YURD DUYGULARI
Mithat cemil Kuntay
Düşmez yere hâşâ, o, bizim bayrağımızdır,
Bir fecr olarak doğmadadır her dağımızdan.
Ay yıldız o mâzîdeki bir süstür, emin ol,
Âtîde güneşler doğacak bayrağımızdan.
Altında yatarken de bizimdir yerin üstü,
Bir kal’a olur toprağımız vecde gelir de,
Dağlar, kayalar göğsümüz üstünde tepinse,
Düşmanlar, biz râm ederizkan kesilir de.
Deryâları kan, taşları bitmez kemik olsa,
Bir son nefesin aynı olup bitse nesîmi,
Ölmez bu vatan, farz-ı muhâl, ölse de hattâ,
Çekmez kürenin sırtı o tâbût-ı cesîmi.
Dedemiz kolları, biz taşları ettik teshîr,
Kopdu mâzî, o karanlıktan örülmüş zincîr,
Öyle hürrüz ki ne bir kavma, ne bir ferde esîr:
Hür olan başlara gök tâc oluyor, yer de serir.
Açtı târihi aşan, asrı geçen şanlı yolu,
Irkımın titremeyen tunç eli, âzâde kolu;
Toprağın üstü de uğrunda ölenlerle dolu...
Koptu mâzî, o mezarlardan örülmüş zincir;
Biz o kavmiz ki, ne bir kavma, ne bir ferde esir!
Gölgemiz sırtını asrın ezer, edvâra yüküz;
Şühedâmızla yerin kalbine hep mahkûküz;
Bizi eyyâma sorarsan sana söyler: Türküz!
Biz ne bir kavma zebûnuz, ne de bir ferde esîr;
Hürse bir millete gök tâç oluyor, yer de serîr!
Çekicin satveti, çiftin, sabanın dârâtı,
Sa’yın ak saçlı, alev saçlı kanatlanmış atı;
Fikrin efsersiz olan, çıplak olan saltanatı,
Gitsin etsin bizi milletlere bunlar tasvîr,
Koptu mâzî o cesedlerden örülmüş zincir.
İki üç oğlunu binbir ana birden gömeli;
Vatanın körpe kemiklerden ibâret temeli;
Köylünün tutmuş o bünyânı kadîd olmuş eli;
Bu büyük mâtemi ay yıldız ederken tenvîr,
Yaşarız her birimiz bir kanayan kabre esîr.
“Türk”e tek bir heceden başka nedir sanki? deme;
Öyle hor bakma ki ismimdirr o sessiz kelime!
Ben ne bir kavma zebûnum, ne bir insâna esîr:
Hür başım var, ona gök tâc oluyor, yer de serîr!
KİMDİM?
-1918 Mütâkeresinde-
Mâziye sor, ecdâdımı söyler sana kimdi:
Bir bitmez ufuktum, küre vaktiyle benimdi.
Tufanlar, alevler beni bir kal’a sanırdı;
Taçlar uçuşur, dalgalanır, parçalanırdı.
Kahhâr atımın kanlı, kıvılcımlı izinde;
Bir başka denizdim ebediyyet denizinde.
Çarpardı göğün kalbi hilâlin avucunda;
Titrerdi yerin tâlihi merminin ucunda
Günler, elimin çizdiği yerlerden akardı;
Üç kıt’ada korkunç atımın izleri vardı.
Üstünde uçarken o nişîbin bu firâzın,
En şanlı, şehâmetli hükümdârına arzın,
Tek bir bakışım sanki inâyetti, keremdi;
İkili hediyyemdi, arhazisi hibemdi.
Hançerdi hayâlim, bütün akvâm ona kındı;
Baştan başa dünyâ bir esîrimdi; kadındı.
Âsâbına nabzımdaki âhengi verirdim?
Kasd eylediğim şekli verir, rengi verirdim.
Dünyâ bilir iclâlimi ben böyle değildim;
Ben, altı asırdan beri bir kerre eğildim!
KİMİZ
-1918 mütarekesindeki duygularından-
Yaslıyız, kapkara olsak da hayâlet değiliz;
Silemezsin, izimizdir yerin altındaki iz.
Şahlanır göklere inkâr edilen heykelimiz,
Gösterir ufku, ölürken bile, solgun elimiz.
Kırılan göğsümüzün darmadağın mermerine,
Bir alev dalgası mecz eylemişiz kan yerine.
Yerde dursak ne çıkar, gökte yürür maksadımız,
Titretip burcuna, bârûsunu zulmün, adımız.
Yüzümüz zulme susarken gözümüz ses kesilir;
Zâlimin rûhuna zulmün leşi mahbes kesilir.
Dökülen kanlarımız, farzı muhâl olsa heder,
Yine tek damlasının kendi yeter yâdı yeter;
O kızıl damla ki bir hutbesidir hakkımızın.
Gezer etrafını çığlık gibi âfâkımızın,
Boşa gitmez, heder olmaz, vurulup düşdüğümüz,
Zâlimin göğsüne çarpat düşüyorken ölümüz.
Canımızdır, acı hissetmeyerek, verdiğimiz;
Şaşırırsın, şu asırlar sana anlatsa kimiz.
Gene başlarda oturmuş, gene göklerde başı;
Yıldırımlar gene bir eski silâh arkadaşı.
ATATÜRK'ÜN CENAZESİNİ ANKARA'DA KARŞILARKEN
Gene on beş sene evvel gibi Gazi geliyor,
Gene on beş sene evvelki kadar yükseliyor.
Ölümün bitmeyen ufkunda yatarken gene sağ;
Bir avuç toprak olurken gene yüksek, gene dağ.
Gene bir memleketin satveti bir tek emeli.
Koca bir yurdu tutarken gene sapsağlam eli.
Çürüyen göğsü için takızaferler gene dar;
Gene sağdır, gene sağlamdır O, hem dünkü kadar.
Ona hicranla... hayır, sade taabbütle eğil;
Ölüdür; doğru, fakat öldüğü hiç belli değil.
Mithat Cemil KUNTAY