Evet, Bir Bardak Daha Çay İstiyorum
”Bir bardak çay nereye giderseniz gidin size ikram edilir. Ofislerde, evlerde, iş yerlerinde.”
Belkide bu yüzden farkında değiliz bizi yansıtan bu içeceğin hayatımızın büyük bi bölümünde yer aldığını. En basitinden bizim evde her akşam demlenir, çay.
ABD’li yazar Katharine Branning’in yazdığı “Evet Bir Bardak Daha Çay İstiyorum” adlı kitabıyla ilgili yaptığı sunum, Türk çayına bakışınızı değiştirecek.
Branning, Türk çayını şöyle anlatıyor:
http://analiztv.aktifhaber.com/news_detail.php?id=26264
Branning, Türk çayını şöyle anlatıyor:
“Türk çayı için ‘tavşan kanı’ derler. Siyah ya da yeşil değildir, kırmızıdır. Tıpkı, her vatansever Türk’ün damarlarından akan kan gibi… Tıpkı, göklerde gururla dalgalanan bayrakları gibi… Eşsiz güzellikte olan halılarındaki kırmızı yün gibi… Tıpkı, ilkbaharda açan ateş kırmızısı laleler gibi kendisine çok benzeyen bu çay bardağına yansır.”
“Türk çayı sıcaktır; Anadolu topraklarını ısıtan güneş gibi… İçinizi ısıtan coşkulu Türk müzikleri gibi… Yemekleri, şehirleri, spor takımları, Türklerin hayatlarının her anındaki yaşama sevinci gibi…”
“Türk çayı demlenir. Bir Türk sallama çayı çay saymaz. Karadeniz Bölgesinde yetiştirilen çay, daha sonra Türkişye’nin her yerinde sürekli demlenir. Herzaman servise hazırdır. Türkiye’de ‘kahvaltı hazır’ demezsiniz; ‘çay kaynadı’ dersiniz. Çay aynı Türkiye gibi bir mozaiktir. Miras, kültür, tarih, gelenek ve bir çok etnik grubun biraraya gelerek kaynaşması gibi… Türk olmak demek, Türkiye Cumhuriyeti ile bütünleşmiş olmak demektir.”
“Türk çayı sadedir. Sütle beraber içilmez. Berraktır; tıpkı, bir Türk’ün yüzü gibi… Herzaman anlaşılabilir, bir şey saklamaz, Türklerin komşularına gösterdikleri kalpleri gibi…”
“Türk çayı sürekli içilebilir. Çay keyfinin bitmesine imkan yoktur.
Bütün gün boyunca içebilirsiniz. Çayın altı sabahtan akşama kadar herzaman açıktır. Ülkenin dağları, ovaları, doğal güzellikleri ve çalışkan insanları kadar cömerttir.”
“Türk çayı, müzik gibidir. Müzik kültürüyle yetişmiş ve bir çok yetenekli müzisyeni barındıran bir ülkedir Türkiye… Pop müzikten folk müziğe, arabeske kadar geniş bir müzik stilleri var. Çayı karıştırırken duyduğunuz melodi, dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir melodidir. Sanıyorum, Türkiye’nin her bir köşesinde evlerdeki, ofislerdeki, marketlerdeki, feribotlardaki bu sesler biraraya gelse, ülkenin en güzel harmonik melodisini oluşturur.”
“Türk çayı, arkadaş canlısıdır. O, hiçbir zaman yalnız içilmez. İlla ki, yanınızda biri olmalıdır. Eğer bir Türk sizinle arkadaş olmak istiyorsa ilk teklif edeceği şeydir çay… Türkler yalnız, tek başlarına iş yapmazlar. Başkalarıyla birlikte olmayı severler. Geniş düzlüklerde aileleri ve hayvanlarıyla sıcak ilişki geliştirebilmiş ataları gibi hayatı başkalarıyla paylaşılarak değerli kılınan bir şey olarak görürler.”
“Türk çayı demokratik bir içecektir, herkes içebilir. Demokratiktir; Atatürk’ün izinde kurdukları ve 88 yıldır yaşattıkları devletleri gibi… Türk çayı sadedir, dolaysızdır, kolayca demlenir. Ve bu yönüyle Türklerin hayatı yaşamak için seçtikleri tarzı yansıtır. Çay sade olabilir ama herzaman Türklerin hayat tarzının temelleri olan saygı ve sevgiyle ikram edilir.”
“Türk çayının acelesi yoktur; yoğun bir günün ortasında asude ve dingin bir iklime çağırır insanı. Türkiye’ye gittiğinizde öğreneceğiniz ilk ifadelerden biri ‘Sorun Yok’tur. Yavaş yeme hareketinin önemli bir unsurudur çay. Bu yaz Türkiye’de çayı gereğinden biraz daha uzun içtiğim için birisi tarafından hafifçe azarlandım.”
“Türk çayı barışçıldır. Bir bardak çay, nereye giderseniz gidin, size ikram edilir. Evlerde ve işyerlerinde ikram edildiğinde, bir barış mesajını da size taşır. 13. yüzyılın büyük sufi şairi Rumi’yi (Mevlana) hatırlatır. Gel tanış olalım; yavaş yavaş bu çayı içer gibi… Gel şu günün hay huyunu bir kenara koyalım; birbirimizi tanıyalım. Gel bir bardak çay paylaşalım. Belki ısınırız onunla ve arkadaşlığımız doğar. Gel hayatı ısıtalım.”
Bunun için kitabımın adını “Evet, Bir Bardak Daha Çay İstiyorum” koydum. Türkiye’nin Ortadoğu’daki barış yapıcı rolü üzerine çok tartışma var. Ben bir siyaset bilimci değilim, ben hikayeler anlatırım. Ama barış dolu bir dünyada yaşamak istiyorum. Bu kitabı yazmaktaki amacım, Türkiye hakkındaki ümidimi Amerikalı kardeşlerimle paylaşmak. Türkiye, bölgenin yükselen bir değeri olarak, bizlere bölgenin rasyonal, entelektüel ve barışçıl yüzünü gösterebilir. Ve daha iyi bir geleceğin inşasında taşıyıcı bir rol üstlenebilir. O halde benimle beraber bir bardak çaya ‘Evet’ diyin ve iki ülke arasındaki diyaloğa ‘Evet’ deyin.”