İŞTE TÜRK ORDUSU'NA SALDIRININ MERKEZİ!
Çarşamba, 03 Mart 2010
35 CIA AJANININ ÜSLENDİĞİ KARARGÂHI AÇIKLIYORUZ:
Aydınlık'a ulaşan çok önemli bilgi: 2008'de gelen 35 CIA-Pentagon karma heyeti, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbaratının Yıldız bürosunda üslenmiş durumda. Tertipler, operasyonlar bu merkez vasıtasıyla Emniyet İstihbaratı üzerinden yürütülüyor. ABD'nin Ankara Büyükelçisi, üst düzey CIA'cı olarak bilinen James Jeffrey'nin rolü kritik. Emniyet İstihbaratı ile Amerikalı üst düzey subay-ajanları n işbirliği, ABD-Türkiye arasındaki "karşılıklı istihbarat paylaşımı" ve "teröre karşı işbirliği" gerekçeleriyle yürütülüyor.
Dinlemeler, ses kayıtları, sahte bilgi-belge üretimi, uydurma "Ergenekon" operasyonları , Balyoz tertibi, Kafes tertibi, hakim-savcı ayarlamaları. .. Kim yapıyor bunları?
CHP Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk, 4 Şubat'ta TBMM Genel Kurulu'nda "Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı" görüşmeleri sırasında İçişleri Bakanı Beşir Atalay'a, önemli bir soru yöneltti. Atalay'ın yanıtlanmaktan kaçındığı bu soru üzerine, CHP Milletvekilleri Ali Rıza Öztürk ve Atilla Kart ile yaşanan diyaloglar TBMM tutanaklarına göre aynen şöyle:
Ali Rıza Öztürk- 5 Kasım 2007 Oval Ofis görüşmesinden sonra Ankara'ya gelen 35 kişilik üst düzey ABD subay ya da istihbaratçıları , üç aylığına Türkiye'ye gelmiş olmaları iddia edildiği hâlde, bunlar geriye dönmüşler midir? Dönmemişlerse neden dönmemişlerdir?
TBMM Başkan Vekili Güldal Mumcu-Amerikalı istihbarat subayları...
Öztürk- Niye Sayın Bakan yanıt vermiyor bu soruya?
İçişleri Bakanı Beşir Atalay- Bende bir bilgi yok o konuda, bir bilgim yok.
Öztürk- O zaman "yok" deyin.
Atalay- Bilgim yok ki cevap vereyim!
Öztürk- İçişleri Bakanı olarak sizin bilginiz yok!
Atalay- Bak, o konuda bir bilgim yok, size vereceğim bir cevap yok.
Atilla Kart- Kimin bilgisi olacak Sayın Bakan?
Atalay- Yani geldiyse, gelmediyse bilmiyorum.
Diyaloglar böyle. Türkiye Cumhuriyeti' nin İçişleri Bakanlığı koltuğunda oturan Beşir Atalay, bu kadar önemli, üstelik kendi Bakanlık alanı içine giren güvenlikle ilgili bir konuda "bilmiyorum" dan başka bir yanıt vermiyor.
KİM BU AJANLAR?
Aydınlık, Atalay'ın "bilmiyorum" diyerek soruları savuşturmaya çalışmasının nedenine ulaştı. Öztürk, olayın bam teline basmıştı çünkü.
Aydınlık 16 Mart 2008 tarihli sayısında 35 kişilik CIA-Pentagon uzmanlarından oluşan bir karma heyetin Türkiye'ye geldiğini duyurmuştu. Heyetin gelişi sırasında 3 aylığına geldikleri bilgisi verilmişti. Oysa bu heyet halen Türkiye'de ve kapsamını her geçen gün biraz daha genişleterek çalışmalarını sürdürüyor.
Heyetin gelişini şöyle duyurmuştuk:
"Tayyip Erdoğan'ın Amerikan Başkanı Bush ile 5 Kasım 2007'deki görüşmesinden sonra Ankara'ya sessiz sedasız bir heyet gizlilik koşulları altında geldi. Heyette üst düzey subaylar ve subay görünümünde istihbaratçılar var. 35 kişiden oluşan CIA-Pentagon karma heyeti, Amerikan Büyükelçiliği yakınındaki bir binaya yerleşti. Heyetin ziyaret nedeniyle ilgili resmi bir açıklama yapılmadığı gibi basında konuyla ilgili tek satır haber yer almadı. Peki ne için gelmişlerdi?
"Ekip, Türkiye'deki en üst düzey Amerikan askeri temsilciliği olan, başında bir Tümgeneral'in bulunduğu ODC ile irtibat içinde çalışıyor. ODC (Office of Defense Cooperation) 'nin Türkiye'deki resmi görevi Türk-Amerikan savunma işbirliği. Ama ODC, başından beri bir operasyon merkezi olarak işlev görüyor. Bütün tertipler bu merkez tarafından planlanıyor, Türkiye'deki uzantılar aracılığıyla işleme geçiliyor."
Aydınlık'a ulaşan bilgiye göre, heyet doğrudan Emniyet İstihbaratı ile çalışıyor. Çalışmalarını sürdürdüğü yer ise, Emniyet İstihbarat Dairesi'nin Ankara Yıldız'daki merkezi.
ATALAY'IN ALTINDA İMZASI OLAN MEKANİZMA
Peki nasıl oluyor da Amerikalı heyet ile Emniyet İstihbarat Dairesi birlikte çalışıyor? Heyetin CIA'cı üyelerinin Türkiye'deki muadil kuruluşu MİT, Pentagon'dan gelenlerinki ise TSK.
Sorunun yanıtı şu:
Amerikalı üst düzey ajanlar, doğrudan Atalay'ın altında imzasının bulunduğu ABD ile Türkiye arasındaki "teröre karşı işbirliği" mekanizması sonucu Türkiye'de, hem de Atalay'a bağlı Emniyet İstihbarat Dairesi ile işbirliği içinde çalışıyor. Hükümet'in Açılım Koordinatörü Atalay'ın bu konudaki sorular üzerine soğuk terler dökmesinin nedeni bu.
ABD'NİN KARMA İSTİHBARAT TEŞKİLATI
5 Kasım 2007'deki görüşmede anlaşmaya varılan konu da "karşılıklı istihbarat paylaşımı"ydı. ABD'nin Türkiye'ye PKK ile ilgili istihbarat vereceği söyleniyordu. Peki Türkiye ne verecekti?
5 Kasım 2007'den sonra adım adım Emniyet İstihbarat Dairesi'yle ABD derin devletinin en kritik kurumu olarak CIA, Askeri İstihbarat, FBI ve diğer Amerikan İstihbarat örgütlerinin mensuplarından oluşan bir karma kuruluş yapısıyla 2003 yılında kurulan Terörist Tehdit Algılama (Kökenini Bulma) Merkezi (TTIC- Terrorist Threat Integration Center) arasında ilişkiler geliştirildi. ABD-Türkiye-Irak terörizme karşı üçlü mekanizması bu kuruluşun ajanlarının Türkiye'deki varlığının gerekçesini oluşturuyor.
TTIC MENSUBUNUN BARTIN ZİYARETİ
Üstelik Türkiye'deki TTIC mensupları Emniyet'le, merkezdekine paralel olarak ve merkezin talimatıyla olduğu anlaşılan bir şekilde Anadolu'nun değişik kentlerinde de işbirliği içinde görev yapıyor. Bartın Halk Gazetesi'nin 28 Mayıs 2008 tarihli bir haberi bu konudaki çok ilginç bir gelişmeyi açığa çıkarıyor. Habere göre, Bartın'ı ziyaret eden Jason White adında bir Amerikalının kimliğini soran gazetecilere Emniyet yetkilileri, "sadece bir polis" diye yanıt veriyor. Ancak adını vermek istemeyen bir Emniyet yetkilisi ise, bu Amerikalının Yüzbaşı rütbesinde olduğunu ve TTIC'de görevli olduğunu açıklıyor. Üstelik Emniyet'le toplantılarda bilgi alışverişi yapan Amerikalı Yüzbaşı'ya, Bartın ziyareti sırasında Terörle Mücadele Şube Müdürü eşlik ediyor.
Aynı haberde Yüzbaşı Jason White'ın Amerikan Hava Kuvvetleri İstihbaratı (AFOSI-Air Force Office of Special Investigations) personeli olduğu bilgisi veriliyor. Bu bilgi bizi bir başka olaya götürüyor.
AFOSI'nin Türkiye'deki bir başka vukuatıyla ilgili geçen yıl Nisan ayında gazetelere yansıyan bir bilgi dolayısıyla karşılaşıyoruz. Habere göre, Genelkurmay, 18 Mart 2009'da İçişleri Bakanlığı'na "Özel Büro'nun Faaliyetleri" başlıklı bir yazı gönderdi. Yazıda Türkiye'de görevli ABD Hava Kuvvetleri Özel Tahkikat ve Araştırma Bürosu'na (AFOSI) bağlı Amerikan ajanlarının yetki ve görev sahası dışına çıkarak, bazı yerel yöneticileri ziyaret ettikleri ve bilgi istedikleri bildirildi. Genelkurmay, Bakanlık'tan bu konuda yerel yöneticilerin uyarılmasını istedi.
Akşam gazetesinde yer alan haberde, Obama'nın Türkiye'de olduğu süre içerisinde iki ülke arasında olası bir krizin çıkmaması için İçişleri Bakanlığı'nın harekete geçmediği belirtiliyor. 7 Nisan'da ise Obama, Türkiye'den ayrılır ayrılmaz 81 ilin valiliği uyarılıyor. Valiliklere gönderilen yazıda ABD'li görevlileri muhatap almamaları söyleniyor, yetki ve görev yerlerinin dışına çıktıkları belirtiliyor.
Genelkurmay Başkanlığı ve İçişleri Bakanlığı'nın tepkisini çeken Özel Tahkikat ve Araştırma Bürosu'nun (AFOSI) görevi, Türk Silahlı Kuvvetleri tesislerinde çalışan Amerikalı personelin faaliyetlerini takip etmekle sınırlı. Özel Büro'daki personel, ancak özel izinlerle görev sahasının dışına çıkabiliyor. AFOSI Türkiye'de, NATO-SOFA kapsamında kendisine verilen statü ile görev yapabiliyor. Ayrıca, Savunma ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması kapsamında Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bazı tesislerinde, ABD'nin müşterek savunma faaliyetlerine katılmasına müsaade ediliyor. Bu faaliyetlerin anlaşmaya uygunluğu ise her yıl Genelkurmay Başkanlığı'nca denetleniyor. AFOSI personeli Türkiye'de, ABD Ankara Savunma İşbirliği Ofisi, İstanbul ve İzmir'deki idari destek kuruluşları ile Adana İncirlik'teki 10. Tanker Üs Komutanlığı'nda faaliyet gösteriyor. Kurumun görevi 'ABD Hava Kuvvetleri faaliyetlerine özel araştırma hizmetleri sağlamak ve yetki verildiğinde personel koruma hizmetlerini yerine getirmek' biçiminde sıralanıyor.
KARADENİZ'E ÇIKMIŞLARDI
AFOSI'nin Deniz Kuvvetleri'ni merkez alan Kafes ve Poyrazköy gibi tertiplerle yöneldiği Karadeniz'e özel ilgisi dikkat çekiyor. Bartın'da olduğu gibi 2004 yılında da benzer bir olay yaşanmıştı. Genelkurmay, İçişleri Bakanlığı'na gönderdiği gizli bir kriptoda, aynı konumdaki ABD'li askerlerin faaliyetlerine dikkat çekmişti. Uyarı yazısında 'Bu kişilerin görev sınırlarını aşarak Türkiye'nin değişik bölgelerinde araştırma yaptığı, bilgi topladığı, üst düzey kamu görevlileri ve vatandaşlarla özel görüşmelerde bulunduğu, Adana İncirlik Üssü'nde görevli bir AFOSI personelinin hiçbir makamın bilgisi olmadan Giresun'da görüşmeler yaptığı, Trabzon gibi civar illerde benzer başka olaylar da tespit edilmiştir' denilmişti.
JAMES JEFFREY'NİN KRİTİK ROLÜ
Milliyet gazetesinde Amerikan kaynaklarını iyi bilen Güneri Cıvaoğlu'nun ilginç bir yazısı yayınlanmıştı. Cıvaoğlu, 22 Ekim 2008 tarihli Milliyet'teki yazısında, Taraf gazetesinin "Aktütün'ü Genelkurmay biliyordu" başlığıyla yayınladığı uydu görüntülerinin bir Başkonsolosluk aracılığıyla Taraf gazetesine teslim edildiği bilgisini veriyordu. Daha sonra söz konusu görüntülerin Aktütün ile ilgisinin olmadığı da kanıtlanmıştı. Cıvaoğlu yazısının devamında ABD'nin Türkiye üzerindeki hesap ve planlarını tartışıyor, bu konularda sorular soruyor. Cıvaoğlu, açıkça ABD Başkonsolosluğ u'nu işaret ediyor.
2008 yılı Temmuz ayında Türkiye'ye atanması kesinleşen ve bu yazının hemen ertesinde Türkiye'deki görevine resmen başlayan ABD'nin Ankara'daki Büyükelçisi James Jeffrey'nin Ergenekon tertibindeki kritik rolüne de dikkat çekiliyor. Çok iyi Türkçe bilen ve konuşan Jeffrey, üst düzey bir CIA görevlisi olarak tanınıyor. Bush yönetiminde Ulusal Güvenlik Danışman Yardımcılığı görevinden Türkiye'deki Büyükelçiliğe atanan Jeffrey, 1980'li yıllarda Adana ve Ankara'da Politik-Askeri Birim sorumluğu görevleriyle bulunmuştu.
Jeffrey'nin Türkiye'deki Amerikan derin devlet ekibinin beyni olarak çalışmaları koordine ettiği kaydediliyor. Jeffrey son olarak Sabah gazetesine verdiği, üç gün yayımlanan röportajda hem Tayyip Erdoğan'a çok güçlü bir destek vermiş, hem de Ordu'nun rolüne ilişkin değerlendirmeler yapmıştı. Bu değerlendirmeleri nedeniyle Dışişleri Bakanlığı'ndan Jeffrey'ye, Türkiye'nin içişlerine karışmamaları konusunda uyarı gelmişti.
TTIC nasıl bir kuruluş?
Terörist Tehdit Algılama (Kökenini Bulma) Merkezi (TTIC- Terrorist Threat Integration Center), Ocak 2003'te ABD Başkanı Bush'un Ulusa Sesleniş konuşmasında ilk kez duyuruldu. 1 Mayıs 2003'ten itibaren ise operasyonları na başladı. Bütün Amerikan istihbarat örgütlerinin ortak bir havuzda istihbarat ve operasyonları nı birlikte yürütmeleri temelinde oluşturulan kuruluş, 11 Eylül 2001'den sonra ABD Anavatan Savunması Bakanlığı bünyesinde ve bu Bakanlığın kuruluşu sırasında bütün dünyaya ilan edilen "ya bizdensin, ya düşman" konsepti temelinde, yabancı ülkelerde yerinden operasyonlarla işlevini yerine getiriyor.
TTIC'ın görevi, "ABD çıkarlarına karşı potansiyel tehditleri, bütün kaynaklarıyla etraflı bir şekilde ortaya çıkarmak" olarak tanımlanıyor.
Hükümet'in yeni kurduğu Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı'nın model aldığı kuruluş da bu.
KAMU DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI KILIFI
Kamu Güvenliği Müsteşarlığı yasasının CIA ajanlarını yasallaştırmak için hazırlandığı ortaya çıktı. Türkiye'nin anayasasına, yasalarına karşı yürütülen Amerikan ajan-subayları nın faaliyeti, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı aracılığıyla yasal kılıfa kavuşturulmuş olacak. Ulusal güvenlik konusunda en yetkili kurum olarak planlanan bu müsteşarlığın kapıları, yabancı ülke ajanlarına da sonuna kadar açık. İşte tasarının 13'üncü maddesinin 2'nci fıkrası:
"Ayrıca özel uzmanlık isteyen konularda kadro karşılığı olmaksızın tam gün veya kısmi gün veya belli bir konu veya proje bazında, konu veya projenin süresi ile sınırlı olmak koşuluyla sözleşmeli personel ve yabancı uzman çalıştırılabilir. Bunlara ödenecek ücret Müsteşarın teklifi üzerine Bakan onayı ile belirlenir".
AKP'nin bu amaçla yaptığı görüşme ve kurduğu temaslar açığa çıktı. Lord John Alderdicet'in İçişleri Bakanı Beşir Atalay tarafından 21 Temmuz'da Ankara'ya çağrılarak Polis Akademisi'nin düzenlediği çalıştayda brifing verdirdiği saptandı. Kuzey İrlanda Barış Süreci'ne katkılarından dolayı İngiltere tarafından 'Lord' unvanı verilen Lord John Alderdicet, IRA barışının mimarlarından biri olarak görülüyor.
AKP'nin 'Açılım' projesinin koordinatörü İçişleri Bakanı Beşir Atalay, konuyla ilgili yaptıkları çalışmaları anlatırken, 'Kürt sorununun çözümünde çeşitli ülkelerin modellerini inceledik' demişti.
Konuyla ilgili olarak 24 Şubat günü Akşam Gazetesi'nde Lord John Alderdice ile yapılmış bir söyleşi yayımlandı.
Söyleşinin girişinde şöyle deniyor:
"...IRA barışının mimarlarından biri olarak görülen Lord John Alderdice... Lord Alderdice, çalıştayda, İngiltere'ye barışı getiren müzakere sürecinde edindikleri birikimi, Kürt açılımı öncesinde Ankara ile paylaştı. Türk istihbarat ve polis birimlerinden yetkililer, kendisine IRA sürecinden yola çıkarak Kürt sorunu ve PKK bağlantılı sorular yöneltti."
Söyleşide Lord Alderdice'in Türkiye'ye gelişi, yaptığı ziylaretler ve verdiği brifing ile ilgili olarak kendisiyle yapılan söyleşide şunları söylüyor:
"Türkiye'ye olan ilginiz nasıl başladı? Türkiye'nin Kürt sorunu ile nasıl bağlantılandırıyorsunuz kendi tecrübelerinizi?
"Bu süreçte Ankara ile çeşitli kontaklarımız oldu ve Polis Akademisi'ndeki toplantıda Türk istihbarat ve güvenlik birimlerinden temsilcilerle buluştuk. Ben aslında bizim örneğimizi anlatacağımı düşünüyordum sadece, ama zamanlama nedeniyle PKK ve Kürt sorunu bağlantılı çok soru geldi Türk yetkililerinden. Birkaç yıl önce Amerikalılılar benden Kuzey Irak'a gidip, Erbil ve Kerkük'teki insanlarla konuşmamı istemişti. Bu nedenle, olayın diğer tarafını, yani Kuzey Irak boyutunu da biraz biliyorum. Sanıyorum Ankara ile bu tarz kontaklarımız devam edecek. Söylediklerimiz yukarıya iletilecektir diye düşünüyorum.
….
"Türk Hükümeti'nin bu sorunla mücadele biçiminin müthiş etkileri olacak. PKK 25 yıldır var ama ben Kürt sorunun başlangıcını Birinci Dünya Savaşı olarak görüyorum. Sorunun güvenlik boyutu olduğu kesin ama istemesek de, askeri çözümle bitmeyeceğini kabul etmek zorunda kaldık. Ancak, çözüm, şiddet devam ederken olamaz.
….
"İngiliz Hükümeti IRA ile doğrudan masaya oturmadı. Onların temsilcileri, onlara yakın isimler veya siyasi mücadele eden isimlerle konuştu. Bunun çeşitli yolları var. Öcalan'ın bir açılım yapma isteği, onun dahi artık eski yöntemlerden kurtulmak istediğini gösteriyor. Bunlar sizin için çok önemli göstergeler, yok saymayın. Ona yakın kişilere 'Öcalan ile konuşmanıza karşı değiliz' cesaretlendirmesi yapmak bile büyük bir adım."
*Aydınlık Dergisi