BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA ÜRETKENDİR, PAYLAŞILMAYAN BİLGİ BATAKLIKTAKİ HAZİNE GİBİDİR.
Siteme Hoş Geldiniz Adil DURUSU
   
  SİTEME HOŞ GELDİNİZ Adil DURUSU
  Türkiye, Kemalist Devrimle Yeniden Kurulacaktır..
 

TÜRKİYE, KEMALİST DEVRİMLE YENİDEN KURULACAKTIR…  

Ali Eralp
İLK KURŞUN

 

Mustafa Kemal Atatürk, 19 Mayıs 1919’da Samsuna çıktığı gün Türkiye’nin genel durumunu şu sözlerle tarihe not düşmüştü:

“1335 (1919) senesi Mayısının 19’uncu günü Samsun’a çıktım. Genel durum ve görünüm: Osmanlı Devletinin de içinde bulunduğu bağlaşık devletler grubu Dünya Savaşında yenilmiş. Osmanlı ordusu her yanda zedelenmiş, koşulları ağır bir Ateşkes Anlaşması imzalamış. Büyük Savaşın uzun yılları boyunca, ulus yorgun ve yoksul bir durumda. Ulusu ve yurdu Genel Savaşa sürükleyenler, kendi başlarının kaygısına düşerek, ülkeden kaçmışlar. Padişahlık ve halifelik makamında bulunan Vahdettin, soysuzlaşmış, yalnız kendisini ve tahtını güvenceye bağlamak düşü arkasında, alçakça yollar araştırmakta. Damat Ferit Paşa’nın başkanlığındaki hükümet, güçsüz, onursuz, korkak, yalnız padişahın isteklerine uymuş ve onunla birlikte kendilerini koruyabilecek herhangi bir duruma boyun eğmiş.

Ordunun silah ve cephanesi alınmış ve alınmakta…” (Söylev Cilt I-II, H. Veldet Velidedoğlu, Çağdaş Yayınları)

Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşına başlarken, yirminci yüzyılın başında Türkiye’de genel durum buydu. Peki, yirmi birinci yüzyılın başında genel durum ve görünüm nasıl? Bu günkü koşullar, o günkü koşullardan daha mı farklı? Daha mı iyi? Halkımız daha mı mutlu? Özgür, bağımsız, uygar bir ülkede mi yaşıyoruz? Bu sorulara vereceğimiz yanıt, tek sözcükle “hayır ” olacaktır.

Türkiye’nin bugünkü ortamının, Osmanlının son döneminden pek farklı olmadığını, hatta Osmanlının işgal yıllarından daha da kötü olduğunu, azıcık kafası çalışan herkes anlayabilir, görebilir.

Günümüzde “Ordunun silah ve cephanesi elinden alınmıyor” ama komutanları alınıyor. Komutanlar zindanlarda. Tutsak. Yabancı güçler tarafından değil, kendi güçlerimiz tarafından esir alınmış. Böyle giderse “silah ve cephane”nin alınmasına da sıra gelecek, Irak’ta, Afganistan’da olduğu gibi…

Yargı bağımsızlığını yitirmiş. Siyasallaşmış. Hükümetin emrine girmiş. Kim iktidarı eleştiriyorsa, kim kirli çamaşırlarını ortaya koyuyorsa, kim tam bağımsızlıktan ve ulusalcılıktan yana olup, ABD’ye, cemaatlere ve etnik bölünmeye karşı çıkıyorsa, soluğu içeride alıyor. Milletin iradesi ile seçilen milletvekilleri bile hâlâ mapusanede.

Dün Kürt Nemrut Mustafa Paşa’lar, Malta sürgünleri vardı; bugün Ergenekon’lar, Balyoz’lar, Hasdal’lar, Silivri’ler, Beşiktaş’lar var.

Güneydoğu’da yönetim PKK’lı bölücülerin eline geçmiş. “Kurtarılmış bölgeler” oluşturulmuş. Her gün askerimiz, polisimiz şehit ediliyor. Hükümet çaresiz, güçsüz. Caniler ellerini kollarını sallayarak dolaşıyorlar. Polis seyrediyor. Ordu seyrediyor. Devlet kapalı kapılar arkasında katilerle, terör örgütüyle pazarlık yapıyor…

Kürtler kendi meclislerini kurmuşlar. İki parlamento var şimdi Türkiye’de. Birisi Kürdistan parlamentosu, öteki Türk parlamentosu. Birisinin başkenti Ankara, ötekinin Diyarbakır. Kürdistan Meclisi çalışmalarına başladı bile.

Cumhuriyet, devrim ve Atatürk düşmanı Şeyh Sait’i anma törenlerinde kahramanlaştırıyorlar. Türkiye’yi Şeyhler, müritler, mensuplar ülkesi yapmaya çalışıyorlar.

Yani ülkenin bölünmesi, Atatürk Devrimlerinin ve cumhuriyetin yıkım süreci tamamlanmak üzeredir.

Bu ihanet yolculuğu, bu kötü süreç ancak bir devrimle önlenebilir: Kemalist bir devrimle. Türkiye’yi yeniden yapılandırma görevi gelip, kapımıza dayanmıştır. Önümüzde duran yakıcı görev budur.

20. Yüzyılın başında emperyalizme ve yerli uşaklarına karşı nasıl bir mücadele verilmişse bugün de aynı yol ve yöntem izlenecek, Türkiye, tüm Kemalist kurumları ile yeniden kurulacak, emperyalizmin zincirleri yeniden kırılacaktır.

Ama böyle bir mücadele babadan kalma, köhne devrimci yöntemlerle başarıya ulaşamaz, ulaştırılamaz. 1945’lerden bu yana sol sadece laf üretmekle, muhalefetçilik oyunu oynamakla yetinmiştir. Sol kendisini muhalefete mahkûm etmiştir.

Krizlerin çözümü devrimle olur. Devrim ise ancak “iktidar mücadelesi ile gerçekleşebilir. Aslolan bir ömür boyu muhalefette kalmak değil, iktidar için mücadele etmektir…

Muhalefete mahkûm olmak, devrimci mücadeleyi dört duvar arasına hapsetmek, direnişlerden ve eylemlerden uzak, her şeyi laf kalabalığı ile sadece konuşarak, eleştirerek çözümlemeye çalışmak, yani kısaca “dedikodu muhalefeti” ile yetinmek, vakit öldürmekten başka bir şey değildir. Bu ülkeyi Cumhuriyet yıkıcılarından, vatan satıcılarından kurtarmak istiyorsak eğer, iktidar olma mücadelesine halkımızla birlikte yürütmek zorundayız. Ancak bu yolla “sözde muhalefet”in yerine “gerçek muhalefeti” geçirebiliriz.

CHP, önce aralarındaki tekke, tarikat, cemaat, PKK ve ABD sempatizanlarını temizlemeli, Atatürk düşmanlarına yol verip, Altı Oka sahip çıkmalıdır. Sonra da halkın arasına karışmalıdır.

İşçiler karda kışta zalime, zulme direnirken; öğrenciler, öğretmenler, memurlar gazlı, coplu saldırılara uğrayıp, yerlerde sürüklenirken, tekmelenirken siz seyirci kalamazsınız. Meclisin dört duvarı arasında, grup toplantılarında ahkâm kesemezsiniz. Dünyada hiçbir iktidar lafla yıkılmamıştır, lafla kurulmamıştır. Lafla yürüse peynir gemisi yürürdü.

Mustafa Kemal’ler, Lenin’ler, Castro’lar, Chavez’ler düşüncelerini, görüşlerini eylemlerle birleştirdikleri için, yani kısaca teori-pratik bütünlüğünü sağladıkları için başardılar.

Burada bilinmesi gereken temel gerçek şudur: (Altını çizerek yazıyorum.) Bu pervasız gidişe, Cumhuriyet yıkıcılığına ve talan düzenine “dur” diyecek tek güç halktır, halkın örgütlü gücüdür. Kitleleri demokratik direnişlere, eylemlere yönlendirecek, onların direncini arttıracak güç ise toplumun devrimci, demokrat, ulusal öncüleridir. Öncüler, önce kendi aralarında bütünleşecek, sonra da en geniş cephede halkı birleştirmek için kolları sıvayacaklardır. Ordu, millet dayanışması sağlanacak, “Erzurum, Sivas Kongreleri” yeniden yapılacaktır.

Yüzde 1’lik, 2’lik “ahbap çavuş partileri, particilik oynamaktan vazgeçeceklerdir.

Devrimci mücadele sandığa kilitlenemez. Günlerden beri, ABD emperyalizminin ve işbirlikçilerinin denetlediği, yönlendirdiği seçimle yatıp, seçimle kalkıyoruz. Elbette iktidar mücadelesinde seçim de önemli bir unsurdur, ama tek unsur değildir. Tek mücadele yöntemi değildir.

Mustafa Kemal Atatürk Samsun’a çıktığında yanında sadece halk ve birkaç yurtsever komutan vardı…

 
  Bugün 1481139 ziyaretçi buradaydı! Siteme Hoş Geldiniz Adil Durusu

ANA SAYFAYA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
Siteme Hoş Geldiniz Adil Durusu SAĞLIK VE HUZUR DOLU NİCE GÜNLERE......
Kapadokya Eğlence Merkezi Başvuru Kaynakları Başvuru Kaynakları Submit Your Site To The Web's Top 50 Search Engines for Free! ÜRGÜP Esbelli Mahallesi Butik otelleri  Create FREE graphics at FlamingText.com

Image by FlamingText.com Check  Out My Rank On PRTracking.com! Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?

Ücretsiz kaydol