KİTABIN ADI : SEVGİNİN BEŞ DİLİ
KİTABIN YAZARI : GARY CHAPMAN
1. Erken çocukluk çağlarında her çocuğun kendine özgü bir duygusal kalıp geliştirdiğini uzun süredir biliyoruz. Örneğin bazı çocuklar düşük bir özsaygı kalıbı geliştirirken, diğerleri sağlıklı bir özsaygıya sahiptir. Bazıları duygusal güvensizlik kalıpları geliştirirken, diğerleri güven duyarak büyür. Bazı çocuklar sevildiğini, istendiğini ve takdir edildiğini hissederek büyür; bazılarıysa sevilmediğini, istenmediğini ve takdir edilmediğini hissederek yetişir.
2. Ana babaları ve akranları tarafından sevildiğini hisseden çocuklar, kendilerinin benzersiz psikolojik yapısını ve ana babalarıyla diğer önemli insanların onlara sevgilerini ifade etme yollarını temel alan birincil bir sevgi dili geliştirirler. Onlar, birincil sevgi dilini konuşup anlayacaktır. Daha sonra ikincil bir sevgi dilini öğrenebilirler, fakat her zaman birincil dilleriyle kendilerini çok daha rahat hissedeceklerdir. Ana babaları ve akranları tarafından sevildiğini hissetmeyen çocuklar da birincil bir sevgi dili geliştirecektir. Fakat onların dili, tıpkı bazı çocukların kötü bir gramer ve zayıf bir kelime hazinesine sahip olması gibi yetersiz kalacaktır. Bu zayıf programlama onların iyi iletişimciler olamayacağına değil, diğer çocuklara nazaran daha çok çalışmaları gerektiğine işaret eder. Keza, az gelişmiş bir sevgi hissi içinde büyüyen çocuklar da sevildiğini hissetme ve sevgiyi iletme konularına gelebilir; fakat sağlıklı ve sevgi dolu bir atmosferde büyüyenlere göre daha özenle çalışmaları gerekir.
3. SEVGİ DEPOSUNU DOLU TUTMAK : Şu benzetmeyi ilk duyduğumda hoşuma gitmişti: “Her çocuğun içinde, sevgiyle doldurulmayı bekleyen bir “duygu deposu” vardır. Bir çocuk gerçekten sevildiğini hissederse, normal olarak gelişecektir. Fakat sevgi deposu boş olduğu zaman, çocuk yanlış davranışlarda bulunacaktır. Çocukların yaramazlıklarının çoğuna boş bir sevgi deposundaki hasret yol açar.”
4. İnsanoğlunun kalbinde, başka biri ile yakınlaşmak ve onun tarafından sevilmek arzusu yatar. Evlilik, yakınlaşma ve sevgiye duyulan bu gereksinimi karşılamak için tasarlanmıştır.
5. Bununla birlikte, sevgi için duyulan duygusal gereksinim yalnızca bir çocukluk olgusu değildir. Bu gereksinim bizi yetişkinliğe ve evliliğe kadar izler. “Aşık olma” deneyimi bu ihtiyacı geçici olarak karşılar fakat ne yazık ki bu “geçici bir önlem”dir. Kısa ömürlüdür ve etkisi sınırlıdır. “Aşık olma” saplantısının zirvelerinden aşağıya indikten sonra, sevgi için duyulan gereksinim yeniden su yüzüne çıkar, çünkü bu doğamızın temelinde vardır, duygusal arzularımızın merkezindedir. Aşık olmadan önce de sevgiye gereksinim duyuyorduk ve yaşadığımız sürece de duyacağız.
6. Uyarı : Beş sevgi dilini anlamak ve eşinizin birincil sevgi dilini konuşmayı öğrenmek, onun davranışlarını kökten etkileyebilir. Sevgi depoları dolu olduğunda insanlar farklı davranırlar.
7. BEŞ SEVGİ DİLİ :
· Onay Sözleri
· Nitelikli Beraberlik
· Armağan Alma
· Hizmet Davranışları
· Fiziksel Temas
8. Evlilik öncesi hayallerimiz, evlilikteki saadet üzerinedir... Aşık olduğunuzda başka türlüsüne inanmak zordur.
9. Maalesef aşık olma yaşantısının sonsuzluğu gerçek değil, bir hayaldir. Bir psikolog olan Dr.Dorothy Tennov, aşık olma olgusu üzerine geniş kapsamlı bir çalışma yapmıştır. Çok sayıda çifti inceledikten sonra, romantik bir tutkunun ortalama yaşam sürecinin iki yıl olduğu sonucuna varmıştır. Eğer bu gizli bir aşksa, biraz daha uzun sürebilir. Fakat sonuçta hepimiz bulutlardan iner, ayağımızı tekrar toprağa basarız. Gözlerimiz açılır ve karşımızdaki kişiyi olduğu gibi görürüz. Onun bazı kişisel özelliklerinin gerçekten rahatsız edici olduğunu fark ederiz. Davranış tarzı sinir bozucudur. O aşık olduğumuz insan, incitecek, kızacak hatta belki de sert sözler sarf edip, eleştirel yargılarda bulunacak kapasitededir. Aşık olduğumuzda göz ardı ettiğimiz bu küçük özellikler, artık koskoca dağlara dönüşmüştür. Annemizin sözlerini anımsar, kendi kendimize “nasıl bu kadar aptal olabildim?” diye sorarız.
10. Aşık olma saplantısının sonsuza kadar süreceği fikri, yanlış bir bilgiydi. Aklımızı daha iyi kullanmalıydık. Basit bir gözlem, bize bu tutkunun sürekli olması halinde tüm insanların çok ciddi sorunlar yaşayacağını öğretmeliydi. Şok dalgalarıyla iş, endüstri, din, eğitim ve toplumun diğer kesimleri de gümbürderdi. Neden mi? Çünkü aşık olan insanlar diğer uğraşlarına duydukları ilgiyi kaybederler. Bu yüzden buna “saplantı” deriz. Sırılsıklam aşık olan bir üniversite öğrencisi notlarının düştüğünü görür. Aşık olduğunuz zaman ders çalışmak zordur. Yarın 1812 Savaşı’yla ile ilgili bir sınava gireceksinizdir ama kimin umurundadır 1812 Savaşı? Aşık olduğunuzda, geri kalan her şey konu dışıdır. Bir beyefendi bana :
-“Dr.Chapman, işim dağılıyor” demişti.
-Ne demek istiyorsunuz?” diye sordum.
-“Bir kızla karşılaştım, aşık oldum ve artık hiçbir işimi yapmıyorum. Zihnimi işime odaklayamıyorum. Bütün günümü onu hayal ederek geçiriyorum.”
11. İnsan doğasının gerçeğini hesaba katmayı akıl edemiyoruz. Doğamız itibarıyla hepimiz benmerkezciyizdir. Dünya kendi etrafımızda döner. Hiçbirimiz bütünüyle fedakâr değiliz. Aşık olduğumuz zaman hissettiğimiz havada uçma duygusu bizi bu yanılgıya düşürür.
12. Aralarında psikiyatrist M.Scott Peck ve psikolog Dorothy Tennov’un da bulunduğu bazı araştırmacılar, aşık olma deneyiminin “sevgi” olarak adlandırılmaması gerektiği sonucuna vardılar. Dr.Tennov, gerçek sevgi diye düşündüğü şeyi deneyimden ayırmak üzere, bu deneyim için “limerance” kelimesini uydurdu. Dr.Peck, üç nedenden dolayı aşık olma deneyiminin gerçek sevgi olmadığı sonucuna vardı. İlk olarak, aşık olmak iradeye bağlı bir eylem ya da bilinçli bir seçim değildir. Aşık olmayı ne kadar istersek isteyelim, bunun gerçekleşmesini sağlayamayız. Diğer taraftan, aşk karşımıza çıktığında da onu arıyor olmayabiliriz. Genellikle uygun olmayan zamanlarda ve umulmadık zamanlarda ve umulmadık insanlara aşık oluruz.
13. İkincisi, aşık olmak gerçek sevgi değildir, çünkü çaba göstermeden yaşanır. Aşık olma durumunda yaptıklarımızın hiçbiri disiplin veya bilinçli bir çaba gerektirmez. O uzun ve masraflı telefon görüşmelerinin, verdiğimiz hediyelerin ve iş projelerimizin bizim için hiçbir önemi yoktur. Bir kuşun içgüdüsel doğasının yuvanın yapılışını belirlemesi gibi, aşık olma deneyiminin doğası da bizi birbirimiz için tuhaf ve doğal olmayan şeyler yapmaya iter.
14. Üçüncüsü, aşık olan kişi gerçekte karşısındakinin gelişimine yardımcı olmakla ilgilenmez. “Aşık olduğumuzda aklımızda herhangi bir amaç varsa, o da, kendi yalnızlığımıza son vermek ve belki de bu sonucu evlilikle garantilemektir.” Aşık olma deneyimi, kendi gelişimimize ya da karşımızdaki kişinin gelişimine odaklanmaktan çok, bizde istenilen noktaya vardığımız ve daha fazla gelişime gereksinim duymadığımız duygusu uyandırır. Yaşamdaki mutluluğun zirvesindeyizdir ve tek arzumuz orada kalmaktır. Sevdiğimiz kişinin de kesinlikle gelişmeye ihtiyacı yoktur, çünkü o mükemmeldir. Sadece onun mükemmelliğini korumasını umarız.
15. Eğer aşık olmak gerçek sevgi değilse nedir? Dr.Peck, aşık olmanın “çiftleşme davranışının genetik olarak belirlenmiş, içgüdüsel bir öğesi olduğu” sonucuna varmıştır. “Başka bir deyişle, aşık olmayı da beraberinde getiren ego sınırlarının geçici yıkılışı insanoğlunun, türlerin devamını sağlamak üzere cinsel çiftleşme ve ilişki olasılığını artırmaya hizmet eden, içsel cinsel dürtülerle dışsal cinsel uyarıcıların bir konfigürasyonuna kalıpsal yanıtıdır.
16. SEVGİ DİLİ 1: ONAY SÖZLERİ : Sevginin hedefi istediğiniz bir şeyi elde etmek değil, sevdiğiniz insanın mutluluğu için bir şey yapmaktır. Ancak şu da bir gerçektir ki, onaylayıcı sözlerin bizi karşılık vermeye teşvik etmesi çok daha olasıdır.
17. SEVECEN SÖZLER : Sevgi hataların kaydını tutmaz. Sevgi geçmişteki hataları gündeme getirmez. Hiçbirimiz mükemmel değiliz. Evlilikte daima en iyi veya en doğru şeyi yapmayız. Hepimiz zaman zaman eşlerimizi incitecek şeyler yapar ve söyleriz. Geçmişi silemeyiz. Yalnızca yaptıklarımızın yanlış olduğunu kabul edip özür dileyebilir ve gelecekte daha farklı davranmaya çalışabiliriz.
18. ÇEŞİTLİ DİYALEKTLER : Bana daha önce bir evlilik danışmanına başvurduklarını, ancak bunun pek bir faydasını görmediklerini söylediler. Benim evlilik seminerime katılıyordu ve ben ertesi gün şehirden ayrılıyordum. Bu muhtemelen Bill ve Betty Jo’yla tek karşılaşmam olacaktı. Zamanımızın çok kısıtlı olmasına rağmen bu riski göze alıp onlara yardımcı olmaya çalışmam gerektiğine karar verdim.
Her biriyle ayrı ayrı birer saat görüştüm ve her ikisinin hikâyesini de dikkatle dinledim. İlişkilerinin boşluğuna ve birçok anlaşmazlıklara rağmen birbirlerinin bazı özelliklerini takdir ettiklerini fark ettim. Biil dedi ki: “O iyi bir annedir. Aynı zamanda iyi bir ev sahibesi ve yemek pişirmek istediğinde mükemmel bir aşçıdır, fakat bana hiç sevgi göstermiyor. Canım çıkana dek çalışıyorum ve beni hiç takdir etmiyor.” Betty Jo ile sohbetimde, Bill’in ailesini mükemmel bir şekilde geçindirdiğini söyledi. “Ama” diye şikâyet etti, “evde bana yardımcı olmak için hiçbir şey yapmıyor. Hiçbir zaman bana ayıracak zamanı yok. Birlikte zevk almayacaksak bu evin ve parayla satın alınabilecek bunca şeyin ne kıymeti var?”
Bu anlattıklarından sonra, tavsiyemi her birine yalnızca bir öneride bulunmakta odaklamaya karar verdim. Bill ve Betty Jo’ya, ayrı ayrı, evliliklerinin duygusal havasını değiştirecek anahtarı ellerinde tuttuklarını söyledim. “Bu anahtar” dedim, “eşinizin beğendiğiniz özelliklerini sözlerle takdir etmek ve hoşlanmadığınız özellikleriyle ilgili şikâyetlerinizi şu an için askıya almaktır.” Birbirleri hakkında yaptıkları olumlu yorumları gözden geçirdik ve bu olumlu niteliklerin bir listesini yapmalarına yardım ettim. Bill’in listesi Betty Jo’nun annelik, ev sahibeliği ve aşçılığı üzerinde odaklandı. Betty Jo’nun listesi Bill’in sıkı çalışması ve aileye maddi olarak sundukları üzerinde yoğunlaştı.
19. SEVGİ DİLİ 2: NİTELİKLİ BERABERLİK : Nitelikli beraberliğin bir diğer adı birlikteliktir. Fiziksel yakınlığı kastetmiyorum... Birliktelik odaklanmış dikkatle ilgilidir.
20. NİTELİKLİ SOHBET : Çoğumuz dinleme konusunda çok az eğitim gördük. Düşünme ve konuşma konusunda çok daha hızlı ve verimliyiz. Dinlemeyi öğrenmek, bir yabancı dili öğrenmek kadar zordur. Ancak, sevgimizi iletmek istiyorsak dinlemeyi mutlaka öğrenmeliyiz. Eşinizin birincil sevgi dili nitelikli beraberlik ve diyalekti nitelikli sohbet ise, bu özellikle doğrudur. Neyse ki dinleme sanatını geliştirme konusunda birçok kitap ve makale yazılıyor. Başka yerlerde yazılanları burada tekrarlamaya çalışmayacağım ama aşağıda pratik bilgilerin bir özetini sunuyorum.
• Eşiniz konuşurken göz temasını sürdürün.
• Eşinizi dinlerken başka bir şey yapmayın.
• Duygularını dinleyin.
• Beden dilini gözlemleyin.
• Sözünü kesmeyin.
Yakın zamanda yapılan bir araştırma, ortalama bir insanın söz kesmeden ve kendi fikirlerini söylemeden yalnızca on yedi saniye dinlediğini gösteriyor. Eğer sen konuşurken tüm dikkatini sana verirsem, kendimi savunmaktan, sana suçlamalar savurmak veya dogmatik olarak kendi durumumu ifade etmekten geri dururum. Amacım kendimi savunmak veya senin yanlışlarını düzeltmek değil, senin düşüncelerini ve duygularını anlamak.
21. SEVGİ DİLİ 4: HİZMET DAVRANIŞLARI : “Haklısın” dedim. “Hiç kimse bir şeyler yapmaya zorlanmaktan hoşlanmaz. Aslında sevgi daima özgürce verilir. Sevgi talep edilemez. Birbirimizden ricalarımız olabilir, fakat hiçbir zaman hiçbir şey talep etmemeliyiz. Ricalar sevgiye yön verir ama talepler sevginin akışını durdurur.”
22. İlk olarak, evlenmeden önce birbirimiz için yaptıklarımız, evlendikten sonra yapacaklarımızın göstergesi değildir. Evlilikten önce, aşık olma saplantısının gücüyle sürükleniriz. Evlilikten sonra aşık olmadan önceki insanlar olmaya geri döneriz. Eylemlerimiz, annemizin ve babamızın oluşturduğu modelden, kendi kişiliğimizden, sevgi anlayışımızdan, duygularımızdan, gereksinim ve arzularımızdan etkilenir. Davranışlarımız konusunda kesin olan tek şey vardır: Onlar aşka tutulduğumuzda sergilediğimiz davranışlarla aynı olmayacaktır.
23. Son otuz yılın sosyolojik değişikliklerinden sonra, Amerikan toplumunda genel bir kadın ve erkek rolü kalıbı kalmadı. Fakat bu, bütün kalıpların ortadan kalktığı anlamına geliyor; aksine kalıp sayısının çoğaldığını gösteriyor. Televizyon ortaya çıkmadan önce bir insanın evlilikte kadın ve erkeğin ne yapması ve nasıl bir ilişki kurması gerektiği konusundaki fikri, öncelikle kendi annesi ve babası tarafından oluşturulurdu. Oysa televizyonun yaygınlaşması ve boşanan çiftlerin çoğalmasıyla, rol modelleri çoğu kez evin dışındaki güçler tarafından etkilenir oldu. Sizin anlayışınız her ne olursa olsun, büyük ihtimalle eşiniz evlilikteki rolleri sizden biraz farklı algılıyordur. Duyulan sevgiyi daha etkili ifade etmek için kalıpları incelemek ve değiştirmek gereklidir. Unutmayın, kalıpları aynı şekilde korumanın hiçbir ödülü yoktur ama eşinizin duygusal gereksinimleri karşılamanın muazzam yararları vardır.
24. SEVGİ DİLİ 5: FİZİKSEL TEMAS : Eğer eşinizin birincil sevgi dili fiziksel temas ise, hiçbir şey ağlarken onu kucaklamanızdan daha önemli olamaz...
İçinde bulunduğumuz çağ, cinsel açıklık ve özgürlük çağı olarak nitelendiriyoruz. Bizler, bu özgürlüğün içinde bile, eşlerin başka bireylerle cinsel yakınlık kurmakta özgür oldukları serbest evliliğin hayalcilik olduğunu kanıtladık. Böyle serbest bir evliliğin ahlaki yanında bir sakınca görmeyenler bile, duygusal olarak baktıklarından buna karşı çıkıyor. Yakınlık ve sevgiye duyduğumuz ihtiyaç, eşimize böyle bir özgürlük tanımamıza izin vermez. Eşimizin başka biriyle cinsel ilişkisi olduğunu fark ettiğimiz anda ona duyduğumuz yakınlık kaybolur. Böyle bir durumda hissedeceğimiz duygusal acı çok derin olacaktır. Danışmanların dosyaları, aldatan bir eşin yol açtığı duygusal sarsıntıyla boğuşmaya çabalayan kadın ve erkeklerin kayıtlarıyla doludur. Bu sarsıntı, özellikle birincil sevgi dili fiziksel temas olan bireylerde çok daha fazladır. Özlemini çektiği –fiziksel temasla ifade edilen- o sevgi, artık başka birine verilmektedir. Sevgi deposu yalnızca boş değildir; bir patlamayla kalbura dönmüştür. Böyle bir bireyin duygusal gereksinimlerin karşılanabilmesi için büyük çaplı tamirler gerekir.
25. KRİZ VE FİZİKSEL TEMAS : Kriz zamanlarında, neredeyse içgüdüsel olarak birbirimizi kucaklarız. Neden? Çünkü fiziksel temas sevgiyi güçlü bir şekilde iletir. Kriz zamanlarında, her şeyden çok sevildiğimizi hissetmeye ihtiyacımız vardır. Olayları her zaman değiştiremeyiz, ama sevildiğimizi hissedersek, daha kolay dayanabiliriz.
26. BİRİNCİL SEVGİ DİLİNİZİ KEŞFETMEK : Birçok erkek, cinsel ilişkiyi çok yoğun olarak arzu ettiği için birincil sevgi dilinin fiziksel temas olduğunu düşünür. Erkek için cinsel isteğin fiziksel bir temeli vardır. Yani erkeklerde cinsel ilişki arzusunun uyanışı, sperm hücrelerinin yapısı ve seminel kanallardaki seminel sıvıya bağlıdır. Seminel kanallar doluysa, boşalması için fiziksel bir baskı ortaya çıkar. Kısacası, erkeğin cinsel ilişki için duyduğu arzunun fiziksel bir kökeni vardır. Evlilikte çoğu cinsel sorun fiziksel rahatsızlıklardan çok, duygusal gereksinimlerin karşılanmasıyla ilgilidir.
27. Kadınlardaysa cinsel arzunun kökeni fizyoloji değil, duygulardır. Onu ilişkide bulunmaya iten fiziksel hiçbir şey yoktur. Arzusunun temeli duygusaldır. Eğer kocası tarafından sevildiğini, beğenildiğini ve takdir edildiğini hissederse, onunla fiziksel olarak yakınlaşmak için bir arzu duyar, fakat duygusal yakınlık yoksa fiziksel arzu duyması pek mümkün değildir.
28. Önce birincil sevgi diliniz olduğunu düşündüğünüz şeyi yazın, sonra diğer dört dili önem derecelerine göre sıralayın. Kendi birincil sevgi dilinizi keşfetmeniz için üç yol önermiştim.
· Eşinizin yaptığı ya da yapmayı ihmal ettiği şeylerin hangisi sizi en çok üzer? Muhtemelen sizi en çok inciten şeyin zıddı sizin sevgi dilinizdir.
· Eşinizden en sık neyi rica edersiniz? En sık istediğiniz şey, muhtemelen sevildiğinizi en çok hissetmenizi sağlayacak şeydir.
· Eşinize sevginizi ne şekilde ifade edersiniz? Sevgiyi ifade etme yönteminiz, aynı zamanda sevildiğinizi hissetmenizi sağlayacak şeyin bir işareti de olabilir.
29. SEVGİ BİR SEÇİMDİR : Karımın sevgi ihtiyacını karşılamak her gün yaptığım bir seçimdir. Eğer onun birincil sevgi dilini bilir ve konuşmayı seçersem, sevilme ihtiyacını karşılamış olurum. O da sevgimden emin olur. İçinizden gelmeyen bir şeyi yapmak, daha büyük bir sevgi ifadesidir.
30. SEVİMSİZİ SEVMEK : İfade edilmeyen kızgınlık nefrete dönüşür. Bizim, aile olarak, bunu atlatmamızı sağlayan şey neydi? Bunun sevme konusundaki seçim olduğunu ikimiz de biliyorduk. Talep etme ve kınama modelini sürdürdüğümüz takdirde evliliğimizi mahvedeceğimizin farkındaydık. Neyse ki, aşağı yukarı bir yıl içinde birbirimizi kınamadan aramızdaki farkları tartışmanın, birlikteliğimizi bozmadan ortak kararlar alabilmenin, talepkâr olmadan yapıcı önerilerde bulunmanın ve nihayet birbirimizin sevgi dilini konuşmanın yollarını öğrenmiştik. Tam birbirimize karşı olumsuz şeyler hissediyorduk ki, birbirimizi sevmeyi seçtik. Birbirimizin birincil sevgi dilini konuşmaya başladığımızda kızgınlık ve nefret gibi olumsuz duygular azaldı.
31. İsa şöyle demişti : “Beni işitenlere söylüyorum: Düşmanınızı sevin, sizden nefret edenlere iyilik yapın, size beddua edenlere siz hayırduada bulunun, size kötü davrananlar için dua edin... Başkalarına, size davranılmasını istediğiniz gibi davranın. Sadece sizi sevenleri sevmenizin ne kıymeti var? Kendilerini sevenleri günahkârlar da sever.” “Verin, size verilecektir. Ne kadar çok verirseniz, o kadar çoğu geri döner; çünkü kullandığınız ölçüyle ölçülecekseniz.”
32. Duygusal depomuz neredeyse boş olduğunda eşimize karşı bir sevgi kırıntısı bile hissetmeyiz. Yalnızca boşluk ve acı duyarız. Eğer hissetmediğiniz şeyleri hissettiğinizi iddia ederseniz, bu ikiyüzlülüktür... Fakat eğer karşınızdaki kişinin yararı veya zevki için bir sevgi davranışında bulunursanız, bu yalnızca bir seçimdir.
33. ÇOCUKLAR VE SEVGİ DİLLERİ : Eğer çocuğunuz size sık sık hediyeler hazırlıyor, onları kaplıyor ve gözlerinde özel bir neşeyle size veriyorsa, çocuğunuzun birincil sevgi dili muhtemelen armağan almadır. Size veriyor, çünkü almak istiyor. Oğlunuzun veya kızınızın sürekli olarak küçük kardeşine yardımcı olmaya çalıştığını gözlemlerseniz, bu muhtemelen onun birincil sevgi dilinin hizmet davranışları olduğu anlamına gelir. Eğer sık sık size ne kadar iyi göründüğünüzü, ne kadar iyi bir anne veya baba olduğunuzu, ne kadar iyi bir iş yaptığınızı söylüyorsa, bu onun birincil sevgi dilinin onay sözleri olduğunun bir işaretidir.
Bütün bunlar çocuğun bilinçaltı düzeyindedir. Yani çocuk bilinçli olarak “Eğer onlara hediye verirsem, annem ve babam da bana hediye verir. Ben onlara dokunursam, onlar da bana dokunur” diye düşünmüyor. Onun davranışı kendi duygusal arzularıyla güdüleniyor. Belki belli şeyler yaptığında veya söylediğinde anne ve babasından belli tepkiler aldığını tecrübeyle öğrenmiştir. Bu şekilde, aldığı tepkilerin kendi duygusal gereksinimlerini karşılamasına yol açan şeyi yapar veya söyler. Eğer her şey iyi gider ve duygusal gereksinimleri karşılanırsa, çocuklar sorumlu yetişkinler olarak büyürler. Fakat duygusal gereksinimleri karşılanmazsa, gereksinimlerini karşılamayan ana babaya kızgınlık göstererek sevgiyi uygunsuz yerlerde arayabilirler.
34. Bana sevgi deposundan ilk bahseden psikiyatrist Dr.Ross Campbell, cinsel sapkınlıkta bulunmuş yetişkinleri tedavi ettiği yıllar boyunca, hastaları arasında hiç duygusal gereksinimi ana babası tarafından karşılanmış bir yetişkine rastlamadığını söyler. Onun görüşü, yetişkinlerdeki neredeyse tüm cinsel sapkınlıkların kökeninin boş bir sevgi deposu olduğu yolundadır.
35. Neden çocuğumuz büyüdükçe onay sözlerimiz kınama sözlerine dönüşür?
Bunu kendi çevremizde de gözlemlediniz mi? Bir genç evden kaçar. Anababa, ellerini ovuşturarak, “Onun için yaptığımız onca şeyden sonra bunu bize nasıl yapabildi?” der. Oysa aynı genç, altmış mil ötede bir danışmanın bürosunda şunları söylemektedir : “Annem ve babam beni sevmiyor. Beni hiç sevmediler. Kardeşimi seviyorlar fakat beni sevmiyorlar.” Anababa bu genci gerçekten seviyor muydu? Bu tür durumların çoğunda, evet. O halde sorun nedir? Büyük olasılıkla anababa sevgiyi çocuğun anlayabildiği bir dilde göstermeyi öğrenemedi.
36. Belki sevgilerini göstermek için toplar, bisikletler aldılar. Fakat çocuk ağlıyordu. “Kimse benimle oynamayacak mı? Kimse benimle gezintiye çıkmayacak mı? Çocuğa bir top almakla, onunla top oynamak arasındaki fark, boş bir sevgi deposuyla dolusu arasındaki fark kadar büyük ve önemlidir. Anababalar çocuklarını gerçekten ve çok sevebilirler (çoğu sever) fakat bu yeterli değildir. Eğer çocuklarımızın sevgi gereksinimini karşılayacaksak, onların birincil sevgi dillerini konuşmayı öğrenmeliyiz.
37. Beş sevgi diline bir de çocukları sevme açısından bakalım.
ONAY SÖZLERİ : Ana babalar genellikle çocuk küçükken onay sözleri söylerler. Çocuk sözel iletişimini anlamadan önce bile, ana baba “Ne güzel burnun var senin, güzel gözlü kızım/oğlum, ne güzel lüle saçları varmış çocuğumun, vs.” demektedir. Çocuk emeklemeye başladığında her hareketini alkışlar, onay sözleri sözleriz. Yürümeye başladığında ve bir eliyle kanepeye yaslanıp durduğunda iki adım ötede durup, şöyle deriz: “Hadi gel. Çok güzel! Yürü. Çok güzel. Gel.” Çocuk yarım adım atıp düştüğünde ne deriz? “Seni aptal çocuk! Hâlâ öğrenemedin yürümeyi!” demeyiz. Daha çok “Bravo, çok iyi!” deriz. Böylece kalkar ve yeniden dener.
38. Neden çocuğumuz büyüdükçe onay sözlerimiz kınama sözlerine dönüşür? Yedi yaşındayken odaya girer ve oyuncaklarını oyuncak kutusuna koymasını söyleriz. Tam on iki oyuncağı yerde duruyordur. Beş dakika sonra tekrar gireriz. Oyuncakların yedi tanesi kutuya girmiştir. O zaman ne deriz? “Sana bu oyuncaklarını kaldırmanı söyledim. Eğer bunları kaldırmazsan... Peki ya kutudaki yedi oyuncak? Neden “Bravo Johnny, yedi oyuncağı kutuya koymuşsun. Bu harika!” demeyiz. O zaman diğer beşi de muhtemelen kutuya atlayacaktır! Çocuk büyüdükçe, onun başarıları üzerine yorum yapmaktan çok başarısızlıklarını kınarız.
39. Birincil sevgi dili onay sözleri olan bir çocuğa sarf edilen olumsuz, eleştirel, küçültücü sözler, onun ruhunda dehşet uyandıracaktır. Otuz beş yaşındaki yüzlerce yetişkinin kulaklarında yirmi yıl önce söylenmiş kınayıcı sözler çınlamaktadır: “Çok şişmansın. Seni kimse beğenmeyecek!” “Sen öğrenci değilsin. Okulu bıraksan daha iyi!” “Bu kadar aptal olduğuna inanamıyorum.” “Sen sorumsuzsun. Senden hiçbir şey olmaz!” Birincil sevgi dilleri zarar verecek şekilde hiçe sayılan yetişkinler, özgüven için mücadele eder ve tüm yaşamları boyunca sevilmediklerini hissederler.
40. NİTELİKLİ BERABERLİK : Nitelikli beraberlik, tüm ilginin çocuğa verilmesi demektir. Küçük çocuk için bu, yerde oturup birbirinize top yuvarlamaktır. Arabalarla ve oyuncaklarla oynamaktan söz ediyoruz. Kumdan kaleler yapmaktan, onun dünyasına girmekten, onunla bir şeyler yapmaktan söz ediyoruz. Bir yetişkin olarak bilgisayarlarla ilgileniyor olabilirsiniz fakat bir çocuk, çocukların dünyasında yaşar. Eğer onu yetişkinlerin dünyasına yönlendirmek istiyorsanız, çocuğun seviyesine inmelisiniz.
Çocuğun gereksinimlerini karşılamak istiyorsanız, o büyüyüp yeni ilgi alanları geliştirdikçe bu ilgi alanlarına girmelisiniz. Eğer basketbolla ilgileniyorsa, siz de ilgilenin. Onunla basketbol oynamak için zaman ayırın. Onu basketbol maçlarına götürün. Eğer piyanoya ilgisi varsa, belki bir piyano dersi alabilir veya en azından o çalışırken tüm dikkatinizle çaldığı parçayı dinleyebilirsiniz. Bir çocuğa tüm ilginizi vermeniz, onun sizin için önemli olduğu, ona değer verdiğiniz ve onunla olmaktan zevk aldığınız anlamına gelir.
Çoğu yetişkinin çocuklarından hatırladıkları, ana babalarının söyledikleri değil, yaptıklarıdır. Bir yetişkin bana şöyle demişti: “Babamın benim lisedeki maçlarımı hiç kaçırmadığını anımsıyorum. Yaptığım şeylerle ilgilendiğini biliyordum.” Bu yetişkin için, nitelikli beraberlik sevgiyi göstermenin son derece önemli bir yoluydu. Eğer nitelikli beraberlik çocuğunuzun birincil sevgi diliyse ve siz bu dili konuşuyorsanız, büyük ihtimalle o bir genç olduğunda bile aynı beraberliği paylaşmaya devam edersiniz. Çocuğunuzun ilginize en çok ihtiyaç duyduğu yaşlarda onunla nitelikli beraberlik yaşamazsanız, o bir yetişkin olduğunda ve siz yaşlı bir ana baba olarak çocuğunuzla nitelikli beraberliğe ihtiyaç duyduğunuzda o da size vakit ayırmayacaktır.
41. ARMAĞAN ALMA : Çoğu yetişkin, çocukları söz konusu olduğunda armağan alma dilini abartılı bir biçimde konuşur. Aslında insan, oyuncak mağazalarına gittiğinde ana babalar bunun tek sevgi olduğunu mu zannediyor diye merak ediyor. Parası olan ana babaların, çocuklarına çok armağan alma eğilim vardır. Bazı ana babalar, bunun sevgiyi göstermenin en iyi yolu olduğuna inanır. Bazıları, kendi ana babalarının onlar için yapamadıklarını çocukları için yapmaya çalışır. Çocukken yapmayı arzu ettikleri şeyleri satın alırlar. Fakat eğer çocuğun sevgi dili bu değilse, armağanlar duygusal olarak ona çok az şey ifade edecektir. Anababa bunu iyi niyetle yapıyor olabilir ama çocuğun duygusal gereksinimlerini sadece armağan olarak karşılayamayız.
Verdiğiniz armağanlar çabucak bir kenara atılıyorsa, çocuk nadiren “Teşekkür ederim” diyorsa, verdiğiniz armağanlara özen göstermiyor ya da değer vermiyorsa, büyük ihtimalle birincil sevgi dili armağan alma değildir. Diğer yandan, çocuğunuz ona armağan aldığınızda bunu büyük bir minnetle karşılıyorsa, armağanı başkalarına gösterip ne kadar sevindiğini anlatıyorsa, armağana özen gösteriyor, odasında önemli bir yere koyuyor ve bakımlı tutuyorsa, uzun bir süre onunla sık sık oynuyorsa, o zaman armağan alma onun birincil sevgi dili olabilir.
42. Peki ya birincil sevgi dili armağan alma çocuğunuz varsa ve çok fazla armağan almaya sizin gücünüz yetmiyorsa? Unutmayın, önemli olan armağanın kalitesi veya değeri değildir. Önemli olan düşüncedir. Elde yapılabilecek birçok armağan vardır ve bazen çocuk bu armağanı satın alınmış pahalı bir armağandan daha çok beğenir. Aslında, daha küçük çocuklar çoğunlukla armağandan ziyade, onun içinde geldiği kutuyla oynarlar. Bozulmuş oyuncaklar bulup tamir de edebilirsiniz. Böylece tamir süreci hem ebeveyn, hem de çocuk için bir eğlence haline gelebilir. Çocuklarınıza armağanlar almak için çok paranız olması gerekmez.
43. HİZMET DAVRANIŞLARI : Çocuklar küçükken, ana babaları sürekli onlar için hizmet davranışlarında bulunur. Zaten bunu yapmasalar çocuk ölür. Yıkama, besleme ve giydirme, çocuğun yaşamının ilk yıllarında oldukça fazla bir iş demektir. Sonra yemek, çamaşır ve ütü gelir. Sonra beslenmesini hazırlamak, okula getirip götürmek ve ödevlerine yardım etmek de vardır. Bu hizmetler bazı çocuklar tarafından olağan karşılanırken, bazıları içinse sevgi ifadesidir.
44. Çocuklarınızı gözlemleyin. Sevgilerini nasıl gösterdiklerini izleyin. Bu, onların sevgi dilinin bir işareti olabilir. Eğer çocuğunuz sıradan hizmet davranışları için sık sık teşekkür ediyorsa, yaptığınız şeyin onun için önem taşıdığını anlayabilirsiniz. Sizin hizmet davranışlarınız, ona duyduğunuz sevgiyi iletiyordur. Onlara bir fen ödevinde yardımcı olduğunuzda, bu iyi bir nottan çok daha fazlası demektir. O bundan “benim anababam beni seviyor” anlamını çıkaracaktır. Bir bisikleti tamir ettiğinizde, onun ayağını yerden kesmekten çok daha fazlasını yapmış olursunuz. Onun sevgi deposunu doldurursunuz. Eğer çocuğunuz sürekli olarak işinizde size yardımcı olmayı teklif ediyorsa, muhtemelen ona göre bu sevgiyi ifade etmenin bir yoludur ve hizmet davranışlarının çocuğunuzun birincil sevgi dili olması büyük bir olasılıktır.
45. FİZİKSEL TEMAS : Fiziksel temasın çocuklara duygusal olarak sevgiyi ilettiğini uzun süredir biliyorduk. Araştırmalar göstermiştir ki, sık sık kucaklanan çocuklar, kucaklanmayanlara nazaran duygusal olarak daha iyi gelişiyorlar. Birçok ana baba ve diğer yetişkinler bir çocuğu alır, tutar, kucaklar, öper, sıkıştırır ve ona aptalca şeyler söyler. Çocuk sevildiğini sevgi sözcüğünün anlamını kavramadan çok önce hisseder. Kucaklamak, öpmek, hafifçe vurmak, ellerini tutmak, bir çocuğa sevgi göstermenin yollarıdır. Artık genç olmuş bir çocuğa sarılmak ve onu öpmek, bir çocuğa sarılmak ve öpmekten farklıdır. Bir genç, akranlarının önünde bu tür davranışlardan hoşlanmayabilir. Yine de dokunulmak istemediği anlamına gelmez, özellikle fiziksel temas birincil sevgi diliyse.
Eğer genç çocuğunuzun sürekli arkanızdan yaklaşıp kollarınızı yakalıyor, sizi hafifçe itiyor, odada yürürken sizi bileğinizden yakalıyor veya çelme takıyorsa, bunların hepsi, fiziksel temasının onun için önemli olduğunun belirtileridir.
46. Çocuklarınızın gözlemleyin. Sevgilerini nasıl gösterdiklerini izleyin. Bu, onların sevgi dilinin bir işareti olabilir. Sizden rica ettikleri şeylere dikkat edin. Çoğu zaman, ricaları kendi sevgi dilleriyle uyumlu olacaktır. En çok takdir ettikleri şeylere dikkat edin. Bunlar muhtemelen birincil sevgi dillerinin işaretleridir.
47. Kızımızın sevgi dili nitelikli beraberliktir. Bu yüzden sık sık yürüyüşe çıkardık. Onun, ülkenin en eski kız okulu olan Salem Academy’de öğrenim gördüğü lise yıllarında, Old Salem’in yabansı çevresinde yürüyüşler yapardık. Moravyalılar iki yüz yıllık eski köyü restore etmişlerdi. Parke taşlarıyla döşenmiş yollarda yürümek, insanı eski zamanlara götürürdü. Antik mezarlıkta gezinmek, insana yaşam ve ölüm hakkında bir gerçeklik duygusu verirdi. O yıllarda, haftada üç gün öğleden sonraları yürür ve bu sade mekânda uzun tartışmalar yapardık. Kızım artık büyüyüp bir tıp doktoru oldu ama her eve gelişinde “Yürüyüşe çıkmak ister misin Baba?” diye sorar. Onun bu davetine şimdiye kadar hiç geri çevirmedim.
Oğlum benimle hiç yürüyüşe çıkmadı. O hep “Yürüyüş yapmak saçmalık. Hiçbir yere gitmiyorsunuz ki! Bir yere gideceksiniz, arabayla gidin” derdi.
Nitelikli beraberlik onun birincil sevgi dili değildi. Anababa olarak, çoğunlukla çocuklarımızı aynı kalıba koymaya çalışırız. Ebeveynlik konferanslarına gider, ebeveynlik üzerine kitaplar okur, harika fikirler edinir ve eve gidip, bunları bütün çocuklarımıza uygulamak isteriz. Ne var ki her çocuk farklıdır. Bir çocuğa sevgiyi ileten şey, bir diğerine iletmez. Bir çocuğu birlikte nitelikli beraberlik yaşamak üzere yürüyüşe zorlamak, ona sevgi iletmez. Eğer çocuğumuzun sevildiğini hissetmesini istiyorsak, onun dilini öğrenmeliyiz.
48. Çoğu ana babanın çocuklarını gerçekten sevdiğine inanıyorum. Aynı zamanda, binlerce ana babanın sevgilerini uygun dilde iletmeyi başaramadığına ve bu ülkedeki binlerce çocuğun boş bir sevgi deposuyla yaşadığına da inanıyorum. Çocuklardaki ve gençlerdeki çoğu yanlış davranışın izlerinin, boş sevgi depolarına kadar takip edilebileceğine inanıyorum.
49. Hiçbir zaman sevginizi göstermek için geç kalmış sayılmazsınız. Eğer çocuklarınız artık büyüdüyse ve onlarla hep yanlış sevgi dilini konuştuğunuzu fark ettiyseniz, neden bunu onlara söylemeyesiniz? “Sevginin nasıl ifade edilmesi gerektiği üzerine yazılmış bir kitap okuyorum. Yıllar boyunca size olan sevgimi en iyi şekilde göstermediğimi fark ettim. Sevgimi ………. yaparak göstermeye çalışıyordum ama şimdi bunun size duyduğum sevgiyi iletmediğini, sizin sevgi dilinizin farklı bir şey olduğunu anladım. Sizin sevgi dilinizin muhtemelen ……….. olduğunu düşünmeye başladım. Biliyor musunuz, sizi gerçekten seviyorum. Gelecekte bunu size daha iyi yollarla gösterebileceğimi umuyorum.” Onlara beş sevgi dilini açıklamak ve kendinizin ve onların sevgi dillerini tartışmak bile isteyebilirisiniz.
50. Belki de çocuklarınızın sevgisini hissedemiyorsunuzdur. Eğer sevgi dilleri kavramını anlayacak kadar büyüklerse, bunu onlara anlatmanız gözlerini açabilir. Sizin sevgi dilinizi konuşmaya başlama hevesleri sizi şaşırtabilir. Konuşulursa sizin onlara olan duygularınızın ve tutumlarınızın değişmeye başlaması da sizi şaşırtabilir. Aile üyeleri birbirlerinin birincil sevgi dillerini konuşmaya başlayınca, ailedeki duygusal atmosfer büyük ölçüde yoğunlaşır.