KİTABIN ADI :ARAF
YAZARI :Elif ŞAFAK
1. İnsan yabancı oldu mu kendisi olamıyor artık. Başkalarının gözünden bir ulusal kimlikten ibaretim artık. Kendim hariç her şeyim.
2. İşitilmek istiyorsan söylediğini galibin diliyle söylemelisin.
3. Ömer o anda farkına varmasa da Gail’le konuşmanın böylesi bir zevke dönüşmesinin nedeni kısmen, bunun esasen ve sadece “Gail’le konuşmak” olmasıydı, hepsi bu. Ucu açık bir flörtleşme değil, bir cilveleşme beklentisi değil. Yarım saatten fazla sohbet ettikleri bütün kadınlarla flört etmeye başlayan ya da sadece flört etmek istedikleri kadınlarla yarım saatten fazla sohbet eden çoğu erkek gibi, Ömer de kendini ilk defa hem kadın olan ama hem de kadın gibi olmayan bir kadınla muhabbet ederken yakaladığında üzerinden bir yükün eksildiğini, hafiflediğini hissetmişti. Gerçi dükkanda bir tepsi halka çikolatayı almak için eğildiğinde memelerine bakmamış değildi, onu öpmenin nasıl olacağını hiç düşünmemiş değildi, onunla yatmayı istemiyor değildi –belki, muhtemelen, gerçekçi olarak, neden olmasın- ama bunların hiçbirinin o anki muhabbetleriyle alakası yoktu. Temel itki flört değildi burada. Aslında… bir itki var mı onu da bilmiyordu. Muhabbetlerinin altında sadece muhabbet vardı.
4. İlişkileri ileri doğru yaşanacak ama ancak geriye bakınca anlaşılacaktı.
5. Seni çok seviyoruz, hepimiz seni seviyoruz ama seni sevmek zor çünkü seni sen çok zorsun, seni sevgimizle sıkmadan nasıl seveceğimizi bilmiyoruz…
6. Aralarında yüklü bir geçmiş vardı, kısmen tek taraflı bir arkadaşlığın çağıltısıyla çok sular akmı8ştı köprünün altından, sonra sular karşılıklı bir aşkla bir müddet çağlamış ve en nihayetinde aralarında ne aşk ne de dostluk, sadece huzursuz bir ortak yaşam olan bu bulanık birikinti kalmıştı.
7. Sigarayı bırakmak için en önemli sebebinizi yazın ve o cümleye sık sık bakın.
8. Doğa boşluklardan nefret eder derler. Erkekler de boşluklardan nefret eder, kadınları sınıflandırırken yani karşı cinsle olan ilişkilerinde karşılaştıkları herhangi bir belirsizlikte hemen onları bir yerlere yerleştirmeye çalışır, kategoriler içinde tutarlar.
9. Sanırım hepimiz bir mucize bekleriz, ama farklı şekillerde. Bunu tek yapan Katolikler değil. Hepimiz benzer beklentiler taşırız. İsimleri başka başka olsa da altında yatan aynı temel özlemdir : Tekdüze yaşamlarımızı aydınlatacak bir mucize. Bir mucize.. bir kurtarıcı.. ya da bir sevgili.. hepsi bir. Ben bu beklentiyi paylaşabileceğimi hiç düşünmemiştim ama..
10. Kendimdeki değişimi seyrediyorum. Aşık olmanın bir mucizeye inanmaya benzediğini düşünmeye başladım. Aşk da beklentiler ve inançlarla ilgili. İnsan kendisi için hala kurtuluş ümidi olduğunu ve günün birinde özel birinin bunu mümkün kılacağını inanıyor. Bir mucize özlemi değil mi bu? Bu dünyadan fazla bir şey beklememen gerektiğini bilsen de içindeki bir şey diretiyor.. umut etmeyi sürdürüyor. Sevdiğin kişinin seni seveceğini umut etmeyi..
11. Göz açıp kapayana kadar aşık bir çift olmuşlardı. Ve göz açıp kapayana kadar aşık bir çifte dönüşen herkes gibi, aşağıdan ne kadar sinir bozucu göründüklerinin farkına bile varmadan son sürat semanın yedinci katına kanat çırpmakla meşguldüler. Kendi kozalarında durmadan dokunuyor, öpüşüyor, mırıldanıyor, daha yeni geliştirdikleri ama sanki hep bildikleri bir tuhaf dille cilveleşiyorlardı. Onlarınki vecd ile şişirilmiş bir balondu. Dünyadan şüphe ile izlenen, sürekli göz altında tutulan ancak kendisi etrafını görmekten aciz bir şişkin balon : velhasıl aşkın gör olduğu zannı.
12. Dokunaklı bir büyüleri vardır aşkların. Ve tümüyle kendileriyle doludurlar, daha doğrusu kendisiyle çünkü aşık çiftler, iki bağımsız benlik olarak buluştukları halde, son tahlilde “iki” değil (bir artı bir) “sıfır” olurlar (bir eksi bir). İşte tam da böyle tekliğe filizlerini vermişti Gail’le Ömer, kimseler anlamadan. Artık Ömer artı Gail değillerdi, mükemmel bir sıfır, bir Gailömer ya da Ömergail mutandıydılar.
13. Bütün evlilikler farklı başlayıp aynı şekilde bittiğine göre bunun bir sebebi işin içine karışan insanlar olmalı. Bu bağlamda bilgi kesinlikle güç demek. Ne kadar çok insan tanıyorsan, o kadar çok ses karışıyor, evliliğin üzerine o kadar çok etkileri oluyor. Başka bir deyişle evliliğinizin başarısızlığa uğramasını istemiyorsanız evli olduğunuzu saklayın.
14. Bir kadın tarafından lanetlenmek felakettir. Bir erkek seni mahvetmeye yemin ettiyse, merak etme, gece vur kafayı uyu ama bir kadın seni mahvetmeye yemin ettiyse sakın gözünü kırpma.
15. Maureen’in kocasının Maureen’in kendisi olmasını engellediği gibi Gail’de Debra’nın kendisi olmasını engelliyordu.
16. Kadınlar kendilerine en uygun erkekle evlenmez.. en uygun erkeğe aşık olur, sıradaki ikinci erkekle evlenirler.
17. ..Böyle zamanlarda yorulmazlığı yorucu oluyordu.
18. Çocuklarının İngilizce konuştuğunu duymak orta sınıf Türk ana babaları için müthiş bir gururdu. Hiçbir fırsatı kaçırmazlardı. Pat diye, akrabalarının ve arkadaşlarının önünde çocuklarını İngilizce konuşmaya, bir şeyler söylemeye zorlarlardı., yeter ki kulağa yeterince İngilizce gelsin. Ana babaların, hiçbir içerik ya da maksat olmaksızın çocuklarının İngilizce konuştuklarını duyma istekleri yeterince kahrediciydi ama beterin beteri olduğu, bu ana babaların birkaç turistle karşılaşınca ortaya çıkardı. “Neden konuşmuyorsun,” diye dürterlerdi çocuklarını, “git konuş turistlerle, sor bakalım bir şeye ihtiyaçları var mı. İki dönemdir İngilizce dersi alıyorsun. Konuşabilirsin!”
19. Kimi evliyalar koca bulmaya, kimi bulunanı kaybetmemeye yarıyordu. Bazı türbeleri hasta ve düşkünler ziyaret ediyordu, bazılarını da gönül yarası çekenler. Bebek sahibi olamayan kadınların ziyaret ettiği türbeler de vardı. Evliyalar arasındaki fark ne olursa olsun, ziyaretçiler hemen her zaman kadınlardı.
20.Safiye’ye sadakatinin muğlak bir biçimde sadece ortak mazilerine değil ülkelerine olan bağlılığı ile de iç içe geçtiğini sezse de hiç kimseye açıklayamazdı bunu, hele kendisine hiç. Safiye’ye olan bağlılığını yavaş yavaş kaybetmenin etkisi onu vatanına bağlayan halatların da belli belirsiz gevşemesi olmuştu. Kendini bir şekilde ABD’deki hayatına eskisinden daha bağlı hissediyordu.