ÖGM ve DGM
ÖGM’ler ise Ortaçağ hukukunu uyguluyorlar. Suç kanıtına ihtiyaç duymuyorlar.
ÖGM’lere hakim olan anlayış; “Benim gibi düşünmeyenlere hayat hakkı yok” anlayışıdır.
Mehmet Bedri Gültekin
ULUSAL KANAL, Çarşamba, 05 Ekim 2011 09:57
Vardiya Bizde Platformu, İşçi Partisi ve yurtsever aydınların Silivri Cezaevi önünde başlattıkları “Çadır Eylemi” ile Özel Görevli Mahkemelere kamuoyunun dikkati çekilmiş oldu.
Bu arada en çok “Özel Görevli Mahkemeler, Devlet Güvenlik Mahkemelerinin devamıdır” cümlesi telaffuz ediliyor.
Doğru mudur bu?
DGM’ler 12 Eylül sonrasında sıkıyönetim kaldırıldıktan sonra, sıkıyönetim mahkemelerinin gördüğü işlevi devam ettirmek amacıyla kurulmuşlardı. 12 Eylül Anayasasına dayanıyorlardı, anti-demokratiktiler.
Böyle oldukları için halk muhalefetinin hedefi oldular. En sonunda DGM’ler kaldırıldı.
AKP çok geçmeden “Özel Görevli Mahkemeler” ile ilgili yasayı çıkardı.
Şimdi bakalım, AKP’nin ÖGM’leri, 12 Eylül’ün DGM’lerinin devamı mıdır yoksa bambaşka bir şey midir?
BELLİ BAŞLI FARKLAR
1. DGM’lerde gizli tanık uygulaması yoktu. Ama ÖGM’lerde kim olduğunu bilmediğin, hiçbir şekilde yüzünü göremeyeceğin ve mahkemede dinlerken gerekirse sesi de değiştirilen “gizli tanıklar” ÖGM’lerin en büyük “suç kanıtları”.
Çok çeşitli vaat ve teşviklerle elde edilen gizli tanığın yalanlarına karşı sanığın kendini savunma olanağı yok.
2. Şahsen ben imzasız ihbar mektubunun güvenilir delil kabul ederek DGM’de açılmış tek dava hatırlamıyorum.
ÖGM’lerde ise açılmış olan hemen hemen bütün davalarda en büyük suç delili imzasız ihbar mektupları. Artık mektup devri geride kaldığı için imzasız e-postalar ÖGM’nin bir kişiyi tutuklaması ve hakkında dava açması için yeterli oluyor.
3. Bırakın DGM’leri, sıkıyönetim mahkemeleri de dahil olmak üzere son yüzyılın hiçbir mahkemesinde, avukatın imzaladığı bir belgenin, “dosya üzerinde gizlilik kararı var” gerekçesiyle avukata verilmemesi gibi bir hukuk faciası yaşanmadı.
Ama ÖGM’ler davalar için bir yandan “gizlilik kararı” alıyor, avukata ve sanığa suçlandığı dava ile ilgili hiçbir şey vermiyor; öte yandan dosya ile ilgili bütün bilgiler ertesi gün yandaş basında en ince ayrıntısına kadar yer alıyor.
4. DGM’lerde ve Sıkıyönetim Mahkemelerinde soruşturma tamamlanıp,
deliller toplandıktan sonra dava açılıyordu ve artık soruşturma bitmiş oluyor, yargılama başlıyordu.
ÖGM’lerde ise soruşturmaların ucu açık. Bir yanda mahkeme sürerken, öte yanda mahkemede yargılanan sanıklarla ilgili soruşturmaya savcılık ve emniyetçe devam ediliyor.
Böylece sürmekte olan davalar, toplum üzerinde bir terör ve yıldırma aracı olarak kullanılıyor.
5. Hiçbir DGM hâkimi veya savcısı; verdiği kararlardan dolayı, zamanın iktidarının takibine uğramadı, tehdit edilmedi, görevinden alınmadı, daha alt görevlere sürülmedi.
ÖGM’lerde ise AKP iktidarının hoşuna gitmeyen kararlara imza atılan Hâkim ve Savcılar izlendiler, dinlendiler, haklarında soruşturmalar açıldı. Başka yerlere sürüldü.
6. Hukukun az çok uygulandığı ülkelerde hâkim ve savcılar, verdikleri kararlardan sorumludurlar. Hiçbir sorumluluğu olmadan sanıklar ile ilgili olarak keyfi kararlar veremezler.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu gibi kurulların bir görevi de, hâkim ve savcıların keyfi, hukuk dışı kararlarına karşı müeyyide uygulamaktır. DGM’lerde görev yapan hakim ve savcılar bu sorumluluktan muaf değillerdir.
ÖGM’lerde ise, Yargıtay’ın Mehmet Haberal’ın tutuklanması konusunda karar veren hakimleri para cezasına çarptırmasından sonra, AKP iktidarı bir düzenleme yaptı. Ve artık ÖGM hakimleri verdikleri kararlardan dolayı hiçbir sorumlulukları olmayacak.
AKP iktidarı, ÖGM hakim ve savcılarına “benim muhaliflerimi tutuklayın, hapse atın, içerde tutun, cezalandırın. Hukuki olması şart değil. Korkmayın arkanızda ben varım. Bu işlemlerinizden dolayı hiçbir takibata uğramayacaksınız” diyor.
MUTASYONA UĞRAMIŞ DGM
Bu listeyi uzatabiliriz. Görüldüğü gibi ÖGM’leri 12 Eylül hukukunun ürünü olan DGM’ler ile kıyaslamak mümkün değil.
Muğla Barosu Başkanı Sayın Mustafa İlker Gürkan, Ulusal Kanal’ın kendisi ile yaptığı bir söyleşide; “ÖGM’leri DGM’lerin devamı olarak görmek büyük bir yanlıştır. ÖGM’ler DGM’lerin mutasyona uğramış halidir. Başka bir şeydir” diyordu.
Son derece haklı. DGM’ler, 12 Eylül hukukunu uyguluyorlardı. Kendilerinin bir suç tarifi vardı. O suçun kanıtlarını arıyor ve buldukları zamanda ağır cezalar veriyorlardı.
ÖGM’ler ise Ortaçağ hukukunu uyguluyorlar. Suç kanıtına ihtiyaç duymuyorlar.
ÖGM’lere hakim olan anlayış; “Benim gibi düşünmeyenlere hayat hakkı yok” anlayışıdır