Her Seçim Bir Vazgeçiştir…
Can Dündar
Her tercih başka bir şeyden bir vazgeçişmiş
Enstrüman seçmek için bir karar almam gerekiyordu.
Ya keman çalacaktım ya piyano; ya flüt
çalacaktım ya da akordeon…
…Olmadı, hepsini istedim, hiçbirinden vazgeçemedim.
Yıllar geçtikten sonra her enstrümanı iyi çalabiliyorum; ama
hiçbirinde virtüöz değilim.
Bir enstrümanla isim yapamadım. Ne kemanla tanınan bir
eserim var, ne de piyanoyla..
Bütün enstrümanları iyi çalıyorum, ama kimse tanımıyor beni.
Başarılı olmak için her şey değil, bir şey lazımmış.
Başarı bir verişmiş; bir şeyi alabilmek için bir şeyi vermek,
diğerlerinden vazgeçmek gerekiyormuş.
Keşke kemanı seçseydim ve diğerlerinden vazgeçseydim.
Karıma da hayatı zindan ettim, sevgililerime de…
Hiçbirinden vazgeçmedim.
Yani… Evlilik sadece birisi için karar almak ya,
diğerlerinden vazgeçmek…
İşte evlenirken ben bunu anlamadan
evlenmişim. Evlendikten sonra başka
kadınların da olduğu bir hayatı yaşamaya devam
ettim.
İçlerinden bazılarını daha çok sevdim;
ama ne onlardan birinde, ne de
karımda karar kılabildim.
Yıllar sonra şimdi yapayalnızım…
Ne karım kaldı, ne de diğerleri…
Keşke birini gerçekten seçebilseymişim,
ama yapamadım.
Tıpkı enstrüman seçimi gibi hepsini
istedim ve sonuçta elim boş kaldı.
Almak için bırakmak gerekiyormuş.
Dolu dolu boş yaşamak.
Hayatım boyunca yapacak çok işim oldu;
hepsini yapmayı istedim.
Hangisinde ‘en iyi’ yim? Şimdi bakıyorum, kazananlar,
başarılı olanlar hep bir tek şey yapmışlar.
En iyi olmak için önce seçmek ve diğerlerini bırakmak gerekiyor.
İşte de böyle, özel yaşamda da…
Bu seçimi yapmamız gerekiyor; çünkü mutlaka bazıları daha uygun…
Bir ara ekonomik sıkıntıya düştüm. Tasarruf gerek.
Başladım her şeyden %10 kesmeye, ne
anlamsız bir uğraşmış bu. %10 daha
az peynir yemek, çay içmek.
Bu tasarruf çok acı verdi bana, her an
hissettim. Her şeyden %10 kesmek
tabiatıma uygundu tabii.
Çok sonradan anladım; sadece taksiyle dolaşmayı bıraksam
yetermiş!
Her kalemden %10 değil, etkili kalemi
bulmak gerekiyormuş.
Yani, orada da seçim yapmak gerekiyormuş…
‘Her seçim bir kaybediştir’
Her tercih bir vazgeçiştir çünkü…
Sabah işe gitmekle, yatakta nefis bir
miskinlik fırsatından vazgeçmiş olursunuz.
Kalkar kalkmaz hayat bin seçeneği dayar
burnunuzun ucuna…
‘Ne giysem’ telaşından, öğle yemeğinde
‘Ne alırdınız?’ diye başucunuzda biten garsona,
hangi kanaldaki filmi izlesem’
kararsızlığından ‘bize oy verin’ diye
bağrışan partilere kadar her şey, herkes,
her an sizi ısrarla bir tercihe zorlar.
Yastığınıza teslim olmuşsanız, belki dışarıda
ışıl ışıl bir günden vazgeçmiş olursunuz.
Bahar esintileri taşıyan bir elbise belki o gün
yaşamınızı ışıldatabilecekken
ağırbaşlı bir sadeliğe karar vermekle muhtemel bir
tanışıklığı tepersiniz.
Belki yemediğiniz musakka, ısmarladığınız İzmir köfteden
daha lezzetlidir.
Ya da öbür kanaldaki film, o anki ruh halinize daha uygundur.
Ama yaşam, vazgeçtiğiniz şeye ilişkin ipucu vermez.
Geri dönüp, o günü gökkuşağı desenli
bir elbiseyle yeniden yaşama şansınız yoktur.
Bu seçim oyununda vazgeçtiğiniz şey, seçtiğinizden daha
değerliyse pişmanlık kaçınılmazdır.
Ama neyin değerli olduğunun kararı da yine size aittir.
Ve vazgeçtiğiniz şey bazen bir saray, bazen şöhret sahnesinin parıltılı
neonları da olsa, çoğu zaman gözünüz hiç arkada kalmaz.
Çünkü duvarlarına sevdiğinizin kokusu sinmiş bir
ev ya da sevdiğiniz kadınla paylaşamadığınız
bir saray sizin borsada kolay feda
edilebilir değerlerdendir.
Hayata bir başka gözle bakmayı
öğrendiyseniz, bu seçimde kazandıklarını
sananlara yalnızca acıyarak gülümsersiniz.
Her şeyin sıradanlaştığı bir dünyada
bazen kaybetmek en doğru seçimdir.
Ve o dünyada en yerinde tercih; vazgeçiştir.