İslam dünyası hangi günahın faturasını ödüyor
İslam dünyası İbrahim ruhlu Hanîflere yaptığı kötülüklerin günah faturasını ödüyor. Yani, kendi toprağındaki Galilelere yaptığı kötülüklerin cezasını çekiyor.
Tanrı’nın hanîflere yapılan zulümlere karşı çok duyarlı olduğunu ve bu zulmün faillerini rezil etmeye özen gösterdiğini, Kur’an’dan öğrendim...
Ne demek hanîf?
Kur’an’ın özel olarak Hz. İbrahim’in, genelde ise tüm Kur’an müminlerinin sıfatı olarak kullandığı (ve İbranice’deki anlamı atalar dinine karşı çıkan sapık demek olan) bu sözcük, Kur’an tarafından yeniden tanımlanmıştır.
Kur’an dilinde hanîf, gerçeği yakalayan ve seslendiren, ataların tabulaştırdığı akıldışılıklara karşı çıkan, dürüst, aydın, onurlu kişi demek...
Yani Kur’an, şirk geleneğinin; gerçeği öne çıkaran benlikleri kötülemek için ‘sapık, zındık’ anlamında kullandığı bir sözcüğü, iman ve düşünce erlerinin onur sıfatı olarak tanımlamış ve kullanmıştır. Bunun anlamı, Galileleri çirkin göstermek için atılan çamurların, Yaratıcı kudret tarafından birer onur madalyasına dönüştürülerek tarihin önünde Galilelerin boynuna takılmasıdır.
Şimdi biraz da içeriden, yakından ve özelden konuşalım:
Birkaç akşam önce, bir televizyon kanalında “Hz. İsa gelecek mi?” sorusuna cevap arayan bir tartışma dinledim. Galile bandında oturan bilim ve düşünce adamları “Böyle şey olmaz, İsa falan gelmeyecek; gelecek olanlar geldi ve bu iş noktalandı. Şimdi aklımızı işleterek değer üretmemiz gerekiyor. Gökten hazır bekleme dönemi bitti” diyorlardı.
Yani dünya dönüyor diyorlardı.
Karşılarında ise engizisyon mantığının tabucu, tutsak, paslanmış kafaları vardı. Bunlar, “Atalarımızdan öğrendiğimize göre, İsa gelecek ve dünyayı kurtaracak” diye şirk müziği çalarak tepiniyorlardı.
Ve farkında olmadan veya bilerek, Haçlı odaklara destek veriyorlardı.
Kur’an’da ‘İsa geri gelecek’ diye bir şey var mı?
Vallahi yok!
Nerede var?
Kilise öğretisinde ve uydurma hadislerde.
O hadisler mütevâtır mı? Yani tarihsel açıdan Hz. Muhammed’in sözü olarak kabul edilecek güvenilirlikte mi?
Hayır! Bir tanesi bile mütevâtır değil!
Peki, nasıl oluyor da bu sözleri kanıt yaparak Kur’an’ın söylemediği, hatta aksini söylediği bir kilise hezeyanını Kur’an’ın dinine mal ediyorsunuz?
Ve Kur’an’ı tebliğ eden Peygamber’i tebliğ ettiği kitapla çelişen bir insan durumuna düşürüyorsunuz?!
Sizin ilim ve idrakiniz yok; peki, iman ve vicdanınız da mı yok?!
Cevap:
“Gak, guk...Eeee, üüüü, tısss, fısss...Zart, zurt...Ama, yani, işte... Bööö, mööö...Ben bu işin ehli değilsem deeee...Aaa, ııııı, uuuuu...Öyle deee...Yedek ilahlarımız, efendilerimiz buyurdu kiii....Üstat demişti kiii...”
Ne demişti kara yürekli yedek ilahlarınız? Sarığın beyazlığını ruhlarının karasıyla kirletenleriniz ne demişti?
“Bizim toprağımızda Galile’ye benzeyenlere saldırın” demişti. Galile’nin toprağındaki yalanları ve uydurmaları bizim toprağımızda din diye kutsallaştırın; ama Galile’nin toprağındaki gerçekleri bizim toprağımızda seslendirenleri ezin, yok edin.
Böyle demişti Allah ile aldatan ‘şüreka’ (yedek ilahlar) efendileriniz.
“Bir yandan Müslüman kanı içen BOP Projesine eş başkanlık edin, öbür yandan İslam’a sokulmuş Beniisrail hezeyanlarına karşı çıkanları ‘reformcu’ diye suçlayın.”
Bir yandan Cumhuriyet’in nimetlerini tepe tepe kullanıp öbür yandan Cumhuriyet’in büyük mimarına sövme onursuzluğunu gösteren tâğûtlarınız (beyinsizlik, nankörlük ve ikiyüzlülükle azmış kodamanlarınız) böyle demişti.
Sizin bu tâğûtlarınız nankörlüğü hüner zanneden kadrolar yarattılar ve bu halkın büyük bir kısmını ne yazık ki bu kadroların gözü bağlı kullarına dönüştürdüler.
Tarih ve Tanrı bu suçun cezasını bu suçun bütün faillerine ödetecektir. Öncü kadroları ve destekçi yığınlarının tümüne…
Türkiye’nin en yaman gerçeklerinden biri de şudur:
Yüzlerinde nur, gözlerinde onur kalmamış birileri, Hz. Muhammed’e isnat edilmiş birtakım yalanları kullanarak, Hz. Muhammed’e vahyedilen 604 sayfalık kitabın dinini, Hz. Muhammed düşmanı Pavlus kilisesine uydurmak için nefes tüketiyor.
Koca bir kalabalık da ‘din’ yaftası altında bu ihanete destek vererek cennete gideceğini zannediyor.
Gidince görürsünüz nereye gittiğinizi…
Galile ve dünya sembollerini kullanarak konuşursak sözü şöyle bağlayacağız:
Haçlı yamağı dinci siyaset kadroları ve onlara yamaklık eden koca bir kalabalık, karşılarına oturan Galilelere, “Efendilerimiz böyle buyurduğu için, siz de ‘dünya dönmüyor’ diyeceksiniz!” dediler.
Galileler direndiler ve küflenmiş Beniisrail hezeyanlarının borazanlığını yapan fosilleri yerle bir ettiler.
Bu günler ne mutlu günlerdir ki, ‘baş mustarip Prometheus’un yerine onlarca Galile konuşuyor.
Ben, ekranı birer onur anıtı gibi dolduran Galileleri dinlerken bu duyguları yaşadım. Geçirdiğim acılı, kahırlı, dikenli günleri anımsadım.
Konuşun Galileler, konuşun!
Onur sizin, yarınlar sizin! Sonsuzluk da sizin!..
Erdemsizliğin ucuzluğunu yeğleyenler aksini söylese de dünya dönüyor.
Özetleyelim:
Galilelere sövmenin erdemsiz kolaylığından itibar ve saltanat, alkış ve menfaat devşirenlere tarihin burasından ve her yerinden, zamanın bugününden ve her anından lanet olsun!
Ve Galilelere, tarihin burasından ve her yerinden, zamanın bugününden ve her anından selam olsun!..
Yaşar Nuri ÖZTÜRK