KİTABIN ADI : CESARET
YAZARI : OSHO
1. Özgürlük korku yaratır. İnsanlar özgürlükten söz eder, ama korkarlar. Ve insan eğer özgürlükten korkuyorsa, daha insan olmamış demektir.
2. Ölüm kapını çaldığı zaman bütün emin olduğun şeyler saçma ve aptalca gelecektir. Hiçbir kesinliğe yapışma. Hayat belirsizdir, hayatın doğası belirsizliktir. Zeki bir insan her zaman emin olmadan kalır. Belirsizlik halinde kalmaya hazır olmanın ta kendisi cesarettir. Belirsizlik içinde kalmaya hazır olmak güvenmektir.
3. Bütün korkulara rağmen, bilinmeyenin meydan okumasını kabul etmek cesarettir
4. Dışarıdan dayatılmış kuralları takip etme. Dayatılmış hiçbir kural doğru olamaz. Çünkü kurallar sana hükmetmek isteyen insanlar tarafından icat edilmiştir.
5. Buda bir Buda’dır, Krishna bir Krishna’dır ve sen de sensin. Sen hiçbir şekilde başkalarından daha düşük değilsin. Kendine, iç sesine saygı duy ve onun izinden git.
6. Benim doğruluk tanımım ne mi? Varoluşla ahenk içinde olmayan yanlıştır. Her an tetikte olman gerekir, çünkü kararın o an verilmesi gerekir. Neyin doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenemezsin. Sadece aptal insanlar önceden hazırlanmış cevaplara güvenir, çünkü o zaman zeki olmalarına gerek yoktur. Neyin doğru ve yanlış olduğunu zaten bilirsin, listeyi ezberlersin, liste o kadar uzun değil.
7. Güven en büyük zekadır. İnsanlar neden güvenmiyor? Çünkü kendi zekalarına güvenmiyor. Korkuyorlar, aldatılmaktan korkuyorlar. Korkuyorlar, o yüzde kuşku duyuyorlar. Kuşku korkudan kaynaklanır. Kuşku, kendi zekandaki bir çeşit güvensizlikten kaynaklanır. Güvenebileceğinden emin olmadığından güvene kucak açamıyorsun.
8. Eğer yeterice zeki değilsen, kuşku duyarak kendini korursu.
9. Sadece değişim kalıcıdır, sadece değişim asla değişmez.
10. Kılavuz kitaplara danışarak hayatın üstesinden gelemezsin., çünkü bu kitaplar, ancak her şey durağan olduğu zaman geçerlidir.
11. Korku bilgi eksikliğinden başka bir şey değildir. Bir şeyi sevgiyle yap, korkuyu ut. Eğer seversen korku kaybolur.
12. İnsanları sev, koşulsuz sev. Eğer zihninde bazı koşullar varsa asla sevemezsin, o koşullar engel halini alır.
13. Herkes koşullar yaratır, bu nedenle sevgi kaybolur.
14. Aşık olduğun zaman her şey güzel görünüyor, çünkü o anlarda hiçbir koşul ileri sürmüyorsun. İki insan koşulsuz, birlikte hareket ediyor. Ancak ilişki yerleştikten sonra, birbirlerini kanıksamaya başladıktan sonra, koşullar dayatılmaya başlanıyor. “Böyle olmalısın, şöyle davranmalısın, seni ancak o zaman severim.” Sevgi bir pazarlık konusuymuş gibi… Yani sevgini bir ceza ya da zorlama olarak kullanıyorsun, ama sevmiyorsun.
15. Dua kendiliğinden oluşan bir histir. Dua ederken bunu hatırla, bırak duan kendiliğinden oluşsun. Eğer duan bile içten olmuyorsa, ne içten olabilir? Eğer Tanrı’yla birlikteyken bile, önceden hazırlanmış şeyleri kullanıyorsan, ne zaman içten, ne zaman doğal ve gerçek olacaksın?
16. Hiç gözlemledin mi, eğer gerçekten içten olursan insanlar seni deli olarak görecektir. Eğer bir ağaca gidip konuşmaya başlarsan, bir çiçekle, bir gülle konuşursan insanlar deli olduğunu sanır. Eğer kiliseye gidip bir heykel ya da haçla konuşursan kimse deli olduğunu düşünmez, aksine dindar olduğunu söyler. Tapınaktaki bir taşla konuşuyorsun ve herkes dindar olduğunu düşünüyor. Çünkü onaylanmış şekil budur
17. Eğer bir insanı gerçekten seviyorsan ona sonsuz alan verirsin. Senin varlığın, onun içinde büyüyeceği, birlikte büyüyeceğiniz bir alandan ibarettir. Zihin devreye girer ve ona sahip olmaya çalışır. O zaman sevgi yok olur. Zihin çok aç gözlüdür.
18. İnsanlara huzur verme, çünkü huzurlu toplumlar politikacıları önemsemez. İnsanlar gerçekten huzurluysa, politikacılar anlamsız olur. Eğer insanları sürekli korku içinde tutarsan politikacılar güçlü olur.
19. Politikacılar ve din adamları çağlar boyunca derin bir gizli ittifak içinde olmuşlardır. İnsanlığı bir köle topluluğuna dönüştürmek için işbirliği yapmışlardır. İnsandaki her türlü başkaldırı duygusunu yok ediyorlar ve sevgi bir başkaldırıdır, çünkü sevgi sadece kalbin sesini dinler ve başka hiçbir şeyi umursamaz.
20. Tanrıyı aramanın tek nedeni var. Sevgi eksikliği. Tanrı, eksikliğini hissettiğin sevginin yerine geçen bir şeydir.
21. O yüzden rahip ve politikacı ikilisi insanlığın düşmanıdır. Onlar, büyük bir gizli ittifak içinde, çünkü politikacı bedenine, rahip de ruhuna hükmetmek istiyor. Kullanılan araç da aynı: Sevgiyi yok et!!
22. Korku dolu bir insan aynı zamanda öfke doludur.
23. Eğer birinden nefret ediyorsan önce kendi ruhunu sayısız şekilde yaralaman gerekiyor. Başkalarına zehir atabilmen için önce o zehiri içinde biriktirmen gerekiyor.
24. Nefret doğal değildir. Sevgi bir sağlık belirtisidir, nefret ise hastalık durumudur. Tıpkı hastalık gibi doğal olmayan bir şeydir.
25. Sevmenin tek bir yolunu biliyorsun, bu da başkalarından nefret etmek. Ülkeni sevdiğini, ancak başka ülkelerden nefret ederek gösterebiliyorsun. Kilisene duyduğun sevgiyi ancak başka kiliseden nefret ederek gösteriyorsun. Berbat durumdasın!
26. Küçük bir çocuk hastalandığı zaman bütün ailenin ilgi odağı oluyor. Bu tamamen bilime aykırı bir şey. Çocuk hastalandığı zaman gereğini yap ama çok fazla üzerine eğilme. Bu çok tehlikeli, çünkü hastalıkla senin ilgin arasında bir bağ kurulursa… eğer tekrar tekrar olursa, bu zaten kaçınılmazdır. Çocuk ne zaman hastalansa bütün ailenin ilgi odağı olur. Baba gelir yanına oturur ve nasıl olduğunu sorar, doktor gelir, komşular ziyarete gelir, arkadaşları arar ve gelenler hediye falan getirmeye başlar. Bütün bunlara çok fazla bağlanabilir, bu durum egosu için o kadar besleyici olmaya başlar ki, bir daha iyileşmek istemez.
27. Nefret ettiğin zaman egon tatmin olur. Ego ancak nefret ettiği sürece var olabilir, çünkü nefret sayesinde kendini üstün hissediyorsun, nefret sayesinde kendini soyutluyorsun, nefret sayesinde kendini tanımlıyorsun ve bu sayede belirli bir kimliğe sahip oluyorsun. Sevgide egonun yok olması gerekir. Sevgide artık ayrı değilsin. Sevgi başkalarıyla aynı potada erimeni sağlıyor. O bir buluşmadır, bir kaynaşmadır.
28. Hitler odasında birinin uyumasına asla izin vermezdi. O her zaman yalnız uyur, kapıyı içeriden kilitlerdi. Hiç evlenmedi, çok basit bir nedeni vardı: Eğer evlenirsen, eşinin odaya girmesine izin vermek zorunda kalırsın. Sadece odaya değil, yatağına da almak zorunda kalacaktı. Bu fazla yakın olacaktı ve fazla tehlikeliydi. Hiç dostu yoktu. İnsanlarla arasına her zaman bir mesafe koyuyordu, hayatı boyunca onun omzuna elini koymuş tek bir kişi bile yoktu. Bu kadar yakınlığa asla izin veremezdi. Korktuğu neydi? Bu kadar korkmasının nedeni neydi? Böyle bir yakınlığa izin verdiği an “büyük Adolf Hitler’in” büyüklüğünün kaybolacağından korkuyordu.
29. Bir insan ne kadar egoist ise o kadar yalnız kalmak zorundadır.
30. Napolyon Bonapart, egoizm tarihinin en büyük egoistlerinden biridir, ama yenilgiye uğratıldı. Bu yenilginin nedeni değerlendirmeye değer.
Napolyon küçük bir çocukken, sadece altı aylıkken, bakıcısı onu bahçede bırakıp eve bir şey almak için eve gittiği zaman bir sokak kedisi çocuğun üzerine atladı. Altı aylık bir bebek için kedi, büyük bir aslan gibi görünmüş olmalı. Her şey izafidir ve birbiri ile orantılıdır. O yüzden o bebek için kedi aslandan farksızdı. Kedi sadece yun oynamak istemişti ama çocuk büyük bir şok yaşamıştı ve bu şok çok derinlere işlemişti.
Genç bir erkek olduğunda birçok savaşta dövüşmüştü, müthiş bir askerdi, bir aslanla bile savaşabilirdi ama yine de kedilerden korkuyordu. İngiliz komutan Nelson bu durumu biliyordu, Napolyon’un yenildiği tek savaş olan Waterloo’da ön saflara 70 adet kedi getirdi. Kedileri gören Napolyon sinir krizleri geçirmeye başladı ve savaşın yönetimini yardımcısına bıraktı. Tabii savaşı kaybetti. Kediler tarafından, kendi çocukluğu tarafından, kontrol edemediği korkusu tarafından yenilgiye uğratıldı. Napolyon hayatı boyunca bu korkuyu sürekli bastırmış ve saklamıştı ama artık biliniyordu ve Napolyon artık bir hiçti. Ego korkaklık demektir, egosuz olmak ise korkusuz olmak demektir.
31. Sadece cesur, yürekli ve yiğit olan insanlar dindar olabilirler, kiliseye gidenler değil. Onlar korkaktırlar. Hindular, Hıristiyanlar, Müslümanlar korkaktır. Onlar arayışa karşıdır. Aynı kalabalık sahte kimliklerini daha da pekiştirmeye çalışır.
32. Bu dünyada en büyük cesaret bir birey olmaktır. Bunun için de en üst seviyede korkusuzluk temeline sahip olmak gerekir.
33. Sadece başkalarının fikirlerini taşıyan insanlar başkalarının desteğine ihtiyaç duyar.
34. Dünyadaki en büyük korku başkalarının fikirleridir.
35. Toplumla uyumsuz olmak birey olmak demektir.
36. Bir şeyin sorumluluğunu asla bir başkasına atma çünkü o zaman asla ondan özgürleşemezsin.
37. Bu benim gözlemim: Başına ne gelirse gelsin sorumlusu sensin. Başkaları sana bir şey yapmıyor,
sen böyle olmasını istedin, öyle oldu.
38. Hindistan’da sadece babaları ölenler saçlarını kazıtır.
39. Biri Edmund Hillary’e sormuş: “Neden Everest’e tırmanmak istediniz?” Hillary yanıtlamış: “Çünkü oradaydı..sürekli bir meydan okumaydı.”
40. Risk, gerçekten canlı olmanın tek garantisidir.
41. Gençlikten yaşlılığa, her şey o kadar ağır değişiyor ki, gençliğin seni hangi tarihte, hangi yılın hangi gününde terk ettiğinin farkına varamıyorsun.. Değişim çok ağır ilerliyor..
42. Cesur insan sadece korkusunu bastırmış insandır, aslında korkusuz değildir. Bir insan korkularını kabullenerek korkusuz olur. Bu bir cesaret sorunu değildir. Konu sadece hayatın gerçeklerini görmek ve bu korkuların doğal olduğunun farkına varmaktır. Onları kabullenmektir.
43. Ego her zaman korkudan ortaya çıkar. Gerçekten korkusuz bir insanın egosu olmaz. Ego bir korumadır, zırhtır.
44. Başkalarını korkutmaya çalışan herkesin aslında derin bir korku yaşadığını bilmelisin, yoksa neden çabalasın? Ne anlamı var? Korkmayan biri neden seni korkutmak için çaba harcasın? Korku dolu insanlar rahat olabilmek için başkalarını korkutur.
45. Sevgi tek başına mutluluk verebilir ama içinde bir dinginlik olmaz. Ve mutluluk varken dinginlik yoksa, yine eksik olan bir şey olur.
46. İnsan tek başınayken mutlu olabilmeli, anı zamanda insanlarla birlikteyken de mutlu olabilmeli. İnsan iç mutluluğa sahip olabilmeli ve aynı zamanda yaşadı ilişkilerde de mutlu olmalı. İnsan hem içinde güzel bir yuva kurabilmeli, hem de dışında.
47. İnsanlar ruhun ölümsüzlüğünü bildikleri için değil korktukları için inanır. Bir insan ne kadar korkaksa, ruhun ölümsüzlüğüne inanma olasılığı o kadar yükselir, dindar olduğu için değil, korkak olduğu için. Ruhun ölümsüzlüğüne inanmanın dinle bir ilgisi yoktur.
48. Bilmek korkusuz olmaktır. Bilmek sevgi dolu olmaktır. Bilmek tanrı olmaktır, ölümsüz olmaktır.
49. İnsan neden sıkılır? İnsan sıkılır çünkü başkaları tarafından empoze edilmiş ölü kalıplara göre yaşamaktadır. Bu kalpları terk et, o kalıplardan çık, kendi hayatını yaşamaya başla
50. Ona sordum: “Herkes Tanrı’ya inanıyor, sen neden inanmıyorsun, Baba?” Ona Baba derdim çünkü bu sözcük Hindistan’da büyükbaba anlamına gelir.
“Çünkü ben korkmuyorum!” dedi.
Çok basit bir cevap. “Neden korkayım ki? Korkmak için bir neden yok, ben yanlış bir şey yapmadım, kimseye zarar vermedim, ben sadece hayatı keyifle yaşadım. Eğer bir Tanrı varsa ve onunla karşılaşırsam bana kızamaz. Asıl ben ona kızarım: “Neden bu dünyayı yarattın, neden böyle bir dünya yarattın?” derdim. Ben korkmuyorum.
51. Bir gerçek duyduğun zaman onu unutmak imkansızdır. Gerçeğin niteliklerinden biri budur: Onu hatırlamaya ihtiyacın olmaz. Bir yalanın sürekli hatırlanması gerekir, yoksa unutabilirsin.