BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA ÜRETKENDİR, PAYLAŞILMAYAN BİLGİ BATAKLIKTAKİ HAZİNE GİBİDİR.
Siteme Hoş Geldiniz Adil DURUSU
   
  SİTEME HOŞ GELDİNİZ Adil DURUSU
  Kuzuların sessizliği İçindeki Emekli Askerler
 

KUZULARIN SESSİZLİĞİ İÇİNDEKİ EMEKLİ ASKERLER

 

Çocuk denecek yaşta askeri okullara girdik. Yıllarca aynı karavanaya kaşık salladık. Silah arkadaşlığı hiçbir şeye benzemez öz kardeşlikten daha yakındır diye öğrendik ve inandık. Birbirimizi koruyup kollamayı ve arkadaşlarına ihanet etmemeyi erdem saydık. Çok tehlikeli görevlere giderken, ölüm var kalım var, ne olur ne olmaz düşüncesiyle, eşimizi ve çocuklarımızı birbirimize emanet ettik. Dağda, kırda, bayırda, yağmurda ve çamurda, kışta ve kıyamette, her türlü zorluğa katlanarak hizmet ettik. Namusumuz ve şerefimizle emekli olduk.

Allah aşkına ne oldu bizlere, bütün bunlar yalan mıydı?

Bir meslek odası üyesine haksızlık yapıldığına inandıkları zaman, tüm meslek odaları ayağa kalkıp protesto ediyorlar.

Haksızlığa uğradıklarına inandıkları zaman tüm işçiler, demokratik haklarını kullanarak sokaklara dökülüp protesto ediyorlar.

Medya mensupları, doktorlar, avukatlar, taksiciler, kapıcılar ve hatta torunumuz yaşındaki öğrenciler, mağdur edildikleri zaman; çeşitli eylemlerle, demokratik haklarını kullanıyorlar.

Bize gelince:

1.     Terörle mücadele etmiş muvazzaf ve emekli silah arkadaşlarımız, terör örgütü üyesi oldukları iddiasıyla tutuklanıyor. Habur sınır kapısından gelen teröristler ise; davul ve zurnayla karşılanıp, ayaklarına Türk hukukunda olmayan seyyar mahkemeler gönderiliyor. Asla pişman olmadıklarını haykıran teröristler, pişmanlık yasasından yararlandırılıp serbest bırakılıyor.

 

Biz emekli askerler, hiçbir demokratik tepki göstermeden, kuzuların sessizliği içinde seyrediyoruz.

 

2.     Şu dönemde, Türk Ordusuna ve mensuplarına saldırmanın pirim yaptığını zanneden satılmış ucuz kahramanlar; gece gündüz, 365 gün, 24 saat Türk Ordusuna ve mensuplarına küfrediyor, hakaret ediyor, aşağılıyor ve yıpratmaya çalışıyorlar.

 

Biz emekli askerler, hiçbir demokratik tepki göstermeden, kuzuların sessizliği içinde seyrediyoruz.

 

3.     Demokrat olduğunu göstermenin ve oy kazanmanın askerle uğraşmaktan geçtiğine inanan bazı siyasiler; her fırsatta askere sataşmayı ve aşağılamayı adeta meslek haline getiriyorlar.

 

Biz emekli askerler, hiçbir demokratik tepki göstermeden, kuzuların sessizliği içinde seyrediyoruz.

 

4.     Aklını, kalemini, bilimini ve vicdanını yabancılara ve bölücülere satmış medya mensupları, işadamları, sözde bilim adamı ve aydınlar; Türkiye Cumhuriyetinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü pazarlık masasına yatırmış, asıp, kesip ve biçip duruyorlar. Bu arada, Türk Ordusunu etkisizleştirmek için her türlü dolabı çeviriyorlar.

 

 Biz emekli askerler, hiçbir demokratik tepki göstermeden, kuzuların sessizliği içinde seyrediyoruz.

 

5.     Hıristiyan Batının siyasi çıkarlarına hizmet etmek amacıyla “Ilımlı İslam” adı altında bu millete din diye yutturulmaya çalışılan ve yabancı İstihbarat örgütleri tarafından desteklenen, işadamları ile dini unsurların işbirliğinden oluşan, bir nevi holdingleşmiş Tarikat ve cemaatler, ortalıkta cirit atıyorlar.  Türk Ordusunu ve mensuplarını kendilerine engel olarak gördükleri için, her türlü yalan ve iftirayı atıyorlar.  Sahte suç delilleri üretiyor, düzmece ihbar mektupları yazıyorlar. Sanki İslam dini kendi tekellerindeymiş gibi Türk askerlerini, ailelerini ve çocuklarını din düşmanı olmakla itham edip bu milleti kışkırtıyorlar ve Hıristiyan batı ile gizli servislerinin himayesi altında adeta Türk Ordusuna meydan okuyorlar.

 

Biz emekli askerler, hiçbir demokratik tepki göstermeden, kuzuların sessizliği içinde seyrediyoruz.

Tekrar soruyorum, Allah aşkına ne oldu bizlere?

Silah arkadaşlığı hiçbir şeye benzemez öz kardeşlikten daha yakındır diye öğrendiğimiz ve inandığımız, kutsal arkadaşlıklarımız yalan mıydı?

Emekli Subay ve Astsubaylar ve Derneklerimiz, nerelerdesiniz?

Oysaki bir araya gelip amaç ve güç birliği yapabilirsek, haksızlığa ve zulme uğrayan arkadaşlarımıza sahip çıkabiliriz. Bu devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüyle oynayanlara ve Türk Ordusu’nun onurunu örselemek isteyenlere, en sert demokratik tepkileri gösterebiliriz. Örneğin:

1.     Emekli Subay ve Astsubay Dernekleri Genel Merkezlerinin kontrolünde açılacak bir SMS hesabına, üyeler ve vatandaşlar tarafından atılacak her bir boş e-posta 5 TL olmak üzere, bir bağış fonu oluşturulabilir. Bu fon kullanılarak;

 

a.     Ülkenin en güçlü hukukçuları bir araya getirilerek, tutuklu subay ve astsubayların hakları savunulabilir.

 

b.     Bilişim ve iletişim uzmanlarından oluşturulan bir heyete, ileriye sürülen deliller incelettirilerek, sahte deliller ortaya çıkarılabilir ve müsebbipleri hakkında davalar açılabilir.

 

c.      İddianamelerdeki tutarsızlıklar ve yapılan hukuk ihlalleri belirlenerek, sorumlular hakkında suç duyurularında bulunulabilir.

 

d.     Terör örgütü yöneticilerini yakalayıp ülkeye getiren ve sorgulayan madalyalı kahramanların kimliklerini açıklayarak, eş ve çocuklarıyla birlikte, örgütün hedefi haline getirenler hakkında davalar açılabilir.

 

e.     Türk Silahlı Kuvvetlerini yıpratmak amacıyla; sahte deliller üretenler, yalan haberler yayanlar, iftiralar atanlar, din karşıtı olmakla itham edenler, küfredenler, hakaret edenler ve Türk Ordusunu aşağılayanlar hakkında tazminat ve ceza davaları açılabilir.

 

f.       Gizli tutulması gereken hazırlık soruşturmalarının tutanak, ifade ve delillerini yandaş medyaya sızdıranlar saptanarak, suç duyurularında bulunulabilir.

 

g.     Resmen ve alenen yapılan hukuk ihlalleri ve tutuklulara yapılan maddi ve manevi zulümler, davaların sonuçları beklenmeden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine taşınabilir.

 

2.     Eğer elbirliği ve gönül birliği yapılabilirse, tüm emekli subay ve astsubaylar, aileleriyle birlikte en azından 5 milyon seçmenden oluşan bir oy potansiyeli oluşturabilirler. Türk Silahlı Kuvvetleri üzerinde oyun oynayan, kendi Ordusuna terörist muamelesi yapan ve terör karşısında kendi askerlerinin elini kolunu bağlayan, bölücülere göz kırpan ve bu ülkenin kuruluş felsefesiyle oynayarak iktidara yapışmak isteyen siyasi partiler, oy vermemek suretiyle cezalandırılabilir. Bu konu bir onur meselesi haline getirilebilir ve onurumuza saldıranların onurları kırılabilir.

 

3.     Türk Ordusunun yeminli düşmanlarına maddi ve manevi destek sağlayan, yabancı devlet ve istihbarat örgütlerinin himayesi altında Türk Ordusuna meydan okuyan tarikat ve cemaatleri destekleyen, bu Cumhuriyetin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ve anayasanın değişmez ilkelerini pazarlık masasına yatıran işadamları ve holdinglerin mal ve hizmetlerine kararlı ve istikrarlı boykotlar uygulanabilir.

 

4.     Türk Ordusunu ve mensuplarını yıpratmayı amaç edinen medya kuruluşları protesto yağmuruna tabi tutulabilir ve hukuk mücadelesi başlatılabilir.

 

5.     Vardiya Bizde ismi altında onurlu bir mücadele başlatmış olan asker eşlerine sahip çıkılabilir ve güçlü destekler sağlanabilir.

 

6.     Devam etmekte olan davalar kalabalık gruplarla izlenebilir. Protesto, gösteri ve mitingler düzenlenebilir. 

Kör olmayalım, Türkiye’de devlet kurumlarını yıpratma kampanyası başlatılmıştır. Bu kampanya, tek bir merkezden planlanıp uygulamaya sokulmaktadır.

Dikkat edin, bilinçli ve sistemli bir şekilde “ Bu Cumhuriyetin, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü savunan ve demokratik, laik, sosyal hukuk devleti sevdalısı ve tam bağımsız Türkiye yanlısı” kişi ve kurumlara saldırıp yıpratmaya çalışmaktadırlar.

Başta,  Türk Silahlı kuvvetleri ile Cumhuriyet sevdalısı aydın ve bilim insanlarını, henüz tam anlamıyla ele geçiremedikleri yüksek yargı kurumlarını,  biat etmemekte direnen bazı üniversiteleri, ahlaksızca uyguladıkları psikolojik harp taktikleriyle yıpratmaya, itibarsızlaştırmaya ve yok etmeye çalışıyorlar.

Balkanların elimizden nasıl gittiğini hatırlayalım:

1.     Önce terör eylemleri çıkardılar,

 

2.     Devlet, bu terör eylemlerini silahla bastırmak zorunda kaldı,

 

3.     Yabancı devletler, azınlıkları kurtarma bahanesiyle müdahale ettiler,

 

4.     Devlet, reform adı altında özerklik vermek zorunda kaldı,

5.     Daha sonra bağımsızlıklarını kazandılar.

Kuzey Afrika ve Arap Yarımadasındaki Müslüman ülkeleri bölüp parçalayarak petrol kaynaklarına el koymak için ayni oyun oynanıyor.

Kör olmayalım, Türkiye’de de ayni oyunu tezgâhlamaya çalışıyorlar;

a.      Sivil itaatsizlik eylemleri ile her gün ortalığı yakıp yıkan Molotof kokteylli kanunsuzluklara ve iç harp manzaralarına bakın,

 

b.      Türk Ordusu’nun terörle mücadele eden madalyalı kahramanları terörist diye tutuklanırken, Kandil’den gelen gerçek teröristlerin zafer kazanmış kahramanlar gibi karşılanmalarını ve pişman olmadıkları halde pişmanlık yasasından yararlandırılıp serbest bırakılmalarını hatırlayın,

 

c.      Amerika ve Avrupa Birliği Temsilcilerinin Ankara’ya uğramadan, doğruca Diyarbakır’a gidip bölücülerle içlidışlı oluşlarını anımsayın,

 

d.     Cumhuriyet ve Ordu düşmanları ile bölücüler hakkında açılan davaları heyetler halinde izlemeye gelen ve ceza almamaları için her türlü baskıyı yapan, ama tutuklanan asker ve Cumhuriyet sevdalılarına karşı yapılan hukuk ihlalleri ile zulümleri görmeyen, yabancı ülke temsilcilerine bakın,

 

e.     Demokratik açılım, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve anayasanın değiştirilemez maddelerinin kaldırılması gibi “Bu Cumhuriyetin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü zedeleyici” dayatma ve baskıları düşünün,

 

f.       Bütün bunlar bize; Balkanların nasıl elden çıktığını, Kuzey Afrika ve Arap Yarımadasındaki ülkelere nasıl müdahale edildiğini, Irak ve Afganistan’ın nasıl işgal edildiğini, Kafkaslardaki parçalanmaları hatırlatmıyor mu?

Türkiye’de Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığı sorgulanıyor. Türk Silahlı Kuvvetleri müthiş bir psikolojik harp saldırı altında bulunuyor.

İleri demokrasi adı altında üniter yapı sorgulanıyor.

Bu coğrafi sınırlar içinde, bu ateş çemberinin göbeğinde, bu terör ortamında, ülkelerin bölünüp parçalandığı bu kurtlar sofrasında, Türk Silahlı Kuvvetlerine saldırmanın bir anlamı olmalıdır.

Barış zamanı Türk Silahlı Kuvvetlerinin Başkomutanı durumunda olan Cumhurbaşkanı sessiz kalıyor. Başbakan ve Bakanlar adeta mutlu ve sessiz destek veriyor.

Yabancı devlet ve istihbarat servislerinin kontrolü ve himayesi altındaki bazı tarikat ve cemaatler, Türk ordusunu ve mensuplarını din düşmanı olmakla karalamaya ve halkı kışkırtmaya çalışıyor.

Anadan doğma Cumhuriyet düşmanları, bölücüler ve işbirlikçiler; yandaş televizyon kanallarını fırıldak gibi dolaşarak, Türk Silahlı Kuvvetlerini itibarsızlaştırmaya ve Ordu içine nifak sokmaya çalışıyor.

Bu durumda, emekli askerler hiçbir demokratik tepki göstermeden, kuzuların sessizliği içinde seyirci ve suskun, kalamazlar.

Bu milletin birlik beraberlik ruhu içinde yaşaması lazımdır. Birbirimizi yemeye hakkımız yoktur.

Bölücüsü, işbirlikçisi, din tüccarı, gaflet ve delalet içindeki siyasetçisi, kalemini ve vicdanını satmış medya mensubu, bilimsel ahlaktan yoksun akademisyeni ve ar damarı çatlamış sözde aydını dâhil herkes konuşacak ve Türk Ordusuna sövüp sayıp aşağılayacak, ama asker susacak. Bunu istiyorlar.

Emekli olunca bu ülkeye karşı vatandaşlıktan kaynaklanan görev ve sorumluluklarımız bitti mi?

Tekrar ediyorum,  bu durumda, emekli askerler hiçbir demokratik tepki göstermeden, kuzuların sessizliği içinde seyirci ve suskun, kalamazlar.

Neyzen Tevfik’in 1948 yılında yazdığı şu dizelerdeki mesajı, acaba hâlâ algılayamadık mı diye düşünüyorum.

Çürüdü memleketin iç yüzü çöktükçe temel,

Şimdilik harice karşı yerimiz olsa dahi,

Yüzümüz yok bakacak kabrine ecdadımızın,

Tükürür zannederim çehremize tarihi.

Selam ve saygılarımla…

Hikmet YAVAŞ

DÜN ASTEĞMEN KUBİLAY’IN BAŞINI KESENLERİN TORUNLARI, BUGÜN TÜRK ORDUSUNUN BAŞINI KESMEYE ÇALIŞIYORLAR

 

Hikmet YAVAŞ

 

Türkiye’nin etrafı ateş çemberiyle çevrilmiş durumda ve ülkemiz bu ateş çemberinin tam göbeğinde bulunuyor. Örneğin:

a.     Balkanlar; paramparça edildi ve uygar denilen Batı’nın gözleri önünde çağımızın en büyük soykırımlarından birisi işlendi. Halen Balkanlar, kaynayan kazan gibi fokurduyor.

 

b.     Kafkaslar; Sömürgeci Batı’nın ve gizli servislerinin tezgâhladığı sözde renkli devrimlerle kan gölüne dönüştürüldü ve alev alev yanıyor.

 

c.      Ortadoğu; Arap baharı adı altında kışkırtılan Batı destekli etnik ve dini gruplar birbirlerine düşürüldü ve kardeşi kardeşe kırdırıyorlar. Böylece, petrol ve doğalgaz kaynaklarının yoğunlaştığı tüm Kuzey Afrika ve Arap Yarımadasında kan gövdeyi götürüyor.

 

d.     Sınır komşumuz Irak; Amerika ve İngiltere’nin başını çektiği koalisyon güçleri tarafından işgal edilerek, zengin petrol kaynaklarına el kondu. Arap, Kürt ve Türkmen gibi etnik gruplar ile Şii ve Sünni gibi dini mezhepler arasına nifak sokularak ülke parçalandı. Bir buçuk milyon masum sivil katledildi. Türkiye’nin hemen güneyinde kukla bir Kürt Devleti kurduruldu. Bu devletin himayesi altında PKK terör örgütü semirtildi, azdırıldı ve milletimize karşı aşağılık saldırılarına devam ediyor.

 

e.     Sınır komşumuz Suriye; Batı destekli muhalifler ile hükümet güçleri çarpışıyor. PKK’nın Suriye kolu, fırsattan istifade ağır silahlarla güçleniyor. Suriye, alev alev yanıyor.

 

f.       Sınır komşumuz Ermenistan; Türkiye’yi sözde soykırım suçlamasıyla itham ediyor, tazminat ve toprak talep ediyor.

İşte, Ülkemiz ve milletimiz; Bu ateş çemberinin tam ortasında ve bölücü PKK terörünün saldırısı altında bulunuyor.

Bu coğrafi sınırlar içinde, bu ateş çemberinin göbeğinde, bu terör ortamında, ülkelerin bölünüp parçalandığı bu kurtlar sofrasında; Her zamankinden daha güçlü bir Türk Silahlı Kuvvetlerine ihtiyaç varken, her nedense bazıları Türk Ordusunu yıpratmayı ve hatta yok etmeyi görev edindiler.

Öyle bir hava ve ortam yarattılar ki; bu günlerde Türk Ordusuna ve askerine küfretmek, hakaret etmek, aşağılamak, karalamak ve iftira atmak en iyi yatırım aracı haline geldi, bire bin veriyor:

a.     Bazı Siyasetçiler; Ne kadar çok demokrat olduklarını kanıtlamak, askere saldırarak oy oranlarını arttırmak veya askeri tahrik ederek cevap vermeye zorlayıp mağdur ve mazlum rolleri oynamak için, askere dayılanmayı, aşağılamayı ve yıpratmayı marifet sayıyorlar.

 

b.     Bölücüler; Ülkeyi bölüp parçalamak için, ellerinden geleni arkalarına koymadıkları gibi, Türk Ordusunu karalayanların, aşağılayanların ve yıpratanların, ileriye sürdükleri yalan ve iftiraları koz olarak kullanıyorlar.

 

c.      İşbirlikçiler; Akıllarını, vicdanlarını, bilimlerini ve kalemlerini sattıkları efendilerinin düdüklerini çalıyorlar. Türk Ordusuna ve askerine küfür ve hakaret ederek ucuz kahramanlık taslıyorlar.

 

d.     Anadan doğma Cumhuriyet düşmanlarının torunları ise; Dün, Asteğmen Kubilay’ın başını keserek dönüştüremedikleri demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti ilkelerine dayalı Atatürk Cumhuriyetinin kuruluş temellerini, bugün Türk Ordusunun başını keserek dönüştürmeye çalışıyorlar.

İşin en üzücü yanı, halkımız henüz oynanan korkunç oyunun tam farkında değil. Onlar dürüstlüğün getirdiği saflıkla söylenen yalan dolana inanıyorlar veya korkuyorlar.

İşte, bu ülke ve millet için asıl tehlike, estirilen yalan ve iftira terörü karşısında; sıradan insanların korkması, tırsması, sinmesi ve kaderlerine razı bir teslimiyet içinde sadece “seyirci” olarak kalmayı yeğlemesidir.

Bu nedenle, Türk Ordusuna ve askerine küfretmenin, hakaret etmenin, aşağılamanın, karalamanın ve iftira atmanın en iyi yatırım aracı haline geldiğini ve bire bin verdiğini zanneden hainler, halkımızdan da gerekli tepkiyi görmeyince azgınlaştıkça azgınlaşıyorlar.

Ne kadar üzücü, düşündürücü ve ibret verici ki; bu milletin oylarıyla seçilmiş siyasal iktidar, bu milletin çocuklarından oluşan milletin Ordusuna, her fırsatta terörist veya çete göndermesi yapıyor. Örneğin:

DEVLET Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın seçim arifesinde yine ayranı kabarmış;

27 Nisan akşamı bize aba altından sopa gösteriyorlar. Zannettiler ki korkup kaçacağız… 28 Nisan sabahı derslerini aldılar. Sen benim emrimde bir memursun. Anayasaya, baba yasaya karışma. Cumhurbaşkanını parlamento seçecek. Sen oturduğun yerde oturacaksın. İş bitti. 4 ay gecikmeyle Cumhurbaşkanını seçtik. Hanımefendinin elini sıkmaktan kaçtılar. Şimdi aradan 3 yıl geçti. Her şey normalleşti. Artık topuk selamı verip, Cumhurbaşkanım diye söze başlıyorlar. Köşe kapmaca oynamaktan vazgeçtiler. Şimdi hepsi sırada, Hoş geldiniz diyorlar” şeklinde dayılanıyor.

Breh breh berh… Şu kahramanlığa ve cesarete bakın. Ortada fol yok yumurta yok. Türk Ordusu, bu milletin can ve mal güvenliğini sağlamak için canını ortaya koymuş terörle mücadele ederken, aslan parçası coşmuş ve her nedense Türk Silahlı Kuvvetlerine vurmak, aşağılamak ve yıpratmak ihtiyacı duyuyor.

Bu coğrafi sınırlar içinde, bu ateş çemberinin göbeğinde, bu terör ortamında, ülkelerin bölünüp parçalandığı bu kurtlar sofrasında; Her zamankinden daha güçlü bir Türk Silahlı Kuvvetlerine ihtiyaç varken, bu gibi saldırı, sataşma ve tahriklerin sizce bir anlamı yok mu?

Bu millet bir gün her şeyin farkına vardığında, Bülent Arınç’a;

a.     Sen kimsin, sen de benim verdiğim vergilerle geçimini sağlıyorsun, sen de benim memurumsun,

 

b.     Otur oturduğun yerde, sen bir oy için topuk selamı verip benim karşımda iki büklüm oluyorsun, ne oldum delisi olup kendini padişah zannetme,

 

c.      Biz bu Orduyu hanımefendilerinizin elini sıkıp onlara selam çaksın diye değil, bu devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü korusun, diye muhafaza ediyoruz, benim Orduma sataşma, demez mi? 

Bülent Arınç, sadece Türk Ordusuna sataşmakla kalmıyor;  “Anayasanın değiştirilemez üç maddesi arasında bulunan Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir maddesi dışındaki maddelere dokunulabilir” fetvasını da veriyor.

Bu millet bir gün her şeyin farkına vardığında, Bülent Arınç’a;

a.     Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir” maddesi sizi neden rahatsız ediyor?

 

b.     Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür” maddesi sizi neden zıvanadan çıkarıyor?

 

c.      Türkiye Devleti’nin, Dili Türkçedir” maddesinin nesini değiştireceksiniz?

 

d.     Türkiye Devleti’nin Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır” maddesiyle belirlenen bayrağımızın nesine dokunacaksınız?

 

e.     Millî marşımız İstiklal Marşı’dır” maddesindeki marşımızın nesini beğenmiyorsunuz?

 

f.       Başkentin Ankara” olması sizi neden rahatsız ediyor, diye sormazlar mı?

Bu coğrafi sınırlar içinde, bu ateş çemberinin göbeğinde, bu terör ortamında, ülkelerin bölünüp parçalandığı bu kurtlar sofrasında;

a.     Her zamankinden daha güçlü bir Türk Silahlı Kuvvetlerine ihtiyaç varken,

 

b.     Bu devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü ile kuruluş temellerini gözbebeğimiz gibi korumamız gerekirken,

 

c.        Her nedense bu devletin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcılığı makamını işgal eden kişi; Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş temellerini sorguluyor ve Türk Ordusunu yıpratmayı marifet sayıyor.

Bu Cumhuriyetin kuruluş felsefesiyle, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüyle ve Ordusuyla sorunu olanlara, şunları hatırlatmak isterim:

a.     Türk Silahlı Kuvvetleri’nin demokrasiye saygısını ve yapılan edepsizlikler karşısında sessiz kalmasını acizlik olarak değerlendirip azgınlaşmayın. Türk askerinin sabrını test etmeye veya tahrik ederek işleri çığırından çıkarmaya uğraşmayın.

 

b.     Devletin; kuruluş felsefesiyle, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüyle, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti nitelikleriyle, milletin diliyle, bayrağımızın şekliyle ve Cumhuriyet’in Başkentiyle oyun oynamaya kalkmayın.

 

c.      Unutmayın “Dün Asteğmen Kubilay’ın başını kesenlerin torunlarına, bugün Türk Ordusu’nun başını kesmelerine ve bu Cumhuriyetin varlığıyla kumar oynamalarına” son tahlilde bu millet ve bu Ordu asla izin vermez.

 

d.     Unutmayınız ki, Bu coğrafi sınırlar içinde, bu ateş çemberinin göbeğinde, bu terör ortamında, ülkelerin bölünüp parçalandığı bu kurtlar sofrasında; Her zamankinden daha güçlü bir Türk Silahlı Kuvvetlerine ve Cumhuriyetin temellerine sahip çıkmaya ihtiyaç varken, bu Cumhuriyetin kuruluş felsefesine ve Ordusuna saldırmak, gaflet, delalet ve hatta hıyanettir.

 

 
 
  Bugün 1544436 ziyaretçi buradaydı! Siteme Hoş Geldiniz Adil Durusu

ANA SAYFAYA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
Siteme Hoş Geldiniz Adil Durusu SAĞLIK VE HUZUR DOLU NİCE GÜNLERE......
Kapadokya Eğlence Merkezi Başvuru Kaynakları Başvuru Kaynakları Submit Your Site To The Web's Top 50 Search Engines for Free! ÜRGÜP Esbelli Mahallesi Butik otelleri  Create FREE graphics at FlamingText.com

Image by FlamingText.com Check  Out My Rank On PRTracking.com! Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?

Ücretsiz kaydol