İSLAM COĞRAFYASINDAKİ KAVGANIN NEDENİ?
Kavga, neden İslam coğrafyasında?
Önünüze bir dünya haritası alıp bakın.
Şu an çatışmaların olduğu bölge; Müslümanların yaşadığı coğrafyadır. Libya'dan Pakistan'a kadar her yerde: Yoksulluk var; gerilik var, cehalet var, kan var, acılar var, yıkım var, yoksullaşma var.
Krallar var, şeyhler var, diktatörler var... Ayaklarının altında petrol denizi var.
Bir de bakın Batı dünyasına.
Zenginlik var, en iyi eğitim var, barış var, huzur var.
Savaşların yerini işbirliği almış.
Çünkü eğitilmiş halk var.
Eğitilmiş halkın seçtiği sivil yöneticiler var... Ayaklarının altında kuru toprak var.
Peki zengin ve mutlu olması gereken İslam dünyası neden böyle?
Sebep din mi?
Olamaz..
Çünkü aynı dini kabul etmiş eski devletler; o zamanlar dünya medeniyetine önderlik edebiliyorlardı. Öyleyse sakatlık başka yerde.
Sakat nokta bulunmadan; bu derde çare de bulunamaz.
Elimizde Osmanlı Devleti örneği var.15. Yüzyıl'da yeni bir çağ açarak dünya tarihine yön veriyor. Avrupa'dan çok ileride. Sonrasında işler değişiyor. Avrupa ileri giderken Osmanlılar çöküşe geçiyor.
MUHTEŞEM YANLIŞ!
Yıl 1548
Başta Muhteşem Süleyman var.
Sultan Süleyman; Avrupa'yı korkutmuş ama kendi devleti için için kaynıyor. İstanbul'da bile insanlar huzursuz.
Muhteşem Süleyman topluyor alimlerini soruyor: -“Efendiler; bu kargaşanın sebebi nedir?” Huzurdaki mollalar, kadılar, kadıaskerler, beylerbeyleri, vezirler ve veziriazam bir cevap buluyorlar: -“Hünkarımız, bu sıkıntının sebebi; medreselerde (o zamanki üniversiteler) okutulan tıp, matematik, coğrafya gibi akılcı ilimlerdir. Bunları kaldırıp yerine din dersleri korsak; millet yaramazlıktan vazgeçer.”
Bu kararla okullarımızdan akıl kovuluyor.
Bilimsel araştırmalar sona erdiriliyor.
Bunun yerine fıkıh, hadis, kelâm gibi Kuran dersleri konuluyor.
Aynı sıralarda; Avrupa'daki kiliselerde konuşulan şu idi: “Bu Türkler bize Allah'ın yolladığı bir ceza kırbacıdır.
Peki bunları nasıl alt edebiliriz?”
Papazlar oturup düşündüler. Tarihleri incelediler. Gördüler ki Müslümanları kendilerine üstün kılan güç din değil, akıldır. -“Türklere karşı aklımızı kullanalım,” dediler.
Ve böylece akıl ürünü olan bilimi devreye soktular. Türklerin attığı tıbbı, fenni, coğrafyayı kaptılar. Böylece bizler kuyuya doğru, Avrupa uzaya doğru yol aldı.
Oysa, Türklerin ilk islamı kabul yıllarında ve sonrasında ilim ve irfan konusunda Dünyaya önder olmaları, büyük keşiflerin yapılması ve Biruni, İbn-i Sina, Farabi, Uluğ Bey, Piri Reis gibi büyük alimler yetiştirmeleri ilme verdikleri önemi göstermektedir. Bunu temelinde de,
*Beşikten mezara kadar ilim öğrenin,
*İlim Çin'de de olsa gidip alın,
*Alimlerin mürekkebi şehit kanlarından daha kıymetlidir,
*İlim rütbesi en yüksek rütbedir,
*Cehaletten daha müthiş fakirlik olamaz,
*Bilenlerle bilmeyenler hiç eşit olur mu? diyen Peygamberimiz Hz. Muhammedin hadislerine gösterdikleri önemdendir.
Nitekim; bu tarihten sonra din toplumu aydınlatan ve ileri götüren bir unsur olmaktan çıkmış, siyasilerin toplumu sindirme ve onun zaafından yararlanma unsuru haline dönüşmüştür.
Geldik bugüne.
Bugün de Batı dünyası; aklı kullanıyor.
Aklın ürünü de bilimsel sonuçlardır. O da karşımıza fabrikalar, barajlar, lüks konutlar, iyi okullar, en ileri iletişim araçları, en ileri savaş araç-gereçleri olarak çıkıyor.
İslam dünyası bu gelişmeler karşısında çareyi daha da büzüşmekte buluyor. Dine sarılarak kurtulacağını sanıyor. Bölgedeki krallar, şeyhler, diktatörler de 'Din elden gidiyor!' diyerek halk kitlelerini bu yoldan uyutuyor.
Eğitilmemiş dinle uyutulmuş kitleleri yönetmek de kolay ya.
Cehalet at koşturuyor.
Cahil toplumlar üretemezler.
Bu yüzden yoksulluk kol geziyor.
Yoksulluk kavganın sebebidir.
Batı dünyası yoksulluğu ve cehaleti kullanarak islam dünyasını kırıp geçiriyor.
Bu işte ne İsa Mesih'in suçu var ne Muhammed'in eksikliği.
Çünki, insanların okuma yazma bildikleri günümüzde Tanrı ile aralarında başkalarının olmasına ve dinin aracılar vasıtasıyla ve yönlendirmelerle algılanması dönemine son verilmesi gerekmektedir. Din sadece ve sadece Tanrı ile kul arasında bir kutsal olarak kalmalıdır.
Peki kurtuluş nerede?
Mustafa Kemal'e bakın!
Tek kurtuluş kapısının o olduğunu görün.
Başka çareniz yok ey Müslümanlar!
Hepiniz Kemalist olacaksınız !
Mustafa Kemal Atatürk ne demiş;
Benim manevi mirasım akıl ve bilimdir.
*Alıntıdır.