ONKOLOG KANSER OLURSA
Onkoloji alanında 30 yıldır çalışan bir bilimadamı ve aynı zamanda bir tıp
doktoru olan Prof. Dr. Vincent Castronovo, kaderin bir cilvesi ile 2011
yılında gırtlak kanserine yakalandı ve kendi uyguladığı tedavi yaklaş ımı
ile bu hastalıktan tamamen kurtuldu.
Prof. Dr. Vincent Castronovo kanser ve beslenme ilişkisi konusunda çalışan
dünyaca ünlü Belçika'lı bir bilimadamı ve tıp doktorudur.
Bu yazıyı kendisi ile 12 Nisan 2012 de Belçika RTL radyosunda yapılan
söyleşiden derledik.
Kansere yakalandım
Meslek hayatımı kansere karşı savaşmaya adadım. Bilhassa ölümlere sebep olan
metastazların oluşmasını sağlayan mekanızmaların deşifre edilmesi üzerinde
uzun yıllar çalıştım.
15 yıldan fazla bir süredir, bilim ve tıp dünyasında fazla üzerine
gidilmeyen beslenmenin kötü huylu tümörlerin ortaya çıkmasında ve
gelişmesinde oynadığı anahtar rol üzerine yoğunlaştım.
Geçtiğimiz yıl, 2011 yılı Şubat ayında ben de reflüye bağlı olarak gırtlak
kanseri teşhis edildi. Sonunda 30 yılı aşkın bir süredir mücadele ettiğim bu
kötü hastalık beni kendi evimde yakaladı.
Hem doktor hem hasta olmak
Liege Üniversitesi Hastanesinden uzman bir doktor ekibi ve kendi
geliştirdiğim tedavi stratejimle bu hastalıktan tamamen kurtuldum.
Hastalıkla geçirdiğim bu serüvenli yolculuktan sonra, eskisinden çok daha
sağlıklı bir hayata kavuştum.
Ben her iki tarafi da gordum. Hem doktor hem hasta. Tabii benim meslekten
olmam ve bu konu uzerine zaten calışıyor olmam bu hastalığı daha iyi
anlamamı ve adımlarımı ona göre atmamı sağladı.
Benim tedavi yaklaşımım 4 unsurdan oluşuyor: Beslenme, Egzersiz, Sevgi ve
Dostluk
Reflü deyip geçmeyin
Bende senelerdir reflu sorunu vardı. Bunu çok önemsemedim çeşitli ilaçlarla
antibiyotiklerle bunu geçiştirdim.
Ancak sürekli olarak yukarı çıkan bu asit gırtlak dokusunu tahriş ediyor ve
enfeksiyonlar oluşturuyor. Buradaki enfeksiyonları önlemek için aldığım
antibiyotiklerle beraber gırtlak dokusundaki bağışıklık mekanızması
duyarsızlaştı ve oluşabilecek bozuk genetikli hücreleri yokedemedi.
Ben kanser olduğumu son safha da öğrendim.
Kanserin beslenme ilişkisi
Uzun süre kanserin kalıtsal olduğu düşünüldü. Ancak kanser kalıtsal değil
çevresel etkenlere dayanan bir hastalık.
Akciğer kanserinin %90 sebebi sigaradır. Bunu herkes biliyor. Mevcut
kanserlerin %40 sebebi ise doğrudan beslenme ile ilişkili. Bazı kanser
türlerinde bu oran çok daha yüksek örneğin benim uzmanlık alanım olan barsak
ve mide kanserlerinin %54ünün sebebi beslenme ile ilişkili.
Araştırmalarımız sırasında biz şüphelendik acaba bu kansere yakalanan
hastaların beslenmelerinde herhangi bir şey var mı?
Daha sonra bunu bizim kanser araştırma merkezimizde inceledik. Gördük ki
analiz etiğimiz hastaların tamamına yakınında bir beslenme bozukluğu var.
Araştırmayı derinleştirdiğimzde bulgularımız şaşırtıcı idi. Vakaların
tamamında beslenme ile kanser arasında istatistiksel olarak göze batan
doğrudan nedensel bir ilişki var.
Beslenme ile kanser ilişkisini şu şekilde izah edebiliriz. Beslenme
bozukluğu bagışıklık sisteminin düzgün calışmamasına yol açıyor, vücudu
koruyan hücrelerin üremesi yeterli hammadde olmadığı için yavaşlıyor.
Vücutta zaman zaman dış etkenlerle oluşan bozuk genetikli hücreler yok
sekteye uğramış bu bağışıklık sistemi tarafından yok edilemiyor.
Şeker zehirli
Çağımızdaki en büyük tehlike şeker. Bundan 100 sene önce yılda 1kg şeker
tüketirken şu an sizin tüketiminiz 72kg oldu.
İnsan vücudu buna alışkın değil vücuda giren bu kadar şekere karşı ne
yapacağını bilmiyor. Vücutta iç iltihaplanma oluşturuyor. Bizi bugün meşgul
eden pek çok hastalığın sebebi bu iltihaplanmadır.
Obezitenin tıptaki adı iltihaplanmadır ve sebebi şekerdir.
MS hastalığı bir iltihaplanma hastalığıdır. Beynin bazı bölgeleri
iltihaplanma yüzünden dopamin üretemez hale gelir. MS hastalığının sebebi bu
dopamin üretememedir.
Kanserinde gelişmesi için ortamı hazırlayan bu iltihaplanmadır.
Yetersiz beslenen zenginler
Yetersiz beslenme yiyeceğin az olduğu fakir ülkelerin sorunu değil.
Günümüzde zengin saydığımız batı ülkelerinde bir yetersiz beslenme söz
konusu.
Tükettiğimiz besinlerin çoğu endüstride işlenip rafine ediliyor ve faydalı
herşeyden arındırılıyor. Örneğin ekmek buğdayın en faydalı olan kabuğu
atılarak yapılıyor. B12, protein ve demir gidiyor geriye saf nişasta yani
şeker kaliyor.
İlginçtir ki gıda endüstrisinin diğer bir kolu da bu artıklari alıp
bunlardan vitamin destek ürünleri yapıp bize ayrıca satıyor.
Palmiye yağı zehirli
Bize hayvansal yağların kötülüğünden bitkisel yağların iyiliğinden
bahsedilir. Oysa bitkisel bir yağ olan palmiye yağı toksik bir yağ .
Maalesef palmiye yağı gıda endüstrisinde en çok kullanılan yağdır. Bugün
süpermarket raflarında gördüğünüz ve üzerinde "bitkisel yağ" yazan
yiyeceklerin neredeyse tamamında palmiye yağı kullanılır. Çünkü diğer
yağlara göre sıcaklığa çok dayanıklıdır. Gıdalar işlenirken uygulanan yüksek
ısılı işlemlere dayanıklıdır. Bu yağ ayrıca uzun süre yapısı bozulmadan
durabilir. Bu şekilde hem yiyeceklerin raf ömrü uzatılmış olur hem de
fabrikada yağı depolama ve üretme maliyeti düşürülür.
Son zamanlarda gıda şirketleri yaşanan ekonomik kriz yüzünden karlılıklarını
koruyabilmek için maliyet düşürmeyi iyice ön plana aldılar.. Örneğin diğer
yağların yerine palmiye yağı kullanılması onların karlı kalabilmesine yardım
ediyor. Bu yüzden daha çok şirket bu yağı kullanmaya başladı.
Ben herkesi uyarıyorum bu yağ toksiktir, kanserojendir lütfen palmiye yağı
bulunduran yiyeceklerden uzak durun. Henüz bu yağın kullanımı yasaklanmadı
ancak yaptığımız baskılarla Avrupa Birligi geçtiğimiz günlerde palmiye yağı
bulunan gıdaların üzerinde bunun açıkca yazılması için bir yasa çıkardı.
Bundan önce sadece bitkisel yağ yazıyorlardı. Bitkisel yağ dedikleri ise
çoğu zaman bu palmiye yağıdır.
Kanseri nasıl yendim
Önce tıbba güvendim. Ancak bununla bırakmadım beslenmemi planladım ve besin
destekleri kullandım.
Kemoterapi sırasında probiotikler kullandım. İnsanın barsağında bizim için
vazgeçilmez olan bakteriler vardır. Bu bakterilerin bizim için hayati önemi
vardır. Bunlar olmadan bazı besinleri hazmedemeyiz. Ayrıca gerekli bazı
enzim ve vitaminlerin üretilmesini sağlarlar. İlginç bir nokta şu,
geçtiğimiz günlerde aslında beynimiz ile barsakta yaşayan bu bakteriler
arasında karşılıklı bir iletişim olduğu bulundu. Kemoterapi sırasında
maalesef barsaklardaki bu bakteriler ölüyor. Bu yüzden onları yenilemek için
probiotik kullandım. Probiotikler bu bakterilerin uyur halde bulunduğu
kültürüdür. Bunlar barsağa yerleşir ve azalan veya yok olan barsak florasını
yeniler.
Bunun yanısıra vitamin hapları aldım. Mineraller aldım.
Omega-3 yağlarını düzenli olarak beslenmeme dahil ettim.
Yeteri kadar protein aldım.
Kızartmaları kestim.
Hepsinden önemlisi ise şeker almayı kestim.
Doktorlarım çok açık fikirli idi benim getirdiğim önerileri her zaman
değerlendirmeye aldılar. Böyle bir şansım oldu. İletişimim diğer hastalara
göre çok daha kolay oldu.
Çiğnemenin önemi
Memelilerin beslenmesinin ilk ve en önemli aşaması çiğnemedir. Maalesef
sosyal yaşam biçimimiz ve değişen ve rafine olan gıdalar bizleri çiğneme
davranışından uzaklaştırdı. Çiğnemek bizler biyomekanik bir olaydır ve
vücutta bazı sistemleri harekete geçirir. Bunun yanısıra parçalanan gıdalar
kolayca hazmedilir. Barsaklarda oluşan gazların sebebi iyi çiğnememedir.
Önerdiğimiz kanser tedavisi
Biz merkezimizde hastalara bir kan testi yaparak hangi vitamin, mineral ve
yağlarin eksik olduğunu tespit ediyoruz.
Buna göre hastaya uygun bir beslenme planı oluşturuyoruz. Çünkü zaten bir
kere yetersiz ve yanlış beslenme yüzünden insan hasta olmuş. Hastalığın
tedavi sürecinde bu yanlış mutlaka giderilmeli ve vücutta eksik olan ne
varsa beslenme ile yerine konulmalı. Aksi halde bir iyileşmeden söz
edemeyiz.
Yiyecekleri çiğneyin ve strese kapılmadan yavaş yavaş yiyin. Yemek yemeyi
aceleye getirmeyin yemek için kendinize zaman ayırın.
Yağlı balıkları tüketmeyi ihmal etmeyin. Ton balığı tüketin, bu balığın
içinde yüksek miktarda vücut için dışardan alınması şart olan yağ asitleri
bulunur. Bu yağ asitlerini vücudumuzun çalışması için gereklidir. Ancak
vücutta üretemeyiz dışardan alınması gerekir. Haftada en az 3 kez yağlı
balıkları tüketin.
Şekerden uzak durun. Şekeri ve türevlerini (nişastalar, karbonhidratlar)
hayatınızdan çıkarmaya çalışın. Hızlı şekerleri kesinlikle tüketmeyin.
Brokoli tüketin. Bunun içinde kanserin metastaz yapmasını önleyen bir madde
var.
Yağları pişirmeyin. Yakmayın. Üzerinden duman çıkan bir yağ toksiktir.
Sıcaklık yağların kimyasal yapısını değiştiri onları zehirli hale getirir.
Yağı mümkünse pişmenin son aşamasında ekleyin.
Brokoli ve diğer sebzeleri tüketirken bunları suda kaynatmayın. İçinde
faydalı olan herşeyi suyuyla atarsınız. Tüketirken bunu ağır buharda
pişirin. Yağını da sonradan ekleyin üstüne.
Kanınızdaki bakırı azaltın. Bunun için ıspanak tüketin.
Kızartmalardan uzak durun. Palmiye yağı ve ayçicek yağını kullanmayın.
Gülün.
Profesör Dr. Vincent Castronovo kimdir
Profesor Vincent Castronovo, Belçika'da Liege Üniversitesi Onkoloji
Araştırma Merkezinin yöneticisi ve aynı üniversitenin tıp fakültesi bölüm
başkanı.
Pek çok ödül almış bir bilimadamı. Saygın uluslarası tıp ve bilim
dergilerinde yayınlanmış iki yüzden fazla makalesi bulunuyor. Klinik
onkoloji alanında çalışma yapan bir bilimadamı olmasının yanısıra, kendisi
aynı zamanda bir tıp doktoru ve cerrah. Amerika'da ulusal kanser arastırma
enstitütüsünde uzun yıllar çalışmış ve 1992 yılında ilk Metastaz Araştırma
Laboratuarını kurmuştur.
|