BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA ÜRETKENDİR, PAYLAŞILMAYAN BİLGİ BATAKLIKTAKİ HAZİNE GİBİDİR.
Siteme Hoş Geldiniz Adil DURUSU
   
  SİTEME HOŞ GELDİNİZ Adil DURUSU
  Bir Yaşdönümü Rüyası - Erendiz ATASÜ
 

 

KİTABIN ADI       :  BİR YAŞDÖNÜMÜ RÜYASI

YAZARI                :  ERENDİZ ATASÜ

 

1.    Ama istenen bu değildi. Hayat bir tiyatro sahnesiymiş gibi rol yapması bekleniyordu kendisinden. Denedi, başaramadı; olmuyordu; yer ayağının altından kayıyor, soluyacak hava kalmıyor, bir insan olmaktan çıkıp silik soluk bir hayale dönüyordu kadın, kendi imgeleminde. İşte o zaman “istifa”, “intihar” gibi soyunun sopunun yaşam deneyiminde yeri olmayan kavramlar önce kara örümcekler gibi dolaşmaya başladılar sabrın gittikçe aşınan yüzeyinde. Sonra ince çatlaklar olup derinlere sızdılar. Evlilikten istifa edebilir miydi? Ya kadınlıktan? Yaşamaktan? İki düşük yapmış, anne olamayacağı anlaşılmıştı. Bir tek Şirin kalmıştı elinde. Düşlerle yaşıyordu. Hep düşlerle yaşamıştı. Genç kızlığında bir erkek sevmek üstüneydi düşler, şimdiyse ondan kurtulabilmek üstüne.

2.    Koğuşlar düzensiz ve pisti; belki tatil dolayısıyla denetim gevşemişti. Yatak altları kızların kullandıkları sonra savsaklayıp yıkamadıkları kapkacakla doluydu. Yataklar dar ve sertti. Uzun sözün kısası, annemi, babamı özlemiştim. Sonra, dördüncü kattaki yatakhanenin pencerelerinden dolan sisli İstanbul manzarasını gördüm. Öyle güzeldi ki; bütün çirkinlikleri bağışladım.

3.    Biz genç kadınlarıysa sözümüzü dinlemeye, başına buyruk, kaygan ve belirsiz ama karşı konmaz bir anafor ele geçirmişti. Adını sonradan koyabildim: Tutkuydu bu.

4.    Yıllar sonra Feride’yi daha yakından tanıdığında, evlatların yalnızca var olarak sunabildikleri desteği gördü genç kadında.

5.    Çocuklar acıya doğal bir direnç gösterirler, onu reddederek.

6.    Oğlu hep haksızlığa uğramıştı. Tıbbiye’den atıldıktan bir süre sonra yeniden üniversiteye kaydolmuş, biyoloji okumuştu Sedat. Şimdiyse... Değer miydi... Dürüst insandı oğlu, haksızlığa dayanamıyordu. Ama karşı duruşunu abartıyordu. Sedat’ın kimselere içini açmadan, için için parçalandığı ergenlik yıllarında, dağılmış benliklerini sol felsefede ve daha sonra mücadelede bütünleştirmeye çalıştığını anne bilemezdi. Oğlunun annesi babası,  yurdu olmuştu sol düşünce –bilemezdi-, insanları yeniden sevebilmenin bir yolu.

7.    Zihninde bir başka zaman bir başka mekan gibi varlığını sürdüren hayal gücü hızını adam akıllı yitirmişti. Artık ne bir erkeği düşlüyordu, ne bir erkekten kurtulmayı. Hayal ve gerçeklik özdeşti. Mutluluk başka neydi ki...

8.    Kişi gerçekle yüzleşmeliydi ve hiçbir gerçeklik hayaldeki yansısından korkunç olamazdı. Çocukların ve gençlerin çevresine örülen koruma duvarlarından nefret ediyordu Feride. Hiçbir işe yaramadıkları gibi insanı büsbütün tutuklaştırmaktaydılar. Görüşünün haklılığından kuşku duymuyordu.

9.    Köylülerin kendi kanlarından olmayan kurtarıcılara asla güvenmeyeceklerini, kır gerillasına kucak açmayacaklarını, hatta onu ihbar edeceklerini söylemişti. Alıştıkları jandarma baskısıyla, yabancı silahlı adamların zoru arasına sıkışınca, bildik baskıyı seçeceklerdi. İntihar saldırılarını andıran böylesine bir silahlı harekette, umarsız ve kararlı gerillanın köylüye şiddet uygulama durumunda asla kalmayacağını düşünmek hayalcilik olurdu..

10. Sonra İş çığrından çıktı. Herkes birbirini suçluyordu. Marksizmi anlamak, korkaklık, maceracılık, küçük burjuva kahramanlığına merak salma. Kılıç gibi keskin ve aceleci kişilik çözümlemeleri. Daha sonra Ferit’le beraber gidecek arkadaşları, Sedat’ı kökenindeki ezilmiş halka ihanet etmekle suçladı. Onu korkutan, üniformaya silah çekmekti. Tıpkı üniformalı babası gibi zalimlerin düzenine asimile edilmişti!

11.  İki kutup belirmişti. Ferit ve onun gibi düşünenler dünyayı saran devrim dalgasının er geç Türkiye’yi de sarsacağını, tarihin sunduğu imkanı değerlendirmek gerektiğini savunuyorlardı. Yoksul halk hazırdı. Sedat ve ona katılanlar ise, Türkiye’de yüzey ve onun altında, çok zor başkalaşan, etkilere kapalı bir derin yapı bulunduğunu ileri sürüyorlardı.

12. Geride kalanların arasında sevgi, titrek bir ihtiyar gibiydi, bağışlayıcı, barıştırıcı ve enerjisiz. Keskin kılıç yalımları saçan öfke kabuk başlamış... Aralarında ölü bir alan vardı, onları ayıran. Sessiz bir alan... uzanıp yatmış ölü bir beden gibi, yakınmasız... Belki yitmiş gençlikti bu,  belki değeri bilinmemiş sevgi...

13. Evimizde neşe yoktu. Evimizde cinselliğin sevinci eksikti.

14. Genç kızın delikanlılara, kendine özgü bir dürüstlükle, neredeyse anaç bir şefkatle davrandığını Sedat’ın anlaması biraz zaman aldı. Son yıllarda, gençlerin arasında güven duygusu diye bir şey kalmadığını Sedat öğrencilerinde hüzünlenerek gözlemlemekteydi. Kim kime güveniyordu ki artık Türkiye’de! Şirin’e güveniyordu arkadaşları, oyuncu gönlünü bile bile.

15. Mutlu olmak acı çekmeye engel değildi ki... Şirin bir sevgi denizinde yüzüyordu. Asıl su kütlesi Feride’ydi; Öbür ilişkiler yüzey çırpıntılarından ibaretti. Ve şimdi bu deniz aysız ve yıldızsız bir gece gibi saydamlığını yitirip belirsizliğin karanlığına bürünüyordu. Şirin annesini ne kadar yoğun düşünürse, düşüncelerinin o denli hızla kanatlanıp sahilden iç kısımlara, Ankara’ya, Feride’ye ulaşacağına ve iyileşmesine yardım edeceğine inanıyordu.

16. Sevgi bir sihirli devadır, bedeni canlandırır. Gövde öyle önemli bir örgütlülüktür ki... Dişilik hormonlarının kaynağı organlar -yumurtalıklar- mı çıkartıldı, böbrek üstündeki yedek hormon yataklarını işlemeye koyulur. Biraz zaman alır bu ve uyarıcı ister. Bilgiç kişilerin, “Kadınlık beyindedir,” diye kestirip atmaları bundandır. Gövde bitki gibidir. İradenin buyruğundan anlamaz; işitebileceği dalga boyundan seslenmek gerekir ona; çok bilmişlerin unuttuğu budur.

17. Gövdenin kuralları vardır. Kesin kurallar... Kim demiş her şey rastlantısaldır diye! Evet, bütün dizgiler kaostan doğar ve kaosa yürür. Ama dizge, dizge kaldığı sürece kurallar işler, hem de tıkır tırık. İnsan bedeni oksijensizliğe üç dakika, susuzluğa üç gün, sevgisizliğe bir ömür boyu dayanır, gittikçe niteliksizleşen ömürler boyu... Zedelenen mesanenin duvarlarını yeniden örebilme süresi yirmi gündür. Daha sonra iyileşme olursa, bu kural dışı nimet ne şanslı rastlantıdır! Ama, bünye küçük mucize meleğinin bir kanadını kırar; kırar ki yalnızca ayrıksı bir örnek olduğu biline! Feride’nin vajina-mesane duvarındaki iğne ucu delik, işte bu kırık kanattır ve hayat boyu orada saplanıp kalacaktır.

18. “Şiddet günümüzde başvurulmaması gereken bir yöntemdi. Genç Cumhuriyet’in ‘920’lerde, ‘30’larda Kürt isyanlarını bastırmada gösterdiği amacı aşan şiddeti tarihsel haklılığını ileri sürerek, eleştirel açıdan irdelemekten kaçınmak, toplumun psikolojisini resmi otoritenin şiddet kullanımını her zaman doğal saymaya açık tutmuştur. Aynı şey, aşiret kültüründe, içkin şiddete yaklaşımda da söz konusudur. Geleneklere sığınmak, şiddet dayalı baskıcı aşiret kültüründe kimlik aramak, bu kültürün dönüştürülmesine katkıda bulunmamak, bu ataleti tümüyle merkezi otoritenin özgürlükleri kısıtlayıcı tutumuna bağlamak yanlıştı ve bu yanlış Türkiye solunun bir parçası olan Kürt muhalefetinin bu tümlükten koparak kanlı maceralara sürüklenmesini kolaylaştırdı.”

19. Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: hayatın olayları hiç de “iyi”, “kötü”, “şanslı”, “şanssız” diye kümelere ayrılmaya yatkın değil. İyilik / kötülük, güzellik / çirkinlik, mutluluk ve acı söz gelimi soluduğumuz havadaki oksijen ve su buharı gibi iç içe. Onları ayıran ya da ayrı gibi gösteren, iyilikleri birbirine ilintileyerek güzel bir desen ya da şanssızlıkları eklemleyerek karamsar bir motif çizen, bizim bakış açımız, durduğumuz yer, konumumuz.

20. Ne çok çeşitleri vardı delirmenin... İlk kez sırtını dayayabileceği bir kişiden tümüyle yoksundu. Annesi babası öldüklerinde Ferhat vardı, Ferhat’ı yitirdiğinde ise Sedat. Kimseye yaslanmadan yaşamasını öğrenmek zaman alacaktı.

21. Sedat Feride için vaktiyle gereğinden çok çalışmış bir ders kitabına dönmüştü. Kapağını kaldırmak gelmiyordu içinden, ama yırtılıp dağılmasına da gönlü razı değildi.

22. “Sen yalnızca bir kişisin, kendini bu kadar sorumlu sayma!”

23. Ait olma duygusu diye tanıtılabilmesi olası bir ruh hali, benliğiyle öz ailesi dahil, tüm kurumlar ve gruplar arasına sızıyordu.

24. Yıllar geçtikçe, Şirin’in karşısında Feride’nin iradesi aşınıyordu. Kızı küçükken, ona zarar verebileceğini düşündüğü konularda ödünsüzdü. Şimdiyse, Şirin Feride”yi çekip çeviriyordu, neredeyse...

25. Alacakaranlık... ve müzik aletlerinde gümbürdeyen ses! Gece denizin yabancılığına dalmak, su duvarına sertçe çarpın onun tarafından yutulmak gibi bir şey, son yıllarda patlayan “Türk popu”yla karşılaşma! Gençler -ve tek tük orta yaşlılar- büyük bira bardaklarıyla kalabalık masalara üst üste yığılmışlar. Pistte ne tango, ne vals, ne slov, ne ça ça, ne şeyk, ne tvist... Şekilsiz bir devinim, biraz göbek havası, biraz çiftetelli karışımı. Feride bir sirki izler gibi bakıyor, eğlencenin bu köksüz türüne. Şirin’in gövdesi kıvrım kıvrım. Karşısında Özgürcan bir sağa bir sola adım atıyor, dans niyetine; keyfi yerinde. Toplu halde tekil boşalmalar. Aklı dolgu mısralarından ibaret şarkı sözlerine takılıyor. Saçma... Hem niçin bu kadar yineleme var ezgide ve güftede! Sersemletici...

26. Ah, evet, gençler eskiden saklılarda gizlilerde aranan o kutlu hazineyi, cinsel aşkı keşfetmişlerdi; bunu görebiliyordu; açıkça taşıyorlardı aşklarının pırıltısını; en azından gençlerin bir kesimi. İyiydi bu, elbette, hem de çok iyi. Ömrünü düşünüyor... Tutku... Karnından köklenip göğüslerinden fışkıran bir bitkiydi... Ferhat dallarını kırmış, yapraklarını ezmişti. suç erkek miydi? Yoksa bitki mi dayanıksızdı?

27. Başka ülkelerde de insanlar, memleketi sanki onlar yönetirmiş gibi coşkuyla, inatla politika tartışırlar mı? Kendini kaptırarak, kendinden geçerek, öfkelenip küserek... Ve, fikirlerin ve sözlerin sorumluluğun bağlayıcı ağırlığını taşımamasının umursamazlık tadına sonuna dek çıkararak... Gürültülü müzik sakinleşir sakinleşmez konu açılmıştı. Yirmi beş-otuz yıl öncesinin siyasi tartışmalarına hiç benzemiyordu. Sözün değeri kalmamıştı artık; kimsenin hayatını sarf ettiği sözler değiştirmeyecekti. Herkes bunu biliyordu. Bir tür boşalmaydı yaşanan, atışma biçiminde beliren. Emek, hayatın içinde pişerek yetişenlerin iddiasız ama kesin, umutsuz fakat ne umudu ne umutsuzluğu ciddiye alan tavrıyla, Türkiye’de demokrasinin d’sinin bulunmadığını biliyordu.

28. Ancak sistemli ve eleştirel düşünebilme yetisini, ne lise ne üniversite eğitdimi ona kazandırabilmiştir.

29. “Beş Türk’ten altısı şairmiş derler; ben işte hiçbir şey yazmayan yedinci Türklerdenim.”

30. “Romanı büyük yapan insan ruhunun derinliğini verebilmesidir.

31. Bir garip düşünce takılmıştı zihnine. “Tanıksızım,” diyordu. Cenaze törenlerinde imamın ölü için tanıklık istemesinin ne demek olduğunu anlıyordu. Tanıklarını yitirmiş hayat yaşanılmamışa dönmez miydi?

32. Feride erkek gövdesinde kadınsı çizgilerden, erkek ruhunda kadınsı şefkatten hoşlarındı, kadınsı tavırlar onu iterdi.

33. Evladın özerkliğini, annenin bir ceza gibi yaşadığını kim bilsin!

34. Anne-kız, birlikte yaşayan ikililerde kendiliğinden gelişen karşılıklı sezgi gücüyle donanımlıydılar. O iradedışı dikkat... İlgili üçüncü kişileri de saydamlaştıran.

35. Feride beceriksiz bir çocuk. Şirin kendi deneyimi Feride’ninkini üçe beş katlayalı          –sorumluluk duygusunda bir tutan horgörüyle- annesini koruyucu kanatlarının altına alma gereksinimini duyuyor.

36. Şirin gençliğin acıtıcı ödünsüzlüğüyle yargılıyordu annesinin hayatını, Sedat Amca’yı ve öz öz babasını. Farkındaydı kadın ve ciddiye almıyordu su tür toylukları. O yalnızca kızının çocukluğunu özlüyordu.

37. Şirin bu karşılaşmayı bilmiyordu ama annesiyle Kamuran arasında üçüncü kişileri dışlayan bir alanın doğduğunu görmekteydi.

38. “Aşkta iki kişiyi bir arada tutan çekim zamanla nasıl tavsarsa, deneklerde de benzeri yaşanıyor. Sahici “biz” kayboluyoruz, ve yalan bir ‘biz’in altından haris, kıskanç “ben”ler sırıtıyor.”

39. O, Kamuran, nicedir biliyordu ki, cenazelerde yas tutanlar ölene değil gelecekteki kendi ölümlerine ağlar; bir hatibi dikkatle dinleyen kitle değildir, kendisidir; fıkralara gülenler eğlendikleri için değil, gülmek onlara yakıştığı ya da öyle sandıkları için gülerler.

40. Alışmıştı yalnızlığa, şikayetçi değildi; sigara gibi tiryakilik yapan bir şeydi yalnızlık, kesinkes böyleydi.

41. İlk gençliklerini almışlardı, yalnızlık diye bir şeyin bilinmediği “960”ları. O zaman aileler kalabalıktı. Yaşlılar evlatlarıyla, değilse evlatlarına yakın otururlardı. Komşuluk diye bir şey vardı. Yaz geceleri, cümbür cemaat açık hava simalarına gidilirdi. Gençler göz göze aşklara kaçarlardı. Büyüklerin onaylamaz bakışları altında. Herkes herkesin denetiminde yaşardı. Herkes herkese yaslandığı için kimse korkmazdı. Kimse eski giysilerinden utanmazdı. Koca memlekette kaç zengin vardı ki zaten ya da öyle sanılırdı. Ne güzeldi, ne seneydi, ‘960’larda yaşam... Sıcaktı...

42.  Feride’nin talepkar olacağını kestirebiliyordu. Vermeye koşullanmış, eski usul insanlardandı kadın. Sunduğunun kabul edilmesini sessizce bekleyenlerden, ümidini kesince efendice çekilip gidenlerden.

43. Geçmişin özlemlerinden ve gereksiz suçluluklarından da arınmak gerek.

44. “Geçmişi özlemek gençliği özlemektir,”

45. “Cumhuriyet’in kuruluş dönemi de bir altın çağ değildi; örneğin, ‘930’larda Çukurova’da ne insafsız bir yoksulluğun ve sömürünün sürdüğüne Orhan Kemal’in romanları şahittir. Sınıflar arasındaki uçurumun derin olmadığını kim iddia edebilir?”

46. ”Geçmiş sadece ‘iyi’ değildi; bugün de sadece ‘kötü’ değil.”

47. Gecekondular hep vardı. Sadece, bu kadar geniş alanlara yayılmıyorlardı, orta sınıfları tehdit etmiyorlardı. Asıl mesele bu! Çok doğru, mesele sınıfsaldı ama bir başka açıdan! Yoksullar kaderlerine razıydı, İslam tevekkülü ve vatan sevgisi. Sizin masumiyet dediğiniz şey bu. Orta sınıfların vazgeçilmez önemi. Sizler kanaatkarca vatana hizmet verdiğiniz, inanmış Kemalistlerdendiniz. Kendinizle övünürdünüz. Sonra inanmış sosyalistler oldunuz, gene kendinizle övündünüz. Köylüleri ve bir avuç işçiyle, bir avuç lümpeni kurtarmaya giriştiniz. İster yasal örgütlerle, ister silahla. Sonra dünyanız alabora oldu! “‘80’ darbesinin yıkımından silkelenemeden ‘91’ darbesi dünyayı vurdu! Artık kimse sizin kurtarıcılığınızı istemiyor, kimse sizin ardınıza düşmeye niyetli değil. Kimse kurtarılmak da istemiyor, tevekkülü ve kanaatkarlığı en önce siyasi İslam reddetti! Eşitlik ve adalet de kimsenin umuru değil! Yoksullar sizin elinizdeki avucunuzdakini kapmak istiyorlar. Hikaye bundan ibaret”

48. “Feride, lütfen, neden bazı şeylerin teknolojiye bağlı olduğunu görmüyorsun? Beraberlik duygusunu yaratan, biraz da herkesin radyoda aynı haberleri, aynı programları, ne bileyim ‘Yurttan Sesler’i, ‘fasıl heyetini’ filan dinlemeseydi. Otuz yıl öncesi gibi olamaz, hiçbir şey bu görsel çağ...”

49. “Merak etme, lezbiyenlikte değil, “erkek”te karar kıldım. Demek istediğim, tenin bir başka tenin sıcaklığını özlemesi, tek başına, erkek özlemi olmayabilir. Bu özlemi kişileştirirken, ona bir erkek yüzü vermek koşullanmadan doğmuş olabilir.

50. Aşk iki kişinin arasında kıvılcımlanan çekimden doğmuyordu. O çekim insanın içinde yeraltı gölleri gibi biriken gizilgücü uyandırıyordu, binlerce başka sevgiden damlacıklarla oluşmuş. Az tanıdığım yeni birini, kime kez böylesine derinden sevebilmemizin sırrı buydu. Sevmek insana ait bir erdem değildi; sanıldığı kadar kişisel de değildi, canlıların doğasında vardı ve insan keşke ona hiç dokunmasa, öyle doğal haliyle bıraksaydı.

51. Eksik ve kusurlu sevmişti herkes gibi, ama sevmişti. Bencil olmamanın bin bir eziyetinin yanında bir ödülü vardı. İnsanın varlığı geçirgenleşiyor, genişliyordu.

52. Terk edilmek öğrenilmesi ertelenmiş bir hayat dersiydi, hepsi bu...

53. “İşte varoşta olan, tam da bu; herkes kendi etnisitesinin içine kapanıyor. Kentte daha eski olan kişilerse, teknolojinin,  insanların o aşırı soyutlama alışkanlığını benimsiyorlar neredeyse kırk yıldır. Batı’dan kaptığımız en kötü huy! Hayatında hiç Kürt görmemiş birisi bütün Kürt’leri potansiyel terörist, hiçbir Kafkasyalıya rastlamamış biri bütün Çeçenleri silah kaçakçısı varsayılabiliyor. Kentin güvensizliğinde, ürküntüsü büyüdükçe, önyargıları şiddetleniyor” 

 
 
  Bugün 1540373 ziyaretçi buradaydı! Siteme Hoş Geldiniz Adil Durusu

ANA SAYFAYA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
Siteme Hoş Geldiniz Adil Durusu SAĞLIK VE HUZUR DOLU NİCE GÜNLERE......
Kapadokya Eğlence Merkezi Başvuru Kaynakları Başvuru Kaynakları Submit Your Site To The Web's Top 50 Search Engines for Free! ÜRGÜP Esbelli Mahallesi Butik otelleri  Create FREE graphics at FlamingText.com

Image by FlamingText.com Check  Out My Rank On PRTracking.com! Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?

Ücretsiz kaydol