KİTABIN ADI : PROTESTAN AHLAKI VE KAPİTALİZMİN RUHU
YAZARI : MAX WEBER
1. Bugün “bilim” geçerli saydığımız bir gelişme düzeyi içinde yalnızca BATI’da vardır.
a. Babil’de ve diğer yerlerde gelişen astronomi, ilk kez Eski Yunanlıların sağladığı, matematiksel temelden yoksundu bu olgu gök bilgisinin özellikle Babil’de ulaştığı gelişme aşamasını daha da şaşırtıcı kılmaktadır.
b. Hint geometrisi mantıksal kanıtlama yönteminden yoksundu. Bu da yine mekaniği ve fiziği yaratmış olan Eski Yunan ruhunun bir başka ürünü idi. Gözlem yöntemleri açısından son derece gelişmiş olan Hint doğa bilimlerinde deney yöntemi yoktu. Eski çağlarda gerçekleşen ekstrem örnekler dışında deneysel yöntem, özünde Rönesans’ın bir ürünüdür.
c. Modern labaratuvar da öyle; bu yüzden de Hindistan’da gözleme ve el becerisine dayalı olarak çok gelişmiş olan tıp, biyolojik ve özellikle de biyokimyasal temelden yoksundu.
d. Deneysel kimya Batı dışında hiçbir kültürde gelişmemişti.
e. Benzer bir durum sanat için de geçerlidir. Diğer ulusların müzik kulağının duyarlığı, bugün bizde olduğundan daha da gelişmişti, en azından daha az gelişmiş değildi. Çok sesli müziğin çeşitli türleri dünyanın her yanına yayılmıştır, birden fazla çalgının birlikte çalınmasına ve insan sesiyle eşlik edilmesine başka yerlerde de rastlanır. Uygun bir biçimde düzenlenmiş ton aralıkları başka yerlerde de hesaplanmıştı ve biliniyordu. Fakat kurallara dayanan ses düzenli müzik,ses düzeni üçlüsü ile üçüncü üçlü üzerine kurulu ton malzemesi, çok geriye gitmeyin, Rönesans’tan beri ses düzenliğini vurgulayan yapay dizi ve sesdeşlik, yaylı çalgılar dörtlüsünün çekirdeğini oluşturduğu orkestramız ve nefesli çalgılar topluluğu, bas örgütü, çağdaş müzik parçalarının bestelenmesini ve korunmasını olanaklı kılan notalama sistemimiz, sonatlarımız, senfonilerimiz, operalarımız ve bütün bunların ifade aracı olan büyük çalgı aletleri; org, piyano, keman, bütün bunların hepsi yalnızca Batı’da vardır.
f. Süsleme aracı olarak sivri kemere başka yerlerde de, Eski Çağ’da ve Asya’da da rastlanırdı. Orta Çağ’da büyük anıtsal yapıların yapı ilkesi ve heykelden resime kadar bütün sanatların belli bir üslup ve sisteme göre yapılmasına başka yerde rastlanmaz. Aynı şekilde, teknik temeli Doğu’dan alınmış olduğu halde, kubbeler ile ilgili matematik hesaplamalar Rönesans döneminde bulunmuştur.
g. Resimde çizgi ve mekan perspektiflerinin kullanımı başka hiçbir yerde yoktu.
h. Çin’de baskı sanatı vardı. Fakat basılı edebiyat, yalnızca basılmak için hazırlanmış ve basılarak yaşama olanağı olan edebiyat ve özellikle “basın” yalnızca Batı’da ortaya çıkmıştır.
ı. Her tür yüksek okul, dışardan bakıldığında bizim üniversitelerimize hatta akademilerimize benzeyenleri başka yerlerde de vardır.(Çin,İslam) Fakat bilimde uzmanlık alanları, bir alanın uzmanı olarak eğitilme, bugünkü kültüre egemen anlayışa yakın anlamda yalnızca Batı’da vardı. Daha da önemlisi , bu, Batı’nın çağdaş devletinin ve ekonomisinin dayanakları olan uzman görevliler için de geçerlidir. Bunların ancak ilk örneklerini başka yerlerde görmek olanaklıdır ama Batı’da olduğu gibi toplumsal düzen için bu kadar yapıcı bir anlam taşımalarına hiçbir yerde rastlanmaz. Doğal olarak, hem görevli, hem de iş bölümü içinde uzmanlaşmış memur değişik kültürlerin çok eski bir ögesidir. Fakat bizim bütün varoluşumuzun mutlak, kaçınılmaz bağımlılığı, varlığımızın temel siyasal, teknik ve ekonomik koşulların, özel olarak eğitilmiş bir görevliler örgütü tarafından yürütülmesi; toplumsal yaşamın en önemli günlük işlevini yerine getiren teknik,ticari,hepsinden önce hukuk eğitimi görmüş devlet görevlileri, hiçbir ülkede ve çağda, bügün çağdaş Batı’daki anlamında var olmamıştır.
i. Siyasal ve toplumsal kuruluşların devlet eliyle örgütlenmesi yaygındı. Fakat Batı anlamında feodal devlet, yalnızca Batı’da biliniyordu.
j. Bütünüyle dönemsel olarak seçilen halk temsilcilerinden oluşan meclisler, meclis üyeliği ve parti liderlerinin egemenliğinin mecliste sorumlu bakanlık biçimine girmesi (bütün dünyada, doğal olarak, siyasal gücü elde etmek ve etkilemek için kurulmuş örgütler anlamında partiler olmasına karşın) yalnız Batı’da ortaya çıkmıştır.
k. Mantıklı bir biçimde dile gelmiş bir anayasası, hukuku, kurallara ve yasalara bağlı olarak siyasal bir düzenleme anlamında devlet, uzman görevliler tarafından yürütülen, onun özü için gerekli olan ögelerin bu bileşimiyle, başka yerlerde görülen ilk örnekleri hesaba katmazsak, yalnız Baı’da bilinir.
l. Ve işte çağdaş yaşamımızın kaderini en derinden belirleyen güç; kapitalizm için de durum böyledir.
2. Sivil pazar olanakları, birlikler, loncalar ve kent ile köy arasındaki her türlü hukuki fark her yerde ortaya çıktığı halde, Batı dışında hiçbir yerde burjuva ve burjuvazi kavramları gelişmemişti, ayrıca sınıf olarak proletarya da yoktu ve olamazdı da çünkü herşeyden önce özgür emeğin bir işletme içinde ussal bir örgütü yoktu. Borç veren ile borçlanan, toprak sahibi ile topraksızlar, serf ya da kiracılar ve tüccarlar ile tüketicilerin ya da toprak sahipleri arasındaki “sınıf çatışmaları”nın çeşitli biçimlerine heryerde rastlanıyordu. Fakat işveren ile işçi arasındaki Batı Orta Çağına özgü çatışmalar başka yerlerde ancak yeni yeni başlıyordu. Büyük endüstri sahibi ile ücretli özgür emekçi arasındaki çağdaş karşıtlık ise hiçbir yerde yoktu. Bu yüzden çağdaş sosyalizmin sorunları da yoktu.
3. Yönetici bir grup karşısında yönetilen durumunda olan ulusal ya da dinsel azınlıkların ya kendi istekleri ile ya da kendi istekleri dışında etkili siyasal mevkilerden dışlanmaları, ekonomik yaşama atılmalarına neden olur. Bunların içinde en yetenekli olanlar devlet hizmetinde bir işe yarama olanağı bulamadıkları için, ihtiraslarını burada tatmin etme yolunu ararlar.
4. Atasözü, şakayla karışık, ya iyi yiyin ya da rahat uyuyun der. Buna göre Protestanlar çok iyi yerlerken, Katolikler rahat uyumak isterler.
5. Montesquieu, İngilizler için şöyle der: Bütün dünyadaki insanlar içinde, şu üç bakımdan en ileri durumdadırlar: Dindarlıkta, ticarette ve özgürlükte.
6. İnsan doğal olarak para ve daha fazla para kazanmağa alışık değildir. Tersine sadece yaşamaya, alıştığı biçimde yaşamaya ve bunun için gerekeni kazanmaya alışıktır.
7. Cehenneme gidebilirim, ama böyle bir Tanrı hiçbir zaman benim saygımı kazanamaz. Bu Milton’un öğreti ile ilgili ünlü yargısıdır.
8. 17. Yüzyıldaki fizik ve matematik konularındaki deneycilik Tanrı’yı doğada aramanın bir yolu idi. Doğadaki Tanrı yasalarının deneysel olarak ele alınması ile dünyanın anlamının bilgisine ulaşılabileceği umuluyordu. Deneycilik insanı Tanrı’ya götürüyordu.