ATIK YAĞ TEHLİKESİ
İbrahim Kamil Birlikay
- Türkiye'de kaç aile yağını size veriyor?
Yağını veren sadece 1200 aile var. Ne kadar az değil mi? Halbuki apartmanlar, siteler bize başvursa biz de oralara bidonlarımızı koysak ve yağlar birikse bundan Türkiye kazanacak. Buradan apartman ve site yöneticilerine de çağrıda bulunuyorum, gelin Türkiye'nin sularını beraber kurtaralım.
Benim artık dayanacak gücüm kalmadı. Bankalardan kredi aldım ama hepsi bitti. Bende ayda 5 bin ton yağ toplayacak altyapı var ama ben ancak 300 ton topluyorum. İki firma, 60 araba ile sadece 500 ton toplayabiliyoruz. Biz memlekete zarar veren bir ürünü topluyoruz, fiili olarak yapıyoruz bunu. Biraz destek istiyoruz başka birşey değil.
- Kaç firma yağ toplayabiliyor?
Şu anda dokuz firmanın toplama lisansı var ama biz dahil üç firma topluyor. Diğerleri hiç ekip kurmadı.
- Atık yağlardan en iyi ne yapılır?
Bu yağdan sıfır atıkla en iyi elektrik üretilir, tüm dünyada böyle. Biyodizel de yapılıyor ama elektrik daha iyi. Normalde biz de bu yağlardan elektirik üretebiliriz ama alıcısı olmadığı ve devlet teşviği verilmediği için ben yağları Almanya ve İsrail'e satıyorum.
- Burada hiç değerlendirilmiyor mu?
Valla olamaz böyle birşey ama oluyor. Bakın bu işte neler çektiğimi bir ben bilirim. Ben atık yağ işine baş koydum ama şimdiye kadar tam 14 trilyon param gitti. Benim 8 ilde depolama alanım, Türkiye'nin 81 iline hitap edebilecek 43 arabam, 60 tane personelim var. Nereden telefon gelse hemen gider alırım o yağı.
- Almanız için ne kadar yağ birikmesi gerekiyor?
5 litre üzerinde olması lazım. Bize 444 28 45'i arayıp (Bazı şehirlerden 0212-4442845) telefon ediyorlar ve biz gidip alıyoruz. Ama zaten bu masraf bitirdi bizi. Devlet teşviği de olmadığı için biz bu yağdan şu anda elektrik de üretemiyoruz biodizel de yapamıyoruz. Mecburen yurtdışına satıyoruz. Ee onlar da ucuza alıyor bizden. 1 liraya mal ediyorsan 70 kuruşa satıyorsun. Ayda hesabını yapın, her ay binlerce lira zarara giriyorum.
- Niye yapıyorsunuz o zaman?
Girdik bir kere işin içine, gönül verdik çıkamıyoruz da. 2005'ten beri bu işin içindeyim, dediğim gibi milyonlarım gitti.
Türkiye'de ne kadar atık yağ çıkıyor?
Türkiye'de yılda 1 milyon 650 bin ton yağ kullanılıyor. Bundan da 350 bin ton atık oluşuyor. Her haneden yılda ortalama 20 kg yağ lavabolardan dökülüyor veya çöplere gidiyor.
- Bunun zararı nedir?
Çöplere gidince metan gazı oluşuyor. Bakanlığın rakamlarından söylüyorum, bu metan gazı 20 kat fazla sera etkisi oluşturuyor.
Lavabolardan dökülen de akarsulara denizlere ve gölllere gidiyor. Bu yağlar su üzerinde bir tabaka oluşturuyor ve güneş ışınlarının içeri geçmesini önleyerek oksijeni kesiyor. Oksijenin kesilmesi de tüm yaşamın yok olması anlamına geliyor.
Mesela bu denizlerde giderek artan deniz anaları. Hep bu kirlilik yüzünden.
Bakın 1 litre atık bitkisel yağ tam 1 milyon litre suya zarar veriyor. Bu konu çocuklarımızın geleceği için çok çok önemli, böyle giderse ileride çocuklarımız su bulamayacaklar. Ben bunu her yerde anlatıyorum ama insanlar bir türlü tehlikenin farkına varamadılar...
Sizin yağ toplamada büyük sıkıntınız var. Peki insanlar neden yağlarını vermeyip lavabolardan döküyor?
Çünkü yağ biriktirmek zor geliyor. Halbuki sadece yağ soğuduktan sonra bizim verdiğimiz bidonlara koyup biriktirebilirler. Özellikle de gıda işletmeleri tonlarca yağı lavabolardan döküyor. Ama nereye kadar? Bütün sularımız mahvoluyor.
- Aldığınız yağ karşılığında para veriyor musunuz?
Hayır, dünyanın hiçbir yerinde böyle bir sistem yok. Üstelik Avrupa'da hem atık yağınızı teslim etmek zorundasınız hem de üstüne para veriyorsunuz.
Ama uzun vadede yaşayabilmek için bizim de almamız lazım. Çevre Bakanlığı bu işte diyecek ki, 'sen bertaraf ücreti vereceksin.' Hem de en sıkı şekilde bu işin olup olmadığını denetleyecek.
- Motoryağları toplanıyor mu?
Tabii, onun sıkı sıkıya takip edilen yönetmeliği var. Yağ satan firmalar, bu yağların belirli bir bölümünü geri toplamak zorunda. Toplayamadıkları bölüm için de para ödüyorlar. Pet-Der, 2005 yılından bu yana atık motoryağlarını topluyor. Sadece geçen sene 40 bin ton yağ topladılar. Biz ise 6 bin 300 ton toplayabildik. Üstelik Türkiye'de yıllık motoryağı kullanımı 400 bin ton, bitkisel yağ kullanımı 1.5 milyon ton...
Bakanlık size nasıl bakıyor?
Bakanlık bizimle fazla ilgilenmiyor, bize üvey evlat gibi bakıyorlar. Düşünün, İstanbul gibi bir şehirde sadece iki tane denetim elemanları var. Yetmez ki...
Bütün belediyelerin çok ciddi bir denetim yapması ve yağlarını vermeyen işletmelere ceza kesmesi gerekiyor. Daha bu ülkede bir tane firmaya ceza kesilmedi.
- E var mı ki öyle bir yönetmelik?
Tabi ki, normalde işletmelerin bizim gibi firmalarla sözleşme imzalaması ve yağlarını vermesi gerekiyor. Yağı dökmenin ve vermemenin cezası da 73 bin lira. Bu yönetmelikte var.
- Cezayı kim kesecek?
Eğer işyeri kullandığı yağı bana veya yağ toplama yetkisine sahip başka bir kuruma vermezse belediyeler ceza kesebilir. Burada yetki belediyelerde, gidip bakanlıktan alıyorlar. Bakanlık kendisi de yapabilir ama bu iş için de eleman lazım.
Fakat belediyeler bunun ne kadar önemli bir iş olduğunun farkına varmaya başladılar ve önümüzdeki dönemde işletmelere yağmur gibi ceza yağabilir.
FIRSATINI BULAN DÖKÜYOR
- Sözleşme yapan işletmelerın yağı belirli bir oranda mı vermesi gerekiyor?
Normalde öyle olması lazım ama Türkiye'de maalesef değil. Avrupa'da kullanılan yağın yüzde 26'sının toplanması gerekiyor. Bizde anlaşmalı olduğumuz firmalarda bile büyük kayıplar oluşuyor. Aşçılar bulaşıkçılar uğraşmamak için fırsatını bulduğunda lavabodan aşağı döküveriyor.
Bak hocam, senin de çocuğun var, benim de. Bu çocuklar 30-40 sene sonra su bulamayacaklar su. Durum gerçekten çok ciddi. Zaten su fakiri bir ülkeyiz...
Lavabodan dökülen yağlar hem sularımızı çok kirletiyor, bir de su borularına büyük zarar veriyor. Özellikle erimiş margarinle su borularını çürütüp milyarlarca liralık zarara neden oluyor.
- Bunları devlet görevlilerine anlatıyor musunuz?
Anlatmaz olur muyum? Beş senedir çalmadık kapı bırakmadım. Gidip başbakanla bile görüştüm, resimleri gösterdim, birebir anlattım. O da 'tamam ilgileneceğim' dedi ama yoğunluktan ne yapsın? Başbakanın görevi değil ki bu. Ama konu ile ilgili bilgisi var.
TAVUK ÇEVİRİCİLERİ VE TULUMBACILAR
- En büyük zararı işletmeler mi veriyor?
Evet en büyük atık onlardan geliyor. Restaurantların yanında oteller de var. Antalya'daki beş yıldızlı otellerin çoğu kalan yağlarını lavaboya döküyor, oradan da denize gidiyor. Toplumda çevre bilinci yok maalesef. Adam diyor ki, "yahu ben dökeyim ne olacak, benim dökmemle mi deniz pislenecek?"
Ama öyle değil işte, sularımız yavaş yavaş ölüyor."
Bir de tavuk çeviriciler var mesela. Her bir tavuktan 1-2 kilo hayvansal yağ dökülüyor. Onlar da bu yağları poşetlere koyup çöpe gönderiyorlar. Tonlarca yağ... Bu yağlar çöpte metan gazı ve 20 kat fazla sera etkisi yaratıyor.
- Tulumba tatlıcıları da çok yağ kullanıyor...
Tabii, bir de onlar var. Üstelik bir tane tulumba tatlıcısı bile bize yağını vermiyor biliyor musunuz....
- Onlarda mı döküyor?
Onların çoğu kaçak yağ toplayıcılarına satıyorlar. Bu kaçakçılar da gidip merdiven altı üretim yapan lokantalara ve yemek firmalarına veriyor. Türkiye'de 2.5 liraya dört kap yemek satıyorlar. Nasıl oluyor bu? Böyle işte...
Bizim bir de böyle bir derdimiz var.
- Anlaşmalı firmalardan da kaçakçılara gittiği oluyor mu?
Maalesef oluyor. Kaçak yağ toplayıcısı geliyor, aşçıya bulaşıkçıya el altından bize ver diyor, onlara para veriyor. Onlar da veriyor işte...