 CD kalıyor. Bu 3 CD’den biri meşhur 11 Nolu CD. Bu CD Balyoz davasına konu olan tüm belgelere sahip.
Bu CD bir kerede oluşturulmuş ve daha sonra herhangi bir ekleme çıkarma yapılmamıştır. Burası çok önemli. Bu CD bir kerede oluşturulmuş ve üzerinde bir değişiklik yapılmamıştır.
Malum gazeteci, 30 Ocak 2010 tarihinde bu CD’leri Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesine teslim etti.
Daha sonra savcılık tarafından bir soruşturma başlatıldı.
Başlayan soruşturma çerçevesinde, ikinci ve üçüncü Balyoz davaları olarak bilinen davalara esas olan bulgular ele geçirildi.
6 Aralık 2010 tarihinde Gölcükte 5 nolu harddisk bulunmuştur. Bu harddiskte hem 11 nolu CD’nin içindeki bazı belgeler hem de yeni belgeler bulunmaktadır.
Yine Eskişehir’de bir eve yapılan bir baskın sonucunda taşınabilir bir bellek bulunmuştur.
Bütün bu dijital veriler sebebiyle 250’si tutuklu 365 kişi yargılanmaktadır.
29 Mart 2012 tarihli duruşmada savcılık
“Türkiye cumhuriyetini cebren ıskat ve vazife görmekten men etmeye teşebbüs suçuyla” sanıklar hakkında 15 yıldan 20 yıla kadar hapis cezası istemektedir.
Mahkeme savunmanın tanık dinleme ve yeniden bilirkişi raporu alınması yönündeki tüm taleplerini reddetmiştir. Duruşma da 5 Nisan 2012 tarihine son kez ertelendi.
3. SAVCI NE İDDİA ETMEKTEDİR
Peki değerli arkadaşlar, savcılık ne iddia ediyor?
920 sayfalık mütaalasına göre, savcılık
• Eylemin eksik teşebbüs aşamasında kaldığını,
• Suçun birinci ordu içerisindeki seçilmiş kişiler tarafından işlendiğini,
• AKP’nin 2002 yılında iktidara gelmesinin dönemin birinci komutanını rahatsız ettiğini, mevcut hükümeti yıkmak için çalışmalara başladığını, bu amaçla bir plan yaptığını,
• Bazı kurum çalışanlarının hukuka aykırı bir biçimde fişlendiğini,
• Balyoz darbe planının 1980 darbesi gibi planlandığını,
• Bu planın Anayasal düzeni bozmaya yöneldiğini,
ve
• Planın hazırlanması ile icraya geçildiğini, İddia etmektedir.
4. SAVUNMA NE DEMEKTEDİR?
Değerli Arkadaşlar, savunma kutsal bir haktır.
Bizim hukukumuzda hem iddia var, hem de savunma makamı var.
Mahkeme hem iddia hem de savunma makamını dinler, özgür iradesiyle gereken kararı verir.
Peki bu davada savunma ne diyor? Savunma diyor ki:
2003 yılında yaratılmış herhangi bir CD’de, bu tarihten sonrasına ait bir veri bulunamaz.
Yani savunma diyor ki, 2003 yılında yaratılan bir CD’de, 2005 yılına ait, 2007 yılına ait, 2009 yılına ait herhangi bir olay bulunamaz.
Bakın nasıl? Bugün 2012 yılındayız. 2014 yılında kurulacak bir hastanenin adını hanginiz yazabilir?
Savunma bu şekilde bir mantık hatasına sahip 1500’e yakın delil buldu.
Savunmaya göre balyoz davasına temel olan bütün deliller sahte. Bu belgelerde çok büyük bir mantık hatası bulunmakta. Dolayısıyla savunma tamamen masum olduğunu ifade ediyor.
5. DAVADAKİ ÖNEMLİ ÇELİŞKİLER
Değerli Arkadaşlar,
1500’e yakın çelişki, yanlış veya mantık hatasından bahsediyoruz.
Ben bunlardan önemli gördüğümüz birkaç tanesini size sunmak istiyorum.
Bunu yapmadan önce bir noktanın altını tekrar çiziyorum. Davanın temeli bir tane CD. Bu CD’de bulunan tüm belgeler en son 2003 tarihinde üretilmiştir. Ekleme çıkarma, bozma, değiştirme, güncelleme yok.
Şimdi:
1- CD’de bulunan belgelerden birinde Avrupa Şafak Hastanesi adı geçmektedir. Halbuki 2003 yılında böyle bir hastane yoktur. Hastane bu ismi 2004 yılında almıştır.
2- 2003 yılında Medical Park Sultangazi isimli bir hastane yoktur. Hastane bu ismi 2008 yılında almıştır.
3- 2003 yılında Yeni recordati isimli bir ilaç fırması yoktur. Firma bu ismi 2009 yılında almıştır.
4- Balyoz planının ana belgesinde adı geçen Türkiye Gençlik Birliği Derneği 2006 yılında kurulmuştur.
5- 2003 yılında Liberal Avrupa Derneği isimli bir dernek yoktur. Hür demokratlar derneği 2006 yılında bu ismi almıştır.
6- İsmi Balyoz belgelerinde “ASELSAN’da çalışıyor” olarak geçen 3 kişi bu kurumda 2006 yılında çalışmaya başlamıştır. Bunu da ASELSAN açıkça bildirmiş durumdadır.
7- Savcılık HAVELSAN’a da belgeleri kontrol etmesini söylemiş, HAVELSAN’ın verdiği cevapta belgelerde adı geçen 115 kişinin o tarihte HAVELSAN’da çalışmadığını ifade etmiştir.
8- “Öncelikli ve özellikli personel listesi’nde” bir subayın yeri olarak gösterilen CC MAR NAPLES 2003 Tarihinde yoktur. Bu askeri kurum 2004 yılında kurulmuştur.
9- Genelkurmay Başkanlığı tarafından hazırlanan bir rapora göre belgelerde başka yanlışlıklar da vardır. Örneğin belgelerde adı geçen, Deniz Kuvvetlerine mensup personelden 12’sinin görev yeri, 3 kişinin rütbesi yanlıştır. 1 Kişinin görev yeri o tarihte boştur.
10- DG1 – DG 6 Klasörlerinde toplam 574 adet gerçeğe aykırı durum bulunmuştur. Örneğin, kolluk kuvveti tarafından savcılara verilen dijital verilerde yer alan 22 üniversiteye mensup toplam 279 öğrenci 2002 – 2003 yıllarında herhangi bir üniversiteye kayıtlı değildir. Varolduğu iddia edilen dershane ve özel yurtlardan 56 tanesi o tarihte yoktur. Yine fişlendiği iddia edilen 8 vakıf 2003 yılında bulunmamaktadır.
Bunlar başlıca tarih ve mantık çelişkileri olarak gözükmektedir.
Başka çelişkiler de var.
Mesela
1- İstanbul Müzahir Personel listesinin 24 Aralık 2012 tarihinde Cem Gürdeniz adına kaydedildiği gözükmektedir. Oysa Cem Gürdeniz o tarihte Karadeniz özel görevindedir. Yani denizdedir.
2- “Yeniden yapılandırma” başlıklı bilgi notunun 13 Aralık 2002 tarihinde Nuri Alacalı tarafından hazırlandığı iddia edilmektedir. Oysa Nuri Alacalı o tarihte Amerika’da eğitimdedir.
3- Mehmet Örgen, dijital kayıt yaptığı iddia edilen 2002 tarihinde Norfolk, Amerika’da bulunan SACLANT isimli komutanlıktadır.
4- Sinan Topuz suç işlediği iddia edilen 2 Ocak 2003 tarihinde Gemlik Fırkateyni ile Girit Adasında bulunmaktadır.
5- Barboros Büyüksağnak’ın Ankara’da darbe toplantısında olduğu iddia edilen tarihte kendisi Roma’da EUROMARFOR karargahında görevlidir.
6. BİLİRKİŞİ RAPORLARI
Değerli Arkadaşlar bütün bunlar nasıl olabilir?
Düşünün 2003 yılında bir darbe planlanıyor. Bu darbeyi yapmak için bir “plan semineri” adı altında bir “darbe semineri” yapılıyor. Bu darbe semineri için bazı belgeler hazırlanıyor. Bütün bu belgeler bir CD’ye basılıyor. Ancak bu CD’lerde 2003 yılında olması mümkün olmayan bir çok hata var.
Bu tabi kafa karıştırıcı bir durum.
Dolayısıyla herkesin aklına bu CD’ler gerçek mi sahte mi diye bir soru geliyor.
Elimizde iki adet bilirkişi raporu var.
Savunma tarafı, 11 ve 17 Numaralı CD’leri Amerika’daki adli bilişim uzmanlarına inceletti. Arsenal Forensicde bu cdlere ilişkin bir rapor düzenledi. Raporda
11 ve 17 numaralı CD’lerde bulunan en az 76 dokümanın tarih ve zamanlarında sahtecilik yapıldığı,
Dahası 11 ve 17 numaralı CD’lerin oluşturma tarih ve zamanlarında sahtecilik olduğu sonucuna varılmıştır.
Yani rapora göre 11 ve 17 numaralı CDlerin hem içindeki belgelerde sahtecilik var, hem de CDlerin oluşturulma tarihi sahte.
Rapora göre, 11 ve 17 numaralı CDlerin oluşturulma tarihi, en erken 2006 ortası olabilir.”
Peki bunu neye dayanarak söylüyorlar?
Şuna dayanarak söylüyorlar. 11 ve 17 numaralı CD’lerde yer alan 76 doküman, ilk defa Microsoft 2007’ye dahil edilen Calibri yazı tipine ve XML Şemalarına referansta bulunuyor.
Yani bu ne demek?
Bakın bu belge Balyoz Ana Harekat Planı. 11 Sayfalık bir metin.
Bu belge 2 Aralık 2002 tarihinde saat 16.14’te kaydedilmiş.
Şimdi bu belgeyi WinHEX isimli bir programla açınca şu görüntüyü görüyoruz.
Bakın burada ne yazıyor? CALİBRİ yazıyor değil mi?
Peki Calibri yazı tipi ne zaman üretildi? 2005 yılında. Ne zaman piyasaya çıktı? Microsoft 2007 ile.
Yani Ortada çok ciddi bir durum var. Ya Türk Silahlı Kuvvetleri Microsofttan 3 yıl önce Calibri yazı tipini buldu, acilen Microsofta dava açıp telif hakkı alması gerekiyor… Ya da birileri, 2003 tarihinden sonra bu belgeleri düzenleyip, bir CD’ye basıp gönderdi.
Yani ya Microsoft hırsız, TSK’dan yazı tipi çaldı, ya da bu belgeler 2003 yılında üretilmedi!
Buradan Bill Gates’e çağrıda bulunuyorum, Bill Gates ya çıksın “ben hırsızım” diye itiraf etsin, ya da bu yazı tipinin 2003 yılında yaratılmış bir CD’de nasıl bulunduğunu biri çıksın söylesin.
Bill Gates mi hırsız, balyoz mu yalan. Takdir sizin.
Dahası var, Amerika’daki adli bilişim uzmanlarının incelemesine göre, Gölcük’te el konulan hard diske, diskin tarihi geriye çekilmiş bir bilgisayara bağlanarak en az 120 belge yüklendiği görülüyor.
Daha bitmedi, Yıldız Teknik Üniversitesi de bir rapor hazırlıyor. Rapora göre,
“11. ve 17. CDler ancak 2007 yılı içerisinde ya da daha sonra, geçmiş tarihli olarak hazırlanmış olabilir, daha önceden hazırlanmış olmaları mümkün değildir.
11. ve 17. CD imajlarına ilişkin olarak bu CDlerin içerisinde yer alan dosyalar kesin delil niteliğinde değerlendirilemez.”
7. GÜNCELLEME İDDİALARI
Değerli Arkadaşlar, bu gerçekler ortaya çıkınca bazıları CD’deki verilerin güncellendiğini iddia etmektedir. Onlara şu 5 soruyu sormak istiyorum.
1- Güncelleme yapanlar her belge için bilgisayar saatini neden 5 Mart 2003 tarihine ayarlasın?
2- Bilgisayar kullanıcı adı olarak neden kendi adlarını değil de eski ve hatta emekli subayların adını tanımlasın?
3- Belgelerin imza bloğunda neden subayların eski rütbelerini yazsın?
4- Belgelerin üstünde neden 2002 ve 2003 tarihlerini bıraksın?
5- Bütün bunları yaptıktan sonra neden bu belgelerin hepsini bir CD’ye 5 Mart 2003 tarihiyle bassın?
8. DAVADA KARŞILAŞILAN BAZI USULSÜZLÜKLER
Değerli Arkadaşlar, tabi bunlar çok ciddi sorular. Herkes Çok ciddi ele alınmaları gerekiyor.
Çünkü burada yüzlerce insanın hayatı bahis konusu. Bu insanların aileleri var, sevdikleri var. Herkes adalet istiyor.
Adaletin işlemesi için de herkesin hukuka uygun davranması gerekiyor. Hakkaniyet yoksa, hiçbir şey yok.
Dava kapsamında bazı ciddi usulsüzlükler de görüldü.
Bunlar nedir?
- İstanbul Valiliği İl Sağlık Müdürlüğü’ne yazılan bir yazıya gönderilen resmi yanıt adli emanete saklanmıştır.
- Savcılar savunmadan 11 ay boyunca yaklaşık 6 klasör belge saklamıştır.
- Savcılar ASELSAN ve HAVELSAN gibi kurumlardan gelen cevapları değişik bir şekilde mahkemeye sunmuştur.
- Savcıların görevi lehe ve aleyhe bütün delilleri toplamak ve kullanmaktır. Savcıların görevi insan suçlamak değil maddi gerçeğe ulaşmaktır. Davada Sanıklar lehine olan ancak kullanılmamış tam 1466 hata, çelişki, aykırılık vardır.
• DG-1 / DG-6 isimli emanette saklanan 6 dosyada 574 adet,
• Balyoz planında 33 adet
• Balyoz planı eklerinde 175 adet
• Bilgi notunda 32 adet
• Suga Planında 70 adet
• Amiraller terfi listesinde 30 adet
• Gölcükte bulunan delillerde 157 adet
• Milli mutabakat hükümeti belgesinde 25 adet
Çelişki ve aykırılık, savcıların görevi olmasına rağmen sanık lehine kullanılmamıştır.
Şüpheli Hakan Büyük’ün 21 Şubat 2011 tarihinde Eskişehir’deki evine yapılan bir baskında polis tarafından bir adet taşınabilir bellek bulunmuştur. Bu belleğe ait dijital veriler bir DVD ile sanıklara verilmiştir. Sanıklara verilen bu DVD’deki veriler incelenince bu verilerin baskından 7 gün önce polis tarafından yazıldığı ortaya çıkmıştır.
İşin daha ilginci taşınabilir belleğin içinde bulunan ve son kaydı 2003 yılı gözüken bir belgede 2005 yılındaki kanun değişikliği, değişik tarih ve sıra numarasıyla geçmektedir.
9. SONUÇ
Değerli Arkadaşlar,
Bugün Balyoz davasında 365 kişi yargılanmaktadır. 365 kişi 365 aile demek. Eş, evlat, baba, dede, İnsan.
Hukuk ve adalet herkese lazım. Herkes adil yargılanmayı, savunma yapmayı, haklarının korunmasını hak ediyor.
Adalet yoksa, hiçbir şey yoktur. Adalet mülkün temelidir diye boşa demiyoruz. Adaletin olmadığı yerde baskı vardır, zalimlik vardır, haksızlık vardır. Adalet yoksa bir ülkede istediğimiz kadar baraj yapalım, köprü yapalım hiçbir şey olmaz. Bu ülkede ot bitmez.
Bizim adil yargıya saygımız var. Mahkemeler gereken kararı verir. Türkiye bir hukuk devletidir. Bir milletvekili yargıya şu kararı ver, bu kararı verme diyemez. Bizim işimiz bu değil. Ancak kamuoyunu bilgilendirmek zorundayız.
Üç noktanın altını çizmek istiyorum. Herkes kendi vicdanıyla karar versin.
1- Neden savunmanın bilirkişi raporu talepleri reddedildi?
2- Neden darbeyi önlediği iddia edilen Aytaç Yalman ile dönemin Genelkurmay Başkanı dinlenmedi?
3- Neden darbe semineri olduğu iddia edilen plan seminerine katılanların hepsi yargılanmıyor? Bugün 350 sanığın ancak yüzde 14’ü bu seminerin katılımcıları.
Bir noktanın daha altını çizmek istiyorum. Bu iddialara konu olan seminerin yapıldığı tarihte Başbakan kim? Recep Tayyip Erdoğan. Genelkurmay Başkanı kime bağlı? Başbakana bağlı.
Yaş toplantılarına katılan kim? Bu terfilerin altında kimin imzası var? Başbakanın. O zaman Başbakan da bu 10 yıllık süreçten sorumlu. Eğer bir suç varsa, Başbakanın da ihmali var.
Esasında Başbakanın da gidip mahkemeye ifade vermesi gerekir. O tarihte Genelkurmay Başkanlığı Tapu Kadastro genel müdürlüğüne değil, Başbakanlığa bağlı. Başbakanın elinde MİT var, Emniyet İstihbarat var. Her şey var. İfade verip milleti bilgilendirsin.
1- 2003 Yılında böyle bir darbe girişiminden haberi var mıydı?
2- Varsa neden gerekeni yapmadı?
3- Eğer böyle bir bilgisi yoksa da çıksın bunu söylesin.
Başbakan elindeki tüm bilgilerle milleti bilgilendirmek zorundadır. Bu darbe planı varsa da yoksa da bu millet bunu bilmek zorunda.
Değerli Arkadaşlar,
Biz CHP olarak demokrasinin, hukukun, adaletin avukatıyız. Bu davayı da insan hakları noktasında takip ediyoruz.
Artık CHP bu işte yalnız da değil. Biliyorsunuz Avrupa Parlamentosunda Türkiye Raporu kabul edildi. Tutarsız delillerden rahatsızlıklarını dile getirdiler. Raporda deniyor ki, bundan sonra Avrupa Parlamentosu Balyoz ve Ergenekon davalarını da takip edecek.
Bu bir sınavdır. Türkiye adil bir ülke, demokratik bir ülke, hukukun üstün olduğu bir ülke olduğunu ispatlamak zorunda.
Karşımızda bir sınav var. Türkiye bir hukuk devleti mi olacak, bu ülkede hukukun üstünlüğü mü olacak, yoksa üstünlerin hukuku mu olacak?
Umuyoruz bu sınavdan layık olduğumuz şekilde geçeceğiz.
BALYOZ DAVASI İLE İLGİLİ AŞAĞIDAKİ SUNUMU İZLEYİNİZ:
http://www.youtube.com/watch?v=8Y4fzd4hK_c&sns=em
Balyoz Davasındaki Hukuksuzluklar ve Eleştiriler
Cevat Kulaksız
10 Ocak 2013
Taraf gazetesinde yazan Baransu’nun bir bavul dolusu, sahte olduğu söylenilen belgeleri savcıya getirmesi sonrasında, 22 Şubat 2010 askerlerin tutuklanması ile başlayan “Balyoz Darbe Planı” davası sürecinde artık son karar günlerine gelindi.
İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nce “Balyoz Planı” davasına ilişkin önceki gün açıklanan gerekçeli karara yönelik eleştiriler devam ediyor.
Davadaki hukuksuzluklar konusunda itirazlarını sürdürürken avukatlar, mahkemenin “yanlı bir gerekçeli karar” hazırladığını, davanın başından beri sahteliğini ileri sürdükleri delillerdeki manipülasyona işaret eden tarih, zaman ve yer çelişkilerinin dayanaksız olarak “güncelleme” teorisiyle açıklanmaya çalışıldığını ve delilsiz hüküm verildiğini savunarak şunları söylediler:
“Şu an bir ‘gerekçesiz’ kararla karşı karşıyayız. Adaletsizliğin son safhasına geldiğimiz günlerde bu artık bizi şaşırtmamaktadır. Aslında en üzüntü veren konu da tam olarak budur. Adalet dağıtması gereken bir mekanizmanın adaletsizlik dağıtıyor hale gelmesi, savunma makamı olarak bizi artık şaşırtmamaktadır. Bu kapsamda Balyoz’un ‘gerekçesiz’ kararında, davanın başından beri dile getirdiğimiz itirazlarımıza konu şüphelerin giderilmediğini gördük”.
Biz, bu konuda böylece yazı yazmak için araştırma yaparken, aşağıdaki internet adresinden, bu “Balyoz” davasındaki hukuksuzlukları, yanlışları sıralayan 62 maddelik kaynak bulduk. Yazıyı uzatmamak, okuyucuyu sıkmamak için, aşağıya aldığımız altı çizilmiş, her maddenin sonunda “biliyor musunuz” diyerek üzeri vurgulanan açıklamaları sizinle paylaşmak istedik.
Balyoz Davasında Birçok Hukuksuzluklar Olduğunu ve Davanın Siyasi Olduğununun Listesi:
Okuyun ve Paylaşın:
Davanın hukuka aykırı tamamen siyasi olduğunu gösteren mahkeme sürecindeki bilinmeyen gerçekler.Üretilen sahte deliller ve gizlenen gerçek belgeler.
1 -Savcılık makamının davaya ilişkin ilk bilirkişi raporunu almak için TÜBİTAK’tan Dr Hayretdin Bahşı’yi yasalara aykırı olarak ismen talep ettiğini
biliyor musunuz?
2 -İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının Dr. Hayretdin BAHŞİ’ye delil olduğu iddia edilen CD nin TÜBİTAK’ın görevlendirme yazısı çıkmadan 5 gün önce teslim ettiğini biliyor musunuz?
3-Bu uygulama ile delilin hukuki inceleme zincirinin bozulduğunu, incelenecek ve daha sonra delil olarak kullanılacak materyalin yetkisiz kişiye teslim edilerek açık bir hukuksuz uygulama yapıldığını biliyor musunuz?
4. Dr. Hayretdin BAHŞİ ile birlikte ilk raporu hazırlayan TÜBİTAK görevlileri Erdem ALPARSLAN ve Tahsin TÜRKÖZ’ün kanunlar gereğince yemin etmediklerini ve mahkeme tarafından 08.05.2012 tarihinde yapılan celsede rapor hazırlandıktan tam 27 ay sonra yemin ettirilme kararı alındığını biliyor musunuz?
5 Sanıklara atılı suça yönelik sözde dijital delillerin, ulusal hukuka uygun olarak mahkeme tarafından teşkil edilecek tarafsız bir bilirkişi heyetine inceletilerek maddi gerçeğin ortaya çıkması yönünde ısrarlı talepler üzerine mahkemenin 76 ve 86′ncı celselerde aldığı ara kararlarla daha sonra değerlendirilme yapılacağını belirterek soyunmayı oyaladığını biliyor musunuz?
6 ABD Adli Bilişim Danışmanlık Firması Arsenal Consulting Inc. tarafından hazırlanan bilirkişi raporunda 11 ve 17 numaralı CD’lerde bulunan en az 76 dokümanın tarih ve zamanlarında sahtecilik yapıldığının bilimsel olarak ortaya konulduğunu biliyor musunuz?
7. Yine bu raporda, son kez Mayıs 2003′de CD’ye kaydedilmiş olduğu görülen dokümanların, Türk’ye’de 2007 yılında piyasaya sürülen Office 2007 uygulamasından izler taşıdığının tespit edildiğini biliyor musunuz?
8 Adalet Bakanlığı’nca onaylı Adli Bilişim Uzmanı Tevfik Koray Peksayar’ın CD İmajlarının 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kan unu, 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda işaret edilen şekilde, delil usullerine uyularak alındığına dair herhangi bir somut bilginin daya dosyasında bulunmadığını belirttiğini biliyor musunuz?
9 Aynı uzmanın, söz konusu CD imajlarının bilimsellikten son derece uzak ve tanımlı kurallar dışında oluşturulmaları nedeniyle hukuk açısından delil sayılamayacağını mahkemeye sunduğunu biliyor musunuz?
10. Bu uzmanın, Donanma K.lığında ele geçirilen 5 nolu hard diske ait incelemede; oluşturulma tarihleri 2004, 2005 ye 2007 yılına ait 163 dosyanın değişiklik tarihlerinin oluşturulma tarihinden eski olduğunu, bunun dosyaların bu diskte oluşturulmaması ve başka bir kaynaktan kopyalanmasından kaynaklandığını tespit ettiğini biliyor musunuz?
11 Yıldız Teknik Üniversitesi tarafından 28.03.2012 tarihinde hazırlanan raporda incelenen DVD içerisinde bulunan CD imajlarına (11,16 ve 17 nolu CD’ler) göre; toplam 80 adet dosyanın CD’lerin hazırlanma tarihinden sonraki yıllarda kullanıma sunulan programlarla hazırlandığının belirlendiğini biliyor musunuz?
12 Aynen 11 ve 17 nolu CD’lerde olduğu gibi 5 nolu sabit diskte bulunan dosyalarında Türkiye’de 2007 yılında piyasaya sürülen Office 2007 uygulamasından izler taşıdığının tespit edildiğini biliyor musunuz?
13. Tüm bu uzman/bilirkişi raporların mahkemeye sunulmasında sonra mahkemenin 76 ve 86′ncı celselerde almış olduğu ara kararlarından geri dönerek 98, 100 ve 101′inci celselerde aldığı yeni ara kararlar ile “daya dosyasında yeter miktarda bilirkişi raporu bulunması ve dosyaya somut (!) herhangi bir katkı sağlamayacağı” gerekçesiyle dijital delilleri kendi seçeceği bir bilirkişi heyetine gönderme toleplerini 3 kez reddettiğini biliyor musunuz?
14. CMK’nın açık hükmüne rağmen bilirkişi raporlarının soruşturma evresi başlangıcında savunmaya verilmediğini, kovuşturma evresine geçildiğinde bile Savcılığın savunmadan sakladığı lehte bir bilirkişi raporunun (Jandarma Genel Komutanlığı Adli Bilişim Uzmanı Muhabere Yüzbaşı A.Hakan Erdoğan raporu) sanıklar ve avukatlarının kendi imkânlarıyla bulunup mahkemeye sunulduğunu biliyor musunuz?
15. Savcılık tarafından savunmadan altı klasör belgenin saklandığını, kovuşturma aşamasında sanıklarca ısrarla istenmesi üzerine mahkeme kararıyla alınan bu klasörlerdeki belgelerin tamamının davanın açılmasına neden olan CD’lerin sahteliğini kanıtlayan deliller olduğunu ve İddianameye bilerek alınmadığını, bunun CMK’nın açık ihlali olduğunu biliyor musunuz?
16. Delil olduğu değerlendirilen CD’lerin üst verilerine göre orijinal olduklarının ve CD’lerde değişiklik, ekleme, çıkarma yapılmadığının bütün bilirkişilerce kabul edildiğini ancak Mart 2003 ayında oluşturulan bu CD’lerin 2004, 2005, 2006, 2007, 2008 ve 2009 yıllarına ait belge ve bilgiler ihtiva ettiğini biliyor musunuz?
17. Bu çelişkili durumun sorulduğu TÜBİTAK dâhil bilirkişilerin, bilgisayarların sistem tarih saatleriyle oynanarak CD’lerin üst verilerinde her türlü değişikliğin yapılabileceğini, oluşturma ve son kaydetme tarihlerinin istenilen tarihe (ileriye ya da geriye) götürebileceğini, oluşturan ve son kaydeden yazar isimlerinin de değiştirilebileceğini belirttiğini biliyor musunuz?
18. Mahkeme kararı ile ismini 12 Mayıs 2009 tarihinde değiştiren bir subayın isminin değiştirilmiş halinin 07 Ocak 2003 tarihli düzmece dijital veride yazılı olduğunu biliyor musunuz?
19. Dijital olarak 2003 yılında hazırlandığı ileri sürülen bir yazı içerisinde, TSK Personel Kanununun 2005 yılında değiştirilmiş halinin yer aldığını biliyor musunuz?
20 02 Aralık 2002 tarihinde son kez kaydedildiği iddia edilen havali Balyoz Darbe Planında 19 Mayıs 2006 tarihinde kurulan “Türkiye Gençlik Birliği”nin yer aldığını biliyor musunuz?
21 2003 yılında gözaltına alınacağı iddia edilen siyasi parti üyesi olarak gösterilen Anavatan Partisi Merkez İlçe Teşkilatı İlçe Yönetim Kurulu Üyelerinden birinin bu göreve 16.02.2006′da başladığını, bu hususun Balıkesir Valiliğinin 18.03.2010 tarihli cevabi yazısı ile Savcılığa bildirildiğini biliyor musunuz?
22. Sözde Balyoz harekât planının bir parçası olduğu iddia edilen ve 2003 yılında hazırlanan sahte Cami eylem planında yer alan sokak isimlerinin 2006 ve 2007 yıllarından sonra verildiğinin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından bildirildiğini biliyor musunuz?
23. Sözde Balyoz Harekât Planının hazırlandığı iddia edilen 2003 yılında açık halk pazarlarının kurulmadığının, şehir planlama broşürlerinin hazırlanmadığının ve raylı sistem tramvay hatlarının bulunmadığının İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından bildirildiğini biliyor musunuz?
24. Sözde Balyoz Harekât Planında yer alan uzaktan kumandalı cep telefonu düzeneklerinin 2004′ten, emniyetli kriptolu telefonların ise 2009 yılından sonra kullanılmaya başlandığının TÜBİTAK tarafından bildirildiğini biliyor musunuz?
25. Donanma Komutanlığındaki aramalarda ele geçirilen 5 No.lu Hard disk içinde bir personele ait 18.08.2008 tarihli ve gerçek imzalı Bireysel Emeklilik alındı belgesi bulunduğunu, ancak bu belgenin bilgisayara kayıt tarihinin 19.02.2003 olarak değiştirildiğinin tespit edi’diğini biliyor musunuz?
26. Yurt içinde ve yurt dışında, tatbikatta veya sahilden yüzlerce mil uzakta denizdeki gemilerinde görevde bulundukları yüzlerce tanık, belge, fotoğraf, video filmi ve pasaport kayıtlarıyla ispatlanan bazı sanıkların, maddeten bulunmaları asla mümkün olmayan zaman ve mekânlarda toplantıya katıldıkları ya da bilgisayar başında belge hazırladıklarının öne sürüldüğünü biliyor musunuz?
27. Örneğin, İsrail’de yapılan tatbikat sonrasında Türkiye’ye intikal halinde olan 2 adet firkateynin komutan ve 2′nci komutanlarının bu esnada Aksaz/Marmaris’te bir toplantıya katıldıklarının iddia edildiğini ve bu konuda mahkemeye sunulan devletin resmi belgeleri ile gemi jurngllerinin dikkate alınmadığını biliyor musunuz?
28. Bir deniz subayının dijital belge oluşturduğu iddia edilen tarih ve saatte su altında dalışta olduğunu mahkemede TRT televizyonunun görüntüleri ile ispatladığını ama halen tutuklu olarak yargılanmasına devam edildiğini biliyor musunuz?
29. Üst veri bilgilerine göre 13.02.2003 tarihinde oluşturulduğu iddia edilen “tard.doc.” isimli dijital veride bir Astsubayın birliğinin “TCG Alanya” olarak belirtildiğini, ancak bu geminin bu tarihten tam 30 ay sonra inşa edilerek Deniz Kuvvetlerine katıldığını biliyor musunuz?
30. 14.12.2002 tarihinde oluşturulduğu iddia edilen bir dijital veride ismi geçen “CC MAR NAPLES” unvanlı NATO Komutanlığının Temmuz 2004 tarihinde kurulduğunu biliyor musunuz?
31. Bursa’da el konacak araçlar listesinde yer alan “4X4 Araçlar Çizelgesi.doc” isimli dijital veride yer alan “16 BEB 33″ plakalı aracın 2006 yılında bu plakayı aldığını, bu aracın sözde suç tarihinde İzmir iline kayıtlı ve farklı plakalı olduğunun Bursa Emniyet Müdürlüğümden verilen cevapta (16.04.2010) açıkça belirtildiğini biliyor musunuz?
32. “İstanbul İlinde Bulunan Ecza Depolari.doc” isimli dijital veride yer alan “Yeni Recordati İlaç ve Hammaddeleri San, ve Tic. A.$.” isimli (ki bu ismi 30.07.2009′da almıştır) şirketin 2002- 2003 tarihlerinde “Yeni İlaç ve Hammaddeleri San, ve Tic. A.$.” ismi altında faaliyet gösterdiğini, “Odak Ecza Deposu” ile “Taygon Ecza Deposu”nun 2002-2003 yıllarında faaliyette olmadıklarını, bu hususların İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü’nün 09.06.2010 tarihli yazısı ile soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcılığına bildirildiğini biliyor musunuz?
33. Hastaneler listesinde 15′inci sırada bulunan “Avrupa Şafak Hastanesi”nin 10.12.1998 tarihinde “Şafak Hastanesi” adıyla kurulduğunu ve Aralık 2004′te bir başka firmaya devredilmesiyle birlikte bu ismi aldığını biliyor musunuz?
34. 1996 yılında “Sultan Hastanesi” adı ile kurulmuş olan hastanenin Hastaneler listesinin yer aldığı 2003 tarihli dijital veride 2008 yılında Medical Park Grubu tarafından alındıktan sonra değişen yeni ismi “Medikal Park Sultangazi” olarak yer aldığını biliyor musunuz?
35. Listede ismi “Nisa Hastanesi” olarak geçen bir diğer hastanenin 1994 yılında “Hayrunnisa Hastanesi” adıyla kurulduğunu, hastane yenilendikten sonra Aralık 2004 ayında “Nisa Hastanesi” adını aldığını ve yeni ismiyle açıldığını biliyor musunuz?
36. İki ayrı kişinin iki ayrı yerde hazırladığı iddia edilen iki ayrı dijital verinin aynı satırlarında aynı hataların yapıldığını, bunun bir mucize sonucu bile gerçekleşemeyeceğini biliyor musunuz?
37. Eskişehir’de ele geçirilen flash disk içerisinde yer alan dijital belgelerin İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü Bilgi İşlem Şube Müdürlüğünce yapılan incelemesi sonucu hazırlanan üst veri bilgilerine göre 65′ten fazla belgenin Microsoft firmasının dahi bilmediği “WORLD” uygulaması kullanılarak hazırlandığını biliyor musunuz?
38. Toplam 365 sanıktan sadece 48 tanesinin 5-7 Mart 2003 tarihlerinde l’nci Ordu Komutanlığında icra edilen Plan Semineri’ne iştirak ettiğini (% 14), dava kapsamında suçlanan 156 denizci ile 42 havacı subaydan hiç birinin, 102 karacı subaydan 57′sinin, 63 Jandarma’dan ise 60′ının bu seminere katılmadığını, hatta bu seminerden haberleri bile olmadığını biliyor musunuz?
39. 2002-2003 yıllarında hazırlandığı iddia edilen dijital verilerde 4 Mart 2008 tarihinde yürürlüğe giren TSK Karargâh Hizmetleri Yönergesi ve TSK Arşiv ve Dosyalama Talimatı ile yürürlüğe giren evrak konu numaralarının kullanıldığını biliyor musunuz?
40 2002-2003 yıllarında Hava Kuvvetleri’nde Hava Piyade Üsteğmen olarak görev yapan ve İS Ağustos 2009′d a Mühendis sınıfına geçen bir personelin 2003 yılında hazırlandığı iddia edilen bir listede “Mühendis Üsteğmen” olarak yer aldığını biliyor musunuz?
41 Ekim 2002′de zamanın Hücumbot Filosu Komutanı (şu anki Deniz Kuvvetleri Komutanı) Tümamiral E.Murat BİLGEL’i tutuklamakla görevlendirilen bir subayın görev aldığı iddia edilen tarihte lenf kanseri ameliyatı olduğunu ye hastanede yattığını resmi belgelerle kanıtlamasına rağmen tutuksuz olarak yargılandığını biliyor musunuz?
42 11 nolu CD üzerinde bulunan “Or.K.’na” yazısının bir sanığın el yazısı notlarından alınan harflerin taklit edilerek CD üzerine yazı makinesi marifetiyle yazdırıldığına ilişkin 2 adet bilirkişi raporu olduğunu biliyor musunuz?
43. Donanma Komutanlığı’nda bulunan SAMSUNG marka sabit diskin üretim tarihinin Ekim 2003 olduğunu, ancak bu sabit diskte üretilmeden tam 2 ay önce (!)Ağustos 2003′te oluşturulmuş olan dosya bulunduğunu biliyor musunuz?
44. Delil olarak ileri sürülen dijital verilerden hiç birinin ıslak, kuru veya elektronik imza ile imzalanmadığını biliyor musunuz?
45. Davaya adını da veren ve 13.11.2002 tarihinde ilk kez oluşturulan sözde Balyoz Harekât Planı’nın “a. Genel” başlığı altında “….seçimlerinde AKP’nin tek parti olarak iktidara gelmesiyle beraber, ülkede hızlı bir zemin kayması yaşanmış…” şeklinde bir ifadenin yer aldığını, AKP Hükümetinin ise bu tarihten 5 gün sonra 18 Kasım 2002′de kurulduğunu biliyor musunuz?
46. Yine bu sözde planın başka bir başlığı altında “Böylece İRTİCAİ, YIKICI VE BÖLÜCÜ mihraklar faaliyetlerini alabildiğine artırmışlar…” ifadesinin yer aldığını, henüz kurulmayan bir hükümete yönelik böyle bir değerlendirme yapıldığını biliyor musunuz?
47. Bu sözde planın başka bir kısmında “15)…Anılan savaşın tek amacı; Laik Türkiye Cumhuriyeti’ni Büyük Ortadoğu Planı (BOP)’nın uygulama alanında bir piyon haline dönüştürmektir.” ifadesinin ter aldığını, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)’nin ilk kez 2004 yılında yani bu ifadeden 2 yıl sonra Sea Island ABD’de yapılan G-8 zirvesinde ABD Başkanı G.l/V. Bush tarafından dünya kamuoyuyla paylaşıldığını biliyor musunuz?
48. Sözde planın başka bir başlığının “(6) …piyasanın ihtiyacı olan emisyonu merkez bankası kanalıyla sağlayamadığı için…” ifadesi ile başladığını, 2003 yılı tarihi itibariyle Merkez Bankası’nın yalnızca Ziraat ve Halk Bankasına aktarmış olduğu kaynağın 20 milyar USD olduğunu, burada yazılanın aksine kaynak fazlası olması sebebiyle Halk ve Ziraat Bankalarının 2006 yılına kadar bu kaynağı eritmek için büyük bir bankacılık faaliyetine giriştiğini biliyor musunuz?
49. Hükümet… ifadesinin yer aldığını ancak 56, 57 ve 58. Hükümetlerin hiçbirisinin IMF ile borç para konusunda herhangi bir görüşme yapmadığını biliyor musunuz?
50. S ‘ N ine so:de planda “(7)…bölünme ve iç harbin eşiğine gelmiştir.” şeklinde bir ifadenin yer a d ; m oysa 2003 yılında Türkiye’nin neredeyse sıfır terör tehdidi altında olduğunu ye terör nedeniyle şehit sayısının sadece 7 olduğunu biliyor musunuz?
51 Sözde planın başka bir kısmında ” c. Düşman Durumu, (3) ABD ve AB ülkelerinin karşılıklı paslaşmalarını seyreden ve ülke menfaatlerini gözetmeden her talebi emir telakki eden, Büyük Atatürk’ün deyimiyle müstevlilerin siyasi emellerine boyun eğmiş AKP Hükümeti;…” değerlendirmesinin olduğunu, oysa iddianameye göre bu planın hükümet kurulmadan 5 gün once yazılmış olduğunu biliyor musunuz?
52. Yine bahse konu sözde planda “(b) …AKP yandaşları tarikat ye cemaatler ile deylet kademelerinde hızla kadrolaşmakta,” ifadesinin yer aldığını oysa planın son kayıt edildiği tarih olan 2.12.2002 itibariyle Peylet arşivlerinin taranması sonucu, hızla kadrolaştığı ifade edilen AKP Hükümeti tarafından yapılan atama sayısının “sıfır” olduğunu biliyor musunuz?
53. Sözde planda “(d)…anayasa değişikliği ye hukuk reformu adı altında TSK ile birlikte laik cumhuriyetin en önemli teminatı anayasal kurumların etkinliğini kıracak…” şeklinde bir değerlendirme olduğunu oysa bu tartışmaların ilk kez Temmuz 2007 seçimleri sonrasında başladığını biliyor musunuz?
54- Sözde planın “Emir, Komuta, Muhabere” başlığı altında “(4) Eylemi başlatmada esas muhabere vasıtasının “radyo”, yedek muhabere vasıtasının ise Kral TV mesaj bant sistemi olduğu” şeklinde bir ifadenin olduğunu, oysa Kral TV Mesaj Bant Sisteminin ilk kez 2005 yılında kullanılmaya başlandığını biliyor musunuz?
55. Hava Kuvvetleri subaylarını bu davaya yamayan sözde Oraj Hava Harekat Planına göre açık hapishane olorok kullanılacak Fenerbahçe Stadyumunun havadan uçak ile kontrol edileceğini biliyor musunuz ?
56. Peki, bir F-16 uçağının 0.5 saniyede üzerinden geçebileceği bir stadyumu nasıl kontrol edebileceğinin açıklanamadığını Savcılık tarafından bu konunun birkaç satırlık yazıyla Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’ne sorulmadığını biliyor musunuz?
57. Sözde Oraj Hava Harekât Planı ile sözde darbeye katılacak Türk Yıldızları (134′üncü FiloJ’nın İstanbul’da birer gün ara ile Kadıköy ve Fatih üzerinde olmak üzere iki gösteri yapmasının planlandığını biliyor musunuz?
58 Peki, böyle bir gösteri uçuşu için iddianameye göre darbe girişiminden habersiz olan; Ulaştırma Bakanlığı’nın izni ile İstanbul hava sahasının sivil hava trafiğine kapatılmasının, ¡çişleri Bakanlığından izin alınmasının, bu uçuş faaliyetinin Genelkurmay Başkanlığı ve Hava Kuvvetleri Komutanlığınca onaylanmasının gerektiğini ve filo personelinden hiç birinin davanın sanığı olmadığını biliyor musunuz?
59 Ceza Hukukunda kural “savunmanın kanıtlanması değil, savunmanın tersinin kanıtlanması” iken 19 Ocak 2012 tarihli 75′inci celsede sayın savcının “Biz sizi suçlarız, siz suçsuzluğunuzu ispat etmekle yükümlüsünüz” mealinde beyanda bulunduğunu biliyor musunuz?
60. Soruşturma ve kovuşturma aşamalarında sanıklar tarafından mahkemeye sunulan lehte delillere ne iddianame ne de mütalaada yer verilmediğini biliyor musunuz?
61. Savcılık makamının iddianame ve mütalaada ceza davalarında olmaması gereken bir şekilde kıyas ve yorum kullanarak sanıkların üzerlerine atılı suçları işlediği kanaatine vardığını, hiçbir maddi delil gösteremediğini biliyor musunuz?
62. Savcılık makamının esasa ilişkin mütalaasında aynı suçlama yapılıp, aynı ceza istenen sanıklar arasında hukuki açıdan hiçbir fark olmamasına rağmen 250′sinin tutuklu, 115′inin ise utuksuz yargılandığını biliyor musunuz?
Peki, bunlara benzer aykırılıkların toplamının 1500′ü geçtiğini, sanık ve avukatları tarafından kendi imkânları ile yapılan araştırmalarla bu sayının her geçen gün arttığını ancak bunların asli görevleri maddi gerçeği bulmak olan mahkeme tarafından en azından şu ana kadar dikkate alınmadığını biliyor musunuz?
Bizim Silivri Mahkemesinde sadece ve sadece evrensel hukuk ilkelerini ve gerçek adaleti aradığımızı, ama asli görevleri bu olan, sayın hâkim ve savcılarımızın neyi aradığını bilmediğimizi biliyor musunuz? Bütün bunları bu davanın unsurlarından biri olana kadar maalesef biz de bilmiyorduk.