AÇ GÖZLÜLÜĞÜN SONU
Vaktiyle, eski kavimlerden birinde iki kişi yolculuk yapıyordu. Yolda konakladılar. Konakladıkları yerde oyalanır, yeri kazar ve toprağı karıştırırken bir küp kulpu çıktı. Daha fazla kazdıklarında yerden bir küp çıktı. Merak edip açtılar, baktılar ki içi altun dolu. Basbayağı bir hazineydi.
Paylaşmakta anlaşamadılar. Şu kadarı senin, bu kadarı benim derken kavga çıktı ve biri... diğerini öldürdü. Öldüren, arkadaşını sürükleyerek uzaklaştırdı ve bir çukura atıp üzerini kapattı. Altunları, kimseye göstermeden nasıl götürmesi gerektiğini düşünürken, üç kişi çıkageldi. Baktılar ki adamın yanında epey altun var. Onlar da buna sahip olmak istediler. Adam, kendisine bir şey yapmamaları durumunda onlarla paylaşacağını söyledi. Onlar da razı oldular. Eşit olarak paylaşmak üzere anlaştılar.
Hepsi de acıkmışlardı. Nasıl olsa zengin olduk . İçimizden birisi gitsin de yiyecek bir şeyler alsın diye, birisini yiyecek bir şeyler almaya gönderdiler. Gönderdikleri adam gittikten sonra aralarında şöyle kararlaştırdılar:
O gelince, hem getirdiği yiyecekleri yiyecekler, hem de adamı öldürüp daha fazla altuna sahip olacaklardı.
Öbür taraftan, yiyecek almaya giden adam ise, getirdiği yiyeceklerin içine zehir katıp onları zehirledikten sonra altunların hepsine kendisi sahip olmak istiyordu. Yiyeceklere zehir kattı. Onlara bu zehirli yiyecekleri getirdi. Diğerleri onu hemen oracıkta öldürdüler. Sonra da "Karnımızı doyurup ondan sonra paylaşalım" diye oturup zehirli yiyecekleri yediler. Daha paylaşmaya vakit kalmadan hepsi de oldukları yerde ölüp gittiler. Altunlar da ortada keldı.
Hırsın sonu işte böyledir..
|