BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA ÜRETKENDİR, PAYLAŞILMAYAN BİLGİ BATAKLIKTAKİ HAZİNE GİBİDİR.
Siteme Hoş Geldiniz Adil DURUSU
   
  SİTEME HOŞ GELDİNİZ Adil DURUSU
  Asimetrik Savaş Nedir?
 

ASIMETRIK SAVAS AÇILIMI

 

Ferhat Sarıkaya 

 

Bugünlerde ismini çok duyduğumuz ama milletimizin pek anlam veremediği bir kavram bu. Bu yüzden Asimetrik savaşın ne olduğun anlatmaya çalışacağım ve örneklendirerek daha net anlaşılmasını sağlamaya çalışacağım.

 

 

Asimetrik deyimi düzgün olmayan, normal olmayan anlamındadır. Asimetrik savaş ise

Gayr-i Nizami Harp ya da diğer bir deyişle Gerilla yöntemi ile savaşmak anlamına gelir. Peki, Asimetri savaşın mantığı nedir?

 

Asimetrik savaşta eşit olmayan iki veya daha fazla gücün birbirleri ile savaşması için geliştirilmiş, güçlü olan kısmı yıpratılması, psikolojisinin ve dengesinin bozulması

üstüne kurulmuştur. En büyük malzemesi propagandadır, yapılan eylemlerin niteliği, yeri, hedefleri özenle seçilir. Seçilen hedef üstünden verilmek istenen mesaj kitlelere iletilirler, böylece kitleleri istedikleri yöne doğru iterler.

 

Bugün cumhuriyet kurumlarının tamamı asimetrik savaşa maruz kalmaktadır.

Asimetrik savaş yalnız silahlı eylemlere dayanmaz, gayr-i nizami harp’in en önemli unsurunun propaganda olduğunu söylemiştim, bunun da en etkin yolunun psikolojik harp

olduğunu anlamak önemlidir. Yani toplumu manipüle etme stratejiniz ne kadar etkili ise o denli başarı getirir.

 

Asimetrik savaşa maruz kalan kurumların başında elbette TSK, ardından da Yargı

gelmektedir. Cumhuriyetin, kısaca Türk devletinin kuruluş ilkelerine bağlı kalmasını sağlayacak, bunu teminat altına alacak en önemli iki kurumdur. Halbuki, bu iki

kurum birbirleri ile adeta savaş içerisine sokulmuştur. Bunu da yüksek oranda manipülasyonla yapmaktadırlar.

 

Bu manipülasyon kısmında basın önemli bir yer tutmaktadır. Özgür bir basın kuruluşundan söz etmek artık neredeyse mümkün olmadığı ortadadır. Bunu da hükümet, yandaşları eli

ile yapmaktadır. Tek tek tüm manipüle araçlarını ele geçirmiş durumdalar. Basın sadece bunun bir kısmı.Yargı içerisinde bir güç, polis içerisinde bir güç, MİT içine sızmış bir güç, hatta TSK içine sızmış bir güçten de söz etmek yanlış olmayacaktır.

 

Birçok yerde Asimetrik savaşın tanımları yapılır ama hep gözden kaçırılmak istenen bir şey vardır. Bir veya daha fazla devletten destek almadan asimetrik savaş yürütemezsiniz.

Neden mi? Cevabı oldukça açıktır aslında, kitlelere iletmek istediğiniz mesajı nasıl iletebilirsiniz? Eğer gücünüz düşükse ne silah alabilirsiniz, ne istihbarat yapabilirsiniz, ne de doğru hedefleri tespit edebilirsiniz. Bunun için güçlü bir desteğe, mesajınızı sürekli

kitlelere iletebilecek basın kuruluşlarına ihtiyacınız vardır. Tabi ki bir de fısıltı gazetesini unutmamak lazım.

 

Fısıltı gazetesi en fazla cemaatler içinde yaygındır. Entelektüel kesim içerisinde bu kadar etkin kullanmanız zor, internet gibi yerlerden bilgi servis edersiniz ama birebir kendisine güven duyulan, topluluk içerisinde saygınlığı olan kişilerin ağzından bazı şeylerin onaylanması insanların bu fısıltılara verdiği değeri artırır.

Aksi halde bizim gibi komplo teorisyeni olur çıkarsınız!

 

Bilinen bir gerçektir ki  CIA, MOSSAD, MI5, MI6, FSB, BND, SAVAK gibi istihbarat servisleri için ülkemiz içerisinde kalemşörlük yapanlar vardır. Bu komplo teorisi de değildir, internette ufak bir arama ile hangi basın mensupları hangi gizli servisler tarafından görüşmelere çağırılmış, seminerler verilmiş, banka hesaplarına hangi paraları yatırılmış olduğu birçok kez ortaya çıkmıştır.

 

Aynı şekilde cemaatler içerisinde de, terör örgütleri içerisinde de birebir organik bağları olduğu defalarca hem ben yazmışımdır, hem de birçok dürüst yazar –çizer tarafından dile getirilmiş, basında manşetlere bile taşınmıştır.

 

Bir toplumu manipüle etmek kısa yollardan gerçekleşmez, bu bir süreç işidir. Uzun süreli psikolojik harp yapılması önemlidir.. Fakat bu psikolojik harp’in özellikle içeriden desteklenmesi çok daha önemlidir. Bir yabancı dışarıdan Ergenekon’dan bahsetmiş olsaydı kimse ilgi göstermezdi, ama bu içeriden olunca durum farklı oldu.

 

TSK, en sağlam olarak Şemdinli olayında darbe aldı (9 – 15 Kasım 2005).

Sanırım hatırlıyorsunuzdur olayı. Bir uzman çavuş ve astsubay tarafından Seferi Yılmaz adlı PKK’lıya ait Umut Kitapevine bombalı saldırı yapıldığı yönündeki dezinformasyon (yanlış yönlendirme) olayı. Esasında bu işin dış istihbarat servisleri tarafından

tezgâhlandığı oldukça açık olmasına rağmen basın hiç bu kısmını irdelemeden objektiflerini TSK üzerine çevirdi ve komplocu durumuna düşürüldü. Olayı bir

kere daha incelemek asimetrik savaşı anlamanız açısından oldukça yerinde olacaktır

düşüncesindeyim.

 

Esasında konunun öncesi vardır. Bu olay bayram zamanında gerçekleşmiştir.

Bölgedeki ilk patlama hemen bayram arifesinde, ikinc patlama bayram sonunda gerçekleşmiştir. Ardından büyü bir kitle iki jandarma istihbaratçısına yönelmiş ve

olayları sanki onlar yapıyormuş gibi bir hava estirilmiştir. Esasında iki istihbaratçı bir muhbirle buluşmak için patlama bölgesine uzak sayılabilecek bir

yerde buluşmak için gitmişlerdir. Muhbirin adı Eshabil Polatoğlu. Polatoğlu düzenli bir muhbirdir ve genel olarak verdiği bilgiler doğru çıktığı için kendisinden şüphe edilmemiştir. Bu yüzden buluşma isteği geri çevrilmemiştir.

 

Fakat o zaman istihbaratçıların bilmedikleri bir durum vardı, o da Polatoğlu’nun önceden PKK aracılığı ile MI5 tarafından devşirildiğiydi. Bu istihbarat dünyasında sık rastlanan bir olaydır. Yönlendirme için muhbir yaratırsınız, doğru bilgiler verdirerek güven

kazandırırsınız ve ardından istediğiniz noktaya çekersiniz. Polatoğlu 1 Temmuz’da MI5’in Bağdat bürosunu İran-Sat’tan satın alınmış bir sim kart ile aramıştır ve 3 Temmuz günü görüşme gerçekleşmiştir.

 

Bu ilişkiler ağından organizasyonun finansmanı da MI5 tarafından karşılanmıştır. 5 Eylül’de 700 bin dolar bir tekstil firması üzerinden sokulmuştur. Böylece bölgedeki sivil

toplum örgütleri, belediye başkanları, Dehap(DTP’den önceki),  muhtarlar, imamlar vb… toplum içerisinde etkin olan kişi ve kurumlara dağıtılmıştır.

 

Bundan sonra Polatoğlu İran’a gitmiş ve orada gerekli olan bir takım eğitimlere alarak 120 kiloluk A4 – C4 tipi patlayıcıları PKK’lılarla birlikte katır üstünde Türkiye’ye Çukurca’dan sokmuştur. Patlamaların özellikle bayram üzeri olması önemli bir husustu.

Çünkü çoğu güvenlik kuvvetlerine ait personel izine ayrılmış, tatil moduna girilmiş ve böylece işlemlerde esneklikler başlamıştı. Malum, su uyur düşman uyumaz derler, sürekli bölgedeki durumu takip eden MI5 ve özellikle PKK’nın bölgede sağladığı istihbarat

ağı ile çok güçlü bilgilere erişebilme şansına sahip oluyorlardı.

 

Derken ardından patlamalar geldi. Son patlama esnasında artık halk hareketlendirilmiş ve normalde insanlar patlama bölgesine koşması gerekirken patlama bölgesinden çok uzakta olan istihbaratçıların kullandığı araca doğru yönelmiş, saldırmış ve tartaklamışlardır. Sadece bu durum bile olayın ne kadar organize ve dezinformasyon olduğunu ortaya koyar niteliktedir. Kaldı ki bunun dışında unsurlar da

bulunmaktadır. Örneğin Roj Tv hemen bölgeden canlı yayına geçmeye başladı, nasıl oldu da bu kadar hızlı haber aldılar? Ya da nasıl oldu da çevre illerden bile olaya katılanlar oldu?

 

İşin daha ilginç bir noktasını ortaya koyalım. Hakkari – Şırnak karayolu üzerinde öldürülen bir teröristin kendi envanterinde kayıtlı gözüken ve Umut adını verdikleri bir

operasyonda kullanılmak üzere malum muhbire teslim edildiği bilgisi tutulan el bombalarının olayda kullanılmış olmasıdır. Bu terörist Ermeni asıllı bir kadındır. İngiliz Askeri üssünden alınan A4 – C4 tipi patlayıcıların yola döşenmesi esnasında çıkan

çatışmadan ölü olarak ele geçirilmiştir. Çukurca’da bir çatışmada ölü olarak ele geçirilen

diğer bir teröristin de envanterinde de benzer kayıtların bulunduğu ortaya çıkmıştır!

 

Görüldüğü gibi olay son derece iyi tezgâhlanmıştır. Maksat JİTEM’in bölgede istihbarat yapamaz hale gelmesini sağlamakla birlikte terörü yükseltmek, güvenlik ve kolluk

güçlerini çaresizlik içinde bırakmaktır. Ne yazık ki Van savcısı üzerinden bu olaylara dayanarak ve yine bir PKK’lı olan Mehmet Ali Altındağ’ın ifadesinden yola çıkarak TSK yıpratılmaya çalışılmıştır. Oysaki o süreçte Altındağ o bölgede bile değildi! Buna rağmen tanık olarak kabul edildi ve düzmece iftiraları kabul gördü, ikinci susurluk olayı olarak lanse edildi!

 

Son günlerde Bülent Arınç’a da suikast hazırlığı yapıldığı yönünde mesnetsiz ve geçerli hiçbir delile dayanmayan iddialarla sürekli ve yeniden TSK yıpratılmaktadır. Tabi yalnızca o değil, birçok kurum bununla beraber yıpratılmakta, insanların bilinçleri ile oynanmakta ve sistem değişikliği için gerekli alt yapı sağlanmaktadır.

 

TSK, asimetrik savaşa karşı içeriden yapıldığı için ve sürekli kamuoyunda darbe sözleri ile savunma konumuna geçirilmiş ve eli kolu bağlanmıştır. Bu sürecin oldukça tehlikeli olduğu ortadadır.

 

Yazılanlardan maksat olayları doğru okumanıza yardımcı olabilmek. Bizlere servis edilen her haber gerçekliği yansıtmaz. Zaten psikolojik harbin önemli unsuru iki doğru bir yanlış

haber ile bilinçleri bulandırmak ve toplumu istedikleri noktaya taşımaktır. Asil Türk milletinin bu oyunlara gelmemesi için uyarmayı bir görev kabul ediyorum. Zira Türk zekidir, çetin işler başarmak için yaratılmış büyük zorluklar atlatmış ve gücünü her zaman ispatlamış bir millettir. Bu zorluklarında üstesinden hiç şüphesiz geleceğiz. Yeter ki kendimize olan inancımızı yitirmeyelim, düşmanın oyunlarına karşı uyanık olalım! 

 
  Bugün 1470386 ziyaretçi buradaydı! Siteme Hoş Geldiniz Adil Durusu

ANA SAYFAYA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
Siteme Hoş Geldiniz Adil Durusu SAĞLIK VE HUZUR DOLU NİCE GÜNLERE......
Kapadokya Eğlence Merkezi Başvuru Kaynakları Başvuru Kaynakları Submit Your Site To The Web's Top 50 Search Engines for Free! ÜRGÜP Esbelli Mahallesi Butik otelleri  Create FREE graphics at FlamingText.com

Image by FlamingText.com Check  Out My Rank On PRTracking.com! Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?

Ücretsiz kaydol