BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA ÜRETKENDİR, PAYLAŞILMAYAN BİLGİ BATAKLIKTAKİ HAZİNE GİBİDİR.
Siteme Hoş Geldiniz Adil DURUSU
   
  SİTEME HOŞ GELDİNİZ Adil DURUSU
  Kadın Tıbbiyeliden Türbana Dair...
 

Kadın Tıbbiyeli’den türbana dair…

 

Prof. Dr. Ferhan G. Sağın

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı, İzmir

ferhan.sagin@ege.edu.tr

 

*** Bu yazı, İzmir Tabip Odası Bülteni TIBBİYELİ’nin Kasım 2010 sayısında ve Bilim ve Gelecek

Dergisi’nin Aralık 2010 sayısında yayınlanmıştır.

Bu yazıda türbanın demokratik, çağdaş bir toplum düzeninde “kadının kıyafet özgürlüğü” içinde

olup olmadığını tartışmayacağım. Ülkemizde, önemli bir siyaset ve ticaret aracı olarak neden

ısrarla siyasi gündemde tutulduğunu da... Halkın din duygularının sömürülerek türbanın ve velev

ki diğer siyasi simgelerin cumhuriyetin temeli olan laiklik ilkesine karşı sistematik bir şekilde

nasıl kullanıldığından da bahsetmeyeceğim. Bırakalım türbanı bu noktadan politikacılar

tartışsın… Onlar bilmezler mi, laikliğin “inanç özgürlüğü”nün çok ötesinde bir kavram olduğunu, laik düzende yalnız bir inancın değil, her türlü inancın saygı görmesi gerektiğini… İnanca saygının da onu siyasallaşmadan kurtarmaktan geçtiğini… Batı demokrasilerinde inançların kişilerin vicdanlarına bırakıldığını, siyasal yaşamın dayanağının ise bilim ve hukuk olduğunu…

Yani kamu yaşamına ilişkin karar ve işlemleri düzenleyecek yasaların her hangi bir inancın

ilkelerine göre yapılmasının önerilmesinin bile kabul edilmeyeceğini…

Kadının İslam bilimcileri arasında bile tartışmalı olarak yorumlanan örtünme zorunluluğunu da

sorgulamayacağım bu yazıda... Varsın, din aydınları yorumlasın İslamda türbanın yerini… İslam

tarihçileri örtünmenin ortaya çıkışını, gerekçelerini incelesinler… Onlar şüphesiz ki, günümüzden 700 yıl önce İslam aydınlanmasının dünyaya hükmettiği dönemde Yunus Emre'nin,

Şer’ ile hakikatin niteliğini söyleyim:

Şeriat bir gemidir, hakikat denizidir,

Ne denli sağlam olsa geminin tahtaları,

Ona dalga vurdukça, aşınıp gidesidir” deyişini unutmayacaklar… Türban dayatmasının

“Kur'an'ın emirlerinden mi, yoksa kişisel görüşlerin dinselleştirilmesinden” mi kaynaklandığını

en iyi onlar ayırt edeceklerdir.

Türbanın laik ve demokratik bir cumhuriyeti düzenleyen hukuksal zemindeki yerini de

tartışmayacağım. Hele hele, Anayasa Mahkemesi ve Danıştay’ın aldığı kararların hukuki

yorumlarını da… Türkiye'de siyasal İslam’ın simgesi durumuna gelen türbanın kamu alanlarında ve üniversitelerde kullanımını kısıtlayan mahkeme kararlarının ve uygulamaların insan haklarına aykırı olmadığı yönündeki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına da değinmeyeceğim.

Anayasa’mızda, iç hukukumuzda temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası antlaşmaların

Anayasa'dan ve kanunlardan üstün olarak tanımlandığını da… Varsın, saygın hukukçularımız,

hukukun kendi mecrasında yorumlasın bunları

Toplumbilimi alanında türbanın nasıl ve neden ortaya çıktığını, kökenini, biçimini de

sorgulamayacağım. Şüphesiz ki toplumbilimciler, türbanın 1960’lı yıllardan itibaren Mısır’da

Müslüman Kardeşler ve İran’da Mollalar Hareketiyle simgeleşen Siyasal İslam’ın yükselişiyle

ortaya çıktığını hatırlatacaklardır topluma… Sadece bir örtü olmadığını da… Yüz açıkta kalacak şekilde başın ve boynun sımsıkı örtüldüğü özel bir örtünme şekli olarak toplumda

üniformalaştığını da… O üniformanın altında bazen topuklara kadar inen pardösünün, bazen de

dar kot pantalonların bulunmasının nasıl bir açıklaması olduğunu aynı toplumbilimciler ve belki

de ruhbilimciler birlikte tartışsın bırakalım da…

Ben toplumbilimci-ruhbilimci değilim, hukuk insanı da değilim. Din alanında ise hiç yetkin

değilim. Siyaset arenasında da top koşturamam. Dolayısıyla, türbanla ilişkili yukarıda belirttiğim

noktaları tartışmayacağım. Ama ben, bu yazıda bir hekim olarak türbanın ve ilişkili örtünme

biçimlerinin kadınlarımızın, genç kızlarımızın, hatta ergenliğe girmemiş kız çocuklarımızın

sağlıklarını nasıl etkilediğini anlatmak istiyorum. Ama önce bir kadın meslektaşımızın

söylediklerine kulak verelim:

"Muayeneye gelen tesettürlü kızlarımız ve kadınlarımız soyununca, dayanılmaz bir ter kokusu

yayılır. Memelerinin altı kırmızı ve kokulu bir sıvı ile kaplıdır. Din uğruna eliniz ıslanır, mideniz bulanır. Türbanları yumurta gibi sert olsun ve dik dursun diye, eski röntgen filmlerini kesip, iki kat eşarbın altına koyuyor bazıları. Başlarını açtıklarında, baş derileri, havasızlıktan suları akan, cılk yaradır. Ve bizden, yani hekimlerden, tam da bu yaralar için tedavi isterler...

Yeryüzünde kadınlarına bunu reva görürken, öbür dünyada açık saçık hurilerin hayali ile

yaşamak yetiyor o erkek zihniyetine!.."

Mine G. Kırıkkanat'ın, Tesettür ve Pranga adlı yazısında, bir kadın hekim okurunun mektubundan aldığı satırlar (27 Nisan 2005, Radikal Gazetesi)

Şimdi gelelim bu konudaki bilimsel verilere, Tıbbiyeli’nin işi bu:

Derimiz en geniş organımız… Sadece koruyucu bir tabaka değil, vücut ısısını ve su dengesini

sağlayan, D vitamini sentezi gibi önemli biyokimyasal yolaklara izin veren, vücudumuzdan

zararlı maddelerin ter yoluyla atılımını gerçekleştiren bir organ… Örtünme, işte havayla teması

kesilmemesi gereken bu canlı yapıyı anlamlı bir şekilde etkiliyor. Türbanlı kızlarımızınkadınlarımızın derileri gün ışığından ve havadan yoksun kalıyor, rahat nefes alamıyor, işlevlerini yerine getiremiyor. Ayrıca, örtünmede daha çok koyu renkli kumaşlar tercih edildiğinden, kadınlarımız daha fazla terliyor ve ilişkili deri-saç lezyonlarıyla sık sık karşı karşıya kalıyor, yine aynı nedenlerle yaz aylarında sıcaklık çarpması olaylarını da daha fazla yaşıyorlar.

Ancak özellikle son 20 yıldır üzerinde en önemle durulan konu, örtünmenin etkisiyle güneş

ışığına yeterince maruz kalamayan deride D vitamini sentezinin yetersizliği; yani D

hipovitaminozu… İlk olarak Hindistan’daki Sünni Müslüman kadınlarda gözlemlenen bu sonuç

örtünmenin yanı sıra bu kadınların sosyal yaşama ve toplum içine dahil olmamaları, vakitlerini

daha çok evde ve gün ışığından yoksun olarak geçirmelerine de bağlanmış.

Benzer şekilde Faslı kadınlarda da D hipovitaminozu oldukça yüksek bir oranda (%91)

bulunmuş, eksikliği oluşturan en önemli faktörler olarak da çarşaf benzeri giysilerin giyilmesi ve

çok az bir süre gün ışığına maruz kalınması (günde 30 dakikadan az dışarı çıkmak) belirlenmiş.

İlginç olarak, güneşin ışınlarına en fazla maruz kalınan ülkelerden Avustralya’da yapılan bir

çalışmada göçmen olan örtülü kadınların %80’inde D vitamini eksikliği saptanmış.

Ülkemizde de bu konuda yapılmış ilginç çalışmalar var. Değişik giyinme tarzları sergileyen

kadınlarda yapılan bir çalışmada, sadece ellerin ve yüzün gün ışığına maruz kalmasının kısmen D vitamini sentezine olanak tanımasına rağmen D vitamini eksikliğini gidermeye yetmediği

gözlenmiş, ayrıca çalışmadaki tamamen örtünen kadınların hepsinde D hipovitaminozu

görülmüş.

D vitamininin kalsiyum metabolizması, kemik gelişimi ve bütünlüğünün korunmasındaki rolü

göz önüne alındığında, bu vitaminin eksikliğiyle gelişecek hipokalsemi, osteomalazi ve

osteoporoz örtünen kadınlarımızın önündeki en önemli sağlık sorunları… Tabi bunların sonucu

olarak gelişecek komplikasyonlar da…

İrlanda’da yapılan bir çalışmada araştırıcılar, örtünen kadınların doğum sırasında kalça kırığı

gelişimi açısından daha fazla risk taşıdığını belirlemişler. Dublin’deki St James Hastanesi,

Osteoporoz Birimi’nden Dr. Miriam Casey, D vitamini eksikliği içinde olan bu annelerin

bebeklerinin özellikle doğum sonrası ilk haftada nöbet geçirmeye daha eğilimli olduğunu

belirtiyor.

Bu bebekleri bekleyen bir başka sorun da bir kaç yıl önce, İngiltere’de yapılan bir çalışmada dile

getirildi. Doktorlar Müslüman (ve örtünen) annelerin sütünden yeterince kalsiyum alamayan

bebeklerinde çocukluk çağında görülen raşitizm sıklığına dikkat çektiler.

American Journal of Clinical Nutrition’da 2007 yılında yayınlanan bir çalışmada Dr. Saadi ve

arkadaşları, hemen hepsi kolları ve bacakları da örtülü bir giyim biçimi olan, hiç doğum

yapmamış 88 kadında ve emzirme dönemindeki 90 annede D vitamini düzeylerini araştırıyorlar.

Çalışmadaki 178 olgudan sadece 2 tanesinde D vitamini eksikliği görülmüyor. Geri kalan 176

olguya 3 ay boyunca vitamin desteği uygulandığında sadece %30 oranında olgunun önerilen kan

düzeylerine erişebildiği görülüyor.

“Hemen hemen, türban takmış her kadının arkasında bir erkek öyküsü vardır!” diyen düşünce

adamı Orhan Bursalı’nın bu teorisi aslında kadının üzerindeki baskıcı uygulamalara işaret ediyor.

Bu uygulamaların ruh ve akıl sağlığı üzerindeki etkilerini inceleyen İnsan Hakları için Hekimler

(Physicians for Human Rights-PHR) grubu da Afganistan’da Taliban kuralları altında yaşayan

Afgan kadınları üzerinde ilginç bir çalışma yürütmüşler ve dikkat çekici bir sıklıkta duygu durum bozukluklarına rastlamışlar. Olguların %97’si majör depresyon semptomları gösteriyor,

%86’sında da anksiyete belirtileri saptanıyor. PHRi bu durumun kadınlara uygulanan baskıcı

tutumlara bağlı olduğunu öne sürüyor, ayrıca bu bulguların, kadınların hareketini kısıtlayan ve

örtünmeye zorlayan koşulların yarattığı kronik stresle daha da alevlendiğini bildiriyor.

Türbanlı kadınların önündeki önemli bir sorun da sağlık hakkına erişimdeki kısıtlılık… Erkek

doktorlar, türbanın çıkarılması ve vücut muayenesi yapılması sırasındaki kısıtlılıklar yüzünden

türbanlı ya da örtünmüş kadın hastalarında etkin bir şekilde muayene ve tedavi

gerçekleştiremiyorlar. Bu konu, yakın zamanda Taliban rejimindeki kadınların aldıkları sağlık

hizmetinin kalitesini inceleyen bir araştırmada da ortaya çıkmış durumda... Bu araştırma, örtünen kadınların hem hekimlerden, hem de diş hekimlerinden anlamlı derecede yetersiz hizmet aldığını ortaya koyuyor.

Türban ya da örtünme fiziksel olarak da bir takım sorunlar yaratıyor. İnanç gereği örtünme

genellikle kalın-ağır kumaşlarla olduğundan ve tüm vücudu kaplayarak yere kadar uzandığından,

bu şekilde giyinmiş bir kadının hareket kabiliyeti de doğal olarak güçleşiyor, azalıyor. Türbanın

yarattığı görüş kısıtlılığı da işin cabası… Özellikle trafikte ve araba kullanırken bu görüş

kısıtlılığının çeşitli kazalara sebep olabileceği ileri sürülmekte... Bu konu yakın zamanda

Fransa’da gelişen bir olayda bir polis memurunun türbanlı bir kadına yazdığı trafik cezasıyla da

gündeme geldi.

Türbanla ve ilişkili örtünme biçimleriyle oluşabilecek bu sağlık sorunlarını toplumla paylaşmak

bilim insanları, hekimler olarak bizim görevimiz... İster inancı gereği, ister kültürel ve dinsel

baskılar gereği örtünsün, tüm kadınlarımızın, genç kızlarımızın da bu bilgilere erişme hakkı

olmalı… Kültürel değişimler bir gün içinde gerçekleşmiyor ama eğitim ve etkileşimle zaman

içinde olgunlaşıyor, ortaya çıkıyor. Bizlerin rolü “kadının kıyafet polisliğini” yapmak değil, ama

elbette devlet her vatandaşının temel hak ve özgürlüklerini koruyan, hakları demokratik ve eşit

olarak düzenleyen yasal sınırlar içinde gerekli önlemleri de alacaktır. Kadınlarımızı ayrımcıeşitsiz-baskıcı uygulamalardan korumak, onların “çağdaş Cumhuriyet’imizin sağlıklı ve özgür bireyler”i olarak yaşayacakları koşulları sağlamaktır devletin görevi… Bu ülkenin Tıbbiyelileri ve vatan aydınları olarak bize düşen görev ise, kadınlarımızı “çağdaş Cumhuriyet’in sağlıklı ve özgür seçimler yapabilen bireyler”i olma yönünde aydınlatmak olmalı

Bunun için elimizde bilimin gücüyle oluşturulacak farkındalık ve uyanıştan daha güçlü bir silah

var mı?

YARARLANILAN KAYNAKLAR:

OP Kapoor, Deficient sunlight in the aetiology of osteomalacia in Muslim women, Bombay Hospital Journal

Reviews

F. Allali et al., High Prevalence of Hypovitaminosis D in Morocco: Relationship to Lifestyle, Physical Performance,

Bone Markers, and Bone Mineral Density, Seminars in Arthritis and Rheumatism, 38 (6): 444-451, 2009.

Grover S, Morley R. Vitamin D deficiency in veiled or dark skinned pregnant women. Med J Aust, 175:251–2, 2001.

Benson J, Hiding from the sun-Vitamin D deficiency in refugees, Australian Family Physician 36 (5): 355-357,

2007.

Alagöl, F.et al., Sunlight exposure and vitamin D deficiency in Turkish women, Journal of Endocrinological

Investigation, 23 (3):, 173-177, 2000.

Bandgar TR, Shah NS, Vitamin D and Hip Fractures: Indian Scenario, Journal of the Association of Physicians in

India, Volume 58, 2010

Stuijt, Adriana "Women could endanger their health by wearing burqas". Digital Journal.

http://www.digitaljournal.com/article/272307.

Dubitsky, Stephanie. "The Health Care Crisis Facing Women Under Taliban Rule in Afghanistan".

http://www.wcl.american.edu/hrbrief/v6i2/taliban.htm.

http://www.thecarconnection.com/marty-blog/1044516_should-driving-while-wearing-burqas-be-illegal-how-abouthelmets

 
 
  Bugün 1544213 ziyaretçi buradaydı! Siteme Hoş Geldiniz Adil Durusu

ANA SAYFAYA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
Siteme Hoş Geldiniz Adil Durusu SAĞLIK VE HUZUR DOLU NİCE GÜNLERE......
Kapadokya Eğlence Merkezi Başvuru Kaynakları Başvuru Kaynakları Submit Your Site To The Web's Top 50 Search Engines for Free! ÜRGÜP Esbelli Mahallesi Butik otelleri  Create FREE graphics at FlamingText.com

Image by FlamingText.com Check  Out My Rank On PRTracking.com! Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?

Ücretsiz kaydol