Hukuk önünde herkes eşittir aldatmacası
Can Ataklı Vatan
09 Ocak 2012 Pazartesi 06:17
Sevgili okurlar; yılın ilk haftasında, yılın bitmesine iki gün kala yaşadığımız Uludere trajedisinin kâbusunu üzerimizden atamadan eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un “terör örgütü lideri” sıfatı kullanılarak tutuklanması ile sarsıldık. Sarsılmak kelimesini tutuklanma fiilinden ötürü değil; dolaylı yoldan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin terör örgütü olduğu gibi garip bir durumun ortaya çıkmasından ötürü kullanıyorum.
Samimi değiller
Başbuğ’un tutuklanması ile birlikte, son 4 yılda artık kulağımızın iyice alıştığı “hukuk önünde herkes eşittir” klişesinin yine bolca kullanıldığına tanık olduk. “Hukuk önünde herkes eşittir” ilkesi elbette demokratik ülkelerin vazgeçilmez unsurudur, Türkiye’de ise intikam hırsıyla yanıp tutuşanların sarıldığı sihirli bir aldatmaca sözcüğünden öte bir şey değil. Bu sözü söyleyenler asla samimi değil.
Herkes ne kadar duyarlı
Yine Başbuğ’un tutuklanmasından sonra aynı çizgideki bir başka aldatmaca cümlesi daha devreye girdi. “Suçluluğu kanıtlanıncaya kadar herkes masumdur.” Son derece duyarlı olan ve kendilerine demokrat diyen çevreler sevinçten aşağı sarkan dudaklarını ve pis pis bakan gözlerini saklamaya çalışarak adalet duygusuna ne kadar sahip olduklarını kanıtlamak için hemen bu aldatmacanın arkasına sığındılar.
Yargılamayı bekleyelim
Bir diğer aldatmaca klişesi de şu; “Yargıya karışmayalım, yargının kararını bekleyelim.” Hani hepsi çok duyarlı, demokrasi, hukuk ve adaletten yana ya, mahkeme kararını bekleyecekler. Mahkemeler de delillere bakacak, savunmaları alacak, sonra adaletin tecelli etmesini sağlayacak. İnsana en çok dokunan da bu aldatmaca cümlesini yüzünüze baka baka söyleyebilmeleri. Ahlak, vicdan, namus kalmayınca böyle oluyor demek.
Gerçek bu değil
Bu aldatmacalar aslında başarıya ulaştı. Neredeyse yüz koldan psikolojik savaş taktikleri uygulayan iktidar ve yandaşı medya yıllardır öyle bir beyin yıkama stratejisi uyguladı ki, zavallı halkın bir bölümü bu yalanların etkisi altında kendi ülkesine, kendi askerine, kendi aydınına, kendi gazetecisine, kendi sanatçısına ve kendi tarihine düşman oldu. Büyük bir kitle ise ne olduğunun farkında olmadan hayretler içerisinde.
Hukuk: Hapse at unut
Oysa gerçek farklı; “hukuk önünde herkes eşit, yargı kararını verecek” gibi aldatmacalarla halk uyutulurken, aslında iktidarın rahatsız olduğu, muhalefet olarak gördüğü, tehdit olarak algıladığı herkes hukuk adına hapse atılıyor ve sonra da içerde unutuluyor. Şu anda tamamen “intikam duyguları” ve “burnunu sürtme” amacıyla hapse atılan yüzlerce kişinin çoğu işlediği suçun ne olduğunu bile bilmiyor.
Büyük hesaplaşma
Türkiye değişim adı altında aslında dönüştürülüyor. İktidarın çekirdek zihniyeti gerçekten çok büyük aşama kaydetti. Yargı, ordu, üniversiteler, medya, iş dünyası ve hatta sanat çevreleri bu büyük dönüşümün kurbanı oldu. Eksik kalan, bu dönüşümü “anayasal” hale getirmektir. Ancak iktidar zihniyetinin bunun için sayısal çoğunluğu henüz yok. O nedenle anayasa bir sonraki aşamaya kaldı.
Operasyonlar sürer
Çoğu kişi, bir eski genelkurmay başkanının da tutuklanması ile, dönüşüm için gerekli olan bu karalama, itibarsızlaştırma, aşağılama operasyonlarının da biteceğini düşünebilir. Oysa bana göre durum tam tersi. Bana sanki bütün bunlar asıl şimdi başlıyormuş gibi geliyor. Şu ana kadar olanlar altyapıyı oluşturdu, iktidar ve yandaşlarına güven verdi, şimdi sıra anayasal durumu oluşturacak büyük hamlede.
Sırada yüksek yargı olabilir
Her ne kadar yargı tamamen iktidar kontrolüne sokulmuş olsa da, bu alandaki psikolojik baskı henüz bitmedi. Eski bir genelkurmay başkanını tutuklama şokunu yaşattıktan sonra şimdi sıranın Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi’ne geldiği söylenebilir. Başbakanı yargılayabilecek bir kurumun üyelerinden hiç olmazsa birinin tutuklanması da “demokrasinin zaferi!” olarak sunulabilecektir.
Yargıtay ve diğerleri
Yüksek yargıdaki hedeflerden birinin de Yargıtay olması mümkündür. AKP’ye kapatma davası açan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı için zaten bir süredir karalama kampanyası sürdürülüyor. “Yeni Türkiye demokrasisi” bir ilke daha imza atarak bir operasyonu da Yargıtay’da yapabilir. Ondan sonrası artık kolaydır. “Dokunulmaz” olan her şeye “dokunulduğu” için sıra kime gelirse gelsin, şaşıran olmayacaktır artık.
Tepkisizleştirilen toplum
Tabii tüm bunların altında az önce de değindiğim gibi psikolojik savaş taktiklerinin uygulanması ve milyonların bir beyin yıkama operasyonuna tabi tutulması yatıyor. Toplum her şeyden korkar hale getirilerek etkisizleştirildi. Artık çok şaşırsa bile kimse tepki gösteremiyor. Sokaktaki ayakkabı boyacısı bile biriyle konuşurken telefonunu kıçının altındaki minderin içine saklıyorsa, varın siz düşünün artık.
Görev muhalefette
Gelinen noktada medyanın, aydınların, akademisyenlerin hiçbir gücü kalmamıştır. Hiç kimse kılını kıpırdatamıyor. Başını biraz kaldıranlar vicdansızca, insafsızca kırılıyor. Hapse atılmayan işinden atılıyor, işinden atılmayan sessizleştiriliyor. Sivil toplum kuruluşları ise artık yok hükmünde. Bu durumda ayakta durabilecek tek güç muhalefet partileridir. Artık bunun bilincinde olmalılar.
İyi düşünmeliler
Ancak ne yazık ki şu aşamada muhalefet partileri de ya durumun tam farkına varamıyor ya da karşılarındaki büyük gücün psikolojik baskısı altında hissediyorlar kendilerini, üzerlerinde ölü toprağı varmış gibi davranıyorlar. Mevcut iki muhalefet partisi iktidarın kuyruğuna yapışmış, çareyi oportünist politikalarda arar bir görünüm arz ediyor. Bu iki partinin “Türkiye’nin umudu” olduklarını kavramaları ve buna inanmaları gerek.
CHP karmakarışık
Muhalefet partilerinden CHP hem tarihi, hem örgüt gücü hem de hâlâ ayakta durabilen seçmeniyle bu sorunun üzerine gidecek moral ve desteği artık bulmak zorundadır. Oysa bu koca parti ne yazık ki şu sıralarda daha çok iç çekişmelerle zaman yitiriyor. Genel Başkan’ın da parti içindeki idealist kesimlerin de nefesi şu ana kadar etkili hamle yapmaya yetmedi gibi görünüyor. CHP acilen toparlanmak zorunda.
Kılıçdaroğlu ile konuşma
Cuma gecesi Ulusal Kanal’da dört gazeteci, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na sorular sorduk. Kılıçdaroğlu ile sohbeti andıran bu soru-cevap programında edindiğim izlenimleri sizlerle yarın paylaşmak istiyorum. Tabii çok önemli bir başka gelişme olmazsa. Açıkçası çok umutlanmadım, ama hayal kırıklığı da yaşamadım. CHP’nin kafasının karışık olduğunu hissettim.