MİLLETİN VEKİLİ NASIL OLMALIDIR?
Tarih boyunca filozoflar ve alimler, Devleti yönetenlerde bulunması gereken özellikler üzerine kafa yormuşlar ve fikir üretmişlerdir.
Platon Devlet adlı eserinde Devleti yönetenler “bilge” olsun der. Bilgenin özelliklerini tek tek sıralar.
Yusuf Has Hacip Kutadgu Bilig adlı eserinde baştan sona, A’dan Z’ye Devlet yöneticilerine tavsiyelerde bulunur ve özellikle “adil” olmalarını ister. Farabi Medine’tül Fazıla (Erdemli Şehir) adlı kitabında bir idarecide bulunması gereken 12 özelliği sayar ve en başa, “aklı, zekayı ve fazileti” yerleştirir. Nizam’ül Mülk, Siyasetname isimli kitabında, devlet adamlarına yol gösterir ve adaletten, savunmadan ve birlikten bahseder.
Bu alimlerin fikirlerinden çıkan sonuç şudur ki, başta Milletvekilleri olmak üzere, Devleti yönetenler, adil, erdemli, bilge ve akıllı olmalıdır.
Bu hususta bizler de kafa yormaktayız ve yıllardan beri yönetimde ahlaki değerler ve kamu görevlilerinin uymaları gereken ahlaki davranış ilke ve kuralları anlatıyor ve tartışılıyor.
İşte yukarıda isimlerini zikrettiğimiz filozof ve alimlerin de görüşlerinden istifade ederek, ideal bir milletvekilinin portresinde bulunması gerekenler ve bulunmaması icap edenler.
Aşağıdaki 16 özelliğin, her biri iki kısımdan oluşuyor. Her maddede, birinci tarafında yer alanlar milletvekilinin portresinde yer almalı, kırmızı yazıda yer alanlar ise portrede asla yer almamalıdır.
Bu durumda aşağıdaki listeye “ideal bir milletvekili portresi” diyebiliriz:
1. Her zaman haklının yanında yer almalıdır, suçlunun değil.
2. Az laf, çok icraat peşinde olmalı, arı gibi çalışmalıdır, ağustos böceği gibi laf ustası olmamalıdır.
3. Her zaman gariban ve ezilmiş halkın yanında olmalı, bazı etkili ve güçlü çevrelerin yanında değil.
4. Güçlü hafızalı olmalı, zayıf hafızalı değil.
5. En küçük ayrıntıyı değerlendirecek bir zekâsı olmalı, basit zekalı değil.
6. Düşündüklerini açıklayabilecek kıvraklıkta bir dile sahip olmalı, düşündüklerini kendine saklamamalı.
7. Öğretmeyi ve öğrenmeyi sevmeli, ilimden bihaber değil.
8. Çalışmaya, çabalamaya ve diğerkamlığa(karşıdakini anlama duygusu ) önem vermeli, yemeye, içmeye ve nefsine düşkünlüğe değil.
9. Doğruluğu ve doğruları sevmeli, yalanı ve yalancıları değil.
10. Yüceliğin ve erdemin peşinde koşmalı, altın ve gümüşün değil.
11. Adaleti sevmeli, zulmü değil.
12. Hakkını isteyenlere karşı ılımlı, haksızlık isteyenlere karşı ılımlı değil.
13. Asıl hedef rıza-i ilahi olmalı, bir sonraki seçimler değil.
14. Sağlam iradeli, cesur yürekli ve zor günlerin adamı olmalıdır, kolay ve keyifli günlerin adamı değil.
15. Yüreği canlı ve cansız tüm mahlukata sevgi, merhamet ve şefkatle dolu olmalıdır, kin ve husumetle dolu değil.
16. Her zaman “bir idamlık, bir de bayramlık gömleği” yanında olmalı, Alparslan ruhlu, kefeni ile cihad meydanında at sürecek kararlılıkta olmalı, canına düşkün olmamalıdır.
Ø Toplum önüne çıkıp, toplum önderi olacak kişinin her şeyden önce “yiğit” olması lazım.
Ø Yiğit, güçlü, kuvvetli, gözü pek, düşüncelerini açıkça söylemekten çekinmeyen, sözüne güvenilen, sözünün eri ve korkmayandır.
Ø Yiğit birinin bu yiğitliğini bilgiyle güçlendirmesi, dünyayı anlaması, kavraması ve bu anlayışla yeni fikirler üretmek, yeni projeler geliştirmek ve ülkeyi daha ileriye taşıyabilme bilgi birikimine sahip olması gerekir.
Ø Bilgi sonsuzdur. Bu sonsuzluk içinden ne kadar alabilmişse o aldıkları, o kişinin birikimidir.
Ø Bilgi birikimi az olanların yiğitliği tek başına anlam ifade etmeyebilir.
Ø Her Türk vatandaşının bilgi toplama süreci farklıdır ancak yöntem ve sistemin getirdikleri bir birine benzer.
Ø Yani aile, okul, çevre ve iş hayatı gibi devam eden süreçte ve hatta emeklilik te bile biriktirilen bilgiler vardır.
Ø Çoğunlukla bu süreçten elde edilen bilgilerle bir ömür geçirilir.
Ø Milletvekili olacak veya olan bir kişi ise; bu birikimin yanında vasattan öteye geçmesi, okulda okuduğu kitaplar, iş hayatında öğrenmek zorunda kaldığı konuların dışına çıkarak, dünyada özel emeklerle ve yıllarca çalışılarak üretilen sonsuz bilgi deryasına dalmış ve kepçesiyle kısmetine düşeni almış olmalıdır.
Ø Vasat düzeydeki birinin gelişen dünyada ülkemizi götürebileceği yerde en fazla kendi düzeyi olacaktır. Kitap okumayan, araştırmayan, düşünmeyen, aktüeli takip etmeyen, felsefe, sosyal psikoloji, ekonomi, tarih gibi sosyal bilimleri bilen birinin kendini milletvekilliğine uygun görmesi ve seçilip milletvekili olması gerekir.
Ø Bir milletvekili bu ülkede yaşayan nüfusun tamamının ve gelecekteki nüfusların bire-bir hayatını etkileyecek konumda, yetki ve sorumluluğunun bilincinde olması gerekir.
Ø Yasama organı meclisin kabul ettiği yasalarla ve hükümetin çıkardığı yönetmelik v.b.gibi düzenlemelerle hayatımız direk etkilenmektedir. Suçu da onlar belirler, cezasını da, nasıl eğitim verileceğini de onlar belirler, nasıl memur olunacağını da onlar belirler, nasıl evlenileceğini de, nasıl ölüneceğini de onlar belirler, nasıl giyinileceğini de, ne kadar yemek yiyinileceğini de onlar belirler ve hatta ve hatta nasıl inanılacağını da, nerede ibadet edileceğini de… Yani hayatın her aşamasında, her yerde, her şekilde ne yapacağımızı, nasıl yapacağımızı ve yapmadığımızda cezasını hep yasama organı olan meclis, yani milletvekilleri belirliyor.
Ø Bir milletvekili bu kadar önemli bir iş yaptığının farkında olmalıdır. Vebal altında olduğunu bilmelidir. Akşam evine döndüğünde sofrasında bulunan yemeklerden bir lokma aldığında ülkesindeki açları da düşünmelidir.Yatağına yattığında, yapmadıkları veya değiştirmedikleri yasalar nedeniyle evinden, ailesinden uzakta çok zor şartlar altında yaşayanları düşünmelidir.
Ø Hastanedeki hastayı, hapishanedeki mahkumu, okuldan atılan öğrenciyi, evine ekmek götüremeyen işsizi, ailesinin baskısından bunalan genci, okuldaki öğretmeni, tarlada yatan çiftçiyi, emeği, göz nurunu, bürokratı düşünmeli, bu düşündüklerini anlamalı, yani empati yapabilmelidir. Bu vebalin farkında olması, empatiyle anlaması, üzerindeki ağır sorumluluğu hissetmesi gerekir.
Ø Bu saydıklarımıza empati yapması için bir milletvekilinin Türkiye’yi iyi tanıması gereklidir. Yani Ankara’da doğmuş, büyümüş, okumuş ve hala Ankara’da yaşayan birinin Ağrılı, Kastamonulu, Artvinli ya da Erzurumluyu tanıması, bilmesi, çözmesi nerdeyse imkansızdır. Türkiye homojen bir kültür yapısına sahip değildir. Yukarıdan baktığınızda aynı gibi gözükse de iller hatta ilçeler arasında kültür farklılıkları vardır. Yapılan bir düzenleme ise Hakkari’den Edirne’ye her yeri ve her insanı kapsıyor. Doğru yapıldığına inanılan yasal düzenlemenin etkisini her bölge ayrı hissedebilir. Ya da o bölgeyi hiç ilgilendirmeyebilir. İnsanını tanıyan, insanının ne yediğini, nasıl yaşadığını, neden hoşlandığını, nasıl eğlendiğini, ne düşündüğünü, neye üzüldüğünü, nasıl para kazandığını, nasıl baba, nasıl ana olduğunu, ne giydiğini, neye ağladığını, beklentilerini, hayallerini, özlemlerini bilmek gerekir. Kars’ı görmeyen, koklamayan, hissetmeyen bir milletvekili kendini nasıl bu ilin milletin vekili olduğunu düşünür?
Ø Hele türkü dinlemeyen, türküden anlamayan ve söylemeyen bir milletvekili bu milleti nasıl anlayabilir. Ağıtını, mizahını, eğlencesini, sevdasını türkülerden algılamaya giden yol önemlidir. Bu yol vicdana çıkar. Milletvekilinin görevleri, yetkileri yasalarda, iç tüzükte yazılıdır ama vicdanı tahrik olmamış birinin bu yazılı yetkileri kullanabileceğini düşünebilir misiniz? Yazılı olanların çerçevesi bellidir ama vicdanın sınırları inancıyla, ufkuyla, değerleriyle sonsuzdur. Bu sonsuzluğun içinde yalan, riya, iki yüzlülük, adam kandırmacılık yoktur ve asla olmamalıdır.
Ø Siyasetin bir yüzünde duran rekabetin acımasızlığını hafifletecek, yumuşatacak, sevgi doğuracak filizler o vicdanda büyür. Aksi takdirde savaş mantığıyla öldür, yoket, iftira at, ayağını kaydır düzeneği işlemeye başlar. Vicdanı rahatlatmak hiçte kolay değildir. Yukarda bahsettiğimiz vebal duygusu vicdanla birleşince işte o zaman milletvekili için dayanılmaz acılar başlar.
Ø Milletinvekili; birey olarak hiçte kolay olmayan, bedeli çok ağır bir sorumluluğun altında dik durabilme mücadelesinin içinde olmalı. Dik duramadığında ise aldığı parayı hak etmediğini düşünmeli, gösterilen saygının altında ezilmeli ya da milletine yeniden layık olmak için var gücüyle çalışmalı. Bir yerlerde hata yaptığı duruma düştüğünde ise, milletvekilinin imtiyazlarından vazgeçmeyi bilmeli. Yaşam garantisi olarak ömrünün sonuna kadar imtiyazlardan faydalanmaktan feragat etmelidir.
Milletinvekili; altına girdiği bu ağır sorumluluğun sıcaklığını vicdanında hissetmeli, daima bilmeyerek bir can yakmış olabilir miyim? Bir haksızlığa sebep olur muyum? Bir ananın yüreğine ateş düşürür müyüm? Bir gencin hayatını karartır mıyım? Bir babayı gecenin ortasında ağlatmaya neden olur muyum? Bir kadının vücudunu satarak geçimini sağlamasına neden olur muyum? Diye sorular sorar kendine.
Ø Bu soruların başında hep “bir” vardır. Yani “bir” kişi bile inciydiyse işte o hesap zor verilir diye kendi kendine kavrulup durmalıdır Milletinvekili. Bir de bu “biri”, milyonlarla çarpınca nasıl bir sonuç çıkacağını da hesaplar.
Ø Bir milletvekili “kul hakkı” kavramını içine sindirmiş olmalıdır. Kulun, kula üstünlüğünün olmadığını bilenlerden olmalıdır.
Ø Koca bir ülkeyi ve milyonları yöneten beş yüz elli kişiden biri olduğunun bilinciyle kendine düşen insan sayısını her gün zihninden geçirmelidir.
Ø Mazeret uydurmak için mantık zincirleri kurmayı bir kenara bırakıp, mevcut ve aksayan konuların sebebinin de bir zamanlar oturduğu yerde oturanların sorumluluğu olduğunu düşünüp” eyvah” dememek için hep haklının ve adletin yanında olmalıdır.
Ø Ben yaptım, oldu mantığıyla değil tarihe not düşmek ya da kahraman olmak için değil, “insan” olmanın verdiği bilinçle görevini normal vatandaşlardan çok ötelere varan bir ufukla yapmalıdır.
Şimdi de gelin Milletinvekilinin özelliklerini bir bir sıralayalım.
Miiletvekillerimizden; uluslararası siyasi ahlak kurallarına uyulmalarını yani;
1. Söze sadakat;
a. TBMM’de yapılan ilk birleşimde, seçilen Milletvekilleri, millet önünde Milletvekili Andı’nı kürsüden yüksek sesle okurlar. Milletvekillerinden bu anda parlamenter olarak uymaları beklenir. Çünkü bu anda göre:
-Anayasaya sadakatten ayrılmama,
-Hukukun üstünlüğüne bağlı kalma,
-Devletin varlığını ve bağımsızlığını koruma,
-Vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü koruma,
-Demokratik ve laik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkilaplarına bağlı kalma,
-Herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ayrılmama,
-Milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruma, verdikleri bu sözlerle kendilerini, görevleri sırasında milletimize karşı bağımlı hale getirmişlerdir.
b. Milletvekilleri seçimlerden önce kendi seçim bölgelerinde seçmene değişik konularda vaatlerde bulunmuş ve çeşitli sözler vermişlerdir. Milletvekili olarak seçildikten sonra da verdikleri bu sözleri tutmaları ve gereğini yerine getirme çabası içinde olmaları beklenir. (Bu yüzden Milletvekillerimiz vatandaşa yerine getiremeyeceği konularda söz vermemeli, yapamayacağı konularda vaatlerde bulunmamalıdır.)
c. Milletvekilleri kendi iradeleri dışındaki nedenlerden dolayı vatandaşa verdikleri sözleri yerine getiremiyorlarsa bunun nedenlerini de açıklamalıdırlar.
· Doğruluk
Milletvekilleri, Meclis içinde ve dışında yaptıkları tüm konuşmalarında doğruları söylemelidir. Gerçek olmayan, yalana dayalı, yanıltıcı söz ve beyanatta bulunmamalıdır.
· Dürüstlük
Milletvekilleri görevlerini yaparken ortaya çıkabilecek bir çıkar çatışmasını her zaman kamu yararı doğrultusunda çözebilmeli ve bu konuda çeşitli çevrelerden baskı görse de dürüstçe bu baskıyı halkımıza anlatabilmelidir.
· Kamu çıkarını gözetme
Milletvekilleri, TBMM’deki Genel Kurulda, komisyonlarda veya görev aldığı diğer kurullarda karar verirken, sadece kamu yararı ve halkımızın çıkarı gözetilmelidir. Bu kararlarda kişisel çıkarları, aile veya yakın çevresinin çıkarları söz konusu olmamalıdır.
· Sorumluluk duyma
Milletvekilleri, verdikleri kararlar ve tüm davranışlardan kişisel olarak sorumludur. Bu karar ve davranışlardan kaynaklanacak her türlü soruşturmaya daima açık olmalıdır.
· Bütünlük
Milletvekilleri, görevlerini etkileyebilecek şekilde, çeşitli kişi ve kuruluşlara karşı maddi veya manevi anlamlarda herhangi bir yükümlülük üstlenmemelidir. Görevlerini tam bir özgürlük içinde yerine getirmelidir.
· Açıklık
Milletvekilleri, verdikleri tüm karar ve faaliyetleri hakkında olabildiğince açık ve şeffaf davranmalıdır. Kendilerinden faaliyetleri hakkında bigi isteyen vatandaşa, sivil toplum örgütlerine, basın temsilcilerine ve varsa Milletvekili izleme komitelerine karşı daima açık ve yardımcı olmalıdır.
· Liderlik
Milletvekilleri, siyasal ahlak ilkelerinin benimsenmesi için destek olmalı, bu ilkeleri güçlendirmeli ve uygulamasında iyi bir örnek oluşturmalıdır. Bu sırada topluma da etkin liderlik özellikleri sergilemelidir.
· Güvenirlilik
Milletvekilleri, her zaman TBMM’nin saygınlığını arttıracak şekilde hareket etmeli ve halkımız tarafından kendilerine duyulan inanç ve güveni sarsacak herhangi bir davranışda bulunmamalıdırlar.
· Çıkar gruplarından uzak kalma
· Sorumluluk duyma
· Tarafsızlık
Milletvekilleri, atama, ihale veya kişileri değerlendirme gibi kamu görevlerinde bulunuyorlarsa, bu görevlerini yerine getirirken liyakat esasına göre hareket etmeli ve tarafsızlığını korumalıdır.
· Yürütmeye saygı
Milletvekilleri, görevlerini yerine getirirken, herhangi bir çıkar veya kazanç unsurunu gözeterek hareket etmemeli ve bu doğrultuda bürokrasiye müdahalede bulunmamalıdır. Yürütme organının her kademesinde çalışan memur ve bürokrat üzerinde herhangi bir şekilde baskıya yol açacak söz ve davranışlardan kaçınmalıdır.
· Yargıya saygı
Milletvekilleri, devam eden herhangi bir davayı etkileyebilecek söz ve davranışlardan kaçınmalı, yargı bağımsızlığını zedeleyecek davranışlarda bulunmamalıdır. Milletvekili olarak yargının görevini kolaylaştıracak her türlü yardımı sağlamalıdır.
· Çıkar gruplarından uzak kalma
Milletvekilleri, herhangi bir çıkar çevresinin sözcüsü veya savunucusu olamazlar. Hatta bu şekilde algılanacak bir harekette bile bulunamazlar.
· Demokratlık
Milletvekilleri, her konuda demokrasi ilkelerine uygun hareket etmelidir. Kendi partisinin seçimlerinde, adayların saptanmasında ve görevleri yerine getirmeleri sırasında tarafsız olmalıdır. Her koşulda demokrasi ilkelerine göre davranmalıdır.
· Yasalara uyma
Milletvekilleri, Türk vatandaşları için geçerli olan tüm yasalara uymakla yükümlü olduklarını unutmamalı ve halkımıza bu konuda da örnek olmalıdır. Kendilerine Anayasa ile belirlenen dokunulmazlık haklarını kötüye kullanmamalıdır.
· Gizli belgelerden çıkar sağlamama
Milletvekilleri, Meclis araştırma ve soruşturma komisyonlarındaki görevleri sırasında ve konumları nedeniyle elde ettikleri gizli bilgileri sadece görevleri ile ilgili olarak kullanmalıdır. Bu tür bilgiler asla çıkar sağlamak amacıyla kullanılmamalıdır.
· Ayrıcalıklarını istismar etmeme
Milletvekilleri, kamuya hizmet amacıyla kendilerine tahsis edilmiş ödenekler, lojmanlar gibi çeşitli ayrıcalıkları asla amaçları dışında kullanmamalı ve bu tür ödenekler konusunda yürürlükte olan yasa ve kurallara kesinlikle uymalıdır.
· Birbirine saygı
Milletvekilleri, kendi aralarında karşılıklı saygı ve güvene dayanan ilişkileri geliştirmelidirler. Değişik partilere mensup Milletvekilleri Meclis çatısı altında veya dışında birbirine hakaret etmemeli, kötü söz veya fiziki müdahalede bulunmamalıdır.
· Ödül kabul etmeme
Milletvekilleri, herhangi bir yasanın veya önergenin Meclise sunulması, Meclis komisyonlarında görüşülen herhangi bir teklifin desteklenmesi ya da buna muhalefet edilmesi gibi faaliyetlerden ötürü herhangi bir kişi ve kuruluş tarafından verilecek parasal değeri, tazminatı veya ödülü kabul etmemelidir.
· Bağımsızlık ilkelerini benimsemesini
Milletvekilleri, TBMM’de kendi parti grupları veya Genel Başkanlarının sözlerine göre hareket etselerde kararlarında bağımsızdırlar. Genel kurul veya komisyonlarda verecekleri oyların yönü için önceden hiç bir taahhütte bulunmamalıdır.
Bunlar temelde olması gereken ilkeler, ardından,
2. Medya aracılığı ile her yasama yılı sonunda TOPLUMA MAL BEYANINDA bulunmasını,
3. Çevre örgütlerinden EN AZ BİRİNDE görev almış olmasını,
4. Yaşamı ile söyleminin uyum içinde olmasını,
5. Bir toplumun ilerleyebilmesi için KADIN- ERKEK EŞİTLİĞİNİN KABUL EDİLMESİNİN bilincinde olmasını,
6. ÜLKE ve YEREL sorunlarımızdan EN AZ BİRİSİ İÇİN ÇÖZÜM üretecek kadar UZMANLAŞMIŞ OLMASINI,
7. Çetelerin, mafyaların, holdinglerin, tarikatların ve aşiretlerin EMRİNDE OLMADAN, görev yapmasını,
8. Okuyan, düşünen BİLİMDEN ve SANAT’TAN yana olduğunu kanıtlamış olmasını,
9. Görev yaparken DOKUNULMAZLIK ZIRHINA bürünmeyi kabul etmemesini,
10. LİDERLİK SULTASINA karşı korkmadan fikirlerini açıklayabilmesini ve gerektiğinde İSTİFA edebilme cesaretini göstermesini,
11. Kendisini seçenlere karşı her zaman HESAP VEREBİLECEK olgunlukta olmasını,
12. Aday olacak ilde en az 10 yıl ikamet etmiş olmasını,
13. 2 ayda bir halk günü düzenlemesini,
14. Seçim bütçesi ve gelir kaynağı konusunda şeffaf olmasını,
15. Yukarıdaki hususları yerine getirmediği takdirde istifa edeceğini beyan ve taahhüt etmiş olmasını,
İSTEMEK, BİR YURTAŞ OLARAK EN DOĞAL HAKKIMIZDIR.
Arzu; yukarıda sayılan erdem ve değerlerle tam mücehhez bir TBMM’ne kavuşmamız.
Burada yer alan hususlar aynı zamanda “ideal bir TBMM” portresidir.
Kabul edenler,
Etmeyenler.
KAYNAKÇA:
1. AHMET SANDAL’ın “İDEAL BİR MİLLETVEKİLİ PORTRESİ” makalesi.
2. Yazar-Şair Sırrı Çınar’ın”MİLLETVEKİLİ NASIL OLMLIDIR?” makalesi.
3. Ali Cemal Türkmen’in 04.01.2015 tarihli “Türkiye'de
Milletvekili adayı nasıl olmalıdır?” makalesi.
4. Prof.Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR’ın 08.05.2007 tarihli “NASIL BİR MİLLETVEKİLİ?” makalesi.
*Alıntıdır.