KADIN DİLİ YA DA BÜKÇE
(Bir babanın oğluna tecrübelerini aktarması)
Oglum bir hafta sonra evleniyor. Sorumluluk sahibi bir baba olarak, ona ögüt vermem gerekiyor. Fakat bunu evde yapamam çünkü annesi agız tadıyla ögüt vermeme izin vermez, sözü agzımdan kapıp kendi devam eder. !s yerimden ogluma telefon açtım, aksam yemegini dısarıda birlikte yiyelim, dedim. Deniz kenarında ki bu sirin lokantada simdi onu bekliyorum.
Geliyor aslan parçası, yakısıklılıgı da aynı ben.Hos besten sonra konuya giriyorum.
-Oglum haftaya dügünün var, bir baba olarak sana bazı konularda yol yordam göstermem gerekiyor.
Kaç dil biliyorsun oglum sen?
-!ngilizce, Fransızca bir de kendi dilimi de sayarsak Türkçe'yle üç dil oluyor.
-Bugün ben sana dördüncü dili ögretecegim. Dilin adı Bükçe. Kadınlar tarafından kullanılır. Sen buna "kadın dili" de diyebilirsin.
-Kadınların ayrı bir dili mi var?
-Tabi ki. Eger kadın dilini bilirsen bir kadınla yasamak dünyanın en büyük zevkidir ama bu dili bilmezsen hayatın kararabilir. O yüzden bir kadınla mutlu olmak isteyen her erkek Bükçe'yi ögrenmeli.
-!yi de niye Bükçe?
-Çünkü kadınlar konusurken genellikle, söyleyecekleri sözü, net söylemezler. Egip bükerler onun için dilin adını "Bükçe" koydum.
-Bükçe zor bir dil mi baba? diye sordu gülerek.
-Bana bak, çok önemli bir konu, egleniyor gibisin biraz ciddiye al. Bir kadınla mutlu olmak istiyorsan bu dili bilmen çok önemli. Çünkü kadınlar sözü bükerek Bükçe konusurlar sonrada senin sözün dogrusunu anlamanı beklerler. Felsefesini anlarsan kolay, anlamazsan zor.
-Tamam baba, haklısın ciddiyetle dinliyorum. Peki, sence kadınlar neden bizimle aynı dili konusmuyorlar, söyleyeceklerini direkt söylemiyorlar.
-Bence bir kaç sebebi var. Birincisi, duygusal oldukları için, hayır, cevabı alıp kırı lmaktan korktuklarından dolayı, sözlerini de dolaylı söylüyorlar. !kincisi, kadınlar dünyaya annelikle donanımlı olarak gönderildikleri için onların iletisim yetenekleri çok güçlü.
-Bu konuda biz erkeklerden bir sıfır öndeler yani.
-Ne bir sıfırı oglum, en az on sıfır öndeler. Düsünsene, henüz konusmayan, küçük bir çocugun bile yüz ifadesinden ne demek istedigini hemen anlıyorlar. !sin kötüsü kendiler leb demeden leblebiyi anladıkları için biz erkekleri de kendileri gibi zannediyorlar. Onun için, leb, deyip bekliyorlar. Hatta bazen, leb, demek zorunda kaldıkları için bile kızarlar. Niye, leb, demek zorunda kalıyorum da o düsünmüyor,
diye canları sıkılır.
-Biz de bazen Canan'la böyle sorunlar yasıyoruz. Niye düsünmedin, diye kızıyor bana.
-Kızarlar oglum kızarlar. Kadınlar ince düsüncelidirler, detaycıdırlar, küçük seyler gözlerinden hiç kaçmaz. Bizim de kendiler gibi düsünceli olmamızı beklerler fakat erkekler onlar gibi degil. Biz bütüne odaklıyız, onlar detaya . Beyinlerimiz böyle çalısıyor.
-Ne olacak baba o zaman, yok mu bu isin çaresi?
-Var dedik ya oglum, Bükçe'yi ögreneceksin, bunun için buradayız. Hazır mısın?
-Hazırım baba.
-Bükçe bol kelime kullanılan bir dildir. Biz erkeklerin on kelime ile anlattıgı bir konu, Bükçe'de en az yüz kelime ile anlatılır. Dinlerken sabırlı olacaksın. Mesela karın o gün kendine elbise aldı, diyelim. Bunu sana "bu gün bir elbise aldım." diye söylemez.
Elbise almak için dısarı çıktıgı andan baslar, kaç magazaya gittiginden, almak için kaç elbise denediginden, indirimlerden, yolda gördügü tanıdıklarından alırken yaptıgı pazarlıktan devam eder ve sana kocaman bir hikaye anlatır.
-Hikaye dili yani.
-Aynen öyle. Sen akıllı bir erkek olarak ona asla, "Hikaye anlatma, ana fikre gel, kısa kes." demeyeceksin. Böyle bir sey dediginde, bittin demektir. !ster öyle de, istersen "seni sevmiyorum." de. !ki durumda da "seni sevmiyorum" demis olacaksın.
-Ne alakası var, baba. Sen i sevmiyorum demekle, kısa anlat demenin.
-Çok alakası var. Kadınlar dinlenmedikleri zaman sevilmediklerini düsünürler.
-Bu önemli, Bükçe'de dinlemek sevmektir, diyorsun.
-Aynen öyle. Devam edelim. Bükçe ima dolu bir dildir. Kadınlar konusurken, bir seyler ima etmeyi severler. Biz erkeklerde imalı konusuyoruz diye düsünürler ve sözlerimizle onlara ne demek istedigimizi çözmeye çalısırlar. Oysa erkeklerin ima yetenegi pek gelismemistir. Bizim kastımız söyledigimiz seydir.
-Geçen hafta Canan bana "Bir kaç kilo daha versem gelinligin içinde daha iyi duracagım." dedi. Ben de "Böyle de iyisin." dedim. Canı sıkıldı bir kaç saat surat astı.
"Neyin var." diye sordum. "Hiçbir seyim yok." dedi. Sence nerede hata yaptım?
-Böyle de iyisin, derken o "de" ekini orda kullanmamalıydın. Canan bunu söyle anlamıstır. Böyle de fena sayılmazsın, eh iste, idare edersin ama tabi daha da iyi, daha da güzel olabilirsin."
-Peki ne demem gerekiyordu?
-Sunu hiç unutma. Kadınlar kendileri ile ilgili, giysileri ile ilgili ya da aileleri ile ilgili bir soru soruyorlarsa, kesinlikle iltifat bekliyorlardır. Es kaza elestirmeye kalkarsan yandın. Bunu hiç unutmazlar. O gün "Hayatım sen zaten çok güzelsin, kilo vermeye falan bence ihtiyacın yok." deseydin, o günün zehir olmazdı. Mesela bir gün kucagına oturup, agır mıyım, derse sakın "evet, biraz" falan deme "hayır" de. Yoksa bir daha
kucagına oturmaz.
-Yani diyorsun ki bir kadın her daim güzeldir, her giydigi yakısır ve her kadının annesi bir hanımefendi, babası da beyefendidir. Bana ne yaparlarsa yapsınlar.
-Aferim oglum, çok hızlı anlıyorsun bana çekmissin. Kadının, kendi anne babasıyla sorunu olsa, kendi elestirir ama asla senin elestirmeni kabul etmez. Bunu kendine hakaret olarak alır.
-Ve asla unutmazlar, degil mi?
-Aynen öyle. Yıllar önce annene, annesi için "biraz cimri" demistim. Hala "Sen benim annemi sevmezsin." der ve annesi bize bir sey aldıgında gözüme sokar, en çok görecegim yere koyar.
-Hadi o konularda dilimi tutarım da, su ima isini çözmek zor geldi.
-Zor gibi ama biraz gayret edersen çözersin. En önemlisi imaları anlayacaksın ama "sen sunu mu demek istiyorsun." diye asla yüzüne vurmayacaksın.
!lla Bükçe anlatacak, asık bir yüzle karsılasmamak için senin de anlaman gerekiyor.
"Hayır, evde yiyecegim ama istersen hazır bir seyler alıp geleyim, ne dersin."dedim.
"Tamam" dedi. Döneri sever biliyorsun, dün eve giderken, ekmek arası döner yaptırdım. Onun dönerini de kepekli ekmek arasına yaptırdım. Bunu düsündügüm için ayrıca sevindi. O da diyette, dügünde daha zayıf görünme derdinde, bu sıralar.
-Bu Bükçe'de kısa konusma yok mu baba?
-Var ama yerinde olsam hiç tercih etmezdim. Kadın konusmuyorsa ya da kısa konusuyorsa kesin ciddi bir sorun var demektir. Mesela baktın canı sıkkın, soruyorsun, "Neyin var" diye. "Hiçbir seyim yok." diyorsa, aman bir seyi yokmus, diye bırakma. Yoksa az sonra, çok ilgisiz oldugundan yakınarak, aglamaya baslar.
-Bükçe'de "Hiçbir sey yok" demek "Çok sey var, benimle ilgilen" demek oluyor, o zaman.
-Evet. Biz erkekler "Bir sey yok." diyorsak ya gerçekten bir sey yoktur, sadece basımızı dinlemek istiyoruzdur ya da bir sey vardır ama; su anda konusacak bir sey yok." diyoruzdur. Her ikisinde de konusmak istemiyoruzdur. Ama kadınlar ilgiyi sevgi olarak gördükleri için "Bana deger veriyorsan, ilgilen ki anlatayım." demek istiyordur.
Çok nadirdir, gerçekten anlatmak istemiyor olabilir, o zaman da fazla üstüne varıp bunaltmayacaksın tabi.
-Bir arkadasım da kadınların "peki" demesi tehlikelidir, demisti.
-Dogru. Bir kadının agzından çıkan "kuru bir peki, olur, tamam" her zaman tehlikelidir.
Bu Bükçe de "Simdi tamam diyorum ama acısını daha sonra çıkaracagım." demektir.
Sana en kısa zamanda kesin bir ceza keser. Fakat pekinin yanında "peki canım, olur hayatım" gibi bir hosluk ekliyorsa korkmaya gerek yok.
-Zor bir dil baba.
-Yok yok gözün korkmasın. Bükçe, konusman gerekmiyor. Dili anlaman yeterli.
-Anlamak da pek kolay degil ama.
-Korkma o kadar zor degil. Devam edelim. Kadınlar istediklerini söylemek zorunda kalınca, düsünemedigimiz için biz erkeklere kızarlar, ve konusurken suçlayarak konusurlar fakat suçladıklarının farkında olmazlar. Sitem ediyoruz zannederler.
-Nasıl yani?
-Mesela, karın sana "ne zamandır dısarı çıkmadık." derse bunu suçlama olarak üstüne alma, seninle gezmek canı istiyordur, bunu sen düsünüp teklif etmedigin için kalbi kırılmıstır. Maksadı seni suçlamak degildir. "Daha geçenlerde gezmeye gittik."
gibi bir savunmaya girme. "Tamam canım haklısın, ben de istiyorum, en kısa
zamanda gideriz." de, konu kapanır. Tabi ilk fırsatta da sözünü yerine getirirsen iyi olur.
-Küçük ama önemli detaylar.
-Aynen öyle. Mesela karın "üsüdüm" diyorsa, üstünü kalın giy demeni ya da kombiyi açmanı degil, ona sarılmanı istiyordur.
-Keske okullarda ögretselerdi biz erkeklere Bükçe'yi. Ne kadar erken baslasak o kadar çabuk kavrayabilirdik, belki.
-Haklısın aslında ben de sana ögretmek için geç kaldım. Neyse zararın neresinden dönülse kardır.
-Not mu alsaydım, epeyce detayı varmıs dilin.
-Sen bilirsin oglum, unutacaksan al. Keske ben de not alıp gelseydim. Umarım sana eksik ögretmem. Simdi aklıma geldi. Kadınların en nefret ettigi sözcük "Fark etmez"dir. Fark etmezi kadınlar "Hiç umurumda degil, ne yaparsan yap " diye anlarlar.
-En degerli sözcük nedir?
-Sen bil, bakalım.
-Seni seviyorum, demek herhalde.
-Evet, kadınlar "seni seviyorum" sözünü sık sık duymak isterler. Biz erkekler
söylemistim, zaten biliyor diye bu konuda gaflete düsmemeliyiz.
-Bükçe sadece konusma dili midir baba? Bunun bir de davranıs dili var gibi geliyor bana.
-Ben de tam ona geliyordum. Kadınlar küçük seylere önem verirler. Aksam ona sarıl, televizyon izliyorsan sarılarak izle. Gündüz onu düsündügünü ifade etmek için kıs acık da olsa bir mesaj gönder, küçük sürprizler yap. O yemek hazırlarken ona yardım et, salata yap, çay demle.
-Aksam gelip sırt üstü yatmak yok yani.
-Gözünde büyütme. Sayınca çok sey gibi görünüyor ama aslında bunlar zaman alacak, zor ve masraflı seyler, degil. Sen bu küçük seylere dikkat et, zaten karın sana pasa gibi davranır, seni yormaz. Bir erkek bu küçük seylere dikkat etmezse zamanını karısıyla büyük kavgalar yaparak geçirir. Sevgiyle geçirmek varken niye kavgayla geçiresin ki? Kadınlar çok vericidir ama eger sen hep alıp vermezsen, bir gün birden
patlarlar. Küçük küçük alırlarsa, büyük büyük verirler.
-Tamam baba bunlara dikkat edecegim.
Garson yemek tabaklarını kaldırırken oglumun telefonu çalmaya basladı. Belli ki nisanlısı arıyor, konusmak için deniz kenarına dogru adımlamaya basladı. Az sonra geldi.
-Baba çok tesekkür ederim. Bükçe'yi anlamaya basladım. Canan aradı. "Salonun perdelerini ne renk olsun karar veremedim, yarın birlikte m i baksak." dedi. Tam "Fark etmez, sen seç" diyecektim ki bunu senin söyledigin gibi "Ev de perde de umurumda degil" gibi anlayacagı aklıma geldi. "Tabi canım, istersen birlikte bakabiliriz ama ben
senin zevkine güveniyorum, sen seç istersen," dedim çok mutlu oldu. Kendi seçecek.
-O zaten perdeyi çoktan seçmistir de kadınlar illa yaptıklarını onaylatmak isterler.
Birlikte de gitsen o seçtigi perdeyi almak isteyecektir. Biz erkekler onların ne demek istediklerini anlarsak, islerden kolay sıyırırız.
-Baba tekrar tesekkür ederim. Bu iyiligini hiç unutmayacagım. Bana Bükçe'yi ögretmeseydin halimi düsünmek bile istemiyorum.
-Sanslısın oglum. Benim seninki gibi bir babam yoktu. Bunları deneye yanıla
ögrenmem yıllarımı aldı. Sen yine iyisin, hazıra kondun. Güle güle kullan, isteyene de ögret, herkes de güle güle kullansın. Kullansınlar ki yüzleri gülsün.