TÜRKİYE  ENERJİ TELEKOM VE BANKACILIK SEKTÖRLERİ ÜZERİNDEN ÖZELLEŞTİRME ADI ALTINDA  NASIL ALDATILIP SÖMÜRÜLÜYOR?

Prof.Dr.Mehmet Erdaş

01.09.2010

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve Devlet Bakanı Ali Babacan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davudoğlu, diğer ilgili AKP Bakanlar Kurulu üyeleri,  kusura bakmayın ama siz bu işi, çağdaş devlet yönetimini, özelleştirmeyi, kurumsal kaynak planlamasını ve kaynak verimliliğini bilmiyorsunuz. Türkiye nin kaynaklarını yabancılara peşkeş çekiyorsunuz, neden mi, nasıl mı? Okuyun da öğrenin lütfen!

Enerji sektöründe güya özelleştirme yaptınız ve yapıyorsunuz. Enerji üretim lisanslarını EPDK öyle anlaşılmaz kriterlerle dağıttı ki şimdi kendi ürettiğiniz hayli lisans pazarlamacıları ile uğraşıyorsunuz. Öncelikle Elektrik Santralleri Lisans ihalelerini kurulu Trafo Gücüne (MVA) göre ardıştırmanız ve belirlediğiniz önceliklendirme tamamen yanlıştı. Biraz okuma yazma, işletme  ve fizik bilen herkes bilir ki Trafo yatırım tutarı, santral yatırım tutarına göre çok azdır. Buna rağmen lisans ihalelerini, santrallerin MW olarak kurulu güçlerine ve enerji talep profili veya yüklenme eğrisine göre yapmak yerine,  kurulu veya planlanan Trafo MVA larını esas olarak yaptınız. Böylece daha başından iş arap saçına döndü. Şimdi piyasada EPDK da verilen lisansların hava parasıyla ticareti yapılıyor. Bu kadar Elektrik Mühendisi Profesörü olan bir ülkede neden se ne muhalefet partilerinden ne de sözde bilmesi gerekenlerden hiç ses seda çıkmıyor? Korku imparatorluğu kurdunuz, nedense herkes sizden, daha doğrusu sizin cehaletinizden korkuyor!

Gelelim Elektrik Dağıtım ihalelerinize! İngiltere, Almanya , Avusturya, diğer tüm Avrupa ülkelerinde özelleştirme sadece sermaye açısından kar maximizasyonu maksadıyla değil, tüketici açısından ucuzluk ve rekabet sağlamak için yapılmaktadır. Aynı şebekeyi kullanan firmalar, tüketicilere farklı fiyatlarla elektrik sunabilirler. Örneğin Berlin de E.ON, RWE, En BW, Vattenfall gibi ana firmaların kurduğu birçok küçük dağıtım şirketi vardır. Tüketici, yani evlerinde kiracı veya ev sahibi olarak oturanlar, kWh başına birkaç cent daha ucuza elektrik alabilir ve firma seçebilir; böylece elektrik faturasından ayda 10-20 Euro tasarruf edebilir.  Türkiye de ise örneğin sadece AYEDAŞ gibi firmalara bölge bölge, şehir şehir satılan tüketicilerin, aynı adreste başka bir firmadan elektrik alma şansı yoktur. Tüketici açısından elektrik sektöründe hiçbir ek fayda, rekabet avantajı ve tüketicinin sunucuyu, daha ucuza elektrik alacağı şirketi seçme imkânı sağlanamadığı,  gibi elektrik fiyatları da ve tahsilat da yanlış okumalar vs. nedeniyle dünya da en pahalı seviyeye tırmandırıldı. Kaldı ki ne hizmet kalitesinde ve enerji güvenliğinde ve enerji üretim kapasitesinde bir artış sağlanamadı. Elektrik kesilmeleri ve düşük voltaj aynen devam etmekte, elektrik talebi arttığında, peak saatlerde yine voltaj düşmekte, ev cihazlarının ömrü kısalmaktadır,

Aynı durum Petrol, doğal gaz, likit gaz piyasalarında da yaşandı. Ne tedarik güvenilirliği ve sürekliliğinde,  ne de kalite de bir artış sağlanamadığı halde,  sadece fiyatlarda artış yapılarak kar maksimizasyonuna gidildi. Eskiden devlet bu sömürüyü yapıyordu ve para sermaye hiç olmazsa ülkemizde kalıyordu. Bugün ise tüm enerji sektöründe, telekom şirketlerinde ve Bankalar da yabancı sermaye hakim olduğundan bu maximize edilen karlar acilen yurt dışına transfer edilmektedir.  Türkler ise sadece bakmaktadır; ya anlayamamaktadırlar ya da korkmaktadırlar. Aksi halde biraz olsun geleceği düşünen, zaman idraki ve yaşama disiplini olan, dünyada olan biteni izleyen normal zekalı  herkes bu sömürüyü anlayabilir. Milletin gözünü din iman palavranızla, başörtüsüyle, imam hatiplilerle boyadınız adeta kör ettiniz perde çektiniz. Seçimden seçime kömür ve erzak dağıtarak ne hikmetse oy da alabiliyorsunuz hala iyice körleştirdiğiniz halk yığınlarından. Elbette bunda Medya hakimiyetinizin ve Gülen Medyasının payı çok büyük, ama bu kadar da ayan beyan ülke kaynaklarını yabancılara peşkeş çekip de, sonra uyduruk Anayasa taslağınızı, darbeleri bahane ederek, yargılanamayacağınız bir hukuk düzeni, yargı bağımsızlığını istediğiniz yargıçları istediğiniz yerlere atayarak yok etmek ve böylece ilk kaybettiğiniz seçimlerden sonra cezalandırılmaktan kurtulmak, körleştirdiğiniz halka hesap vermekten kaçmak istiyorsunuz. Bu nasıl din iman ahlak vicdandır ki, millet açlık ve işsizlikten namusunu satar hale gelmişken, siz hala ülke kaynaklarını efendilerinize peşkeş çekiyorsunuz?

Nereye gitti bu kadar özelleştirmeden sağlanan mali kaynaklar? Türk halkı devletine başkaldırmaz ama ilahi adaletten de mi hiç korkmuyorsunuz?

Berlin de, Büyükelçiyi Başörtülü kadınları içeri almadı diye azarladığınız o meşhur toplantınizda,  bizzat size ve eşinizin eline METRONET Proje demeti Fiberoptik kablo ile  genişbant haberleşme altyapısının kurulması hakkındaki bilgileri adedine 200TL ödeyip basılı olarak vermiştim. Ulaştırma Bakanımıza soralım demiştiniz. Ne oldu hala soramadınız mı Ulaştırma Bakanınıza? Turkcell, Avea, Vodafone, Türk Telekom 3G adı altında 2,5G teknolojisini çok yüksek fiyatlarla halkı kazıklayarak satıyor. Türkiye halkı neden dünya da en pahalı petrol, doğal gaz ve  telefon ücretini ödemektedir? Neden vergi adaletsizliği ve hala Avrupa ülkelerine kıyasla faizlerin yüksekliği önlenememektedir? Oğlunuza aldığınız Gemi, BIM Marketleri, Medical kuruluşları, mücevher dükkanını nasıl finanse ettiniz? Oğlunuzun ve sizin eğitiminiz, bilgi ve beceri seviyeniz bilinmektedir. Burada  düz mantıkla  makamınızı ve gücünüzü kötüye kullandığınız sonucuna varılamaz mı?

Meydanlarda konuşurken Türkiye de her şeyi güllük gülistanlık gösterme cüretini nereden alıyorsunuz? Artan korkunuzu, koruma zırhınız olan polis ekibini ve teçhizatını her geçen gün artırarak şimdilik yenebiliyorsunuz, ama yarın HAYIR çıkarsa ne olacak? Sizin devlet malını yabancılara bedavaya peşkeş çektiğinizi duymayan bilmeyen kalmadı ama, Allah ile milleti kandırdığınız için herhal de millet sizin cezanızı da Allah ın vermesini, ilahi adaletin tecellisini GODOT yu bekler gibi beklemeye başladı.

Türk toplumu, güvenini kötüye kullanıp kendisini aldatanı Allah a havale etse de, umulur ki Türkiye Cumhuriyeti adaleti muhakkak bir gün yakanıza yapışacaktır. Yaptıklarınızın, yetim hakkının ve şehit ruhlarının hesabını vermeden, hesaba çekilmeden gidebileceğinizi mi sanıyorsunuz?

Alman SAP firması, Afrika ve Arap ülkelerinde dahi görülmemiş pervasızlıkla, yarı Türkçe, yarı İngilizce yarı Almanca yazılım menüleriyle ve beceriksiz sözde danışmanlarıyla milyonlarca Euro lisans ücretini ülkesine aktarmaktadır. Buna dur diyecek hiç mühendis, politikacı, hâkim, bakan, Başbakan, milletvekili, asker… hiç kimse yok mu? 

12 Eylül referandumunda EVET- HAYIR ikilemine sokulan halk, nedense kurbanlık hayvanların kesilmeden önce şok lamayla bayıltıldığı ruh halinde çukura düşürülmüş, kurban edilmeyi mi bekliyor? Yok mudur başını kaldırıp da hakka hakikate şehadet edecek, bu haksızlıklara ve sömürü düzenine dur diyecek hiçbir güç?  Bu makalenin yazarı Berlin de yaşayan, Prof.Dr.Mehmet Erdaş, haksızlık ve sömürü karşısında,  din iman demokrasi palavralarına sürekli olarak kanan böyle bir toplumun ferdi olmaktansa, şeref, namusu, haysiyetiyle samimi olarak ölümü dilemektedir.