BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA ÜRETKENDİR, PAYLAŞILMAYAN BİLGİ BATAKLIKTAKİ HAZİNE GİBİDİR.
Siteme Hoş Geldiniz Adil DURUSU
   
  SİTEME HOŞ GELDİNİZ Adil DURUSU
  17nci Yüzyıl Buhranı ve Osmanlının Çöküşü
 

17.Yüzyıl Buhranı

 

Osmanlı tarihiyle ilgili kalıplaşmış bilgilerin en zararlısı, İmparatorluk tarihinin çağlara bölünmesidir. Osmanlı tarihinin bu şekilde bölünmesi, dolayısıyla da 16,yüzyıl’ın sonlarından itibaren ‘Duraklama Devri’ne girildiği düşüncesi, yanlış bir tespittir. 



Popüler Tarih / Temmuz 2003 / Erhan AFYONCU

 1. 16. Yüzyıl sonlarında durum neydi?

Osmanlı İmparatorluğu, 16. Yüzyıl’ın sonlarında, daha önce tarihinde yaşamadığı iki savaşa arka arkaya girdi: 1578–1590 yılları arasında İran Safevi Devleti ile 1593–1606 yılları arasında ise Avusturya ile savaştı.

Yıllarca süren bu iki savaştan da bir netice alınamadı. Ancak bu uzun ve yıpratıcı savaşlar, Osmanlı düzeni için, tahrip edici sonuçlara yol açtı ve imparatorluğun büyük bir buhrana girmesinin de ana nedenleri oldu. Osmanlı İmparatorluğu’nun 16. Yüzyıl’ın sonlarında girdiği kargaşa ve buhran, o dönemde ‘tagayyür ve fesad’ olarak nitelendirilmekteydi.

 

2. Devlet buhranı, ne zamana tarihlendirilir?

Bu buhranın nedenlerini çözmeye çalışan Osmanlı yazarları, ilk belirtileri Kanuni döneminde bulmuşlardır.

Ancak asıl problemlerin III. Murad döneminde başladığını kabul ederler. En çok tekrarlanıp sözü edilen olay, III. Murad dönemindeki sünnet düğününde gösterileri beğenilen oyuncuların, kanunlara aykırı bir şekilde Yeniçeri Ocağı’na alınmalarıdır.

 

3.  Islahat layihalarını kimler yazdı?

Devlet düzenindeki aksaklıkları ve çözüm yollarını göstermek için, çeşitli devlet adamları raporlar kaleme almışlardır. Bunlara genellikle ‘Islahat Lahiyası’ denilir. Ayrıca ‘nasihatname’ ya da ‘siyasetname’ olarak da bilinirler.

Devlet düzenindeki bu tür aksaklıklara dair ilk kitaplar 16. Yüzyıl’da yazılmıştır. Şehzade Korkut’un risalesi bu alandaki ilklerdendir. Bu yüzyılın en ünlü eseri, Gelibolulu Mustafa Ali’nin ‘ Nushatü’s-Selatini’ yani Sultanlara Nasihatler’dir.

17. Yüzyıl’da bu tür risaleler artar. En ünlüsü Koçi Bey’in IV. Murad ve Sultan İbrahim’e sunduğu risalelerdir.

 

4. Layihalar göre buhranın nedenleri nelerdi?

Mehmet Öz tarafından ‘Islahat Lahiyaları’ üzerinde yapılan inceleme sonucunda, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki bozulmanın nedenleriyle, düzeltme için nelerin yapılması gerektiği şu şekilde tespit edilmiştir:

a) Balık baştan kokar:

Bundan maksat, bozulmanın en üstte başladığıdır. Bazı yazarlar padişahı ima ederken, çoğunluğu veziriazamı sorumlu tutarlar.

 

b) Daire-i adliye ve Kanun-i kadim:

Osmanlı devlet yönetiminin teorik olarak temellerinden biride ‘Daire-i Adliye’ yani adalet dairesidir. Bu kaidenin ana temeli, halka iyi davranılmazsa vergi gelirlerinin azalması sonucunda, devletin zayıflayacağıdır. Yazarlar, adalette ihmal olduğunu belirtirler.

Osmanlı yönetiminin ana kaidelerinden birisi de ‘Kanun-ı Kadim’ yani eskiden beri uygulanmakta olan kanunlara riayettir. Hemen hemen bütün lahiyalarda ‘Kanun-ı kadim’e uyulmamasının, düzenin bozulmasına neden olduğu ileri sürülür. İmparatorluk’ta, önemli iki müessese olan ‘devşirme’ ve ‘tımar’ sistemine adam alınırken, kanunlara uyulmamasının bu iki kurumu bozduğu iddia edilir

 

c) Rüşvet ve mansıpları ehline vermemek:

Kanunlara uyulmaması, rüşvete bağlanır. Rüşvet ve adam kayırma yüzünden memuriyetler hak edene verilmemiştir. Özellikle Osmanlı askeri ve idari mekanizmasının ana unsuru olan tımar sistemindeki rüşvete dikkat çekilir.

 

d) Erkan-ı Erbaa ve toplum hiyerarşisinde bozulma:

Tımar sisteminde ve Kapıkulu ocaklarına dışardan, kanunlara göre girmemesi gereken kişilerin, rüşvet ve iltimasla alınması toplum düzenini bozmuştur.

 

e) Hazinenin dengesi:

Islahat lahiyası yazarlarının hemen hepsi, hazinenin gelirlerinin arttırılması üzerinde durmuşlardır. Bunun için, çeşitli öneriler getirirler. Bunlardan en başta geleni ise, devlet kadrolarındaki şişkinliklerin azaltılmasıdır.

 

f) Ahlaki çürüme:

Toplumun bütün kesimlerinde görülen ahlaki çürümenin üzerinde genişçe durulur. Ahlaki çürüme, “rüşvet ve adam kayırma ile ilişkilendirilir.

 

Lahiya yazarları, ‘ihtilal-ı nizam-ı alem’in yani Osmanlı devlet düzenindeki çözülmenin temel nedeni olarak; adaletin aksamasını, rüşvet ve adam kayırmayı, memuriyetlerin hak etmeyenlere verilmesini, kadın ve padişah musahiplerinin sözüyle hareket edilmesini ve devlet işlerinde müşavereye önem verilmemesini dile getirirler.

 

5. Osmanlı nasıl toparlanabildi?

Mehmet Öz, Islahat lahiyası yazarlarının, devletin düzelmesi için yapılması gereken asıl iş olarak, ‘Kanun-ı kadime riayet’i yani eskiden beri uygulanan kanunlara uyulmasını istediklerini belirtir.

Padişah devlet işleriyle bizzat ilgilenmeli, dürüst ve ne yapacağını bilen bir veziriazam bulup, ona rahat çalışma şartları tayin etmelidir. Veziriazamlar da kanunları uygulamak için her işe layık olanı getirmelidir.

Tımarlar, eyaletlerdeki ve merkezdeki yöneticilerin ellerinden kurtarılıp, layık olanlara verilmelidir. Bu işler yapılırken hiç kimse kayırılmamalı, kanunlara uymamakta ısrar edenler ‘siyaset kılıcıyla’ yani ölüm cezasıyla korkutulmalıdır.

Öz, yazarların teklif ettikleri ıslahatın mahiyetini idari ve gelenekçi, yönetimin ise idari-inzibati ve cebri olduğunu söyler. 16.Yüzyıl sonu ile 17. Yüzyıl’ın ilk yarısındaki ıslahat önerileri, gelenekçidir ve geçmişe dönülmesi ön plandadır. Yani 18. Yüzyıl’daki düzen değişikliği o zamandaki deyişiyle ‘nizam-ı cedid’ fikri yoktur. Kanun-ı kadimin ihyası vardır. Avrupa’daki gelişmeler bir model olarak alınmak bir tarafa, dikkate dahi alınmamıştır. Bu dönemde gözler Avrupa’da değil, geçmiştedir.

 

6. Layihalardaki yanlışlar nelerdi?

Osmanlı devlet düzenindeki bozuklukların düzeltilmesi için lahiya kaleme alan yazarlar incelendiğinde, devlet kademelerinde görevli kişiler olduğu görülür. Osmanlı sistemi içerisinde yetiştikleri için, farklı bir dünya görüşüne sahip değillerdi. Bu yüzden değişen dünya şartlarının analizini yapamamışlar, Osmanlı askeri gücünün zirvede olduğu klasik döneme tekrar geri dönülmesini önermişlerdir.

Osmanlı mali-askeri ve idari örgütlenmesinin belkemiği olan tımar sisteminin değişen dünya şartlarına uygun olmadığını anlayamamışlar ve bu sistemin tekrar ihya edilmesinde ısrar etmişlerdir.

Hasan Kafi’nin bazı istisnai görüşleri dışında, dış dünyayı dikkate alan yoktur.

 

7. Osmanlı, büyük buhrana neden girdi?

Başta Halil İnalcık olmak üzere, Osmanlı tarihi araştırmacıları, 16. Yüzyıl’ın sonlarında, Osmanlı İmparatorluğu’nun düzeninin bozulmasını şu şekilde izah ederler;

 

a) Nüfus artışı:

16. Yüzyıl’da Osmanlı İmparatorluğu’nda şehirlerde yüzde 80-90, köylerde ise yüzde 40-60 civarında bir nüfus artışı olmuştur. Bu artış yüzünden, topraksız kalan köylülerin askeri mesleklere ve medreselere koşmaları, devletin dengesini altüst etmiştir.

 

b)Askeri sistemdeki değişim:

Kanuni döneminde meydana gelen Şehzade Bayezid isyanından sonra İstanbul’un dışındaki şehirlere de asayiş sağlamak için yeniçerileri yerleştirmişti.

Gittikçe yaygınlaşan bu durum, yeniçerilerin imtiyazından faydalanmak isteyen insanların da bu askeri zümreye kaymalarına yol açtı.

16.,Yüzyıl’ın sonlarına doğru, Avrupa’daki askeri sistemlerde değişim yaşanmıştı. Bu dönemde, atlı askerler yerine tüfekli piyade, ön plana çıktı. Osmanlılar, 1579-1606 yılları arasında Avusturya ile yaptıkları savaşlarda tımarlı sipahilerin, silah ve çarpışma açısından, artık uygun olmadığını fark etmeye başladılar.

Devrin şartlarına cevap vermeyen tımar sitemi yavaş yavaş gerilerken, yerini tüfekli askerler aldı. Yeniçeri sayısı arttı.

 

c) Celali isyanları: 

Savaşların bittiği dönemlerde veya bağlı bulundukları sancakbeyi veya beylerbeylerinin azli gibi bir durumda, işsiz kalan saruca-sekbanlar eşkiyalık yaparlardı. Bu grupların ve savaşlara gitmedikleri için ordudan atılan tımarlı sipahilerin meydana getirdiği Celali İsyanları, 1596-1610 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu’nun bütün sistemini alt üst etti. 

d) Mali buhran:

16.Yüzyıl’ın son çeyreğinde Amerika’dan Avrupa’ya akan altın ve gümüş, Eski Dünya’daki ekonomik dengeleri alt üst etti. ‘Fiyatlar İhtilali’ denilen enflasyon her tarafı sarstı. Osmanlı da bundan etkilendi.

 

e) Dünya iktisadi sistemindeki değişim:

16.Yüzyıl’da dünyanın ekonomik düzeni değişti. Akdeniz bölgesinde Hindistan bağlantılı ekonomik sistem yavaş yavaş kalktı.  Osmanlılar, Portekizlilerle mücadele sonucunda, Hindistan ticaretini bir süre daha canlı tutabilmişlerdi. Ancak 17.Yüzyıl’dan itibaren İngiliz ve Hollandalıların bu ticarete el atmaları, Akdeniz ekonomilerine, dolayısı ile de Osmanlı İmparatorluğu’na büyük bir darbe vurdu.  İran ve Rusya ticaretinde İngilizlerin oynadıkları aktif rol, bu bölgelerle yakın ilişkide olan Osmanlı’yı olumsuz yönde etkiledi. Bu dönemde dünyada ayni ekonomiden nakdi ekonomiye de geçiş olmuştu. Bu yüzden ayni ekonomiye dayanan tımar sisteminin yerini, zamanla, gelirlerin merkezde toplandığı iltizam sistemi almıştır.

 

8. Duraklama Devri’ne ne zaman girildi?

Osmanlı tarihiyle ilgili kalıplaşmış bilgilerin en zararlısı, İmparatorluk tarihinin çağlara bölünmesidir.

Kuruluş, yükseliş, duraklama, gerileme, çöküş dönemleri diye adlandırılan bu dönemlerin, ayrılma noktalarına baktığımızda,  Osmanlı askeri gücünün gelişim ve zayıflamasına paralel düşünüldüğü açıkça görülür.

Askeri başarı ve yenilgiler, esas kriter olarak kabul edilmiş, Osmanlı tarihindeki diğer cephelere dikkat edilmemiştir. Bu şematiğe göre, 16.Yüzyıl sonlarından itibaren Osmanlı tarihi devamlı bir gerilemeye şahit olmuş ve hemen hiçbir olumlu gelişmeye şahit olmamıştır! Askeri gücünün yanı sıra, bütün diğer kurumlarında çözüldüğü yorumu getirilmektedir.

Osmanlı tarihinin bu şekilde bölünmesi, dolayısıyla da 16. Yüzyıl’ın sonlarından itibaren ‘Duraklama Devri’ne girildiği yanlış bir tespittir.  

9. 17. Yüzyıl’daki buhran nasıl adlandırılmalı?

Osmanlı tarihi hakkında son yıllarda yapılan akademik çalışmalarda, 16. Yüzyıl sonlarından itibaren, değişen dünya şartlarına paralel olarak, Osmanlı’nın kendi yapısını değiştirdiği yönünde bir görüş hakim oldu.

17.Yüzyıl’ın ortalarına gelindiğinde, klasik dönemden tamamen farklı yeni bir devlet yapısı ortaya çıkmıştı. Klasik yapıda meydana gelen bu değişiklik devrin nasihatname literatüründe ‘bozulma’ olarak algılanmış ve bu düşünce, çağdaş araştırmacılar tarafından da benimsenmiştir. Halbuki son otuz yılda yapılan çalışmalar, bunun böyle olmadığını açıkça ortaya çıkarmıştır.

Bu araştırmalara göre, Osmanlı klasik düzenindeki değişmeler, bozulma değil, yeni şartlara intibaktır. ‘Çözülme’ ve ‘gerileme’ terimlerin yerine ‘buhran’ ve ‘dönüşüm’ kavramlarının kullanılması daha uygundur.

Esasen Osmanlı İmparatorluğu da karşılaştığı buhranı atlatıp üç yüz yıl daha devam etmiştir.

 

10.Osmanlı tarihinin dönemleri nelerdir?

Osmanlı imparatorluğu askeri açıdan en kuvvetli dönemini 16. Yüzyıl’da yaşamıştır. Ancak sonraki yüzyıllarda da askeri başarılar elde edilmiştir. Ayrıca devletin kimi kurumları, örneğin Osmanlı bürokrasisi,16. Yüzyıl’da yeni yeni gelişmeye başlamış ve 18. Yüzyıl’da zirveye ulaşmıştır. Avrupalı diplomatlar da, bu durumu yapıtlarında belirtirler.

Osmanlı’da ticari hayatın ve üretimin de 16. Yüzyıl’dan sonra devamlı gerilediği, Avrupa ile rekabet edemediği düşünülür. Oysa, örneğin Suraiya Faroqhi’nin Ankara ve Kayseri’deki ev sahipliğiyle ilgili araştırması, 17. Yüzyıl boyunca bu iki kentin bir çöküş yaşamadığını ortaya çıkarır. Yaşanılan büyük buhrana rağmen, Anadolu’nun kimi kesimleri 17. Yüzyıl’ın ortalarında toparlanmış, 1700 ile 1770 arasında, Osmanlı İmparatorluğu’nun pek çok bölgesi, belirgin bir ekonomik canlanma yaşamıştır.

S. Faroqhi’nin belirttiği gibi, Osmanlı tarihçileri artık, devletin iç tutarlılığını kaybedip siyasi arenadan kaybolması ile değil, Osmanlı devlet ve toplumunun ilk büyük buhranı atlatıp üç yüz yıl daha devamını sağlayan mekanizmalarla ilgilenmektedirler.

Mehmet Genç’in, Osmanlı tarihinin siyasi sınırlarının genişleme-daralma temposuna göre yaptığı şu ayrımla ilgili yorumu da oldukça dikkat çekicidir:

1.Genişleme Dönemi (1300-1683)

2.Geri Çekilme (Daralma) Dönemi (1683-1622)

Özellikle ikinci döneme ilişkin olarak, Mehmet Genç, yaygın görüşün aksine, Osmanlı’nın Avrupa’dan geri çekilme döneminin, genişleme döneminden daha başarısız olmadığı, hatta bir bakıma daha başarılı sayılması gerektiği iddiasındadır. Zira bu dönemde, sanayileşememiş Osmanlı İmparatorluğu, sanayi devrimini gerçekleştirmiş Avrupa’ya karşı, yaklaşık 2 yüzyıl direnebilmiştir.

 

KAYNAK : Popüler Tarih / Temmuz 2003 / Erhan AFYONCU

 
  Bugün 1470372 ziyaretçi buradaydı! Siteme Hoş Geldiniz Adil Durusu

ANA SAYFAYA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
Siteme Hoş Geldiniz Adil Durusu SAĞLIK VE HUZUR DOLU NİCE GÜNLERE......
Kapadokya Eğlence Merkezi Başvuru Kaynakları Başvuru Kaynakları Submit Your Site To The Web's Top 50 Search Engines for Free! ÜRGÜP Esbelli Mahallesi Butik otelleri  Create FREE graphics at FlamingText.com

Image by FlamingText.com Check  Out My Rank On PRTracking.com! Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?

Ücretsiz kaydol