ZAMAN
Zaman diye hepimizin ortak bir bankası var…
Bu bankada; ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi görüş, etnik köken, toplumdaki statü ve hatta aynı statülerdeki bireylerin kıdem ve kademe gibi öncelikleri dahi dikkate alınmaksızın, yani insanlar arasında ayırım yapılmaksızın ve hatta gizli ayırımcılıkta yapılmaksızın her insanın daha doğrusu her canlının her sabah hesabına 86400 birim para yatırılıyor.
Bu 86400 birim parayı her canlı bir gün içerisinde istediği gibi kullanıyor, yani harcıyor veya harcamıyor. Lakin ertesi güne bir önceki gün hesabına yatırılan 86400 birim paranın bakiyesi devretmiyor, 17 Aralık 2013’de çok iyi öğrendiğimiz üzere sıfırlanıyor. Tutarı ne olursa olsun, kullanmadığınız bakiye miktarı her sabah iptal ediliyor.
Böyle bir durumda ne yaparız? Tabii ki son kuruşuna kadar şahsımızın hesabına yatırılan 86400 birim paranın tamamını bankada bırakmayıp çeker ve hepsini harcar idik!!!!
Aslında, hepimizin böyle bir ortak bankası var.
Adı: ZAMAN
Zaman bankasının her sabah hesabımıza yatırdığı 86400 birim para aslında anladığımız anlamda para değil bir günde mevcut olan saniye miktarı…
Zaman bankamız her sabah, iyi şeylere yatırım yapmadığımız kısmını silip, hesabımıza zarar kaydediyor.
Hiç devretmiyor.
Kredi miktarından bir salise dahi fazla kullandırmıyor.
Her gün bize yeni bir hesap açıyor.
Her sabah bir öceki günün bakiyesini yakıyor.
Eğer günlük depozitolarımızı kullanmadıysak, bu zarar bizimdir.
Geriye dönüş yok. Yarından avans çekmek yok.
Bugünü, bugünkü depozitomuzla yaşamalıyız.
Öyle yatırım yapalım ki, bize sağlık, mutluluk ve başarı olarak geri dönsün.
Zaman akıp gidiyor günümüzü gün etmeye bakalım!
Sahip olduğumuz her anı değerlendirelim.
Daha fazla değer verelim!
Onu çok özel biriyle, zamanını harcamaya değecek kadar özel biriyle paylaşalım!.
Boşuna zayi etmeyelim…
Zamanın Değeri
BİN YIL’ın değerini anlamak için;
Sene değerini iki hane olarak programlanmış olan bir programcıya sorun.
YÜZ YIL’ın değerini anlamak için;
El değiştirmeye ( Handover) tanık olmuş bir Hong Kong vatandaşına sorun.
YETMİŞ YIL’ın değerini anlamak için;
Ölmekte olan bir insana sorun.
KIRK YIL’ın değerini anlamak için;
Çölde dolaşmış ( traveled in the wilderness ) bir yahudiye sorun.
ON YIL’ın değerini anlamak için;
Yeni boşanmış çifte sorun.
YEDİ YIL’ın değerini anlamak için;
7 yıllık iznini (sabbatical leave) alamamış bir profesöre sorun.
BEŞ YIL’ın değerini anlamak için;
Bir daha seçilememiş bir milletvekiline sorun.
DÖRT YIL’ın değerini anlamak için;
Şu anda ayrı olan lise aşıklarına sorun!
BİR SENE'nin değerini anlayabilmek için;
Sınıfta kalan bir öğrenciye veya;
Final sınavını geçemeyen bir öğrenciye sorun.
DOKUZ AY’ın değerini anlamak için;
Yeni doğum yapmış bir anneye sorun .
BİR AY'ın değerini anlayabilmek için;
Premature bir bebeği dünyaya getiren anneye sorun.
BİR HAFTA'nın değerini anlayabilmek için;
Haftalık derginin editörüne sorun.
BİR GÜN’ün değerini anlamak için;
Yevmiyeyle çalışan bir işçiye sorun.
BİR SAAT’in değerini anlamak için;
Trafikte sıkışıp kalmış bir şoföre veya;
Buluşmak için birbirini bekleyen aşıklara sorun.
YARIM SAAT’in değerini anlamak için;
Buluşmak için bekleyen âşıklara sorun.
BİR DAKİKA'nın değerini anlayabilmek için;
Uçağı, treni veya otobüsü henüz kaçırmış bir kişiye sorun.
BİR SANİYE'nin değerini anlayabilmek için;
Bir kazayı kıl payı atlatmış bir kişiye veya;
Kaza geçirmiş bir insana sorun.
SANİYENİN 10 da 1’ inin değerini anlamak için;
Olimpiyatlarda gümüş madalya kazanan kişiye sorun.
BİR MİLİSANİYE’nin değerini anlamak için;
Olimpiyatlarda gümüş madalya kazanan kişiye veya;
Şehri karanlığa gömen bir elektrik (power) mühendisine sorun.
BİR MİKROSANİYE’nin değerini anlamak için;
Pentium makine almış birine sorun.
BİR NANOSANİYE’nin değerini anlamak için;
Yeni terfi etmiş bir dijital devreler designerına sorun.
BİR PSİKOSANİYE’nin değerini anlamak için;
Birçok patentin sahibi olan analog devreler designarına sorun.
BİR FEMTOSANİYE’nin değerini anlamak için;
Nobel Ödülü kazanmış fizikçiye sorun.
Zaman Tuzakları ve Zaman kayıplarına karşı zaman yönetimi
Yukarıda yer alan vurgulamada da görüldüğü gibi, milisaniye de dahil olmak üzere her zaman biriminin ne kadar değerli olduğunu bilmeyenimiz hemen hemen yok gibidir.
Peki bunu bilmek yeterli oluyor mu?
Tabi ki de hayır. Yeterli olsaydı, dünyada hiç kimsenin zaman diye bir problemi olmazdı.
Peki zamanımızı nasıl değerlendiriyoruz? Bu konuda ne kadar başarılıyız? Ya da sahip olduğumuz bu “hazineyi” nasıl kullanıyoruz? Daha açık bir ifadeyle, zamanımızı doğru planlamayı biliyor muyuz?
Zamanı iyi ve verimli kullanmak, bunun için de doğru planlamak, yediden yetmiş yediye her insanın ihtiyacı. Zaman denilen değeri geriye getirme gibi bir imkanımız yok. Harcanan zaman artık geçip gitmiştir ve “zaman hazinemizin” bir kısmı yok olmuştur. Altın ve gümüş gibi değerli madenlerden oluşan bir başka hazinemiz daha olsa ve zaman hazinemizin eksilen kısmını tamamlamaya çalışsak, bunun mümkün olmadığını görürüz.
Anonim bir sözde de yer bulduğu üzere; “atılan ok, ağızdan çıkan söz ile birlikte, geriye dönmesi mümkün olmayan üç şeyden birisidir zaman.
Çoğu zaman boşa geçirdiğimiz zamanın farkında olmayız, ya da zamanımızın olmadığından, yetersiz olduğundan yakınırız da, asıl sorunun zamansızlık olduğu bahane ederiz hep.
Okulda, iş yerinde bazı arkadaşlarımızın soluksuz çalıştığını görünce çoğu zaman dalga geçtiğimiz, hatta kimi uygunsuz yakıştırmalarda bile bulunduğumuz olmuştur. Bu gibi arkadaşlarımızın her türlü sosyal faaliyetin içinde yer aldığını ve çok yönlü yaşadıklarını gördüğümüzde de genelde şaşırıp kalmışızdır.
“Benim ……yapmaya zamanım yok” demeden önce, sorunun neden kaynaklandığını hiç sorgulamamışızdır genelde.
Zamanı verimli kullanmamıza engel olan bazı “tuzaklar” söz konusudur. Bu tuzaklar;
-Plânsızlık ve dağınık çalışma
-Öncelikleri belirleyememek ve sıralayamamak
-Ertelemek
-Kendini gereğinden fazla işe adamak
-Acelecilik
-Kırtasiyecilik ve verimsiz okuma
-Rutin ve gereksiz işler
-Açık kapı politikası (hayır diyememek)
-Gereksiz telefonlar fazla ziyaretçi kabulü
-Gündemsiz ve verimsiz toplantılar
-Kararsızlık
-Maymun iştahlılık(Bir işi bitirmeden diğerine başlama)
-Yetki verememek
-Dağınık masa ve büro düzeni
-Gereğinden fazla titizlik
-Çay, kahve ve sigara molaları
-Televizyon izlemede seçici olamama ve uzun süreli izleme
-İnternet bağımlılığı
-Yetersiz/eksik bilgi(Bilgisayar kullanmaya hakim olamama, hızlı okuma yeteneğini geliştirememe)
Dikkatli bir planlama iyi bir zaman yönetiminin temelidir. Yönetim planlama ile başlar ve en önemli aşamadır...
Planlama yapılmadığı takdirde, işler zamanında bitmemekte ve bunun sonucunda işleri planlamaya zaman kalmamaktadır.
Zamanı iyi kullanmanın üç yolu :
-Düşük öncelikli işleri veya faaliyetleri bırakmak.
-Yaptığınız işte daha etkin olmak.
-Bazı işleri devredeceğiniz bir yardımcı daha bulmak.
Zamanı İyi Değerlendirmenin Bize Kazandıracakları
-Kariyer planlaması
-Okumak
-İletişim
-Dinlenme
-Düşünme Daha fazla sosyal faaliyet
-Hobilere zaman ayırabilmek
Dünün muhasebesini yapmaya ve olan biten ile boğuşmaya artık gerek yok gerek yok. Bu bile size zaman kaybettirebilir. Mevlana’nın da dediği gibi “Dün ile beraber gitti düne ait ne varsa, bugün yeni şeyler söylemek gerek”. Geleceğinizi, yani zamanınızı planlamak için henüz geç kalmadınız, hem de bugünden başlayarak.
Zaman ile ilgili özlü sözler….
* Mutluluk başarıya, başarı ise zamanı değerlendirmeye bağlıdır.
* Yaptığınız işin en iyisini, bir de zamanında yapın, o vakit dağ başında bile olsanız insanlar sizi bulur.
* Zaman aklı, olgunluğu ve hizmeti artırmak için bize verilmiş en değerli sermayedir.
* Hayatınızı seviyorsanız zamanınızı boşa harcamayınız, çünkü zaman hayatın kendisidir.
* İnsan, kendine biraz zaman tanımalı ..., ama ne zaman; yaşlılık hariç yaşamın diğer evrelerinde…!!
* Zaman denildiği gibi en iyi ilaç değildir. Çünkü insan, kendi yarasına kendini basar. Bir öncekini unutmak için kendine yeni yaralar açar. Zaman da gelip hazıra konar.
* Zaman; aklı, olgunluğu ve hizmeti arttırmak için bize verilmiş en değerli sermayedir.
Thomas Mann
* Zamanını en kötü şekilde kullananlar, en çok zamanın kısalığından şikayet ederler.
La Bruyere
***
ZAMAN
Çok zaman önceydi.
O kadar zaman önceydi ki zaman diye bir şey yoktu.
İnsanlar güneş doğup batıncaya kadar yaşıyorlardı hayatı. Bir daha hiç olmayacakmış gibi dolu ve anlamlı.
Derken zaman diye üç parçalı bir şey icat etti insan.
Bir parçasına dün dedi, diğer parçasına bugün, öteki parçasına da yarın. Sonra fesat karıştı zamana ve insan bugünü unuttu.
Dünü düşünüp pişman oldu, yarını düşünüp telaşlandı; ama işin ilginç tarafı tüm telaş ve pişmanlıkları güneş doğup batıncaya kadar yaşadı.
Farkında olmadan rezil etti bugününü. Oysa yarın, bugüne dün diyor, dün de bugün için yarın diyordu. Bir türlü beceremedi.
Bir eliyle yarına, diğer eliyle düne yapıştı. Bugünü eline yüzüne bulaştırdı...
Mutsuz oldu insan. Ve ne gariptir ki yarının telaşı da, dünün pişmanlığını da hep bugün yaşadı. Ama bugünü hiç yaşayamadı, ne yarın ne de dün..
Gün Bugün!
*Alıntıdır