“İLERİ DEMOKRASİ” HUKUKU
Suay Karaman
Yaşadığımız günlerde “ileri demokrasi” adına yapılan hukuksuzluklar, tüm toplumu derinden etkilemektedir. Yasama, yürütme ve yargı erklerini eline geçiren siyasi iktidar, demokrasi dışı tutum ve davranışlarda sınır tanımamaktadır.
Ergenekon davasında yaklaşık dört yıldır tutuklu olan ve on aydır hücrede tutulan İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’e, savunmasında yaptığı konuşmaları nedeniyle açılan beş ayrı davada 16 yıl hapis cezası verildi. Savunmasında yaptığı konuşmalarda cumhurbaşkanı, başbakan, Anayasa Mahkemesi başkanı ile davanın hakim ve savcılarına hakaret ettiği gerekçesiyle, Perinçek’e her birisi için ayrı ayrı ceza verildi. Bu hapis kararlarının tümünün altında yeni HSYK tarafından atanan aynı hakimin imzasının olması ise, bağımsız yargıyı gözler önüne sermektedir. Bundan başka altı ayrı davada, 14 yıldan 26 yıla kadar hapis cezası daha istenmektedir. Buradan çıkan sonuç şudur: Silivri zindanlarında savunma yapmanın bile suç olduğu bir hukuk anlayışı ile karşı karşıyayız. Perinçek ile ilgili bu haberin ulusal basında sadece Ulusal Kanal ve Aydınlık Gazetesi’nde yayınlanması ise, medyanın da kimin elinde olduğunun açık kanıtıdır. Perinçek’in ceza almasıyla ilgili başta siyasiler olmak üzere, hiç kimseden fazla ses çıkmaması ise hem düşündürücü, hem de üzücüdür..
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu 9 Kasım 2011 tarihinde Silivri zindanında yaptığı konuşmada; “Onlara yargıç demeyi içime sindiremiyorum. Burada, önyargılı yargıçların, hükümetin emrindeki yargıçların sadece oynadıkları bir tiyatro. Burası Silivri Toplama Kampı” dedi. Kılıçdaroğlu’nun bu açıklamaları üzerine Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs etmek” ve “kurum halinde çalışan kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret etmek” suçlarından başlatılan soruşturma kapsamında, milletvekilliği dokunulmazlığının kaldırılması için altı yıl hapis cezası içeren fezleke hazırlandı.
Kılıçdaroğlu için “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs etmek” suçundan soruşturma açmak, sadece insanları değil, kargaları bile güldürür. Savunma hakkına 16 yıl ceza veren yargı, önceki Genelkurmay Başkanını terörist diye tutuklayan yargı, basılmamış kitabı toplatan yargı, parasız eğitim istedikleri için aylarca öğrencileri hapiste tutan yargı, olmayan terör örgütü ve darbe suçlamalarıyla yıllardır hapiste tutularak, zulüm gören insanları yargılayan yargı için, “adil yargılama” demek olanaksızdır, doğru bir tanımlama değildir.
Parti içi muhalefetin seçimli kurultay isteğini geri çevirmekten başka bir işe yaramayan, sadece tükürdüklerini yalayan yemin krizinin ardından, bu kez de CHP’de fezleke krizi başladı. Fezleke krizinin de, parti içi muhalefetin demokratik tüzük kurultayı için imza toplama sırasında olması, akıllara projenin yeni bir aşaması mı sorusunu getirmektedir? Toplumda itibarı gün geçtikçe azalan CHP genel başkanının, bu fezleke ile güçlendirilmesi için yeni bir proje başlatılmış olabilir.
Hazırlanan bu fezlekeye AKP’liler çok sevinmiş ve başbakan; “olması gereken olmuştur, daha önce de dört tane fezleke hazırlanmıştır” diyerek, “ileri demokrasi” adına ilginç söylemlerde bulunmuştur. CHP’li milletvekilleri ise, dokunulmazlıklarının kaldırılmasını içeren dilekçeyi vermek üzere TBMM Başkanlığı'na alkışlarla yürüyüş gerçekleştirmişlerdir. Fezleke açıklanınca şahlanan CHP’nin, cumhuriyet yıkılırken ve ülke bölünürken de aynı duyarlılığı göstermesi gerekmektedir.
Fezlekeyle birlikte atılım yapan CHP’nin, Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin “şüpheli” ilan edilenler için de gereğini yapması gerekir. Hakkında “görevi ihmal, zimmet, kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık, resmi evrakta ve kayıtlarında sahtecilik ile cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak” suçlamaları olanlar için de yapacağı bir şeyler vardır. Hakkındaki 84 suçlamanın yalnızca birinden beraat eden, 20 suçlamadan “Rahşan Ecevit’in affı” ile kurtulan ve diğer 63 suçlamadan ise dokunulmazlık sayesinde şimdilik kurtulanlar için, tüm yurtta her türlü etkinliğin yapılması ve bunların herkese anlatılması gerekmektedir. Hukuk dışı tutum ve davranışlarda sınır tanımayan siyasi iktidara, anayasa yapımı dahil hiçbir konuda destek olmaması gerekenlerin, demokratik ve laik, sosyal hukuk devleti yıkılırken de şahlanmalarının zamanı gelmiştir. Yoksa şovdan öte hiç bir sonuç vermeyecek bu fezleke çıkışıyla, demokratik tüzük kurultayı için toplanacak imza sayısının düşürülmek istendiği çok açıktır. Ancak ok yaydan çıkmıştır ve demokratik tüzük kurultayı için imzalar toplanmıştır.
İki siyasi parti genel başkanı için bu yapılanlar demokrasilerde olmaz, bu yapılanlar sadece faşizmde görülür. İki siyasetçiyle ilgili yaşananlar, ülkemizin koyu bir karanlığa doğru götürüldüğünün kanıtıdır. Siyasetçiye bunu yapanların, sıradan halk için neler yapabileceğini tahmin etmek zor değildir. Bunların dışında daha üç gün önce bir milletvekilinin Ankara’daki evinin basılması ve aranması ancak bizim gibi “ileri demokrasi” hukuku ile yönetilen toplumlarda görülebilir. “İleri demokrasi” diye diye, ülkemize “ileri faşizm” getirenler, bir gün kendilerine de hukukun gerekeceğini unutmamalıdırlar.
“İleri demokrasi” kandırmacasıyla hukuk dışı uygulamalar yaparak, yargıyı kendilerine bağlayanların amacı cumhuriyet devrimi, Mustafa Kemal Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti’ni bitirmektir. “İleri demokrasi” hukukunun bu oyununu henüz anlayamayanlar, kavrayamayanlar ya da göremeyenler, vakit daha geç olmadan, umutlar solmadan uyanmalıdırlar, uyanmak zorundadırlar.