ÜÇ ALTIN HEYKEL
Bir zamanlar, iki komşu ülkenin hükümdarı, birbirlerini sürekli imtihan eder, zeka gösterilerinde bulunurlarmış.
Bir gün bu hükümdarlardan birisi, diğer hükümdara yeni bir zeka gösterisinde bulunmak istemiş ve çağırdığı heykeltraşa birbirinin tamamen aynı olan, altından üç tane adam heykeli yaptırmış.
Görünüşte tamamen aynı olan bu üç heykelin arasındaki farkı ise yalnız ikisi biliyorlarmış.
Heykeli yaptıran hükümdar bunu diğer ülkenin hükümdarına hediye olarak yollamış ve şöyle yazmış:
“Bu üç heykel birbirinin tamamen aynısıdır ama, bir tanesi ötekilerden daha değerlidir. Onu bulursan bana haber ver” demiş.
Hediyeyi alan hükümdar, önce heykelleri tarttırmış, gramına kadar aynı olduğunu görmüş. Ülkede bulunan bütün bilginler gelip bakmışlar ama arada hiçbir fark görememişler.
Sonra, zindanda bulunan fakat çevrede zekası ile tanınan bir mahkum bu bilmeceyi çözmeye talip olmuş.
Mahkum önce heykelleri çok iyi incelemiş, sonra çok ince bir tel istemiş.
Teli birinci heykelin kulağından sokmuş, tel ağzından çıkmış,
Aynı şey ikinci heykel içinde olmuş, onun da kulağından giren tel diğer kulağından çıkmış.
Üçüncü heykelde ile tel kulaktan girmiş ama hiçbir yerden çıkmamış. Bu kulaktan giren tel, heykelin içinde kalbe kadar gitmiş ve orada kalmış.
Hükümdar bunun üzerine şu cevabı yollamış:
“Kulağından gireni ağzından çıkaran insan makbul değildir.
Bir kulağından giren öbür kulağından çıkıyorsa, yine makbul değildir.
En değerli insan, kulağından gireni yüreğine gömen insandır.
Bu değerli hediye için teşekkür ederim.” Demiş.