32 Türk doktordan, tıpta çığır açacak buluş!
Her biri alanında uzman 32 Türk doktor, tıpta çığır açacak buluşa imza attı.
Neştere gerek kalmadan, damar tıkanıklığını ilaçla çözecek yöntem ile by pass ve stent tarih olacak.
Türkiye´de ölümlerin yarısı kalp-damar hastalıklarına bağlı gerçekleşiyor. Her 2.5 dakikada bir kişi kalp-damar hastalıkları nedeniyle yaşama veda ederken tıp literatürüne girecek buluşa imza atan Türk doktorlar, damar sertliği ve tedavisinde bilinenlerin ötesine geçerek ezber bozdu. Neştere gerek bırakmadan damar tıkanıklığını ilaçla çözecek çalışmaya imza atan Kardiyoloji ve Kalp Damar Cerrahisinden Patolojiye, Endokrinolojiden Genetik´e 32 profesörün yer aldığı Çalışma Grubu´nun buluşuyla by pass ve stent´e gerek kalmayacak.
DÜNYADA İLK
Ekibin başında İstanbul Tıp Fakültesi eski Dekanı ve Kardiyoloji Ana Bilim Dalı en kıdemli hocası Prof. Dr. Faruk Erzengin var. Damar sertliğini önlemek ve daha önce by pass ameliyatı olduğu halde, hastalığı devam edenlerin sorunlarını ortadan kaldırmayı hedeflediklerini belirten Prof. Erzengin şöyle konuştu: “Damar tıkanıklığının endotel hücreleri altında (İntima) veya arterin orta tabakası olan Muskuler Media´da olabildiği gibi, atardamarın (arterin) en dış tabakası olan Adventisya´dan da başlayabileceğini dünyada ilk kez biz tespit ettik. Devamlı ilerleyen bu hastalığa ilaçla çözüm ve tedavi yöntemleri geliştirdik. Sadece damar tıkanıklığıyla ilgili yeni teşhisler ortaya koymakla kalmadık. Yıllardır durdurulamaz, geriletilemez olarak bilinen damar sertliği hastalığının durdurulabildiğini ve tamamen geriletebildiğini ortaya çıkardık.”
MİLYONLARIN HAYATI KURTULACAK
Prof. Erzengin, tıp literatürüne girecek önemli bir adım attıklarının altını çizerek sözlerini şöyle sürdürdü: “Çalışma, 13 bin 550 vakada başarılı sonuç verdi. İnsanoğlunun yaşamında atar damarın ömrü önemli. Hatta ‘İnsan, atar damarları kadar yaşıyor´ diyebiliriz. Çünkü beyine giden damar tıkandığında insan felç geçirebilir veya ölür. Kalbe giden atar damar tıkandığında enfaktüs yaşanır. Bacağa giden atar damar tıkandığında ise kangren ortaya çıkar. Buluşla milyonlarca kalp-damar hastası şifa bulacak. ABD´de FDA tarafından kabul edilen ilaçlarımızı, Sağlık Bakanlığı´nın da onayına sunduk. Dünya için önemli bir buluş olan bu ilaçların Türkiye´de üretilmesini istiyoruz.”
ERZENGİN: KLASİK BİLGİLERİN ÖTESİNE GEÇTİK!
Damar sertliği ve tedavileri alanında yaptıkları özgün çalışmalarla klasik bilgilerin ötesine geçtiklerini ifade eden Prof. Dr. Faruk Erzengin, “İnsanlar, birçok sebepten dolayı ölüyor. Bu nedenler arasında Kalp ve Damar Hastalıkları, Damar sertliğine bağlı tüm hastalıklar, örneğin inmeler gibi, başı çekiyor. Öne çıkan bu sebepleri araştırdığımızda insanoğlunun yaşamında atar damarının ömrünün çok önemli olduğu gerçeğiyle karşılaşıyoruz. Hatta ‘insan, atar damarları kadar yaşıyor’ diyebiliriz. Çünkü beyine giden damar tıkandığında insan felç geçirebilir, sakat kalır veya ölür. Kalbe giden atar damar tıkandığında enfaktüs yaşanır. Bacağa giden atar damar tıkandığında ise kangren ortaya çıkar. Özetle yaşamımızda atar damarlar çok önemlidir ve insanoğlu atar damarı kadar yaşayabiliyor. Bizler; 32 kişiden oluşan Çalışma Grubu’muz ile damar sertliği ve tedavileri anlamında özgün bir çalışma yaparak, klasik bilgilerin ötesine geçmeyi başardık” şeklinde konuştu.
Damar sertliğinin, atar damarlarınüzerinde hangi bölgelerde ortaya çıktığı ve tedavi için çözüm yollarıyla ilgili sofistike araştırmalar yaptıklarını, böylece klasik bilgilere ek olarak bazı şaşırtıcı gerçeklere ulaştıklarını belirten Dr. Faruk Erzengin, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Atar damarlarda üç tabaka bulunuyor. Üst dış kısmına Adventisya, orta tabakaya Media, en iç tabakaya ise İntima diyoruz. Birde bu üç tabakayı birbirinden ayıran iki elastik yapı var. Klasik olarak eskiden şu biliniyordu; damar sertliği yapan lipitler, oksi LDL ve 250 den fazla etkenler damara İntimal tabakadan, yani damarın en iç örtüsü olan ve tek tek hücrelerin sıralanmasından oluşan Endotel’den girer ve İntimal tabakaya oturur ve burada birikirler, Lipid plaklarını oluştururlar. Bu lipid yani yağ oluşumları, önce biraz damarın dışına doğru büyüme gösterse de sonra damarın içine doğru büyüme yapar. Böylece plaklar oluşarak damarın içi daralır. Bu plakların üzeri bir tabaka ile kaplı olup bazı plaklarda incedir ve bunlara hassas plak denir. Plak çoğu zaman omuz kısmı denilen bölgeden, ya da üstünü kaplayan kapsülün en ince yerinden çatlayarak içindeki lipitkoru ve komponenti damarın içine doğru boşalır. Bu esnada koruyucu faktörler, başta trombusler gelir. Bunun etrafında toplanır ve burada tıkaç oluşturur. Neticede damarda içten tıkanıklık veya darlık meydana gelir. Oluşan damar tıkanıklığı bazen kan akımının tam durmasına sebep olur, bazen de kısmen gitmesini engeller. Tıpta bu duruma, damarın içten tıkanması, deniyor. Damar sertliğinin, Media tabakasında oluştuğu zaten daha evvelce ispatlıydı. Biz ise; damarın her tabakasında bu işin olabileceğini ortaya çıkardık. Çalışma Grubumuz ile yaptığımız incelemelerde; koroner arter aterosklerozunda plak oluşumu ve kalsifik tutulum, klasik intimalkaskad yolu dışında yani yalnız endotel hücreleri altından değil, adventisya tabakasından da başlayabileceğini ve ilerleyebileceğini ve damarın lümeninde daralmaya, tıkanmaya sebep olabileceğini ortaya koyduk.”
İLAÇ TEDAVİSİ ÖLÜMDEN KURTARACAK
Damar tıkanıklığının sadece endotel hücreleri altında veya Mönckeberg’in tarif ettiği arterin orta tabakası olan Muskuler Media tabakasında olabildiği gibi, atardamarın en dış tabakası olan Adventisya dan da başlayabileceğini dünyada ilk kez tespit etmekle kalmadıklarını dile getiren Erzengin, damar tıkanıklığıyla ilgili dünyada ilk olan teşhisin yanında, devamlı ilerleyen bu hastalığa ekibiyle birlikte ilaçla çözüm ve tedavi yöntemleri de geliştirdiklerini söyledi. Erzengin, şu ifadelere yer verdi: “Gayemiz sadece damar tıkanıklığıyla ilgili yeni teşhisler ortaya koymak değildir. Bu hastalık, yıllardır durdurulamaz ve hatta geriletilemez olarak bilinirdi, biz bu hastalığa karşı yıllardır yalnız ilaçla çözüm ve medikal tedavi yöntemleri üzerinde de çalıştık ve çok belirgin başarılar elde ettik. Özetle aterosklerozunyani damar sertliğinin durdurulabildiğini ve tamamen geriletebildiğini ortaya koyduk. Uzun zamandır DETEA ve benzeri ileri tetkik ve deney laboratuvarlarımızda atelostolozuntiperini, sebeplerini, oluş nedenlerini ve oluş mekanizmalarını araştırdık. Hastalığın yüzde 60 kadarı klasik intima yoluyla gerçekleşiyor ama Mönkemek’in tarif ettiği skreloz yüzde 3 kadar bir oranda damar sertliğini oluşturuyor. Bize göre damar sertliğinin geri kalan yüzde 35-40 kadarı Adventisyadan başlıyor. Bu da ya kalbin etrafındaki epikardial yağ tabakasından komşuluk yoluyla veya atardamarları besleyen arterioller, yani incecik kılcal arterlarle,vasevasorum denilen, atar damarın kendisini besleyen temiz kanı getiren kılcal atar damarlar yoluyla tekrar belirteyim klasik kaskaddakiendotelden giren 250 den fazla faktörlerin,bu ikinci değişik bir yol olan arterin dış tabakasına ulaşmasıyla oluşuyor.”
NOBEL’E ADAY OLABİLECEK BİR ÇALIŞMA
Bilimsel çalışmalarındaki hedefinin; damar sertliğini önlemek ve bu hastalık nedeniyle daha önce by pas ameliyatı olduğu halde, hastalığı devam edenlerin rahatsızlığını tamamen ortadan kaldırmak olduğunu kaydeden Prof. Dr. Erzengin, çarpıcı sonuçlar elde ettikleri çalışmalarına ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu: “Sürekli ilerleyen bir process olan ve ciddi öldürücü sonuçlara yol açan bu arterleri tutan damar sertliğinin, yalnız ilaçlar yoluyla tedavisini bulmayı amaçladık. Nitekim başında bulunduğum 32 kişilik Çalışma Grubu, dünya çapında ses getirecek bu önemli başarıya imza attı. Kimya Mühendisliğinden Patolojiye, Genetikten Allerjiyepekçokbranştaki profesörlerin oluşturduğu çalışma grubumuzda; Kardiyoloji ve Kalp Damar Cerrahisinden, Patoloji ve Diyabetolojiye, SEM kalsiyum-Lipid tarama ve haritalama incelemesinden fizyopotolojiye kadar, hatta kimya mühendislerine kadar birçok uzman yer aldı. İdealimiz deneysel ve klinik temele dayanan bu çalışmamızın Nobel Ödülü’ne aday olabilmesidir. Bana göre üniversite ve bilim kurumlarının en önemli hedefi; ürettiği çalışma ve projelerle Nobel’e aday olabilecek işlere imza atmasıdır.”
PROF. DR. FARUK ERZENGİN KİMDİR?
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin En Genç Dekan’ıünvanına sahip olan Prof. Dr. Faruk Erzengin, 24 Aralık 1950 yılında 7 çocuklu bir ailenin son çocuğu olarak Kahramanmaraş’ta dünyaya geldi. Babası; Maraş Kurtuluş Savaşında çok büyük fedakârlıklar gösteren ve gazi olan Hacı Mehmet Erzengin’dir ve çok köklü bir ailenin mensubu olup meşhur Hoca ve Müderris Ömer Efendinin torunudur.Türkiye Cumhuriyet tarihinde seçimle gelen, tarihteki en yüksek oyu alan ve maksimum yapılabilen iki dönemi yaşayarak toplam 6 yıl görev yapanErzengin’in çalışmaları, dünyanın birçok ülkesinde yakından izleniyor. Doppler-Renkli Doppler Ekokardiyografi ve Transözofajiyal Ekokardiyografiyi ülkemize ilk getiren Prof. Dr. Erzengin, Türk Kardiyoloji Derneği Yeterlilik ve Etik Kurulu Başkanı! 4 Yıl Sürekli Eğitim Komisyonu Başkanlığı yapan, Avrupa ve Türkiye Kardiyoloji Çekirdek Eğitim Müfredatı Türkiye Sorumlusu ve Başkanı olarak çalışan ve Avrupa Kardiyoloji Derneği Türkiye temsilcisi olan Prof. Dr. Erzengin, İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi’nde, Baş Hekimlik, Eğitim Komisyon Baikanlığı,1997-1998 yılları arasında Satınalma Komisyon Başkanlığı, Döner Sermaye İşletme Müdürlüğü ve Tahakkuk Amirliği yaptı. Ayrıca 1998 -2004 yılları arasında İstanbul Tıp Fakültesi’nin 2 dönem seçimle gelerek dekanlığını yaptı
*Alıntıdır