KİTABIN ADI : AŞKIN CELLADI
YAZARI : IRVIN YALOM
1. Erkekler ve kadınlar -hem de hiç çaresiz ve yoksul olmayan, başarılı, sağlıklı, iyi giyimli, yürürken ışıltılar saçan insanlar - ta derinlerinde çalkantılar yaşarlar. Sonsuza dek yitirmiş oldukları kişilere, ölmüş ya da yanlarında olmayan anne ve babalara, eşlere, çocuklara, arkadaşlara seslenirler:
“Seni tekrar görmek istiyorum.”
”Sevgini istiyorum.”
“Benimle gurur duyduğunu bilmek istiyorum.”
“Seni sevdiğimi ve bunu sana hiçi söylemediğim için ne kadar pişman olduğumu bilmeni istiyorum.”
“Dönmeni istiyorum. Öyle yalnızım ki.”
“Hiç yaşamadığım çocukluğumu istiyorum.”
“Sağlıklı olmak, yeniden genç olmak istiyorum.”
“Sevilmek, sayılmak istiyorum.”
“Yaşamımın bir anlamı olsun istiyorum.”
“Bir şeyi başarmak istiyorum.”
“Umursanmak, önemli olmak, anımsanmak istiyorum.”
Ne çok istek. Ne çok özlem. Ve ne çok acı, yüzeye ne kadar yakın, yalnızca birkaç dakika derinde. Yazgı acısı, varoluş acısı. Hep orada olan, yaşam zarının hemen altında sürekli uğuldayan acı. Ulaşılması böylesine kolay olan acı. Pek çok şey, basit bir grup alıştırması, birkaç dakikalık derin düşünce, bir sanat yapıtı, bir vaaz, kişisel bir kriz, bir kayıp, bize en derindeki isteklerimizin hiçbir zaman gerçekleşemeyeceğini anımsatır: genç kalmak, yaşlanmayı durdurmak, yitirdiğimiz insanların dönmesi, ebedi aşkı bulmak, himaye edilmek, anlam ve önem kazanmak, ölümsüzlüğe kavuşmak.
2. Psikoterapi açısından özellikle önem taşıyan dört değiştirilemez gerçek görüyorum:
· her birimiz ve sevdiklerimiz için ölümün kaçınılmazlığı,
· yaşamımızı kendi irademizle biçimlendirme özgürlüğümüz,
· nihai yalnızlığımız,
· son olarak, yaşamın belirgin bir anlamdan yoksun oluşu. Bu veriler ne kadar acımasız da görünse, aynı zamanda aklın ve kurtuluşun tohumlarını taşırlar.
3. Ölüm gerçeğine uyum sağlayabilmek için, onu yadsıma ya da ondan kaçıp kurtulma yolları tasarlamakta üstümüze yoktur. Çocukluğumuzda anne ve babalarımızın pekiştirdiği güvenin yanı sıra dini ve dünyevi masalların da yardımıyla ölümü yadsırız, sonraları, onu bir canavar, bir kum adam, bir şeytan gibi bir varlığa dönüştürerek kişileştiririz. Daha sonra çocuklar ölüm korkusunu hafifletecek başka yöntemler denerler: ölümle alay ederek onun zehirini alırlar, gözü pek davranışlarla ona meydan okurlar, ya da tereyağlı patlamış mısırla akranlarının güven veren beraberliğinde hayalet öyküleri dinleyip korku filmleri izleyerek onu köreltirler.
4. Terapideki ilk can alıcı adım, hastanın kendi olumsuz yaşam durumunun sorumluluğunu üstlenmesidir. İnsan sorunlarına kendisinin dışındaki bir gücün ya da aracının neden olduğuna inandığı sürece terapinin bir etkisi olamaz.
5. Özgürlük, bizim yalnızca yaşam seçimlerimizin sorumluluğunu üstlenmemizi gerektirmekle kalmaz, aynı zamanda değişimin iradeye dayalı bir eylem gerektirdiğini de öne sürer.
6. Bazı insanlar bir tür istek tıkanıklığı yaşarlar; ne hissettiklerini de, ne istediklerini de bilemezler. Kendi fikirleri, dürtüleri, eğilimleri olmadığından, başkalarının arzularına tutunan asalaklara dönüşürler.
7. Her seçenek diğerlerini saf dışı bırakır.
8. Pek çok dostluk ya da evlilik, insanların birbiriyle ilişki kurması ve birbirini sevmesi yerine, bir kişinin bir diğerini yalnızlığa karşı bir kalkan olarak kullanması nedeniyle başarısızlığa uğramıştır.
9. Varoluşsal yalnızlığa bir çözüm getirmek amacını taşıyan öykülerin birçoğunda rastlanan yaygın ve güçlü bir yaklaşım da birleşmedir. Yani kişinin kendi sınırlarını yumuşatması, bir başkasının içinde eriyip gitmesidir.
10. Aşk iki insan arasında parlayan bir tutku kıvılcımı değildir yalnızca; aşk düşmekle aşkın içinde ayakta durmak arasında sonsuz fark vardır. Aşk bir varoluş biçimidir, vurulmak değil, vermektir, bir tek insanla sınırlanmış bir eylem değil, genel anlamda bir ilişki kurma biçimidir.
11. Yaşamımız, varlığımız daima ölüme, sevgi yitirişe, özgürlük korkuya, gelişme ayrılığa perçinlenmiştir. Biz hepimiz bu işin içinde birlikteyiz.
12. Bir insanın dolambaçsız ve nazik davranması her zaman mümkün değildir.
13. Bütün kadınlar cinsel onaylanmaya ihtiyaç duyarlar.
14. Bazı saplantılarımız, güçlerinin bir bölümünü insanın varoluşunun diğer alanlarının fakirleşmesinden alırlar. (İlgimizi yoğunlaştırdığımız alan diğer alanların fakirleşmesine neden olurlar. n.a.) Oysa bazı durumlarda, bazı saplantılarımız yaşamın fakirliği nedeniyle de oluşur.
15. Psikologlar sürekli olarak sorumluluk almaktan söz ederler, ama bu yalnızca lafta kalır: insanın kendi yaşam planını yalnız ve yalnız kendisinin yapabileceği öngörüsüne sahip olmak olağanüstü zor, hatta dehşet vericidir. Bu bakımdan terapide sorun daima insanın kendisi hakkındaki bir gerçeği akıl düzeyinde etkisiz biçimde kavramasından, o gerçeği duygusal düzeyde yaşamasına nasıl geçileceğidir. Terapi ancak derin duyguları seferber edebildiği zaman değişim için güçlü bir etken haline gelir.
16. Herhangi bir ideolojinin yaratıcı üyeleri eninde sonunda bağlı oldukları sistemi aşarlar.
17. Senin nahoş bir tarafın yoktu, ama kalıcı ilişki kurmaya yeterli şeylere de sahip değildik..
18. Bir sistem sınır tanımadan genişliyorsa insanın onun tarafından kuşatılmaması söz konusu olamaz.
19. Yalnız ben’in coşkuyla eriyip biz’e dönüşmesi. Bunu ne çok duymuştum! Eksiksiz mutluluğun her biçiminin –romantik, cinsel, politik, dini, mistik- ortak paydasıdır bu. Herkes bu mutlu birleşmeyi ister ve ona kucak açar. Ama Thelma’nın durumu farklıydı: onu yalnızca istemiyordu, bir tehlikeden kaçabilmek için ona sahip olması gerekiyordu.
20. Aşkın içinde yitip gitmek ve onun tarafından yok edilmek istemesinin nedenlerinden biri de ölüm tarafından yok edilmeyle yüzleşmenin dehşetinden kaçıp kurtulmaktır.
21. Ölülerin son ödülü, bir daha ölmemektir.
22. Kendini terk edilmiş hissetmekten, dünyada kesinlikle yapayalnız olduğunu hissetmekten daha kötü bir şey olamaz.
23. Bazen sevgi en iyi sessizlikle ifade edilebilir.
24. Hangisini istersin: Akıllıca delilik ya da budalaca akıllılık?
25. En önemlisi sosyal yaşamını öldürmesiydi.
26. Bir insanın ölümle yüzleşme şeklinin büyük ölçüde anne ve babasının ortaya koyduğu örnekle belirlendiğini hep hissetmişimdir. Ana-babaların çocuklarına verebilecekleri son armağan, örnek olmak suretiyle, onlara ölümü vakarla karşılamayı öğretmektir.
27. Eğer insan içinde bulunduğu olumsuz duruma ilişkin hiçbir sorumluluk hissetmiyorsa, o durumu nasıl değiştirebilir?
28. O halde sana siper olan hiç kimse yoktu.
29. Diğer herkes gibi hastalar da en çok kendilerinin keşfettikleri bir gerçekten yararlanırlar.
30. Hepimizde ölüme ilişkin bir miktar kaygı kalır. Kendini tanımanın bedelidir bu.
31. Ölümün bilincinde oluşumuz yaşama farklı bir bakış açısı getirebilir ve bizi önceliklerimizi yeniden düzenlemeye teşvik edebilir.
32. Yaşam şimdi yaşanmalıydı, sürekli ertelenemezdi o..
33. Sevilmek tümüyle şans ya da kader değildir.
34. İnsan kendisine yaklaşılabilir ve ulaşılır durumda olmalıdır.
35. Bazı insanlar sosyal inceliklerden habersizdir.
36. İyi eğitim görmüş yetişkinlerin eğitim görmemiş işçi ana-babalarıyla ilişki kurmalarının ne kadar güç olduğunu şahsen bilenlerdendim.
37. Chrissie’nin (kendi kızının) öleceğine inanma iznini kendisine hiç vermemişti.
38. Eğer insan ölülerle yaşamayı öğrenecekse, önce yaşayanlarla yaşamayı öğrenmelidir.
39. İnsanın çocuğu aslında onun ölümsüzlük projesidir. Bu durumda mesleki dilde, anne-babanın kaybı “obje kaybı” (obje insanın iç dünyasının oluşumunda etkili bir rol oynamış olan kişidir..) iken çocuğun kaybı “proje kaybı”dır. (yaşamın yalnızca nedenini değil, nasılını da ortaya koyan, belli başlı, düzenleyici yaşam prensibinin kaybı..) Bu durumda çocuk kaybının katlanılması en güç kayıp olmasına, birçok anne-babanın beş yıl sonra hala yas tutuyor olmasına, bazılarının hiçbir zaman kendilerine gelememesine şaşırmamak gerekir.
40. “Daha fazla bir şeyler yapmalıydım” duygusu, öyle sanıyorum ki, denetlenemez olanı denetlemeye yönelik temel bir isteği yansıtır.
41. Penny’nin evliliğinin yazgısı ne yazık ki bir çocuk kaybeden ailelerde çok yaygındır. Araştırmalar, bir çocuğun ölümüyle gelen trajedinin bir ailenin fertlerini birbirine bağlayabileceği beklentisinin aksine, çocuğunu kaybetmiş pek çok ana babanın evliliklerinde geçimsizliğin arttığını bildirdiklerini göstermiştir. Penny’nin evliliğindeki olayların gelişmesi tipiktir: karı koca farklı –hatta tamamen zıt- tarzlarda yas tutarlar; çoğu kez birbirlerini anlamaktan ve desteklemekten aciz kalırlar ve her birinin yas tutuş tarzı etkin bir biçimde diğeriyle çatışarak sürtüşmeye, yabancılaşmaya ve sonunda da ayrılığa yol açar.
42. Unutma, bütün işi sen yapamazsın. Hastanın yapılması gerekenin fa4rkına varmasına yardım etmekle yetin ve sonra onun kendi değişme ve gelişme arzusuna güven.
43. Eksiksiz bir ölüm felaketi. (uzun bir evlilikten sonra dul kalan insanların yaşadıkları acımasız süreç.. giderek yalnızlaşma durumu..n.a.)
44. Bir dizi çarpıtıcı prizma bir başkasını tanımamızı engeller.
45. Bir başkasını hiçbir zaman tanıyamayışımızın bir nedeni de neleri açığa vuracağımız konusunda seçici olmamızdır.
46. Bir yüzü her görüşümüzde… tanıdığımız şey, o kişiye ilişkin kendi fikirlerimizdir.
47. İçlerinde boşluk hisseden insanlar hiçbir zaman bir başka eksik insanla birleşerek iyileşemezler. Tersine, iki kırık kanatlı kuşun eşleşmesi hantal bir uçuşa yol açar. Uçmasına yardıma sabır yetmez; er geç birbirlerinden ayrılmalı vfe yaraları ayrı ayrı sarılmalıdır.
48. İnsanlarla, onları kategorilere yerleştirebileceğimize inanarak ilişki kurarsak onların kategorileri aşan can alıcı yönlerini ne belirleyebilir ne de besleyip geliştirebiliriz. Güçlü kılan ilişki daima diğer kişinin hiçbir zaman tamamen tanınamayacağını varsayar.
49. Bir yaşam hiçbir zaman yanlış bir patika yüzünden ters gitmez; ana yol yanlış olduğu için ters gider.
50. Emekliliğin, yaşam yolculuğuna ve yaşamın geçişine ilişkin, insanın tüm yaşam projesinin anlam ve önemine ilişkin derin duygular uyandırmaması mümkün müdür? Kendi içine dönüp bakanlar için emeklilik, yaşamı tekrar gözden geçirme, özetleme zamanı, fanilik ve yaklaşan ölüm bilincinin derinleşme zamanıdır.
51. Cinsel eyleme o kadar çok şey bağlamıştı ki, aşırı yüklenmiş ve sonunda ezilip gitmişti.Cinsel kaynaklı kaygılar diğer dolambaçlı yollarla ifade edilir. Belki bunun tam tersi de aynı derecede geçerlidir: diğer kaygılar cinsel kaygı kimliğine bürünmektedir.
Bütün insanların benliğinde, mutlak bilgelik ve öz bilgisine sahip olma bilinci vardır.
52. Önemli olan buna ulaşabilecek kanalların açık tutulmasıdır. Başarabilsek ve şunu yapabilsek: yaşamımızda önemli olmuş ve artık yaşamayan bir kişiyle (ya da kişilerle) yapmak istediğimiz bir konuşmayı yazıya dökebilsek. İnsan bazen farkında olmadan kendisini duyarsızlaştırabilir.
53. Bu dehşet karşısında en olağan savunmalardan bile yoksundu: çocuksuz olduğundan ölümsüz üreme hücrelerinin hayaliyle avunamıyordu; onu ayakta tutacak bir dini inancı yoktu, -ne bilinci koruyup sürdürecek bir öbür dünyaya, ne de her yerde her zaman hazır olan, esirgeyici bir kişisel tanrıya inanıyordu; ne de hayatta potansiyelini gerçekleştirmiş olduğunu bilmenin doyumuna sahipti. Genel bir kural olarak, insanın yaşamışlık duygusu ne kadar az olursa ölüm kaygısı o kadar büyük olur.
54. Hepimizin yüzleşmek zorunda olduğumuz o korkunç yaşam gerçeklerine karşı kağıt helvası kalınlığında bir kalkanı vardır.