BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA ÜRETKENDİR, PAYLAŞILMAYAN BİLGİ BATAKLIKTAKİ HAZİNE GİBİDİR.
Siteme Hoş Geldiniz Adil DURUSU
   
  SİTEME HOŞ GELDİNİZ Adil DURUSU
  Can Yücel'den
 

Boş ver be yaşı başı!

Gönlün ne kadar şık sen ondan haber ver?..

Şöyle atıp koyu grileri-siyahları sabahtan,

Sarı bir kaşkol atabiliyor musun boynuna

Hem ona geçmezse kime geçer sözün ?..

Büyü büyü….

Bak ellerin ayakların kocaman,

Aklında maşallah yerinde,

E ne diye tutarsın yüreğine uçmasın diye.

Akıllı ol yüreğin gelir peşinden,

Boş ver yaşı başı,

Aşk var mı aşk, sen ondan haber ver?

Takılmışsın yüzündeki gözündeki çizgilere.

O çizgilerin yüreğine neler kazıdığını düşün,

Atmak mı istiyorsun kendini bir dereye soğuk bir kış günü.

Öl gitsin…

 

Parayı pulu savurup,

Bir balıkçı köyünde balık tutmak mıdır istediğin,

Savrul gitsin…

Boş ver be yaşı başı,

Kim tutar seni kim,

Kendi yüreğinden başka kim?..

Aklını da al öyle git,

İster bir duvara, ister bir odaya,

ister kıra bayıra vur da git.

Dert etme ellerini,

onlar da gelir seninle bırakmadıkça birine.

O biri de gelir gerçekten istediğin oysa,

Seveceksen ve öleceksen uğruna…

 

Yaşa be,

yaşa da öyle git,

gideceksen toprağa.

Yaş 70’e gelse bile,

hayat daha bitmemiş,

Sen mi biteceksin?

Çekeceksen bile bayrağı,

Yaşadım ulan.

dibine kadar diyemiyecek misin?

                                            CAN YÜCEL

FARK ETMELI INSAN

Farkı fark etmeli, fark ettiğini de fark ettirmemeli bazen...
Bir damlacık sudan nasıl yaratıldığını fark etmeli.
 
Anne karnına sığarken dünyaya neden sığmadığını ve en sonunda bir metre karelik yere nasıl sığmak zorunda kalacağını fark etmeli.

Şu çok geniş görünen dünyanın, ahirete nispetle anne karnı gibi olduğunu fark etmeli.
 
Henüz bebekken 'Dünya benim!' dercesine avuçlarının sımsıkı kapalı olduğunu, ölürken de aynı avuçların 'her şeyi bırakıp gidiyorum işte!' dercesine apaçık kaldığını fark etmeli.   
Ve kefenin cebinin bulunmadığını fark etmeli.
 
Baskın yeteneğini fark etmeli sonra.
 
Azraillin her an sürpriz yapabileceğini,nasıl yaşarsa öyle öleceğini fark etmeli insan.   

Hayvanların yolda , kaldırımda , çöplükte ama kendisinin güzel hazırlanmış mükellef bir sofrada yemek yediğini fark etmeli.   

Yaratılmışların en güzeli oldu ğunu fark etmeli ve ona göre yaşamalı.
 
Gülün hemen dibindeki dikeni dikenin hemen yanı başındaki gülü fark etmeli.
 
Evinde kedi, köpek beslediği halde çocuk sahibi olmaktan korkmanın mantıksızlığını fark etmeli.
 
Eşine 'seni çok seviyorum!' demenin mutluluk yolundaki müthiş gücünü fark etmeli.
 
Dolabında asılı 25 gömleğinin sadece üçünü giydiğini ama arka sokaktaki komşusunun o beğenilmeyen gömleklere muhtaç olduğunu fark etmeli. Nereden geldiğini bilmeli.
 
Zenginliğin ve bereketin sofradayken önünde biriken ekmek kırıntılarını yemekte gizlendiğini fark etmeli.   

Annesinden doğarken tertemiz teslim aldığı gırtlağını ve aşırı beslenme yüzünden sarkan göbeğini fark etmeli, fark etmeliyiz çok geç olmadan.....   

Ömür dediğin üç gündür,dün geldi geçti yarın meçhuldür...
 
O halde ömür dediğin bir gündür,o da bugündür....
                                                                 
(Can Yücel)

 

Yerin seni cektigi kadar agirsin

Kanatlarin cirpindigi kadar hafif..

Kalbinin attigi kadar canlisin,

Gözlerinin uzagi gordugu kadar genc...

Sevdiklerin kadar iyisin

Nefret ettiklerin kadar kotu..

Ne renk olursa olsun kasin gozun

Karsindakinin gordugudur rengin..

Yasadiklarini kar sayma,

Yasadigin kadar yakinsin sonuna..

 

Ne kadar yasarsan yasa

Sevdigin kadardir omrun..

Gulebildigin kadar mutlusun

Uzulme, bil ki agladigin kadar guleceksin

Sakin bitti sanma herseyi..

Sevdigin kadar sevileceksin

 

Gunesin doguşundadir doganin sana verdigi deger

Ve karsindakine deger verdigin kadar insansin

Bir gun yalan soyleyeceksen eger

Birak karsindaki sana guvendigi kadar inansin

Ay isigindadir sevgiliye duyulan hasret

Ve sevgiline hasret kaldigin kadar ona yakinsin

Unutma, yagmurun yagdigi kadar islaksin

Gunesin seni isittigi kadar sicak

Kendini yalniz hissettigin kadar guclu

Kendini guzel hissettigin kadar guzelsin

 

Iste budur hayat!

Iste budur yaşamak, bunu hatirladigin kadar yasarsin..

Bunu unuttugunda, aldigin her nefes kadar usursun

Ve karsindakini unuttugun kadar cabuk unutulursun

Cicek, sulandigi kadar guzeldir

Kuslar, otebildigi kadar sevimli

Bebek, agladigi kadar bebektir

Ve herseyi ogrendigin kadar bilirsin,

Bunu da ogren..

Sevdigin kadar sevilirsin.

 

Can YUCEL

SAĞLIK OLSUN

 

Öyle sabah uyanır uyanmaz yataktan fırlama

Yarım saat erkene kurulsun saatin.

Kedi gibi gerin, ohh ne güzel yine uyandım diye sevin..

Pencerini aç, yağmur da olsa, fırtına da olsa nefes al derin derin...

Yüzüne su çarpma, adamakıllı yıka yüzünü serin serin...

Geceden hazır olsun, yarın ne giyeceğin.

Ona harcayacağın vakitte bir dilim ekmek kızart,

Çek kızarmış ekmek kokusunu içine,

Bak güzelim kahvaltının keyfine.

Ayakkabıların boyalı olsun, kokun mis,

Önce sana güzel gelsin aynadaki siluetin..

Çık evinden neşeyle, karşına ilk çıkana gülümse, aydınlık bir gün dile..

Sonra koş git işine, dünden, önceki günden,

Hatta daha da eskiden yarım ne kadar işin varsa hepsini tamamla,

Ohhh şöyle bir hafifle

Bir güzel kahve ısmarla kendine,

seni mutlu eden sesi duymak için "alo "de

Hiç işin olmasada öğle üzeri dışarı çık

Yağmur varsa ıslan, güneş varsa ısın, hatta üşü hava soğuksa...

Yürü, yürürken sağa sola bak, öylesine değil, görerek bak

Çiçek görürsen kokla ,köpek görürsen okşa ,

çocuk görürsen yanağından makas al.

Sonra,şöyle bir düşün, kimler sana yol açtı,

sen çok dar da iken kimler seni ferahlattı,

hani kapını kimsenin çalmadığı günlerde kimler kapını tıklattı? 

Ne kadar uzun zamandır aramadın onları değil mi?

Hadi hemen uğrayabilirsen uğra, arayabilirsen ara

Hatırlarını sor, öyle laf olsun diye değil, kucaklar gibi sor..

Bu sadece onların değil, senin de yüreğini ısıtacak,

yüzünde güller açtıracak.

 

Günün güzeldi değil mi? Akşamın da güzel olsun..

Yemeğin ne olursa olsun, masanda illaki kumaş örtü olsun..

Saklama tabakları, bardakları misafire

Sizden ala misafir mi var bu dünyada

Ailecek kurulun sofraya, öyle acele acele değil,

vazife yapar gibi hiç değil,

Şöyle keyife keyif katar gibi, lezzete lezzet katar gibi,

eksik bıraktıklarını tamamlar gibi tadına var akşamının..

Gece evinde, dostların olsun

Sohbetin yemeğin, kahkahan  olsun..

 

Arkadaşım

hayat bu daha ne olsun?

Ama en önce ve illa ki sağlık olsun!

 

Can Yücel

 

 

SENİNLE YAŞLANMAK

İSTİYORUM

 

Seneler geçsin, sen beni bil, ben seni bileyim istiyorum.

Benim olduğu kadar dostlarının,

Dostlarının olduğu kadar benim ol istiyorum.

Nice sıkıntı ve zorluk yaşayıp anlatalım.

Yaşayalım ki, öğrenelim hayatı ve destek çıkmayı

Birbirimizin omuzlarında ağlamalıyız.

Sen çok dertlenip, içip, arkadaşlarınla eve gelmelisin.

Paylaşmalı ve beraber sıkılmalıyız.

Öyle ki, yalnız sıkılmak sıkmalı bizi.

Yaşayalım ki, paramız olunca sevinelim.

Güzel günlerimizi, evimizde, bir şişe şarap

Ve pijamalarımızla kutlamalıyız.

Ya da bazen dostlarla ucuz biralar içerek...

Böylece yaşamalıyız işte

Sonra çocuğumuz olmalı

Düşünsene senin ve benim olan bir canlı

Geceleri ağladıkça sırayla susturmalıyız.

Sen arada mızıkçılık yapmalısın

Ve ben söylenerek sıranı almalıyım

Yorgun olduğum için yemek yapmamalıyım,

Söylenerek yumurta kırmalısın.

Hava soğukken birbirimize sıkıca sarılıp yatmalıyız.

Zaman su gibi akıp giderken,

Her şey yaşanmış bir hayatımız olmalı

Her şeye rağmen hiç bıkmamalıyız birbirimizden

Mutlu da olsa, kötü de olsa yaşadığımız günler

Bizim günlerimiz olmalı.

Saçlara düşünce aklar, ya da gidince aklar,

Çocukları güvence altına alıp, gitmeli bu şehirden.

Kavgasız, her sabah cinayetle uyanılmayan,

Sessiz bir yere gitmeliyiz.

Geceleri balkonda denizi seyredip,

Sandalyelerimizde sallanmalıyız.

Eve gelip, benden kahve istemelisin.

Çocuklar gelmeli ziyaretimize,

Geçmişteki hareketli günlerimizi anımsamalıyız.

Ben “ Bey” demeliyim sana, sen de “Hanım”.

Öyle sevmelisin ki beni

Bu yazdıklarım korkutmamalı seni.

Tebessümler açtırmalı yüzünde.

Bir gün bu hayatı bırakıp giderken,

Sadece mutluluk olmalı yüzümüzde

Birbirimizi sevmenin gururu olmalı “ Her şey de”

 

Can YÜCEL

ANLADIM

 

Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını,

Kendimi bulduğumda anladım...

Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış.

Kendi yolumu çizdiğimde anladım…

Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat,   okuyarak,dinleyerek değil.

Bildiklerini bana neden anlatmadığını, anladım...

Yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış.

Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım...

Acı doruğa ulaştığında; gözyaşı gelmezmiş gözlerden.

 Neden hiç ağlamadığını anladım…

Ağlayanı güldürebilmek,

ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş.

Gözyaşımı kahkahaya çevirdiğinde anladım...

Bir insanı herhangi biri kırabilir,

 ama bir tek en çok sevdiği acıtabilirmiş.

 Çok acıttığında anladım...

Fakat, hakedermiş sevilen

onun için dökülen her damla gözyaşını.

Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terkettiğinde anladım...

Yalan söylememek değil,

gerçeği gizlememekmiş marifet.

Yüreğini elime koyduğunda anladım... 

“Sana ihtiyacım var, gel !” diyebilmekmiş güçlü olmak.

 Sana “Git” dediğimde anladım...

Biri sana “Git” dediğinde,

“Kalmak istiyorum” diyebilmekmiş sevmek.

Git dediklerinde, gittiğimde anladım...

Sana sevgim, şımarık bir çocukmuş,

her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan.

Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım... 

Özür dilemek değil,

“Affet beni” diye haykırmak istemekmiş pişman olmak,

Gerçekten pişman olduğumda anladım... 

Ve gurur, kaybedenlerin, acizlerin maskesiymiş,

Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış.

Yüreğimde sevgi  bulduğumda anladım...

Ölürcesine isteyen, beklemez,

sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi.

Beni affetmeni ölürcesine istediğimde anladım...   

Sevgi emekmiş

Emek ise vazgeçmeyecek kadar

Ama özgür bırakacak  kadar sevmekmiş...

 

Can Yücel

 

SONSÖZ

Dünya gözlerimi kendi ellerimle örttüm
Değdi yorgunluğuma
Bi ölüm kaldıydı onu da gördüm
Beni pişman etmedi doğduğuma

 

Hayat Tersten Yaşanmalıydı

    

Yaşamın en tatsız tarafı

sona eriş şeklidir.Şüphesiz ki

yaşamı

tersten yaşamak daha güzel, hatta

mükemmel olurdu. Nasıl mı ?

Camide

uyanıyorsunuz. Bir tahta

sandık içerisinde, herkes

karşınızda saf durmuş,

iyiliğinize dua ediyor ve tüm

haklar

helal edilmiş vaziyette. Tabuttan

doğruluyorsunuz, yaşlı, olgun ve

ağırbaşlı

olarak.Torunlar hepsi hazır. Arabanıza

kurulup

evinize gidiyorsunuz. Doğar

doğmaz devlet size maaş

bağlıyor, aylık

veya üç ayda bir maaşınızı alıyorsunuz. Ne

güzel,

hazir maaş, hazır ev.... Altmışlı

yaşlara kadar her şey

garanti,

huzur içinde

yaşıyorsunuz. Sağlığınız gittikçe

düzeliyor,

kaslar güçleniyor,

kuvvetleniyorsunuz. Bir gün çalışmak

istiyorsunuz

ve ise ilk başladığınız gün size

hoşgeldin hediyesi olarak bir plaket

ve

altın kol saati veriyor patronunuz..

ve Genel Müdürlük veya bunun gibi

yüksek bir makamdan

tecrübeli bir insan olarak ise başlıyorsunuz.

Herkes karşınızda elpençe divan...

Vücudunuzda da bazı hoşa giden

hareketler de başlıyor. Gittikçe zayıflıyor

forma giriyorsunuz. Diğer hormonal

aktiviteler artıyor, fevkalade.....

Aman ne güzel günler başlıyor... Derken

birgün patron size artık

Üniversiteye gitsen daha iyi olur diyor. Bu arada

Babanız ortaya çıkmış,

"fazla çalıştın" diyor "artık eve dön,

işi bırak, okumaya başla,

harçlığın benden olsun..." Keyfe bakar  mısınız ?

Okuduğunuz dersler gittikçe kolaylaşıyor.

Ekmek elden, su gölden bir dönem başlıyor.

Partiler, diskotekler......Derken

anne ve babanız sizi götürüp getirmeye

başlıyor,

araba kullanma derdi de yok artık....

Günün birinde sizi okuldan da

alıyorlar, "evde otur,

keyfine bak, oyuncaklarınla oyna"

diyorlar...

Mamanız ağzınıza veriliyor, zaman

zaman altınızı bile temizliyorlar,hatta

bu durum alışkanlık yaratıyor

ve hiç tuvalet kullanmamaya

başlıyorsunuz.

Derken Anneniz bir gün size süt verme

kararini aliyor ve baska bir keyifli

dönem basliyor.Mama artık her yerde, her an

ve en taze şeklinde hazır. Bir gün

karanlık ılık ve sıcak bir ortama

giriyorsunuz.

Beslenmek için ağzınızı açmaya dahi gerek yok,

bir kordondan besleniyor, sıcacık,

yumuşacık, gürültü ve patırtısız

bir ortamda

yaşıyorsunuz.Küçülüyor,

küçülüyor, ufacık bir hücre

halini alıyorsunuz. Ve günün birinde

müthiş bir olayla hayatınız

bitiyor....

 

CAN YÜCEL

 

 

DAVET ...

"şunları bir araya toplayayım.
Bir güzel muhabbet edelim" diye düşündüm.

Mutfak işinden de anlarım.
Donattım sofrayı.
Bayağı uğraştım.
Hepsinin, ayrı ayrı ne
yemekten, ne içmekten
hoşlandığını iyi bilirim.
Bayağı da para gitti.


Birinin yediğini öbürü yemez.
Ötekinin içtiğini beriki içmez.
Dört kişilik sofra kurdum.

Mumları da yaktım.
Bak hepsi, Erick Satie severdi.
Hatırladım.
Müziği de ayarladım.

Geldiler.

20 yaşında ben,
35 yaşımda ben,
40 yaşımda ben ve
bugünkü ben dördümüz.

Birden yirmi yaşımı, otuz beş yaşımın karşısına oturttum.
Kırk yaşımın karşısına da, ben geçtim.
Yirmi yaşım, otuz beş yaşımı tutucu buldu.
Kırk yaşım ikisinin de salak olduğunu söyledi.


Yatıştırayım dedim.
"Sen karışma moruk" dediler. Büyük hır çıktı.
Komşular alttan üstten duvarlara vurdular.
Yirmi yaşım kırk yaşıma bardak attı.


Evin de içine ettiler.

Bende kabahat.
Ne çağırıyorsun tanımadığın adamları evine ...

CAN  YÜCEL

 

TAM ZAMANINDA YAŞAMAK

 

Yemek de boş içmek de,

Hatta yeri gelmeden sevişmek de.

Tam zamanında öpmelisin mesela güzel gözlünü,

Tam zamanında söylemelisin sevdiğini

Gözlerinin içine baka baka.

Bisikletinin gidonunu

Tam zamanında çevirmelisin

Düşmemek için.

Tam zamanında frene basmalı,

Tam zamanında yola koyulmalısın.

Tam zamanında okşamalısın başını

O üzüm gözlü çocuğun,

Hıçkırıklar tam dizilmişken boğazına,

Tam ağlamak üzereyken.

Tam zamanında koymalısın elini omzuna

En sevdiğin dostunun babası öldüğünde.

Tam zamanında tutmalısın düşerken

Üç yaşındaki sehpaya tutunan çocuk.

Tam zamanında acımalı yüreğin

Afyon'da Hasan Ağabey' in evi yıkılınca başına

Evsiz kalınca çoluk çocuk

Ki, uzatasın elini bir parça.

Tam zamanında açmalısın kapını

Hayatına girmek isteyenlere.

Tam zamanında çıkarmalısın

Sevginden şımarmaya başlayanları.

Tam zamanında affetmelisin kardeşini

Biliyorsan yüreğinde kötülük olmadığını

Seni gecenin üçünde arayıp da

Kafasının iyi olduğunu söylediğinde.

Tam zamanında öğretmelisin oğluna

Gerekiyorsa yumruk atmayı

Tam burnunun üstüne

Tiksinmeden pisliğinden,

Yukarı mahallenin sümüklü bebesi

Misketlerini zorla almaya çalışırsa.

Tam zamanında bağırmalısın

Acıyınca bir yerin.

Tam zamanında gülmelisin

Kemal Sunal küfür edince filmin bir yerinde.

Tam zamanında yatmalısın

Yola çıkacaksan ertesi gün

Ve arabayı kullanan sensen

Sana emanetse çoluk çocuk

Ve kendin.

Tam zamanında bırakmalısın içmeyi

Son kadeh bozacaksa seni

Ve üzeceksen birilerini

Ertesi gün hatırlamayacaksan.

Tam zamanında ayrılmalısın misafirliklerden.

Tam zamanında konuşmalı

Tam zamanında şarkı söylemeli

Tam zamanında susmalısın.

Tam zamanında terk etmelisin gerekiyorsa

Annenin babanın evini,

Tam zamanında başka bir şehre gidip

Ayaklarının üzerinde durmaya çalışmalısın.

Tam zamanında dönmelisin memleketine.

Tam zamanında için titremeli,

Tam zamanında âşık olmalı

Deli gibi sevmelisin güzel gözlünü.

Tam zamanında toplamalısın oltanı

Belki de seni şampiyon yapacak

En büyük balığı kaçırmadan.

Tam zamanında yaşlandığını hissetmeli

Tam zamanında ölmelisin

Iskalamak istemiyorsan hayatı.

Haydi, şimdi kalk bakalım

Silkin şöyle bir

At üzerinden hayatın yorgunluğunu,

Vakit zannettiğinden daha az

Haydi kalk bakalım,

Şimdi YAŞAMAK ZAMANI...

Can YÜCEL

 

 
 
  Bugün 1544451 ziyaretçi buradaydı! Siteme Hoş Geldiniz Adil Durusu

ANA SAYFAYA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
Siteme Hoş Geldiniz Adil Durusu SAĞLIK VE HUZUR DOLU NİCE GÜNLERE......
Kapadokya Eğlence Merkezi Başvuru Kaynakları Başvuru Kaynakları Submit Your Site To The Web's Top 50 Search Engines for Free! ÜRGÜP Esbelli Mahallesi Butik otelleri  Create FREE graphics at FlamingText.com

Image by FlamingText.com Check  Out My Rank On PRTracking.com! Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?

Ücretsiz kaydol