BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA ÜRETKENDİR, PAYLAŞILMAYAN BİLGİ BATAKLIKTAKİ HAZİNE GİBİDİR.
Siteme Hoş Geldiniz Adil DURUSU
   
  SİTEME HOŞ GELDİNİZ Adil DURUSU
  Bir dolu Fıkra
 

EKSİK TESTİS

 

Eğitimini ABD'de tamamlamış,

İngiltere'de mastır yapmış biri

Türkiye'ye dönüşünde Koç Holding'e iş başvurusu yapıyor.

Görüşmeye çağrılıyor. Görüşme çok olumlu geçiyor. Adama işe kabul edildiğini söylüyorlar.

Yalnız adam bir Kusuru olduğunu söylüyor. 'Nedir?' diye soruyorlar.

 

- Benim testislerimden biri eksiktir.

- Kusura bakmayın biz tam sağlıklı olmayanı işe alamayız diyorlar.

Bir hafta sonra Sabancı Holding'e başvuruyor.

Aynen Koç Holding'teki gibi son derece olumlu görüşmenin ardından adam eksikliğini bildirince   oradan  da olumsuz yanıt alıyor.

Bir hafta sonra kamu kurumuna başvuruyor. Başvuruyu görünce şaşırıyorlar.

'Ulan böyle nitelikleri olan adam ne Sabancı ne de Koç'a değil de kamuya gelmek istiyor'

diye sevinip hemen görüşmeye  çağırıyorlar.

Adam görüşmeye gidiyor. Görüşmede çok beğeniliyor.

Ve ertesi gün saat 09.00'da işe başlamasını söylüyorlar. Adam yine dürüst davranıp Testislerinden birinin olmadığını belirtiyor.

Bunun üzerine insan  kaynakları müdürü bir süre düşündükten sonra ;

- Pekala o zaman sen saat 10.00'da işbaşı yaparsın.

Adam şaşkınlıkla neden 09.00 değil de 10.00  'da işbaşı yapması gerektiğini soruyor.

- Valla biz sabah 09. 00'dan 10.00'a kadar testis muhabbeti yaparız da...

 

 

 ŞİKAYETÇİ

 

Bir gün penis çalışma şartlarından şikayetçi olduğu için yönetime zam

 talebinde bulunur;

 

 Ben penis olarak asagidaki nedenlerden dolayi zam istiyorum:

 - Bedensel olarak çalışıyorum...

 - Her işimde mutlaka kafamı da kullanıyorum...

 - Hem derin, hem yüzeysel islerde çalisiyorum...

 - Tatil, bayram tatilim ve senelik izinlerim yok...

 - Karanlik, havasiz ve rutubetli ortamlarda çalisiyorum...

 - Çalisma ortamim çok sicak ve fazla mesai ödenmiyor...

 - YAPTIGIM ISLERDE HASTALIGA KAPILMA OLASILIGIM ÇOK YÜKSEK. BUNA RAGMEN

 SOSYAL GÜVENCEM YOK.'

 

 Buna karşılık Yönetim Kurulundan hemen bir cevap gelir;

 

 - Sevgili Penis, zam isteginiz degerlendirildi ve asagidaki gerekçelerden

 ötürü olumsuz karsilandi:

 

 - Araliksiz 8 saat çalisamiyorsunuz...

 - Kisa zamanda yorulup, saatlerce uyuyorsunuz...

 - Verilen isleri seçip her isi yapmiyorsunuz, itiraz ediyor, uyumsuz

 davraniyorsu nuz...

 - Kendiliginden ise baslayamiyorsunuz, sürekli tesvik ve motivasyon

 bekliyorsunuz...

 - Isiniz bitmeden bazen isinizi terk ediyorsunuz...

 - Çalisirken is elbisesi kullanmiyor,hatirlatinca itiraz ediyorsunuz...

 -Isiniz bittiginde arkanizda daginik ve pis bir ortam birakiyorsunuz...

 - 60 yasina yaklasmadan çalisamaz hale geliyorsunuz...

 - Ve belirtmeden geçemeyecegim; sürekli yaninizdaki süpheli iki topla

 görülmeniz düzensiz yasam sürdügünüzü gösteriyor...

 SAYGILAR, YONETIM KURULU

 

 

 

 RÖNTGENCİ

 

Osmanlı döneminde üç kişi Sarayın harem odasını gözetlerken yakalanmışlar..

olayı öğrenen Padişah çok sinirlenerek mesleklerine göre hadım edilmelerini

ferman buyurmuş. Birincisine mesleğini sormuşlar;

-Terziyim...

-Kesin makasla, ikincisine sormuşlar;

-Oduncuyum...

-Kesin baltayla,

Bu sırada üçüncüsü memnun sırıtıyormuş..infazı yapan bostancıbaşı sormuş

-Ya sen neden gülüyorsun, biraz sonra takım elden gidecek..

-ben dondurmacıyım, yalaya yalaya nasıl bitireceksiniz onu merak ediyorum...

 

--

 

 

 

 BEN İSTERİM

Sirkte en heyecenli gosteri timsah terbiyecisi imis.

Terbiyeci soyle 5-6m boyunda bir timsah ile ortaya cikmis.

Timsahin agzini actirmis çenelerinin arasina kalin bir kalasi diklemesine koymus,

Arkasindan bir komut vermis, timsah cenesini kapatmasi ile kalas paramparca,

Timsahin agzini bir daha actirmis, bu sefer kalin bir demir parcasi koymus,

Arkadan komutu vermis, timsah cenesini kapatmasi ile kalin demir ikiye katlanmis,

Bu sefer trampet devamli çalmaya baslanmis ve terbiyeci timsahin cenesini actirdiktan sonra, pantalonunun onunu acmis ve aletini halkin saskin bakislari altinda cikarmis ve timsahin alt cenesine yerlestirmis,

Bir komut vermis, timsah insanlarin dehset icinde bakislari arasinda cenesini aletin ustune kapatmis.

Terbiyeci tekrar bir komut vermis timsahin cenesini acmasi icin ama timsahtan hareket yok,

Terar komut, yok timsah ceneyi acmiyor,

Terbiyeci can havli ile almis demiri eline baslamis timsahin kafasina vurmaya, vurmus, vurmus, vurmus, kafasi kan revan icinde kaln timsah neden sonra cenesini acmis.

Terbiyecinin malafat sapasaglam cikmis.

Ortalik alkistan inlerken, terbiyeci seyircilere donup sormus, "icinizden bu gosteriyi yapmak isteyen gonullu var mi acaba"

Ortalik tissssssssssssss. Hic ses yokken arkalardan 70 yaslarinda bir nine elini kaldirmis

Herkes ona donmus, nine biraz utangac, "ben isterim ama kafama vumazsaniz"

SEVİŞMEK

 

Çocuk: Baba, sevişmek neden eğlencelidir?

Baba: Sevişmek sana aynı, parmağınla burnunu karıştırmak gibi bir duygu verir,bu yüzden çok zevklidir.

Çocuk: Peki kadınlar neden erkeklerden daha çok zevk alirlar?

Baba: Burnunu karıştırdığında burnun mu yoksa parmağın mi daha mutlu olur?  

Çocuk: O zaman kadınlar neden tecavüze uğramaktan bu derece nefret ederler?

Baba: Tecavüze uğramak, yolda yürürken birinin gelip burnunu karıştırması gibidir. Bu hoşuna gider miydi?

Çocuk: Hmm.. Kadınlar neden adet günlerinde seks yapmazlar?

Baba: Burnun kanarken burnunu karıştırır mısın? Onun gibi bişii.

Çocuk: Erkekler neden sevişirken prezervatif takmaktan hoşlanmazlar?

Baba: Elinde eldiven varken burnunu karıştırmaktan zevk alır misin oğlum?

Çocuk: Baba, sana ooohaaaa demek istiyorum, süpersin yaaa!

 

 

 

ALDIĞIMIZ FİYATA

 Keçecizâde'nin Rusya'da bulunduğu sıralarda Rus Çarı, Keçecizâde Fuad

 Paşa'ya takılır:

 - Paşa şu Girit'i satsanız!

 - Hay hay, satalım ekselans

 - Kaça satarsınız?

 - Aldığımız fiyata

 Girit'in yirmi seneyi aşkın bir zamanda ve binlerce şehitle alındığını

 bilen Çar sararır.

 

 BİZ DE ONLARA YAKLAŞIYORUZ

 Sulltan Alparslan 27 bin askeriyle Bizans topraklarında ilerlerken,

 keşfe gönderdiği askerlerden biri huzuruna gelip telaşla:

 - 300 bin kişilik düşman ordusu bize doğru yaklaşıyor, der.

 Alparslan hiç önemsemeyerek şöyle der:

 - Biz de onlara yaklaşıyoruz.

 

 AÇLIK

 Fatih, hocası Akşemseddin'e sorar:- İnsan açlığa ne kadar dayanabilir?

 Akşemsettin cevap verir:- Ölünceye kadar

 

 ADAMA GÖRE ADAM

 İncili Çavuş, Osmanlı elçisi olarak Fransa Kralına gönderildiğinde,

 elbiselerinin bazı yerlerinde yama varmış.

 Kral, bunları görünce dayanamayıp:

 - Bana senden başka gönderecek adam bulamadılar mı? diye sorunca, İncili Çavuş:

 - Osmanlılar, adama göre adam gönderirler, cevabını vermiş. Beni de

 sana göndermelerinin hikmeti bu olsa gerek.

 

 AHMET MÜSADE ETMEZ

 Sadrazam Keçecizade Fuad Paşa'ya yetmişlik bir kadının otuz yaşında

 bir gençle evlenmek istediğinden bahsetmişler. Paşa hemen:

 - Ahmet müsaade etmez, demiş. Sormuşlar

 - Hangi Ahmet

 - Karaca Ahmet.

 

 AK SAKALLI

 Varna Savaşı'nda muharebe meydanında gezen II. Murad, düşman

 askerlerinin hep genç olduğunu görür. Komutanlarından birine sorar.

 "Garip değil mi? Bu kadar ölünün içinde hiç ak sakallı görmedim. Hepsi

 genç, hepsi taze!" Komutan şu cevabı verir:

 - Padişahım! İçlerinde bir ak sakallı olsaydı, başlarına bu f elâket gelir miydi?

 

 AKIL VERGİSİ

 Dostlarında biri, Fransız kralı 15. Lui' ye:

 - Majesteleri, demiş. Akıl vergisi almayı hiç düşündünüz mü? Hiç kimse

 budalalığı kabul etmeyeceğine göre, herkes böyle bir vergiyi seve seve

 öder.

 Kral, alaylı alaylı gülerek:

 - Hakikatten enteresan bir fikir, cevabını vermiş. Bu buluşunuza

 karşılık, sizi akıl vergisinden muaf tutuyorum.

 

 BİLMEK İÇİN ÖĞRENMEK

 Tarih biyografisi ve monografi sahalarında erişilmesi çok güç

 bilgisiyle, dünya çapında bir şahsiyet olan İbnülemin Mahmud Kemâl

 (İnal) a sormuşlar:

 - "Sizdeki bilginin çok azına sahib olmalarına rağmen sizden çok daha

 fazla tanınanlar var. Bunun sebebi nedir?"

 Şöyle cevap vermiş:

 - Ben bilmek için öğrendim, onlarsa bilinmek için!

 

 BİZ HAZIRIZ

 Günlerden birgün İtalyan büyükelçisi Ata ile görüşmek ister ve huzura

 davet edilir. O günün muhtelif ekonomik-siyasi konuları hakkında

 konuşulduktan sonra büyükelçi: " Ekselans dün Roma ile yaptığım bir

 görüşmede hükümetimizin Hatay'ı almak istediği kararını size iletmem

 söylendi." der. Odada bir an sessizlik olur. Ata büyükelçiye birşeyler

 daha ikram eder ve iki dakika odadakiler ile başbaşa bırakır.

 Döndüğünde ayağında çizmeleri, üzerinde mareşal üniforması ve belinde

 tabancası vardır. Doğru masasına gider, manyetolu telefondan Mareşal

 Fevzi Çakmak'ın bağlanmasını ister ve Çakmak'a:" Paşa İtalyan

 dostlarımız Hatay'a gelmek istiyorlar hazır mıyız?" der. Fevzi Çakmak

 durumu anlar ve " Biz hazırız Paşam. " diye yanıtlar. Ata büyükelçiye

 döner ve: " Biz hazırmışız, hükümetinize söyleyin isterlerse Hatay'ı

 gelip alabilirler."

 

 BÖYLE KORUNUR

 Çok değerli olan kütüphanesini millete vakfeden Koca Ragıp Paşa,

 onların bakımı için tanıdıklar ından birini memur tayin eder. Bir gün

 ansızın kütüphanesini ziyarete giden Paşa, etrafı ve kitapları toz,

 toprak içinde bulunca canı çok sıkılır ve belli etmemeye çalışarak:

 -Seni tebrik ederim yavrum, der. Gerçekten de gerçekten de emniyetli

 bir adammışsın. Teslim edilen şeylere hiç el sürmemişsin, âferin!

 

 CAİZE

 Şair Ebu Dellame ile Halife Mehdi arasında şöyle bir vakıa geçmiştir:

 Ebu Dellame, Abbasi hükümdarlarına bir kaside takdim eder. Halife

 kasideyi pek beğenir:

 - Sana bu kasiden için ne caize vereyim?

 - Efendimiz bendeniz bir av köpeği isterim.

 - Bu kadar güzel bir kasidenin caizesi bir av köpeği olur mu?

 - Efendim kulunuz böyle istiyor.

 Halife Mehdi işe şaşar, ama şairi de kırmak istemez:

 - Peki, istediğin gibi sana bir av köpeği versinler.

 - Fakat Efendim bendeniz ava ne ile gideceğim?

 - Hakkın var bir de at versinler.

 - A ta nasıl bineceğim?

 - Doğru, güzel bir eğer takımı da versinler.

 - Efendimiz ata kim bakacak?

 - Haklısın, bir de köle versinler.

 - Ama Efendim ben atı nerede barındıracağım?

 - Bir de ahır versinler.

 - Köleyi nerede yatırayım?

 - Bir ev versinler.

 - Bu kadar halkı ne ile doyuracağım?

 - Bin altın da haçlık versinler.

 - Efendim.

 Halife Mehdi şairin sözünü kesmiş:

 Eğer masrafı idare etmeye bir kethüda, hesapları tutmaya bir katip

 istersen köpeği geri alırım ha!..

 

 ÇANAKKALE İÇİNDE

 İngiliz garson, Türk müşteriye:

 -Çanakkalede çok askerimizi öldürdüğünüz için sizleri pek sevmeyiz

 deyince, bizimkinden gayet soğukkanlı bir şekilde şu cevabı almış:

 -Orada ne işiniz vardı?

 

 DERDİN DEVASIZI.

 İbn-i Sinâ ya:

 - Dünyada devâsı olmayan bir dert var mıdır? diye sorduklarında:

 - Derdin devâsızı, iyinin kö tüye muhtaç olmasıdır, cevabını vermiş.

 

 DERS ALABİLMEK

 Lokman Hekim'e:

 - "Bilgeliğini kimlerden aldın?" diye sorduklarında:

 - Körlerden, cevabını vermiş. Çünkü onlar, yoklamadan adım atmazlar.

 

 DOMUZ ETİ

 Tarihimizde "Kafkas kartalı" diye geçmiş bulunan İmam Şamil yüz

 binlerce Rus ordularını birkaç arkadaşıyla yıllarca uğraştıran

 kahramandır.Üstat Şeyh Celaleddin Efendinin dizi dibinde Tarik-ı

 Nakşibendiyyenin âb-ı hayat pınarından kana kana içmek suretiyle

 menaviyatın zirvesine yükselirken, sol eliyle kullandığı kılıcıyla tek

 başına ordulara göğüs germek gibi bu dünyanın en büyük zevklerine de

 tatmaktan geri durmamıştır. Az bir kuvvetle uzun yıllar sürdürdüğü

 mücadelesini, esaretinden sonra aynı şekilde devam ettirmiştir.

 Ruslara esir düştüğünde; Yemek esnasında, İmam Şamil'in iştahlı

 iştahlı yemek yediğini gören çar'ın:

 "Kumandan, bu iştahla beni de yiyeceğinizden korkuyorum" demesi

 üzerine etrafındakilerin kahkahaya boğuşları uzun sürmemiş Kafkas

 Kartalı:

 "Çar hazretleri kaygılanmayınız. Ben elhamdülillah müslümanım ve domuz

 eti yemem haramdır."

 

 FATİH NİYE ÜSTÜN

 Napolyon, S. Helen adasında sürgün bulunduğu sırada 'Fatih mi yoksa

 siz mi büyüksünüz? Sorusunu soranlara şöyle cevap vermişti:

 Büyüklükte ben onun çırağı bile olamam. Çünkü ben, kılıçla zaptettiğim

 yerleri henüz hayattayken geri vermiş bir bedbahtım. O ise; fethettiği

 yerleri nesilden nesile intikal ettirmenin sırrına ermiş bir

 bahtiyardır.

 

 GENÇ FATİH

 Bir genç, "Fatih Sultan Mehmed'in resmini neden hep yaşlı bir insan

 suretinde çiziyorlar" diye sorunca, bir yazarımız şöyle cevap vermiş:

 - Yaptığı işler o kadar büyük ki, bunları genç bir insanın yapacağını

 hayallerine sığdıramıyorlar

 

 ; GÖNLÜMÜ FETHETTİĞİ İÇİN

 Fatihe sorarlar:

 -İstanbulu niçin fethettin?

 Cevap verir:

 -Önce o benim gönlümü fethettiği için!

 

 GÜNLÜK

 Bir Hristiyan, Ahmed Vefik Paşa ya:

 -Camilerinizde niçin günlük (bir çeşit koku) yak mıyor sunuz? diye

 sorduğunda,ondan şu cevabı almış:

 -Bizimkiler abdestlidirler. Yellenmezler. Onun için günlük yakmıyoruz.

 

 HANGİ BORÇ

 III. Mustafa'nın veziri Koca Ragıp Paşa'nın konağında bir Ramazan günü

 oruç üzerine sohbet yapılıyordu. Ragıp Paşa, orada bulunanlardan Şair

 Haşmet'e:

 - Haşmet! Senin de borcun var mı? diye sorunca, Haşmet:

 - Evet efendim! diye cevap verdi. Mahalle bakkalına bin kuruş, kasaba

 beş yüz kuruş.

 Ragıp Paşa gülerek:

 - Onu sormuyorum yahu, dedi. Oruç borcun var mı, sen onu söyle.

 Şair Haşmet şu cevabı verdi:

 - Paşam, oruç borcunu Allah sorar. Sizin soracağınız, kul borcudur.

 

 HERŞEYİNİ ALDIM AMA.

 Halet Efendi, kendisine dalkavukluk etmeyen Moralı Osman Efendiyi bir

 takım basit işlerle Anadolu'da dolaştırır. Ama onun birgün kendisini

 görmek için geldiğini duyunca, sofaya koşarak karşılar ve gideceği

 zaman da merdiven başına kadar uğurlar. Olaya şahit olan İzzet Molla:

 - Efendim! der. Bu adama etmediğiniz kötülük kalmadı. Şimdi bu kadar

 iltifat edişinizin hikmeti nedir?

 Halet Efendi cevap verir:

 - Evet, ben bu adamın herşeyini aldım. Ama üzerinde bir "efendilik"

 var ki, onu bir türlü alamıyorum. Onu görünce de saygı duymak zorunda

 kalıyorum

 

 FATİH SULTAN

 Fatih Sultan Mehmet, adamları ile gezerken, yanına sokulan dilenciye

 bir altın vermiş. Dilenci parayı alınca:

 -Aman Sultanım, demiş. Koskoca bir padişah, kardeşine bu kadar para verir mi?

 Fatih Sultan Mehmet, nereden kardeş olduğunu sorunca, dilenci:

 -İkimiz de Hazreti Ademin çocukları değil miyiz? demiş. Elbette kardeşiz.

 Sultan Fatih:

 -Bu keşfini sakın başkasına söyleme, diye gülümsemiş. Diğer

 kardeşlerimiz de pay isterse, sana zırnık bile düşmez.

 

 İFTİHAR

 Şeyh Şâ mil, çarlık idaresi tarafından yakalanıp esir edildiğinde, Çar

 II. Aleksandır:

 - Sizin gibi büyük bir insanı misafir etmekle iftihar ederim deyince,

 Şeyh Şâmil in cevabı şu olmuş:

 - Siz benim misafirim olsaydınız, ben daha çok iftihar ederdim.

 

 İYİ BİR ÇOBAN

 Eski Roma'da eyalet valilerinden biri, Kayser Tiberius'a vergilerin

 artırılmasını teklif edince, şu cevabı almış:

 - İyi bir çoban, koyunlarının yününü kırpar ama derisini yüzmez.

 

 KADER

 Fatih Sultan Mehmet, çocukluğunda biraz yaramazlık yapınca, babası

 olan 2. Murat Han:

 -"Ne kadar yaramaz bir çocuksun, senden adam olmaz" diye çıkışır.

 Orada bulunan ve velâyet sırrıyla kalp gözü açık olan Akşemseddin

 Hazretleri, hafifçe gülümseyerek şöyle der:

 -Peder ne der, kader ne der.

 

 KADERİN İCABI

 Kenân Rıfâi ye sormuşlar:

 - Madem ki neticede kaderin dediği oluyor. O halde niçin çalışıyoruz?

 Şu cevabı vermiş:

 - Çalışmak da kaderin icabı olduğu için!

 

 KARINCA

 Kanuni Sultan Süleyman, sarayın bahçesindeki armut ağaçlarını kurutan

 karıncaların öldürülmesi için Şeyhül İslam Ebussud Efendi'den şu

 beyitle fetva istemiş:

 Dırahta ger ziyân etse karınca

 Zararı var mıdır ânı kırınca

 (Ürünlere zarar veren karıncaların öldürülmesinde dinen bir zarar var

 mıdır?) Ebussud Efendi bir beyitle cevap vermiş:

 Yarın Hakkın divanına varınca

 Süleyman'dan hakkın alır karınca

 

 LA HAVLE VE LA KUVVETE

 Meşhur Cimri Paşa atlarının arpa yemesi gerektiğini söyleyen

 seyislerine kızar ve her seferinde " La Havle " (ya sabır!) çekermiş.Bir

 gün arabasının atları dermansızlıktan yığılıp kalınca, hiddetle

 sormuş.

 - Atlarıma ne oldu?

 Seyis, cevabı yapıştırmış:

 - Ne olacak efendim " La Havle " yiye yiye "Ve la kuvvete" (kuvvetsiz) oldular.

 

 MESELE GETİRME DE.

 Rusya sefiri meşhur İgnatiyef memleketine giderken veda için geldiği

 Yusuf Kamil Paşa'ya:

 -'Efendimize Rusya'dan ne getireyim?' demesiyle Paşa:

 -'Bir mesele getirme de, ben hiçbir şey istemem' dedi.

 

 MÜJDE

 Harun Reşid in vezirlerinden biri, Behlül Dânâ ya latife yollu takılarak:

 - "Müjde sana ey Behlül, Sultanımız seni, domuzlarla maymunlara çoban

 tayin etti" dediğinde, Behlül şu cevabı vermiş:

 - Öyle ise kulaklarını aç da emirlerimi yerine getirmeye hazırlan.

 

 NAPOLYON

 Fransa hükümet ricalinden biri Napolyon un bir muharebede tenkide

 kalkışıp parmağını harita üzerinde gezdirerek:

 - Önce şurasını almalıydınız, sonra buradan geçerek ötesini

 zaptetmeliydiniz, gibi fikirler belirtmeye başlayınca, Napolyon:

 - Evet, demiş. Onlar parmakla alınabilseydi dediğin gibi yapardım.

 

 

 NE İSABET!

 Harun Reşid, bir av sırasında hedefini ıskalayınca, yanında bulunana

 Behlül Dana Hazretleri:

 - İsabet oldu efendim, demiş. Büyük isabet oldu.

 Ve Halifenin şaşkın bakışları arasında devam etmiş:

 - Yani kuşun hayatı açısından isabet oldu

 

 NE İŞİ VARMIŞ

 Cumhuriyet'in ilanından sonra, İstanbul'da bir resepsiyon verilir.Tüm

 dünya ülkelerinin elcileri ve ataşeleri de davet edilir. Davet güzel

 bir şekilde devam etmektedir, fakat İngiliz ataşesi olan Binbaşının

 bakışları Mustafa Kemal'in gözünden kaçmaz. Bütün davet boyunca

 kendisine dik dik bakmıştır ve bakmaya devam etmektedir. Ne olduğunu

 öğrenmek için yaverini gönderir.

 Yaver Mustafa Kemal'e şöyle der:

 - Paşam; kendisine neden ters bir tavır takındığını sordum, o da bana

 Mustafa Kemal'in Çanakkale'de babasını öldürdüğünü söyledi.

 Bunun üzerine Mustafa Kemal şöyle der:

 - GİT SOR BAKALIM BABASININ ÇANAKKALE'DE NE İŞİ VARMIŞ ?

 

 NE YEDİRELİM?

 Lokman Hekim'e:

 -Hastalarımıza ne yedirelim?diye sorduklarında,ş u cevabı vermiş:

 -Acı söz yedirmeyin de,ne yedirirseniz olur.

 

 SİGORTA

 İngiliz Büyükelçisi, eski Türk evlerinin dış duvarlarına asılan "Ya

 Hafiz" (Muhafaza Eden Rabbimiz) levhalarını görünce dayanamamış ve

 Keçecizade Fuad Paşaya bunların ne olduğunu sormuş.

 Fuad Paşa İngiliz'in tam anlayacağı dille cevap vermiş.

 - O gördükleriniz, Osmanlı Sigorta Şirketinin levhalarıdır.

 

 SIR

 Yavuz Sultan Selim, birçok Osmanlı padişahı gibi sefere çıkacağı

 yerleri gizli tutarmış. Bir sefer hazırlığında, vezirlerinden biri

 ısrarla seferin yapılacağı ülkeyi sorunca, Yavuz ona:

 - Sen sır saklamayı bilir misin? diye sormuş.

 Vezir:

 - Evet hünkarım, bilirim dediğinde, Yavuz cevabı yapıştırmış:

 - İyi, ben de bilirim.

 

 YÜZÜK

 Sultan III. Ahmed Han kendisine hediye edilen çok kıymetli zümrüt

 yüzüğü, bir gün, divan t oplantısında vezirlere göstererek:

 -'Acaba bundan daha kıymetlisi var mıdır?' diye sordu. Hazirûn:

 -'Hayır Efendim, sıhhat ve afiyetle takınız. Bundan daha değerli bir

 şey olamaz'cevabı nı verdikleri halde yalnız Nevşehirli İbrahim Paşa

 itiraz etti:

 -'Bundan daha kıymetli şey vardır padişahım!' dedi. Padişah

 beklemediği cevap karşısında sordu:

 -'Nedir?'

 -'O yüzüğün takıldığı parmak Efendim' diye cevap verdi.

 
  Bugün 1477412 ziyaretçi buradaydı! Siteme Hoş Geldiniz Adil Durusu

ANA SAYFAYA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
Siteme Hoş Geldiniz Adil Durusu SAĞLIK VE HUZUR DOLU NİCE GÜNLERE......
Kapadokya Eğlence Merkezi Başvuru Kaynakları Başvuru Kaynakları Submit Your Site To The Web's Top 50 Search Engines for Free! ÜRGÜP Esbelli Mahallesi Butik otelleri  Create FREE graphics at FlamingText.com

Image by FlamingText.com Check  Out My Rank On PRTracking.com! Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?

Ücretsiz kaydol