BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA ÜRETKENDİR, PAYLAŞILMAYAN BİLGİ BATAKLIKTAKİ HAZİNE GİBİDİR.
Siteme Hoş Geldiniz Adil DURUSU
   
  SİTEME HOŞ GELDİNİZ Adil DURUSU
  Prostat Nedir
 

PROSTAT NEDİR ?

Prostat kestane boyut ve şekillerinde bir salgı bezidir. Mesanenin altında, rektumun (makat) önünde yer alır. Prostatın tam merkezinden üretra denilen mesaneden idrarı boşaltmaya yarayan kanal yer alır. Ejekülasyon (cinsel boşalma) sırasında prostatı çevreleyen kaslar seminal sıvıyı üretraya doldurur. Seminal sıvı üretra boyunca penis ucuna kadar gelerek buradan dışarıya akar.Prostat büyürse içinden geçen üretrayı sıkıştırarak idrar akışını zorlaştırabilir hatta tamamen durdurabilir. Bu nedenle prostat kanserinin belirtilerinden birisi idrar yapmakta güçlüktür. Prostat bezinin yanından penise giden ve peniste sertleşmeyi kontrol eden bir grup sinir lifleri geçer. Ameliyat sırasında bu sinirler zedelenip sonuçta peniste sertleşme güçlüğü (impotans) gelişebilir.

Son yıllarda bu ameliyat sırasında bu sinirleri koruyucu teknikler geliştirilmiştir. Ancak bu sinirleri koruyucu yöntemlerin uygulanabilmesi tümörün boyutuna ve prostat içerisindeki yerleşimine bağlıdır. Eğer radikal prostat ameliyatı size bir seçenek olarak sunulmuşsa kararınızı verirken bu olasılığı akılda tutmanızda yarar vardır.
Ancak, impotans gelişse bile günümüzde bunu değişik yöntemlerle tedavi etmek mümkündür.

Prostatın Görevi  

Prostat bir dış salgı bezidir. Ayni zamanda organizmanın ikincil seks organıdır. En önemli vazifesi meninin %95' ini teşkil ederek meniyi sulandırmaktır. Böylece sıvının miktarını çoğaltarak döllenmeyi kolaylaştırır. Prostatik dokuda yüksek konsantrasyonda çinko vardır. Çinkonun karbonik anhidraz ve dehidrogenez enzimleriyle ilişkisi vardır. Çinko yetmezliklerinde prostatın fonksiyonları aksar.

Prostat ergenlik yaşına kadar aktif değildir. Ergenlikte aktivite göstermeye baslar. Ortalama 25 yaşına kadar fonksiyonları artar ve daha sonra faaliyetinde yavaş yavaş azalma görülür.

PROSTATİT NEDİR?

Prostatit, prostat bezi inflamasyonu için kullanılan genel bir terimdir. İnflamasyon enfeksiyon veya bezi irrite eden başka bir faktöre bağlı olabilir. Hastalık hakkında çoğu şey açık olmamakla birlikte kesin tedavi için doğru tanının gerekliliği açıktır.

PROSTATIN İLTİHABİ HASTALIKLARI (PROSTATİT)
Prostatit hastalarını değerlendiren ve tedavi eden klinisyenlerin büyük bir bölümü bu hastaların tanımlanmasının kolay olduğunu fakat tanı koymanın ve sınıflandırmanın zor olduğunu söyleyeceklerdir. Akut perineal ve suprapubik ağrı, ateş, titreme ile irrite edici ve obstriktif idrar yapma semptomları ile acil servis yada kliniğe başvuran hastalara tanı konmasında klinisyenlerin herhangi bir problemi bulunmamaktadır. Hastaların büyük bir bölümü, tedavide direncin nedeni ile irrite edici ve obstriktif genitoüriner ve pelvik ağri ile başvurmaktadır. Hastaların büyük bölümü, artan ve azalan ağrı,sıkıcı idrara çıkma semptomları,ağrılı ve güç cinsel deneyimler ile bir yaşam kalitesi bulunmaktadır.Genel olarak benign prostat hiperplazisi ve prostat kanserinin daha yaşlı erkeklerde görülmesine karşın,prostait genellikle genç erkekleri etkileyen bir durumdur. Erkeklerin % 25 kadarında yaşamlarının bir bölümünde prostatit semptomları olduğu ileri sürülmektedir.
50 yaş altındaki erkeklerde konulan en sık ürolojik tanıdır ve 50 yaş üzeri erkeklerde ise, üçüncü en sık ürolojik tanıdır. Ürologlar; prostatiti tedavi ettikleri en zor ve hayal kırıklığı yaratan hastalıklardan biri olarak değerlendirmişlerdir.

PROSTATİT NEDENLERİ NELERDİR?
1-ENFEKSİYOZ:
a-üropatojenik bakteriler (E.Coli, klebsiella türleri. psodomonas türleri, enterobakteriler)
b-Büyük olasılığı olan prostat patojenleri (enterokoklar)
c-Muhtemel prostat patojenleri (chlamydıa türleri,mycoplazma türleri.corynabacterıum türleri)
d-Potansiyel prostat patojenleri (mantarlar,viruslar.diğer kriptik kültürü yapılamıyan mikroorganizmalar.)
2-ANATOMİK:
Prostaitin başlamasında ve ilerlemesinde iki ana anatomik anormalliğin rol oynayabileceğine inanılmaktadır. OBSTRİKSİYON ve REFLÜ. Mesane boynu hiperplazisi.BPH. external sfinkter dissinerjısi,üretral striktür,meatal stenozis yada fimozisin neden olduğu alt idrar yolu obstriksiyonuna bağlı olarak yüksek basınçlı disfonksiyonel idrar yapma meydana gelmektedir.Böyle bir obstriksiyonun neden olduğu yüksek basınç türbülens,üretra içindeki idrarın akım karakterlerinde değişikliğe neden olmaktadır.Potansiyel olarak zararlı ve toksik içeriği olan(potasyum,imünojenik proteinler vs.) ve /veya prostat üretrası içine sürüklenen yada geçen mikroorganizmaların olduğu idrar,prostat kanalları içine reflü olabilir.
3-TRAVMATİK:
Tekrarlayıcı travma(traktör,bisiklet , ağır vasıta şöförlerinde ortaya çıkar)en büyük olasılıkla ,lokal perineal kas ve sinir sistemini hatta belkide damar sistemini etkilemektedir.Prostatik sendrom daha ziyade akut ve tekrarlayıcı perineal /pelvik inflamasyon sonrası meydana gelir.Subakut ve kronik inflamasyona neden olan bir başlatıcı ile başlamaktadır.
4-İMMÜNOLOJİK- NÖRÖJENİK HASAR.;
İnflamasyon ve nöröjenik hasar otoimmün süreçler yada lokal nöral lopun yukarı düzenlenmesi ile ilerletilebilir.Kr nöropati,nöröjenık aracılı bir inflamasyona neden olurken kronik inflamasyon ise daha ileri nörölöjik hasara yol açabilmektedir.

PROSTATİT SEMPTOMLARI VE TANI YÖNTEMLERİ:
Çok sayıdaki çalışmalar primer semptomların ağrı olduğu ortaya konmuştur. Ağrı genitoüriner sistem yada pelvisteki herhangi bir yerde lokalize olabilmekle birlikte,primer olarak görülen ağrı yerleşimi arasında perinea,suprapubik alan,kasıklarda,testislerde,penis ve ejakulasyon yada idrar yapma ile ilişkili ağrı yada rahatsızlık bulunmaktadır.İkincil,fakat o kadar da önemli bir durum da idrar sıklığı,sıkışma,nokturı,düşük akım hızı ve mesanenin yetersiz bir şekilde boşaldığı hissi gibi irrite edici ve obstriktif idrar yapma semptomlarıdır.Cinsel disfonksiyon semptomları,ejakulator ağrı ve rahatsızlık gibi temel semptomların ötesinde cinsel bozuklukların temel bir rol oynadığı ortaya konmaktadır.
Tanıda önemli olan diğer iki ana faktör yada parametre ise , alt idrar yolundaki bakteri ve inflamasyonun değerlendirilmesidir.Bunlar;mikroskopi(beyaz küre.ve inflamasyona yönelik diğer ip uçlarının aranması) kültür (alt idrar yolundaki lokal bakteriyel floranın değerlendirilmesi) ve bazı alt idrar yolu tetkikleri yapılmalıdır.Diğer araştırmaların tamamı ise,hastada mevcut olan semptomların diğer sebeplerinin ekarte edilmesi için yapılır.
SINIFLANDIRMA;
1-AKUT BAKTERİYEL PROSTATİT (KATEGORİ 1)
Akut ve jeneralize prostat bezi infeksiyonu ile ilişkilidir.Bu hastalar genellikle şiddetli perineal ve suprapubik ağrı,dizuri ile ilişkili irrite edici ve obstriktif idrar yapma semptomları ve olguların büyük bölümünde yüksek ateş,yaygın eklem ağrıları vardır. Rektal muayenede prostat yumuşak olup, ağrı ve hassastır.Tedaviye başlamadan evvel akım ortası idrar kültürü alınması ve gerekirse kan kültürü alınması gereklidir.
TEDAVİ:
idrar ve kan kültürünün elde edilmesinden sonra hastaya intravenöz olarak geniş spektrumlu antibiotik (penısıllın. Gentamisin , ikinci yada üçüncü kuşak sefalosporınler vs.) başlanmalıdır.Kültür sonuçları geldiği zaman duyarlılık testine göre oral /ıv. antibiotik tedavısine devam edilmelidir.Ayrıca ;analjezikler,anti inflamatuarlar, ıv.sıvı replasmanı için genel destekleyici bir bakım verilmelidir.
2-KRONİK BAKTERİYEL PROSTATİT (KATEGORİ 2)
Genellikle aynı organizma ile olan tekrarlayıcı idrar yolları enfeksiyonları ile karakterizedir.Başarılı bir antibiotik tedavisi sonrasında tamamen olamamakla birlikte bu hastaların bir çoğu asemptomatik hale gelmektedir.Bu grubta prostat spesifik örneklerde (prostat salgısı,prostat masaj sonrası idrar ve /veya semen) bakteriler lokalıze edilebilir.
TEDAVİ:
Birinci olarak antimikrobiall tedavi uygulanır. (sulfonamidler,florokinoloinler) hastaların yaklaşık % 40’ ında semptomlarında anlamlı düzeyde iyileşme meydana gelmektedir. Bunun yanında prostat masajı(tekrarlayan),a-reseptör blokürleri tedavi protokolüne eklenebilir.Bu tedavilere rağmen iyileşme olmuyorsa,sık sık idrar yolları enfeksiyonu oluyorsa .prostat taşları radyolojik olarak tespit edilmiş ise tedavi cerrahi olup TUR-P,AÇIK PROSTATEKTOMİ uygulanır.
3-KRONİK NON-BAKTERİYEL PROSTATİT(KATEGORİ 3-KR.PELVİK AĞRI SENDROMU):
Bu hastaların tamamı yaşam kalitelerini şiddetli ölçüde etkileyen uzun süreli ağrı,idrar yapma bozuklukları ve cinsel istek bozuklukları ,mevcuttur.Hekimin görevi,semptomları iyileştirmek,hastanın günlük aktivitelerini üzerindeki hastalığın etkisini azaltmak yada süratla yaşam kalitesini iyileştirmektir.
Prostat muayenesi genellikle normal hissedilmekle birlikte yumuşakta hissedilebilir.Prostat spesifik örnekleri alınarak analiz edilmelidir.Bunun yanında;sitolojık ıdrar muayenesi,prostata spesifik antijene bakılması,alt batın ultrasonografık tetkik yapılmalı,gerekirse sistoskopik tetkik yapılmalıdır.
TEDAVİ:
A-KONSERVATİF TEDAVİ;
Baharatlı gıdalar,asitli gıda ve içeçekler,alkol ve kafeinden uzak durulmalıdır.Stress ve anksiyete uyandıran durumlardan uzak durulmalıdır. Tekrarlayıcı perineal travmalardan uzak durulmalıdır(bisikletle binmek, ata binmek,sert sandalyeye oturmak vs) Sıcak oturma banyosu yapmak.
B-ANTİBİOTİK TEDAVİ.
Yaklaşık 4 haftalık antibiotik tedavısı(kınoloınler.tetrasiklin.klarıtromısın vs) anlamlı derecede klinik iyileşme olduğunu göstermiştir.
C-a-RESEPTÖR BLOKÜRLER:( tamsulosin.terazosin.dokzasosın.vs)
D-ANTİ İNFLAMATUAR TEDAVİ:
Özelikle selektif COX 2 inhibitörlerinin 6 haftalık uygulanması hem ağrı , hemde yaşam kalitesinde anlamlı düzeyde iyileşme olduğu gösterilmiştir.
E-FİTOTERAPİK AJANLAR:.
Özellikle arı polen özü,.testere yapraklı palmiye.,çinko preparatları kr.prostatlı hastalarda faydalı olabileceği gösterilmiştir.Ancak şu anda kesin olarak bir araştırma bulgusu yoktur
F- MİNİMAL İNVAZİV YÖNTEMLER.
Transüretral balon dilatasyonu,prostatın transüretral iğne blasyonu (TUNA), transüretral lazer terapi,transüretral hipertermi,transüretral mikrodalga termoterapisi gibi yöntemler,hastalardaki semptomları iyileştirebileceği ortaya konmakla birlikte çalışmalar devam etmektedir.
4 - ASEMPTOMATİK İNFLAMATUAR PROSTATİT(KATEGORİ 4):
Bu hastalar tanım olarak asemptomatiktir.Tanı;patolojık muayene,tur-p örnekleri,prostat biyopsilerinin histolojik incelenmesi ve infertil erkeklerdeki mikroskopik semen analizleri ile konur.Özellikle biyopsilerde prostat ınflamasyonunun tespit edilmesi durumundaki PSA düzeylerinde hafif düzeyde yükselme olan bazı erkeklerde ve belki de lököspermisi olan seçilmiş infertil erkeklerde antibiotik tedavisi yada antiinflamatuar ajanlar endike olabilir.

PROSTAT BÜYÜMESİ

Prostat sadece erkeklerde bulunan bir salgı bezidir. Kadınlardaki rahmin karşıtı bir organdır.

Gerçekten prostat nedir?  Coğu insan onu duymuştur, fakat fonksiyonlarını ve gerçekte ne işe yaradığını bilmez, hatta coğu nerede olduğunu bile bilmez.Bilim adamları ve doktorlar  prostatın fonksiyonlarını tam olarak anlamış değildir. Prostat  ve onu etkileyen hastalıklar hakkında daha çok öğrenilecek şey bulunmaktadır.

Prostat bezi mesanenin tam altında bulunur. Bezler seksüel aktivite esnasında sıvı üretir, ve semen denilen bu sıvının bir kısmınıda prostat üretir. Prostat  görevini yerine getirmek  için testislerde  üretilen androjen hormonlara ihtiyac duyar. Eğer bu erkeklik hormonları düşükse prostat küçülür. Bezlerden gelen sıvı epitel dokular tarafından üretilir.  Bezlerde mevcut  epitel,  stroma denilen bir doku ile kaplıdır. Prostatın içinde bulunan stroma prostat hastalıklarının neden olduğu semptomları etkileyebilen kas lifleri ihtiva eder. Prostat büyüdüğünde hem epitel hemde stroma da büyür. Prostat tek bir organ gibi gözüksede gerçekte değişik hastalıklara eğilimli olan iki değişik bölümden oluşmaktadır.
Bu durum biraz karmaşık gibi gözüksede prostatın neden olabildiği problemlere ve bunların nasıl tedavi edildiklerine yakından göz atmakta fayda vardır. Prostat her ikiside kas ihtiva eden stroma ile kaplı bezlerden( epitel) oluşan iç ve dış kısımdan meydana gelmiştir.

Prostata yakınında bulunan  sifinkster denilen iki adet kas bulunmaktadır.Bu kaslar mesanenin idrar sızdırmasını engeller.Bu kaslar aynı zamanda seksuel  boşalma esnasında semenin hareketini hızlandırarak uretradan dışarı cıkmasını sağlar. Prostatın hemen altında bulunan ve dış mesane sifinksteri denilen kas ise mesaneden idrar sızmasını önlemektedir.

Prostat neden problem yaratır?

Erkekler yaşlandıkça prostatıda  büyür. Prostat büyümesinin çoğuda 50 yaşından sonra olmaktadır. Prostat büyümesi genel olarak yaşlı erkekleri etkilemektedir. Prostatın büyümesi gerçeği  pekte önemli değildir ve gerçekte sebep olduğu problem boyutu ile alakalı değildir.Bununla beraber prostat mesaneden gelen ve üretra denilen idrar yolunu sarmaktadır. Prostat genişledikçe idrar yolunu sıkıştırır ve idrarın üretra içersinden geçişini yavaşlatır.Bu duruma obstrüksiyon denir.

 

Obstrüksiyon semptomları

obstrüksiyon yavaş yavaş oluştuğu için çoğu erkek farkına bile varmaz.Ancak idrar üretrada çok yavaş seyahat etmeye ve daha az güce sahip olduğu zaman  farkına varırlar. Durum dahada kötüleştiğinde idrar başlatmada gecikmeler, idrar sonunda fışkrma ve damlamalar meydana gelir.Aynı zamanda mesanenin tam boşalmadığı hisside gelişebilir

 

OBSTRÜKSİYON BELİRTİLERİ – MESANENİN  PROSTAT TARAFINDAN DİREK TIKANMASI

  • Zayıf idrar akışı

 

  • Tereddüt  
  • İdrar sonu damlama

  • Mesanenin tam boşalmaması

İdrar az bir itme gücü ile kısa mesafe kat eder.



İdrarın başlamasını beklemek durumudur.

 
Ana akım bittikten sonra idrar akışı devam eder, bazen fışkırır ve damlar.Zaman zamanda ikinci ana akım oluşabilir ( ikincil işeme). 

 

İşeme bittikten sonra mesanenin hala boşalmadığı hissi. 

 

 

Rahatsız edici belirtiler

Yukarıda bahsedilen obstrüktif semptomlar fazla rahatsız edici olmayabilir.Fakat  mesane bu yeni duruma ayak uydurabilmek için cok fazla çalışmak durumunda kalmaktadır. Uzun vadede mesanenin calişma şeklini etkilemektedir. Bazı erkeklerde rahatsız edici belirtiler gelişebilmektedir. Acil olarak ve sık  idrara çıkma bunlardan bir tanesidir.Bazen  tuvalete dahi gidemeden idrar kaçırmalar  söz konusu olabilmektedir. Eğer bu belirtiler gece başlarsa uyku düzeni bozulur.

Bu durum bir insanın bütün hayatını olumsuz yönde etkiler. Uzun seyahatlerden kaçınılır, tuvaletlerin  olduğu yerlerde alış veriş planlama durumunda kalınılabilir. Bütün aile bu durumdan etkilenir..Psikolojik sorunlar başlar.

Mesanenin aşırı aktif olması nedeni ile gelişen rahatsız edici belirtiler

  • İdrar sıklığı

     
  • Gece  tuvalet ihtiyacı 
  • Aciliyet

 

İdrara cıktıktan kısa bir süre sonra yeniden idrar ihtiyacı

 


Gece sık sık uyanarak tuvalete gitmek durumunda kalınır.

 

 


İdrar geldiği zaman idrarı tutamamak. Çoğu kez idrar kaçırma  ile sonuçlanır.

Akut idrar tutulması

Bazen prostatı büyümüş bir erkek aniden idrar yapamaz duruma gelebilir. Mesane dolar ve çok acı verir.Ameliyat sonrası yatakta yatmak durumunda olduğunuz durumlarda ya da bazen  uzun süre idrarı tutmak zorunda olduğunuz, mesanenizin fazla dolu olduğu durumlarda gerçekleşebilir. Uzun süren seyahatlerde ya da trafikte sıkıştığınız zamanlarda oluşabilir.

Bazende soğuk havalar idrar tutulmasına neden olabilir. Özellikle alkol aldıktan sonra uzun süre soğuk havaya maruz kalındığı durumlarda gerçekleşebilmektedir.prostatın ani enfeksiyonlarıda idrar tutulmasına sebep olabilmektedir.

Kronik idrar tutulması

Bu acısız idrar tutulması aylar hatta seneler boyu mesanenin aşırı dolarak 4 ila 5 katı daha büyük bir hale gelmesinden sonra oluşur. Tedavi edilmemesi durumunda böbrek yetmezliğine de neden olabilmektedir.

Diğer komplikasyonlar

Eğer mesane tam olarak boşalmassa içeride kalan idrar enfekte olabilir ya da kristal haline dönüşüp mesane taşları oluşturabilir. Eğer idrar enfekte olursa idrar yapma esnasında yanma hissi gelişebilir.

Yanma hissi prostatit belirtiside olabilir. Bazen de büyümüş prostat kanayabilir. Bu olduğunda ileri tetkikler gerekir.

Prostat neden büyür?

Benign prostatic hyperplasia ( BPH)

Erkeklerde zaten yaşlandıkça prostatda büyür. Bu büyümenin nedeni bilinmemektedir.Ancak büyümesi için erkeklik hormonlarına ihtiyacı vardır. Genç yaşlarda hadım edilmiş olan erkeklerde büyüme gerçekleşmemektedir. 80 yaşına gelen hemen hemen her erkekte oluşur.

Prostat büyürken epitel ve stroma da büyür. Bazen bez fazla büyük değildir ve problem stromadaki kasın ,  üretrayı ve mesaneyi engellemesinden kaynaklanır.

Prostat büyümesi bezin iç kısmında başlar ve genişler, prostatın kapsül denen  dış duvarına baskı yapar. Büyüme hiç bir zaman prostatın dış kısmına taşmaz. Büyümüş  prostat kapsül tarafından sarmalanmış olarak kalır. Doktor tarafından prostatmasajı  yapıldığında sertlikten ziyade  lastik gibi ve yumuşak bir his verir.

 

BPH tanısı nasıl konur?
a) Parmakla prostat muayenesi: Prostatın büyüklüğü ve kıvamı değerlendirilir.
b) İdrar testi: Muhtemel idrar yolu enfeksiyonu veya idrar yoluna kanamayı gösterir.
c) PSA testi: Kanserden ayırmak için yapılmalıdır.
d) AUA semptom indeksi: Belirtiler ve sıklığı araştırılır. Hasta tarafından doldurulur.
e) İdrar Akım Testi: İdrar akım miktarı ve hızı ölçülür. 15ml/sn'den daha fazla olan akım hızları normaldir. 10-15 ml/sn orta, 10ml/sn 'nin altında olan akım hızları şiddetli BPH'ne işaret eder.
f) İşeme sonrası mesanede kalan idrar hacmi: Ultrason veya mesaneye yerleştirilen sonda ile ölçülür. Mesanenin yeterince boşaltılıp boşaltılamadığını anlamak için yapılır.

 g) Ultrason: Prostat büyüklüğü, böbreklerin durumu, muhtemel taş veya tümör araştırılır.
h) Ürodinami: Semptomların BPH'den çok, mesanenin çalışma bozukluğuna ait olduğu düşünülüyorsa mesane basıncı ve fonksiyonunu ölçen bu test yapılır. İdrar yolundan mesaneye kateter gönderilir ve serum ile doldurulan mesanenin çalışması bilgisayar kaydı ile incelenir.
i) Sistoskopi: İdrar yolundan sistoskop (optik bir sistem içeren ince bir tüp) ile girilerek idrar yolu, prostat ve mesane direkt olarak görülerek incelenir. Darlıklar, prostat büyümesi, anatomik anormallikler, mesane taşı veya tümörler görülebilir.
j) IVP: Damardan verilen kontrast madde ile X ışını görüntüleri alınarak, üriner sistem anormallikleri incelenir. Günümüzde nadiren başvurulmaktadır.

BPH nasıl tedavi edilir?
1) Bekleme:
Hafif ve rahatsız edici olmayan belirtilerle tedavi yapmadan beklenebilir. BPH'nin prostat kanseri riskini arttırdığına dair bilgi yoktur.
Bekleme süresince yapılması gerekenler nelerdir?

·  Sıvı kısıtlaması: Akşam 7'den sonra sıvı alımı kısıtlanmalıdır.

·  Alkol kısıtlaması: Alkol idrar yapımını artırır ve prostat bezinde dolgunluk yapabilir.

·  Egzersiz: Hareketsizlik idrar birikimine neden olur.

·  Sıcak ortam: Soğuk hava idrar birikmesine neden olabilir.
2) İlaç tedavisi:
Orta şiddete kadar olan BPH'da ilaç tedavisi yapılır.
a) Alfa blokerler: (Terazosin, Doksazosin, Tamsulosin, Alfuzosin) hipertansiyon için geliştirilmiş, ancak BPH'ya karşı etkisi tespit edilmiş ilaçlardır.
Mesane tabanı ve prostatta bulunan kasları gevşeterek idrar yapmada kolaylık sağlarlar.
İlaca başladıktan 1-2 gün içinde etkileri başlar ve BPH'lı erkeklerin %75 'inde etkili olurlar.
Baş ağrısı, halsizlik, yorgunluk, sersemlik, meninin mesaneye kaçması gibi yan etkiler görülebilir.
b) Finasterid:
Alfa blokerler gibi kasları gevşetmek yerine prostatı küçülterek etki gösterir. Hafif büyümüş veya normal boyuttaki prostatlarda etkisi sınırlıdır. Etkisi uzun zamanda gözlenmektedir. (3 ay-1 yıl)
Libido azalması ve meni miktarında azalma gibi yan etkileri vardır.
Finasterid, PSA düzeyini düşürmektedir. Bu etkisi ile PSA'nın prostat kanserini belirlemedeki etkinliğini azaltır.

P-2000 İLE % 100 DOĞAL TEDAVİ

3) Cerrahi tedavi:
Ciddi semptomları olan hastaların yanında sık üriner enfeksiyon, idrar birikimine bağlı böbrek hasarı, idrar yolundan kanama ve mesane taşı gelişimi durumlarında cerrahi yöntemlere başvurulmaktadır.
Cerrahi tedavi en sık yan etki oluşturan yöntem olmasına karşılık altın standarttır.
Ciddi sağlık problemleri (Kontrolsüz diyabet, siroz, majör psikiyatrik bozukluk, ciddi akciğer,kalp ve böbrek problemi) olanlarda önerilmemektedir.
BPH tedavisinde uygulanan cerrahi yöntemler nelerdir?
a) TUR-P: Rezektoskop ile idrar yolundan girilerek prostatın kazınması işlemidir. Hastanede yatış süresi ameliyattan sonra 1-3 gündür. Ameliyat sırasında takılan sonda hastaneden çıkarken alınmaktadır.
Ameliyat sonrasında idrar yaparken duyulan ağrı ve acil işeme hissi zamanla düzelmektedir.

Operasyonun yan etkileri:

·  Meninin penisten dışarı akması yerine mesaneye dolması

·  İdrar yolunda darlık gelişebilir.


TUR-P sonrası hastaların %10'u 10 yıl içinde tekrar müdahaleye ihtiyaç duyarlar.
b) TUIP: TUR-P'de olduğu gibi idrar yolundan girilir ancak prostat kazınmaz. Prostat bezine iki küçük kesi yapılarak idrar yolu genişletilir. Ciddi sağlık problemi olan ve uzun süren ameliyatları kaldıramayan hastalarda uygulanır. TUR-P'ye göre daha az etkilidir.
c) Açık prostatektomi: Büyük prostatlarda, mesanede cep (divertikül) oluştuğu hallerde ve mesane taşı oluşumu görülen hastalarda uygulanır.
Karnın alt kısmına yapılan bir kesi ile önce mesaneye ulaşılır. Daha sonra mesane açılarak prostata ulaşılır ve prostatın büyüyen iç kısmı çıkarılır. Dış kısmı yerinde bırakılır.
BPH tedavisinde en etkili cerrahi yöntemdir, ancak yan etkileri en fazla olandır.
 

Hastanede kalış süresi ve sondalı kalma süresi TUR-P'ye göre daha uzundur (5-10 gün).
d) Isı tedavisi (termoterapi): Bu yöntemler, ısı enerjisini kullanarak büyük hacimli prostat hastalarında uygulanan daha az girişim gerektiren tedavi yöntemleridir. Termoterapi, cerrahi girişim ile ilaç tedavisi arasındaki boşluğu dolduran yöntemdir. İlaç tedavisinden daha etkili sonuçlara sahip olup, cerrahi yöntemler sonrası gelişen komplikasyonlar daha az görülür.
4) Lazer tedavisi
Lazer tedavisinde diğer termoterapi yöntemlerinde kullanılan mikrodalga enerjisi, radyo dalgası veya elektrik akımı yerine, ısı enerjisini üretmek için lazer teknolojisi kullanılır. Genellikle sertleşme problemi veya idrar kaçırmaya neden olmaz. Prostat dokusunun çıkarılması neredeyse kansız bir şekilde sağlanır ve hastanede daha kısa süre kalmayı ve daha kısa süre sondalı kalmayı sağlar.
Bununla beraber, bazı lazer uygulama yöntemleri uzun süre sondalı kalmayı gerektirebilir.

·  TUEP: Prostatın transüretral buharlaştırılması (TUEP) yönteminde, prostat dokusunun harap edilmesi için lazer enerjisi kullanılır. Bu yöntem genellikle güvenlidir ve kanama oranı azdır. Uygulamadan hemen sonra idrar akımında çarpıcı bir iyileşme gözlenen etkin bir yöntemdir.

·  VLAP: Prostatın vizüel lazer ablasyonu (VLAP) fazlalık olan prostat hücrelerini yok etmek için lazer enerjisi uygulanır ve enerji uygulanan dokular, zaman içerisinde haftalar ya da aylar sonra yok edilir. Bir dezavantajı, çekiciliğini azaltmaktadır. Bu da ölü dokuların şişmesine bağlı olarak gelişebilecek idrar retansiyonu (idrar yapamama) nedeni ile birkaç gün sonda kullanılması gerekliliğidir. Ayrıca günler ya da haftalar sürebilecek idrar yaparken yanma hissi söz konusu olabilir.
Daha İyi Lazer Yapma Arayışları
Lazer tedavisinin en büyük dezavantajlarından birisi tedaviyi takiben sondalı kalma gerekliliğidir. Yeni tip lazerler bu problemin çözümlenmesine yardım etmektedir.
Yeni tip lazerler iki şekilde çalışmaktadır. Bunlar prostat dokusunu hem kesip çıkarır hem de buharlaştırır. Böylece tıkanıklığa sebep olan doku kısa sürede tahliye edilir ve kateter en fazla 24 saat tutulur. Bu şekilde çalışan iki tip lazer vardır: KTP lazer ve Holmium YAG lazer
Ulaşılması gereken nokta lazer tedavisinin avantajları (güvenlik ve azalmış kanama) ile daha az girişim gerektiren tekniklerin sağladığı idrar akım hızındaki hızlı düzelmenin sağlanmasıdır.
Genel olarak BPH tedavisi kanser gelişimini azaltmaz. Tedavi sonrası düzenli kontrollere gelmek gerekliliği unutulmamalıdır.

 

PSA Nedir ?

PSA (Prostat Spesifik Antijen) prostatın epitel hücreleri tarafından üretilen ve seminal sıvıda yüksek oranda bulunan protein yapısında bir enzimdir. Normal durumdaki prostattan seruma az miktarda karışmaktadır. Kandaki yükselme, prostat hastalığının göstergesidir. PSA normalde, 4 ng/ml’nin altında olmalıdır. 4 ng/ml altındaki değerler normal olarak kabul edilmektedir. 4-10 ng/ml arasındaki değerler şüpheli sınır değerler olarak kabul edilmektedir. 10 ng/ml üzerinde elde edilen PSA değeri ise yüksek olarak değerlendirilmektedir. 

PSA testi sonucu ne kadar yüksekse, prostat kanseri riski de o derecede yüksektir. 

PSA Değerleri nedir?

1. 0 - 2.5  ng/mg  düşük   (iyi)

2. 2.6 - 10 ng/mg hafif büyümüş ( normal)

3. 10 - 19.9 ng/mg  büyümüş ( anormal )

4. 20 ng/mg üstü çok büyümüş ( önemli derecede anormal)

PSA Düzeyi Yalnızca Prostat Kanserinde mi Yükselir ?

Hayır. Başka bazı durumlar da PSA düzeyinde yükselmeye neden olmaktadırlar. Bu durumlar şöylece sıralanabilir :

Benign prostat hipertrofisi (Prostatın iyi huylu büyümesi) durumunda, ya

Prostat infeksiyonu (postatit) durumunda da PSA düzeyi sınırda veya yükselmiş olarak     bulunabilir.   

 Makattan muayene (rektal tuşe) sonrasında PSA düzeyi yükseldiği için PSA ölçümü bu muayeneden önce yapılmalıdır.

 Ejakulasyon (boşalma) da PSA düzeyini geçici olarak yükseltmektedir. Bu nedenle,  PSA  ölçümü öncesinde 2 gün boyunca cinsel ilişkiye girilmemelidir.

Prostat biyopsisi de PSA düzeyini yükseltmekte, bu nedenle biyopsiden en az 6 hafta  sonra tekrardan PSA bakılabileceği bildirilmektedir.

İlaçların PSA Düzeyi Üzerine Etkileri Var mıdır ?

Özellikle androjen düzeyinde azalmaya neden olan ilaçlar (steroid antiandrojenler gibi) PSA düzeyinde de azalmaya neden olabilirler. Finasteride (5 mg/gün) kullanan hastaların PSA düzeyinin 12 ay sonunda % 50, 1 mg kullananlarda ise % 48 azaldığı görülmüştür.

PSA Düzeyine Bakılarak Hastanın Yaşam Süresi Tahmin Edilebilir mi?

Bir anlamda tahmin edilebilir. Çünkü, PSA düzeyi, tümörün büyüklüğü, yerleşimi, evresi ve yayılması ile yakından ilişkilidir. Prostat tümörü nedeniyle ameliyat edilmiş hastalarda PSA’nın 4 ng/ml’den düşük olması, hastaların % 70-80’inde cerrahi ile hastalığın sınırlanmış olduğunu düşündürmektedir. 20 ng/ml üzerinde PSA değerleri, hastaların % 30-40 lenf nodlarına ve % 10 civarında da kemiklere yayılımını (metastaz) düşündürmektedir. 50 ng/ml üzerinde PSA değerleri, hastaların çoğunda lenf nodlarına yayılımın olduğunu ve kemiklere yayılımın da % 30 üzerinde olduğu düşündürür. Kanserin henüz ilk başlangıç yerinde olduğu hastalarda 5 yıllık yaşam süresi % 65 civarındadır. Yayılım (metastaz) göstermiş hastalarda ise, hastaların yaklaşık yarısı tanıdan itibaren 2 yıl içinde kaybedilmektedir.

Benign Prostat Hipertrofisi (BPH) ile PSA Arasında Ne Tür Bir İlişki Vardır ?

BPH, iyi huylu prostat büyümesidir. Bu durumda da PSA değerinde yükselme görülmektedir. Ancak PSA değerleri genelde 4-10 ng/ml arasında kalmakta ve çok yükselmemektedir.

Serbest (Free) PSA Ne Anlama Gelmektedir ?

Serbest PSA, PSA’nın kan dolaşımında proteinlere bağlanmadan, serbest olarak bulunan formudur. Normalde PSA’nın az bir kısmı Free PSA’dır.

Serbest PSA’nın Total PSA’ya oranı, prostat kanseri ve Benign Prostat Hipertrofisi ayrımında kullanılmaktadır :
Eğer Free PSA/Total PSA’ya oranı % 20’nin altındaysa ve Total PSA düzeyi de 4-10 ng/ml düzeyindeyse, prostat kanseri olması güçlü olasılıktır.

Eğer Free PSA/Total PSA oranı % 20’nin üzerindeyse ve Total PSA da normal veya hafif-orta düzeyde yükselmişse, büyük olasılıkla iyi durumlar, örneğin Benign Prostat Hipertrofisi (BPH) söz konusudur. Ancak, prostat kanseri olasılığı bütünüyle yok sayılamaz.

Araştırmalarda Free PSA/Total PSA oranının prostat kanserinde genelde % 15’ten az, % 5-20 arasında olduğu, BPH’da ise % 15-35 arasında olduğu gözlenmektedir.


 Prostatik Asit Fosfataz (PAP)’ın Klinik Anlamı Nedir ?

PAP, Prostat bezi tarafından salgılanan bir proteindir. Ayrıca kemik, pankreas, karaciğer, böbrekler ve trombositler tarafından da salgılanmaktadır. Prostat kanserli hastaların tedavisinin izlenmesinde yararlıdır. Tanısal değeri PSA’dan düşüktür. PSA ile birlikte kanserin izlenmesinde yararlı olabilir. BPH, rektal muayene, biyopsi, prostatit gibi durumlarda da yükselebilir.

Prostat Kanserinin Tanısında Kullanılan Başlıca Yöntemler Nelerdir ?

a)      Kanda PSA Düzeyi Bakılması : Yukarıda bahsedilmiştir.

Kanda Free PSA Düzeyi Bakılması : Yukarıda bahsedilmiştir.

b)      Parmakla Rektal Muayene (Rektal Tuşe) : Doktor tarafından, eldiven giyilerek, parmakla makattan yapılır. Prostat kanserinin boyutu hakkında fikir verebilir.

c)      Ultrasonografi : Prostat kanserinin lokalizasyonu ve nüks olup olmadığı konusunda fikir verebilmektedir.

USG, tarama amaçlı kullanılmamaktadır.

d)      Postat Biyopsisi : Prostattan parça alınarak incelenmektedir. Genelde tanı için iğne biyopsisi alınır. 1’den 5’e kadar kanserin durumu hakkında derecelendirme yapılır.

Prostat Kanserinin Evrelemesinde Kullanılan Görüntüleme Yöntemleri Nelerdir?

a)      Bilgisayarlı Tomografi

Genelde prostat kanserinin diğer organlara yayılımının değerlendirilmesinde yararlıdır. Kanserin yayıldığı büyümüş lenf nodları görebilir.

Tarama amaçlı kullanılmamaktadır.

b)      Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG)

Özellikle bazı hastalarda cerrahi girişim öncesi prostat kanserinin bölgesel yayılımının daha iyi değerlendirilmesi amacıyla kullanılmaktadır.

c)      Kemik Sintigrafisi

Prostat kanserinin kemiklere yayılıp yayılmadığını araştırmak amacıyla yapılmaktadır.

d)      Lenf Düğümü Biyopsisi

Kanserin lef düğümlerine yayılıp yayılmadığını anlamak için yapılar. Biyopside lenf düğümlerinde kanser bulunursa, cerrahi dışındaki diğer tedavi yöntemlerinin uygulanması düşünülür.

Lenf düğümü biyopsisi :

·Ya lenf düğümlerini çıkararak,

·Ya USG eşliğinde ince iğne aspirasyon biyopsisi biçiminde,

· Ya da laporoskopik işlemle yapılır.

Daha sağlıklı bir prostat için :

1.      Alkol tüketmeyiniz: klinik çalışmalar özellikle biranın prostat içersindeki prolaktin seviyelerini artırdığını göstermiştir. ( prolaktin prostat içersindeki testostoranın prostat içersine emilimini artırmakta ve bu prostat  DHT seviyelerini anormal dercede yükseltmektedir) daha fazla alkol daha fazla prostat büyümesi demektir.

2.        Kafein şeker ve baharatı azaltınız: kafein içeren kahvelerden kaçınınız kafeinsiz kahveleri tercih ediniz. Glukozve baharat (acı)tüketiminizi azaltınız.

3.        Günlük sıvı tüketiminizi artırınız: Gün içersinde bol bol su ya da doğal meyva suları içiniz. Bol sıvı tüketimi prostat büyümesinden kaynaklanan böbrek ve idrar yolu enfeksiyonu riskini azaltabilmektedir.

4.        Stresten kaçınınız: Eğer stresli bir yaşam tarzınız varsa bu yaşam tarzınızı değiştirmeye çalışınız. Stres ile ilgili doktorunuza danışarak çeşitli ilaçlar ya da gıda takviyeleri kullanabilirsiniz.
Relaxal'ı deneyiniz
5.        Yüksek protein az hayvansal yağ diyeti: Diyetinizin % 44 ünün protein ağırlıklı olması vücudunuzdaki testosteronu DHT ye çeviren 5-alfa-reduktazı azalttığı için çok önemlidir. Protein diyetinizde mümkün olduğu kadar kırmızı et yerine balık ve tavuk ürünlerini tercih etmeniz tavsiye edilmektedir. Hayvansal yağlardan kaçınınız. Özellikle fast food ürünlerini hiç tüketmeyiniz. Yemeklerinizde tercihan zeytin yağı ya da ay çiçeği yağı kullanınız. Karbonhidrat içeren yiyeceklerden kaçınınız. Her gün bol bol kabak çekirdeği ve ay çekirdeği yiyiniz.

6.       A C B E Vitaminleri ve diğer mineral, amüno asitler : Vücudunuzun bağışıklık sistemi prostat sağlığınızla çok yakından ilgilidir. Aşağıdaki vitamin ve mineralleri içeren kapsülleri P-2000 e ilave olarak kullanmanız yararlı olacaktır:

Vitamin A : Anti-oksidantır. Savunma mekanızmasını destekler

Vitamin B : anti-kanser özelliklere sahiptir.

Vitamin C : Savunma mekanizmasini destekler ve iyileşmeye yardımcı olur.

Vitamin E : Anti-oksidantdır. Savunma mekanizmasini destekler.

Magnezyum ve Kalsiyum:Bir arada alındığı  takdirde prostatın fonksiyonlarını artırır.

Oxy-gold ya da XP-25 önereceğimiz ürünlerdir.

7.      Soy ve Fibre tüketimi: Öğünlerinizde meva şekeri ve fibre içeren  prostata iyi geldiği bilinen meyva ve sebzeleri tercih ediniz. Kırmızı greyfurt, domates, enginar, ananas vs..

8.      Kollestrol kontrolu: Kollestrol seviyelerinizi limitler içersinde tutmaya çalışınız.Hasar görmüş serbest radikal kollestrol prostat büyümesinde önemli bir rol oynamaktadır.Cholestorol-2000

9.      Probiyotik Yoğurtlar: Çoğu süper marketlerde bulunan probiyotik yoğurtlar büyümüş prostatin semptomlarını azaltmaktadır. Öğünlerinizde bol bol probiyotik yoğurt yemenizi tavsiye ederiz.Aktiva yoğurtlarına bol taze maydanoz karıştırıp öğünlerinize dahil ediniz.

10. Kilo kontrolu : Kilonuzu ideal olçülerde tutmaya özen gösteriniz.Obezite prostat için zararlı bir durumdur.Metabo-extreme

Kanserden koruyucu besinler:
Domates: Domatesin yapısında, ona kırmızı rengini de veren Lycopene adlı bir kimyasal madde bulunmaktadır. Lycopenin, hücreleri serbest radikallerin ve zararlı toksik moleküllerin etkilerinden koruyabilecek potansiyel bir antioksidan olduğu düşünülmektedir.
48.000 erkek üzerinde yapılan 5 yıl süreli bir çalışmada haftada 10 öğün domates içeren ürünler tüketen erkeklerde prostat kanseri riskinin en düşük seviyede olduğu bulunmuştur. Bu erkeklerdeki riskin haftada 2 ya da daha az öğün domates tüketen erkeklerdeki riskin üçte biri olduğu hesaplanmıştır
Soya: Soyanın temel bir besin olarak tüketildiği Asya'da prostat ve meme kanserlerini de içeren bazı kanser türlerine daha az rastlanmadır. Kanserin kontrolündeki etkisine ek olarak soya, BPH (Selim Prostat Büyümesi) riskini ve kolesterol düzeylerini de azaltmaktadır.
Yeşil çay: İçerisinde kanser gelişimini önleyen EGCG adlı bir madde bulunmaktadır.
Sarımsak: Dünyada sarımsak tüketiminin fazla olduğu bölgelerde, prostat ve diğer kanser türleri daha az görülmektedir.
Önemli sebzeler: Lahana ve hardalgiller grubundan olan brokoli, brüksel lahanası, lahana, karnıbahar ve şalgam gibi sebzeler, kanser yapıcı maddelerin etkisini azaltıcı kimyasallar içermektedir.
Bu besinlere ek olarak kanserden korunmak için, düşük yağlı diyet önerilmektedir. 50.000 erkeği kapsayan bir çalışmada, fazla yağ tüketen erkeklerde prostat kanseri riski, daha az yağlı beslenenlere göre %80 fazla bulunmuştur.
Bununla birlikte, kırmızı et tüketen erkeklerdeki prostat kanseri riskinin, beyaz et ve balık tüketenlere göre daha fazla olduğu bilinmektedir.

Green Light Ameliyatı Yapan Hastaneler:

 

1. ACIBADEM HASTANESİ

2. AHU HETMAN HASTANESİ

3. FATİH ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ HASTANESİ

4. MEMORİAL HASTANESİ

5. SEMA HASTANESİ

6. ANKARA GÜVEN HASTANESİ

7. HACETTEPE ERİŞKİN HASTANESİ

Prostatit Katogorileri ve Klasik Tedavisi

Prostatit terimi prostatın bir dizi rahatsızlığı için kullanılan ortak bir terimdir. Bunlar prostat bezinin iltihaplı olduğu durumlar olan akut bakteriel enfeksiyondan kronik ağrı sendromlarına kadar sıralanabilir. Hastalar perineal ağrı, aşağı sırt bölgesinde ağrı, ağrılı ejakülasyon, cinsel isteksizlik ve impotans( ereksiyon bozuklukları), ateş, kas ağrıları ve idrar problemleri gibi belirtilere sahiptirler.Fiziksel muayene çoğu zaman ağrının nedenlerini tespit etmekte yetersiz kalmaktadır. Prostat masajı öncesi ve sonrası yapılan idrar ve prostatik sekresyonların kültürü ve mikroskopik incelemeleri, diğer sebeplerle oluşan prostatitden enfeksiyonun sebep olduğu prostatiti ayırmak için yararlı olabilmektedir.Gizli enfeksiyon mevcudiyet oranı yüksek olduğundan.tedaviye yönelik antibiyotik kullanımı hasta bakteriel prostatit belirtisi vermesede önerilmektedir. Eğer hasta tedaviye cevap verirse, antibiyotiklerin kullanımına  3 ila 4 hafta süre ile devam edilir. Bazı durumlarda bu kullanım bir kaç ay kadar sürebilmektedir. Tedaviye cevap vermeyen erkekler ise bakteriyel olmayan kronik prostatit olarak değerlendirilip kortizonsuz anti-enflamasyon ilaçları, alfa bloke edici ajanlar ve antikolinerjik ilaçlarla semptomatik tedavi edilme yoluna gidilir.

Prostatit  prostat bezinin inflamasyonudur. Klinik çalışmalarda prostatit terimi prostat bezine bağlı  prostat bezinin çeşitli düzensizliklerini içeren bir terimdir. Bir araştırmacı, tam olarak belirlenemeyen ve cok az karekterize edilebilen bir çok sendromun prostatit olarak tanımlandırılmasından dolayı prostatiti “ klinik cehaletin çöp tenekesi”  olarak tanımlamıştır.Prostatın spektrumu açık seçik belli olan akut bakteriel prostatitden, prostat iltihabının söz konusu olmadığı prostatın kompleks durumlarına kadar değişmektedir. Bu durumlar çoğu kez hem hasta hemde doktor için çok sıkıntı verici uzun bir süreç olabilmektedir.

Prostatit çok yaygın bir hastalıktır. Aynı zamanda daha önce prostatit geçirmiş olan erkeklerin tekrar bu hastalanma olasılığı çok yüksektir. Bu kadar yaygın olmasına karşın prostatit çok az araştırma yapılan ve doktorların az anlayabildiği  bir  rahatsızlık olarak kalmaktadır.

Teşhis

Prostatitin teşhisi ve katogorilendirilmesi zordur. Prostatitli hastalar çoğunlukla değişken ve spesifik olmayan semptomlara sahiptir  ve fiziksel muayenede anlaşılmayabilir. Prostatitin tipini ayırt etmek için yapılan geleneksel teşhis test yöntemi “ Stamey-Meares dörtlü-cam tüp  lokalizasyonu metodu” dur. Bu metod ilk idrar örneği ( VB1)  orta idrar örneği ( VB2) masajla alınmış prostat sekresyonu ( EPS=Expressed  Prostate Secretions) prostat masajından  sonra idrar örneği (VB3) . VB1  idrar yolu enfeksiyonu ve inflamasyonu için incelenir, VB2 idrar torbası enfeksiyonu için incelenir. Prostat skresyonları ise beyaz kan hücrelerinin varlığı için incelenir (her yüksek güç bölgesi ( maksimum mikroskop gücü altında görünebilir bölge) için 10 ila 20 arası  anormal sayılır). Prostat masajından sonra alınan idrar örneğinin ise prostatdan gelen, ıdrar yolunda kalan mikropları ortaya çıkardığı düşünülür

Prostatitin altın değerlendirme tekniği olarak tanımlansada bu teşhis yöntemi prostatit hastalığının teşhisinde ve tedavisinde ne kadar yararlı olup olmadığının değerlendirilmesi  doğru olarak test edilmemiştir. Prostat sekresyonlarının sonuçları zor elde edilebilir ve rahatsız edicidir. Buna ek olarak test bazen kullanışsız ve pahalıdır bu yüzden doktorlar tarafından az kullanılır.. 

Buna alternatif test ise masaj öncesi ve sonrası testidir ( PPMT= Pre- and Post Massage Test ) . Uygulanması kolay olmasına karşın, bu test  tam olarak değerlendirilmemiştir.

Bu uygulama çok basittir. Hasta penisinin uç kısmını temizler ve orta idrar örneği alır.Doktor dijital rektal incelemesi yapar ve prostata periferiden ortahatta doğru sert bir masaj yapar.Hasta ikinci idrar örneğini alır. Her iki ornek mikroskobik inceleme ve kültür için labratuara gönderilir. Dört cam tüp  ve PPMT sonuçlarının incelendiği tablo 1 e bakınız.

Prostatitin Sınıflandırılması

Geleneksel olarak prostatit semptomların kronisite olup olmamasına,prostat sıvısı ve kültür sonuçlarında  beyaz kan hücrelerinin varlığına göre dört alt sınıfta katogorilendirilir. Bu alt katogoriler  akut bakteriel prostatit, kronik bakteriel prostatit, kronik bakteriel olmayan prostatit ve prostadinidır ( kronik.pelvik ağrı sendromu). Her ne kadar bu sınıflandırma yaygın bir şekilde kullanılmakta ise de teşhis veya tedavi faydası açısından değerlendirilmemiştir.

Ulusal ( Amerikan) Sağlık Enstitüsünün ( NIH) son konferansında , eski sınıflandırmaya tam olarak uymayan hastaların durumu için yeni bir sınıflandırma sistemi teklif edilmiştir ( tablo 2 ).Akut ve kronik bakteriel prostatitin alt gurupları esas olarak değişmeden bırakılmış ancak bakteriel olmayan kronik prostatit ve prostadini, bakteriel olmayan kronik prostatit/ kronik pelvik ağrı sendromu ( CPN/CPPS) denilen yeni katogoriye alınmıştır.Bu katogori prostatik sekresyonlardaki beyaz kan hücrelerinin varılığı ya da yokluğuna göre de bölümlere ayrılmıştır.Dördüncü ve en son sınıflandırma ise asemptomatik prostatit olarak katogorilere eklenmiştir. Bu yeni sınıflandırmayı değerlendirmek üzere büyük çapta bir calışma başlatılmıştır.

Akut Bakteriel Prostatit
Akut bakteriel prostatit ( ABP) idrar yolu enfeksiyonunun bir alt katogorisi olarak düşünülebilir. İki ana etiyoloji teklif edilmiştir. Birincisi enfekte olmuş idrarın ejekülasyon ve prostatik kanallar vasıtası ile prostatın bez dokusuna geri akmasıdır.İkincisi ise  özellikle cinsel birleşme esnasında üreterin dış deliğinden gelen idrar yolu enfeksiyonudur. Sebep olan organizmalar genellikle gram-negatif , koliform bakterilerdir. En yaygın izole edilen bakteri Escherichia colidir. Diğersık olarak tespit edilen bakteriler ise Klebsiella Proteus Enterococci Pseudomonas. Zaman zaman  kültürlerde Staphylococcus aureus, Streptococcus faecalis, Chlamydia ya da anaerobes gibi bakteriod çeşitleri isole edilebilir.

.Prostatın akut enfeksiyonu idrar yollarının diğer bölgeleri ilede ilgili olduğundan hastalar sistit ya da piyolonefrit ile uyumlu bulgulara sahip olabilirler. ABP hastaları ateş, soğuma, aşağı bel ağrısı, perineal ağrı ya da agrılı ejakülasyon, sidik zoru, sık idrar ihtiyacı, kas ağrıları ve değişken idrar zorlukları beliritilerine sahip olabilirler.

Genelde prostat bezi hassas, sıcak , şişmiş, sıkı ve düzensizdir.Bu durumda bakterin çoğalma riskine karşı  şiddetli bir rektal dijital muayeneden kaçınılması gerekir. Akut bakteriel prostatit için hiç bir test teşhis edici olmamakla beraber, enfekte eden organizma bazen idrar kültüründe tespit edilebilir. Başlangıçta antibiyotik seçimi kuramsaldır fakat tedavi yöntemi patojen duyarlılığı elde edildiğinde değiştirilebilir. Antibiyotikler kan-prostat engeli yüzünden az penitre olmalarına karşın  hastalar çoğu antibiyotik tedavisine olumlu cevap verirler. ABP yüzünden oluşan inflamasyon antibiyotiklein penitrasyonuna daha kolay izin verirler.

Tam olarak açıklanmayan , müteakip raporlama olmadığından ve sayıca çok az vaka mevcut olduğundan dolayı antibiyotik tedavisinin bir kaç kontrollü  denemesini yorumlamak çok zordur. Hayvan modellerinde antibiyotik penitrasyonun örnek vaka ve labaratuar çalışmalarına dayalı olarak  önerilen antibiyotikler tetracycline, trimethoprim-sulfamethoxazole (TMP-SMX [Bactrim, Septra]) veya  quinolonedur. Cinsel birleşmeden dolayı bulaşan enfeksiyon riski altında bulunan erkeklerede önerilen antibiyotikler Chlamydia’ ıda içermelidir.Tavsiye edilen En yaygın rejimenler Tablo3 de incelemenize sunulmuştur. Prostatitin tedavisinde kullanılan diğer medikasyonlar carbenicillin (Miostat), cefazolin (Ancef), cephalexin (Keflex), cephradine (Velosef) ve minocycline (Minocin) olarak sıralanabilir.

Terapinin ne kadar süreceği ise yine tam olarak çalışılmayan konulardan birisidir. Uzmanlar eğer patojen tedaviye hassas ise, tedaviye klinik olarak cevap veren hastalar için, hastalığın yeniden nüksetmemesi maksadı ile,  tedavinin en az 3 ila 4 hafta sürdürülmesinin uygun olacağını, hatta bazı vakalarda daha uzun sürecek olan bir tedavinin gerekliliğine inanmaktadır.Yine ürologların ve  pratisyenlerin yaptıkları kısıtlı bir araştırma neticesinde çoğu doktorun ilk olarak TMP-SMX  reçete ettiklerini ve ürologların yaklaşık % 40 ı , pratisyenlerin % 65 i hastalarını sadece 2 hafta tedavi ettiklerini göstermiştir.

Özellikle sepsis ( yayılmış enfeksiyon) olan ileri derecede hasta olanlar  hastaneye yatırılıp damardan cephalosporin ve aminoglycoside antibiyotiği tedavisine tabi tutulmalıdır.. Ek olarak antipiretikler, analjezikler ve kabızlık gidericiler kullanılmalıdır. Bazı ürologlar akut olarak iltihaplanmış prostat bezi yüzünden ileri derecede idrar zorluğu çeken hastalar için suprapubik kateter ( penis ucundan içeriye üretradan idrar torbasına kadar sokulan kateter) kullanmaktadırlar.

Aynı zamanda uzun süren doğru antibiyotik tedavisine cevap vermeyen erkekler içinde prostat bezinin olası absesi düşünülmelidir.Rektal muayene esnasında doktor değişken bir abse kitlesini görebilir.  Absenin değerlendirilmesi için bilgisayar tomografisi, manyetik rezonans görüntülemesi,transrektal ultrasonagafi  prostatın yeterli bir  görüntüsünü sağlayabilir. Transuretral drenaj veya kesip çıkarma operasyonu gerekli olabilir.

Kronik Bakteriel Prostatit
Kronik bakteriel prostatit (KBP) arka arkaya tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonlarının sebep olduğu bir durumdur. Hastalar mütemadiyen idrarda ya da prostat sıvısında mevcut aynı patojenin sebep olduğu ardarda tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonuna sahiptirler. Semptomlar çok değişken olabilir. Fakat çoğu erkek rahatsız edici boyutlarda alt sırt bölgesi ağrısı, testis ağrıları, epididim ve penis ağrısı, düşük derecelerde ateş, lezyonsuz eklem ağrısı ve kas ağrısı beliritilerine sahip olabilirler. Hastaların çoğu akut sistit episodlarının arasında asimtomatiktir. Belirtiler uretral boşalma, hemospermi, ikincil epididymo-orchitis içerebilir. Çoğu zaman dijital rektal muayenede prostat normaldir. Prostat sıvısı ve idrar kültürü değerlendirmeye katkı sağlasa bile hiç bir klinik bulguya rastlanmaz.

Klasik olarak KBP masaj öncesi idrar tahlilleri negatiftir ve hem prostat masajı öncesi ve hem de sonrası idrar örneğinde, yüksek güç bölgesi mikroskobik incelemesinde beyaz kan hücreleri sayısı 10 ve 20 den büyüktür.Masaj sonrası idrar örneğindeki bakteri kronik bakteri prostatiti işaret eder (Tablo 1)

Antibiyotik tedavisinin etkinliği, çoğu antibiyotiklerin iltihaplanmadığı zaman prostatın epitel dokusuna penitre olamadığından  çok kısıtlıdır. Prostat epiteli lipid bir zar olduğu için lipofilik antibiyotikler bu barieri daha iyi geçebilmektedir. Köpeklerde yapılan Labaratuar çalışmalarında prostat dokusuna en iyi işleyen antibiyotikler erythromycin, clindamycin (Cleocin) ve trimethoprim (Proloprim) olmuştur. Malesef erythromycin ve clindamycin KBP ye en çok neden olan gram negatif patojenlere karşı pek etkili olmamıştır.

. Çok kısıtlı çalışmalara dayalı olarak KBPnin gram negatif mikroplara karşı ilk antibiyotik tedavisi olarak TMP-SMX düşünülür. Tedavi başarı oranı % 33 den % 71 e kadar değişmektedir. Başarısız tedavilerin sebebini  mikro organizmaların dirençli olmasından ziyade prostat dokusunun antibiyotikler için engelleyici olması olarak açıklamaktadırlar.Bir TMP-SMX  ve nin başarasız olduğu örnek vakada günde iki defa 28 gün boyunca  400 mg olarak alınan norfloxacin (Noroxin) % 64 başarı sağlamıştır. Yine kısıtlı rastgele denemelerde 5 haftalık bir tedavi süresi sonunda ofloxacin (Floxin) carbenicillinden daha yüksek başarı oranları yakalamıştır. Yine sık tekrarlayan idrar enfeksiyonu vakalarında yapılan bir kısıtlı çalışmada ise norfloxacin( %92), TMP-SMX ( %67) e oranla daha yüksek bir başarı elde etmiştir.Diğer bir Rastgele  çalışmada minocycline’nin cephalexin’e oranla daha etkili olduğu gözlenmiştir.Ancal bu çalışma raporların ardı kesildiği için çok kısıtlı kalmıştır.Üçüncü kuşak antibiyotiklerin pahalı olması yüzünden ilk etapta TMP-SMX in denenmesi ve başarısızlık durumunda fluorokinolon gibi üçüncü kuşak antibiyotiklere geçilmesi tavsiye edilmektedir.Bazı erkekler tekrarlıyan idrar yolu enfeksiyonlarının baskılanması için daha uzun bir tedavi sürecine ihtiyaç gösterebilirler. TMP-SMX ve nitrofurantoin (Furadantin) önerilmesine rağmen bu hastaları nasıl seçeceklerine yada hangi ajanı ne kadar süre ile kullanacaklarına dair hiç bir çalışma olmamıştır.

Nadiren enfekte olmuş tüm prostat dokusu alındığı takdirde transuretral prostatektomi tedavi edici olabilir ancak enfeksiyon çoğu kez periferal dokuda odaklanır.

Nadir durumlarda bütün prostatın alınması kesin bir tedavi olabilir. Ancak bu ameliyatın potansiyel komplikasyonları uygulamasını kısıtlayıcı bir faktördür.

Kronik Bakteriel Olmayan Prostatit/ Kronik Pelvik Ağrı Sendromu ( KBOP/KPAS )

ın nedeni tam olarak anlaşılmış değildir. Muhtemelen birden fazla rahatsızlık bu teşhiste bir araya gelmiş olabilir.En azından bunun gibi kısıtlı örnekleme teknikleri yüzünden  tanısı konmamış bazı vakalar kronik bakteriel prostatiti andırmaktadır .Bir çalışmada prostat dokusunun kültürü için yapılan transperineal iğne biyopsisi neticesinde özellikle prostatik sekresyonlarda lökosit gözüken erkeklerde sıklıkla gizli bakteriel prostatit teşhis edilmiştir ( % 52 sinde pozitif organizma kültürü ).Bazı uzmanlar KBOPli hastaların prostatik sekresyonlarında yüksek miktarda ürik asit rapor etmiştir. Ayrıca KBOP/KPAS olan hastalarda  idrar torbası dışa akışı, pelvik tabanı kası düzensizliği gibi ekstra prostatik sebepler görülebilmektedir.Diğer bazı uzmanlar ise ile interstitial cystitis ve hatta fibromyalgia arasındaki benzerliğe dikkati çekmiştir.Ayrıca iyi huylu prostat büyümesi ile  KBOP/KPAS arasında semptom benzerliği mevcuttur. Fakat bu hipotezler üzerinde yapılmış fazla bir çalışma bulunmamaktadır ve doğrulanmamıştır.

Diğer anlaşılmamış durumlar gibi KBOP/KPAS ilginç ve üzerinde henüz çalışılan bir sendromdur. Hastalar ağrılı ejakülasyon, peniste ağrı , testislerde ağrı, skrotumda agrı, sırtın alt kısmında ağrı, rektal ve perineal ağrı ve hatta kalçalarının iç kısımlarına vuran bir ağrı hissedebilirler.Çoğu zaman rahatsız edici zorlayıcı idrar problemlerine sahiptirler. Cinsel isteksizlik ve iktidarsızlıkta mevcuttur. Kural olarak bu hastalarda sık sık tekrarlayan idrar enfeksiyonlarına rastlanmaz. Fiziksel muayeneler başarısızdır ancak hassas prostat söz konusu olabilir.

Bu sendrom Stamey-Meares lokalizasyon metodu ile diğer tiplerden ayırt edilebilir.Hiç bir kültürde bakteri izole edilmez.fakat prostatik sekresyonlarda lokosit ( yüksek güç bölgesinde 10 ila 20 den fazla beyaz kan hücresi ) görülebilir. PPMT ( Prostat masajı öncesi ve sonrası test ) kullanıldığında bütün kültür sonuçları negatiftir. Prostat masajı öncesi idrarda yüksek güç alanı başına 10 dan az beyaz kan hücresi görülür ve prostat masajı sonrası idrarda yüksek güç alanı başına 10 ila 20 den fazla beyaz kan hücresi görülür ( Tablo1).  Muhtemelen idrar torbası kanseride bu belirtileri verdiğinden göz önüne alınmalıdır.

Bu durumun tedavisi zordur. Herhangi bir tedavi yöntemini destekleyen çok az delil mevcuttur. Gizli prostatik enfeksiyon oranının yüksek olması sebebi ile hastanın  tedaviye cevap verip vermiyeceğini denemek maksadı ile antibiyotik tedavisi uygun olabilmektedir. Chlamydia trachomatis, Ureaplasma urealyticum ve Mycoplasma hominis potansiyel patojenler olarak tespit edildikleri için tedavi bunlarıda kapsayacak şekilde yapılmalıdır.

Tedavi yöntemi seçenekleri 14 gün boyunca günde iki defa 100 mg of doxycycline (Vibramycin) ya da or minocycline (Minocin ) veya 14 gün süre ile günde 4 defa 500 mg erythromycindir.

Küçük kısıtlı kontrollü  bir araştırmada, allopurinol (Zyloprim) potansiyel fayda sağlamıştır.Fakat araştırma yeterli denek olmadığından sağlıklı olarak tamamlanamamıştır. Fazla destekleyici delil olmamasına karşın haftada üç defa prostat masajı gibi bazı diğer tedavi yöntemleri teklif edilmiştir.Küçük ve sınırlı bir araştırmada Transuretral mikrodalga termoterapi semptomları azalrmıştır Yine kısıtlı bir çalışmada Diazepam (Valium), minocycline kadar etkili olmuştur.Fakat diazepam alan hastalar sonradan daha fazla antibiyotik kullanmışlardır.

Sıcak suda oturma terapileri nonsteroidal anti-inflammatory ilaçlar bazı semptom azalmalarına neden olabilmektedir. Bazı erkeklerde alkol alımı, acı ve baharatlı yemek sonrası belirti artması görülmüştür. Antikolinerjik (doxazosin oxybutynin [Ditropan]) ya da alfa blokerlar ( [Cardura], prazosin [Minipress], tamsulosin [Flomax] or terazosin  [Hytrin]) faydalı olabilmektedir. Bu rahatsızlığa sahip olan erkeklerin bilmeleri gereken şey sahip oldukları hastalık bulaşıcı değildir, enfeksiyon değildir, kanser dahil diğer ciddi bir rahatsızlığa sebebiyet vermez.

Asimptomatik Prostatit

NIH konferansında  PSA testinin kısmen kullanımı nedeni ile yeni katogori olarak teklif edilmiştir.

Simptomatik bakteriel prostatit PSA seviyeleini anormal seviyelere yüksetmektedir. Asimptomatik prostatitde PSA seviyelerini yükseltebilmektedir. Başka prostatik bir rahatsızlıktan dolayı değerlendirilen hastalarda yapılan biyopsi neticesinde prostatit vakasına rastlanabilmektedir. Çalışmalar 14 günlük antibiyotik tedavisi neticesinde PSA Seviyelerinin normale döndüğünü göstermiştir.PSA seviyelerinin yükseldiği bilinen kronik asimptomatik prostatit hastalarda rutin tedavi önerilmektedir. 

 Genel Yaklaşım Teklifi

Destekleyen deliller azda olsa Prostatitin tedavisinde aşağıdaki husular tavsiye edilmektedir:

Eğer önceki bulgular ve fiziksel muayene prostatiti işaret ediyorsa, doktorun Dört-şişe testini ya da PPMT yi uygulamasını öneririz. Çoğu durumda yeterli veri olmasa bile emprik antibiyotik tedavisi yararlı olacaktır. Yaygın seçenek TMP-SMX , doxycycline yada herhangi bir üçüncü nesil fluoroquinolonesdur. Tedavi çoğu kez 4 hafta olarak tavsiye edilmektedir.Doktorlar aynı zamanda hidrasyon, ağrı, alfa-bloker leride tedavinin içinde düşünmeleri uygun olacaktır.

İLAVE BİLGİ..........

Ameliyat tek çözüm değil

40 yaşından sonra ortaya çıkan prostat büyümesi bazı ilaçlarla küçültülebiliyor. Sık tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonu, böbrek sorunları ve idrarda kanama şikayeti olmayan hastalar, ilaç tedavisi için en uygun adaylar. İlaca yanıt vermeyenlerde ameliyat şart

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oktay Demirkesen anlattı: 

İyi huylu prostat büyümesinin teşhisinde hangi tetkikler isteniyor? 

Prof. Dr. Oktay Demirkesen: Alt idrar yolları yakınmaları bulunan ve iyi huylu prostat büyümesi saptanan hastalarda yapılması gereken tetkikleri tanı anında ilk istenenler, gerekli görüldüğünde veya bazı özel koşullarda istenenler olarak sınıflandırmak mümkün. Öykü alınması, yakınmaların skorlama ile değerlendirilmesi, fizik muayene, tam idrar tetkiki, kanda PSA ve kreatinin değerinin ölçümü, işeme günlüğü, idrar akım hızı ve işeme sonrası geride kalan miktarın belirlenmesi tanı anında ilk istenmesi önerilen tetkikler. Tam idrar tetkiki, idrar yolu enfeksiyonları ve idrarda kanamanın olup olmadığının tespiti için önemli. PSA, prostat kanserini dışlamak için gereklidir. PSA ne kadar yüksekse kanser olasılığı o derece artar, bu nedenle yüksek PSA değeri olanlarda prostat kanseri mutlaka dışlanmalı. Ancak PSA yüksekliğine yol açabilecek prostat kanseri dışında başka durumlar da var. Prostat enfeksiyonu, yakın zamanda yapılmış prostat biyopsisi gibi girişimler ve ileri derece büyümüş iyi huylu prostat dokusunun varlığı da PSA yüksekliğinin nedeni olabilir. Kreatinin değerinin tespiti böbrek fonksiyonlarını kabaca değerlendirmek için lazım. İşeme günlüğü ise hastanın belli bir süre boyunca (örneğin 1 gün veya uzun) idrar sıklığını, her seferde çıkan idrar miktarını gece ve gündüz kaydetmesidir. Alt idrar yolları yakınmalarının daha iyi değerlendirilmesi ve sebebine yönelik önemli ipuçları vermesi açısından çok değerli bir tetkiktir. Ucuz, kolay uygulanabilir ve hastaya istenmeyen hiçbir etkisinin bulunmaması da önemli avantajlarıdır.
 
İdrar akış hızı testi nedir? 

Prof. Dr. Oktay Demirkesen: Bu tetkik isminden de anlaşıldığı üzere, idrar akış hızının bir cihaz aracılığıyla ölçülmesidir. Bunun için hastanın cihaza bağlantısı olan bir kaba işemesi yeterli. Basit ve kolay uygulanabilir bir test. İdeal olarak farklı zamanlarda 2 kez yapılmalı ve işeme miktarı 150 mililitre üstünde olmalı. Bu tetkikle saptanan tepe idrar akım hızı normal değeri erkekler için 20 ml/sn ve üstü olarak kabul edilir. Belli bir yaş aralığındaki erkek hastalar için tepe idrar akım hızının 10 ml/sn altında olması, büyük olasılıkla prostat büyümesine bağlı mesane çıkım tıkanıklığını düşündürür. 

Ultrason nasıl yapılıyor?

Prof. Dr. Oktay Demirkesen: Ultrason gerekli görüldüğünde veya bazı özel koşullarda istenen tetkikler arasındadır. İki şekilde yapılabilir. Birincisi karından yapılan ve çoğunlukla böbrekler ile mesaneyi değerlendirmeyi amaçlayan suprapubik ultrasondur. İdrarda kanama, tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonu, böbrek yetmezliği bulguları, geçmişinde idrar yollarında taş hastalığı, tümörü veya idrar yolları cerrahisi öyküsü bulunanlara mutlaka uygulanmalı. İkincisi ise makattan yapılan ve transrektal ultrason olarak adlandırılan bir yöntemdir. Prostat biyopsisi ve prostat hacim ölçümünün gerekli olduğu durumlar haricinde iyi huylu prostat büyümesi düşünülen hastalarda kullanılmaz. 

Ürodinami testi nedir ve ne zaman gereklidir? 

Prof. Dr. Oktay Demirkesen: Ürodinami, işemenin depolama ve boşaltım dönemlerini çoğunlukla laboratuvar koşullarında değerlendiren tetkiklerin tümüne verilen addır. İşeme günlüğü, idrar akış hızı tayini ve işeme sonrası kalan idrarın belirlenmesi de basit ürodinamik tetkikler arasındadır. Ancak bazen basınç akım testi dediğimiz idrar yaparken mesane basıncının ölçülmesini sağlayan teste gereksinim olabilir. Mesane işlev bozukluğunu düşündürecek bulguları olan hastalarda özellikle de cerrahi tedavi planlanıyorsa bu test yapılmalı. Örneğin yaşın 50’nin altında veya 80’in üstünde olması, işeme sonrası geride kalan idrar miktarının 200 ml’den fazla olması, tepe idrar akım hızının 15ml/sn üstünde olması, nörolojik hastalıklara bağlı idrar yakınmalarının olması, geçmişinde bu bölge ile ilgili cerrahi öyküsü olması gibi durumlar bu tetkikin yapılmasının gerekli olduğu durumlardır.  

Sistoskopi nedir? 

Prof. Dr. Oktay Demirkesen:
Sistoskopi mesanenin endoskopik olarak değerlendirilmesidir. Mesaneye girerken idrar çıkış borusu ve prostat büyümesinin idrar yoluna yaptığı basıyı da görmek mümkündür. Ancak bu tetkik tedavi kararı verirken çok nadiren gerekli olur. 

Bilgisayarlı tomografi her zaman gerekli mi? 

Prof. Dr. Oktay Demirkesen: Bilgisayarlı tomografi iyi huylu prostat büyümesi ve bu duruma bağlı mesane çıkış darlığı değerlendirmesinde gerekli değil. Ancak birlikte bulunan başka hastalıkları değerlendirmek gerekiyorsa o zaman bu tetkike ihtiyaç duyulabilir.
 
İyi huylu prostat büyümesi hastalığı tedavi ediliyor? 

Prof. Dr. Oktay Demirkesen: Tedavi alternatifleri takipli bekleme, ilaç tedavisi ve cerrahi tedavidir. Takipli beklemede hasta hayat tarzı değişikliği konusunda bilgilendirilmeli. Hastaya düzenli aralıklarla (örneğin 6-12 ay) takip yapılmasının gerektiği anlatılmalı. İlaç tedavisinde alfa blokerler, 5 alfa reduktaz inhibitörleri ve fitoterapi ajanları dediğimiz bitkisel kökenli ilaçlar kullanılabilir. 

Peki, tedavi ne zaman gerekli? 

Prof. Dr. Oktay Demirkesen: Öncelikle hastanın cerrahi tedavi gereksimi olup olmadığı belirlenmeli. Bunlar tekrarlayan idrar yapamama durumu, tekrarlayan idrar yolu enfeksiyon veya idrarda kanama, prostat büyümesine bağlı tıkanıklık nedeniyle gelişen böbrek yetmezliği, prostat büyümesi ile birlikte mesane taşları veya büyük mesane divertikülü (mesane duvarında fıtığa benzer çıkıntılar) bulunmasıdır. Ayrıca rahatsızlık derecesi yüksek yakınması olan veya ilaç tedavisine yanıtsızlık durumlarında da hastayla tartışılarak cerrahi tedavi uygulanabilir. Bunlar dışında kalan durumlarda takipli bekleme veya ilaç tedavisi önerilir. Takipli bekleme hafif ve orta derece yakınması olanlar ve bu durumdan fazla rahatsızlık duymayanlara önerilir. Cerrahi tedavi gereksinimi bulunmayan ve orta-ileri derece yakınması olanlar ve yakınmalarından rahatsızlık duyan hastalara ise ilaç tedavisi planlanır. 

İlaç tedavisi ne kadar sürer? 

Prof. Dr. Oktay Demirkesen: Hayat boyu sürebilir. Ancak kullanılan ilacın tipine göre 2-6 ay sonra bir fayda sağlanamamışsa tedaviye yeni ilaçlar eklenebilir veya başka bir tedavi önerilebilir.


Beslenme ile prostat hastalıklarını nasıl önleyebilirsiniz?

Prostat hastalıkları

Prostat hastalıkları erkeklerin önemli sorunlarının başında geliyor. Erişkin erkeklerin yaklaşık %50’sinde prostat büyümesi ya da kanseri var. Otuzlu yaşlarda bu oran %5-10 iken 80 yaşın üzerinde %90’ı geçiyor. Bültenimizin bu sayısında editörümüz Prof. Dr. Ahmet Aydın sorularımıza cevap vererek beslenme ile prostat hastalıklarının nasıl önlenebileceğini anlatıyor.

Prostat hastalıkları erkeklerin önemli sorunlarının başında geliyor. Bize bunlardan biraz bahseder misiniz?

Evet, prostat hastalıkları gerçekten de çok rastlanılan hastalıkların başında geliyor. Erişkin erkeklerin yaklaşık %50’sinde prostat sorunu var. Otuzlu yaşlarda bu oran %5-10 iken 80 yaşın üzerinde %90’ı geçiyor.

Prostat, üriner sistem'in son kısmına yakın bölümde mesane (idrar kesesi) ve üretra (dış idrar kanalı) arasına yerleşmiş kestane şeklinde ve büyüklüğünde bir organ; ana fonksiyonu sperm canlılığını ve hareketini artırıcı bazı salgılar üretmek.

En çok görülen prostat sorununa selim prostat hiperplazisi (SPH); prostat hipertrofisi ya da prostat büyümesi de deniyor. Hiperplazi hücre sayısının artması demek. Yani bu hastalıkta prostat bezi büyüyor ve mesane çıkışındaki idrar yolunu (üretra) daraltıyor.

İkinci önemli prostat sorunu ise kanser. Prostat kanseri erkekte en çok görülen kanser çeşidi. Genellikle 60 yaşın üzerinde görülüyor, ama son yıllarda daha erken yaşta görülenlerin sayısında bir artış var.

Peki, prostat bezi niçin büyüyor?

Yaşlandıkça erkeklik hormonu testosteron azalıyor. Fakat azalmış bile olsa testosteron prostatta yoğunlaşıyor ve dehidrotestosterona dönüşüyor (1); bu en aktif testosteron. Bu dönüşümü sağlayan enzimin adı 5-alfa redüktaz. SPH’de bu enzimin aktivitesi de artıyor ve bu yüzden dehidrotestosteron da artıyor. Zaten 5-alfa redüktaz aktivitesini azaltan ilaçlar ile prostat büyümesi de kontrol altına alınabiliyor (2). Bu arada şunu da söyleyeyim, erkek tipi saç dökülmesinin de temel nedeni dehidrotestosteron artışı.

Testosteron azalması östrojen, progesteron, prolaktin, lüteinizan hormon (LH), FSH (folikül uyarıcı hormon) ve dehidrotestosteronda (DHT) artışa yol açıyor. DHT artışı olunca prostat hücrelerinin sayısı artıyor ve prostat bezi büyüyor. Eğer DHT artmamışsa prostat bezi büyümüyor (3,4).

Ne gibi belirtiler oluyor?

Prostat bezi büyüyünce mesane (idrar kesesi) çıkışındaki idrar yolunu daraltıyor. Başlangıçta fazla bir bulgu vermiyor. Ama darlık ilerledikçe, hasta sık sık idrara çıkmak istiyor, işemek için gece yarısı uyanıyor, fakat fazla işeyemiyor, işeme basıncı düşüyor, bir kısım idrar idrar kesesinde kalıyor, yani kese tam boşalmıyor, bu yüzden idrar yolu enfeksiyonları oluyor. Bazen hasta hiç idrar yapamıyor. Bu durumda ancak idrar sondası takılarak hasta rahatlayabiliyor.

DHT niçin artıyor?

Prostat büyümesi (hipertrofisi) polikistik over sendromunun erkekteki karşılığı. DHT artışının temel nedeni metabolik sendrom ya da diğer adı ile insülin direnci. Anlayacağınız unlu şekerli gıdaları fazla yemeniz, birçok hastalığa neden oluyor; prostat büyümesi ve polikistik over sendromu bunlardan sadece ikisi.

Prostat büyümesinin başka nedenleri de var mı?

Her nedeni bilmiyoruz ama başka nedenler de var: Çinko, selenyum ve bakır eksikliği (5) ile dioksin, benzen gibi toksinler ve kadmiyum, cıva, kurşun gibi ağır metaller de (6) testosteronun DHT’na dönüşümünü artırarak prostat büyümesine ve kanserine yol açabiliyor.

Prostat büyümesi nasıl tedavi ediliyor?

Klasik tedavide yapılanlar standart. Acil durumda, yani hastanın idrar yapamama durumunda sonda kullanılıyor. Kronik tedavide ise başlıca 2 grup ilaç kullanılıyor:

·         5-alfa redüktaz kırıcıları (Proscar®) ile prostat büyümesi ve erkek tipi saç dökülmesini kontrol altına alabiliyor. Ömür boyu kullanılmasının gerekmesi ve pahalı olması en önemli pürüzleri. Yeni bir ilaç olduğu için yan etkileri çok iyi bilinmiyor. Demans yapma ve sperm sayısında azalma yapma olasılığı var. Diyet ile insülin direncinin kırılması ve 5-alfa redüktaz aktivitesinin azaltılması mümkün.

·         Alfa adrenerjik kırıcılar: Terasozin (Hytrin®), doksasozin (Cardura®), tamsulosin (Flomax®) ve prazosin (Minipress®) idrar kesesi ve üretra (siyek) kaslarını gevşeterek idrarın kolay çıkmasını sağlıyorlar. Aslında bunlar hipertansiyon ilaçları. Bu ilaçların yan etkileri çok fazla: Nefes darlığı, baş ağrısı, kol ve bacaklarda ağrı, yorgunluk, kabızlık, göz ağrısı, ağız kuruluğu, burun akıntısı, yüz kızarması, tansiyon düşüklüğü, göz kızarması, hazımsızlık, kaşıntı, kramplar, çarpıntı, karıncalanma, empotans, burun kanaması…

Bu ilaçlardan da düzgün bir sonuç alınmazsa hasta ameliyat ediliyor. Fizyolojik bir sorun için anatomik bir çözüm bence çok saçma ama maalesef uygulama böyle. Daha sonra anlatacağım korunma tedbirleri prostat hipertrofisinin tedavisi için de geçerli.

Hazır prostat konusu açılmışken, prostat kanseri hakkında da bilgi verebilir misiniz?

Elbette. Amerika’da her yetişkin altı erkekten biri prostat kanseri ve her yıl bunlara 165.000 kişi katılıyor ve her yıl 35.000 kişi bu kanserden ölüyor. Hastaların çoğu 50 yaşın üzerinde. Ama son yıllarda yaş hızla kırklara, hatta otuzlu yaşlara indi. Aslında prostat kanseri sandığımızdan çok daha fazla. Kanser dışı nedenlerle ölen kişilerin yapılan otopsilerinde 50li yaşlarda %15, 70li yaşlarda %40 ve 80li yaşlarda %50 oranında sessiz kanser saptanmış (7).

Çok enteresan…

Evet, prostat kanserlerinin çok büyük bir bölümü (%99) ölüme yol açmıyor, hastayla beraber mezara kadar sesi sedası çıkmıyor. Hatta bunların çoğunda parmakla yapılan muayenede de bir kitle ele gelmiyor. Bu durum başka nedenlerle ölmüş erkeklerin otopsilerinde gösterilmiş.

Bu gizli prostat kanserini gösteren bir test var mı?

Evet, Prostat Spesifik Antijen (PSA) testi bu gizli kanseri gösterebiliyor. Fakat bu testi yaptırmanın bir de handikapı var. Yüzde 99 oranla size hiçbir zararı olmayacak bir hastalığı tespit ediyorsunuz (8). Bu da sizi ve hekiminizi lüzumsuz yere telaşa sevk edebiliyor. Bu yüzden gereksiz ve hayatınızın tehlikeye atan tedavilerin yapılmasına yol açabiliyor.

Prostat kanserinin ne gibi belirtileri var?

Başlangıçta son derece sessiz oluyor prostat kanseri. Daha sonra prostat büyümesine ait idrar şikâyetleri oluyor. Eğer kanser sıçradı ise (metastaz) yorgunluk, bel-kalça ağrısı, kilo kaybı oluyor. Kanser beyin, akciğer, lenf bezi ve kemiklere metastaz yapabiliyor.

Kanser rektumun parmakla muayenesinde ele gelebiliyor. Uzmanlar 40 yaşın üzerindeki her erkeğe yılda en az bir kere böyle bir muayenenin yapılması öneriyor.

Prostat kanseri nasıl tedavi ediliyor?

Kanser sıçramışsa (metastaz) prostat kanseri tedavisi etkisiz kalıyor (9). Rantiyeci Tıp bu nedenle sessiz kalan kanserleri de tedavi ediyor, çoğu kez gereksiz yere. Tabii ki bu tedavilerin hastaya değil tıbbi camiaya faydası oluyor!

Yani yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal.

Evet. Bu durumda en iyisi PSA’sı yüksek ya da parmak muayenesinde ya da ultrasonda prostatı büyük saptanan, ama herhangi bir ciddi sağlık sorunu olmayan hastaları dikkatle izlemek. Sessiz prostat kanseri dediğimiz bu hastaları dikkatle izlemek, tedavi etmekten (prostatı çıkartma, radyoterapi) daha az ölüme yol açıyor.

Ama dikkat edin eğer size sessiz prostat kanseri teşhisi konulmuşsa doktorunuz önünüze çeşitli seçenekler sunabiliyor. Belki de zehrinizi size seçtiriyor. Ya prostatınızı alıyorlar ya da radyasyon veriyorlar. Hâlbuki hiçbir tedavi yönteminin diğerine üstünlüğü yok. En iyisi izleyip görmek. Tabii ki daha sonraki testler kanserin ilerlediğini göstermezse.

Bu arada doğal ilaçlar alabiliyorsunuz ve PSA’nızı izliyorsunuz. PSA’nın (prostat spesifik antijen) normal değerleri mililitrede 4 nanograma kadar; 10ng’ın üzeri kanser lehine kabul ediliyor.

PSA’sı yüksek olanlarda biyopsi yapılacağına AMAS testinin (anti-malignin antibody in serum) yapılması daha iyi. Çünkü biyopsi tümörün organ dışına sıçramasına yol açabiliyor. Bu test ise kanserin varlığını %99 oranında gösteriyor.

Cerrahi hem pahalı hem de idrar kaçırmaya ve penisin dikleşme sorunlarına yol açabiliyor. Hedefe yönelik radyasyon terapisi Intensity Modulated Radiation Therapy (IMRT), hem pahalı hem uzun sürüyor (45-50 kez yapılması gerekiyor), hem de başka kanserlere yol açabiliyor.

Her yıl 1 milyon kişiye biyopsi yapılıyor ve bunların %25’inde hastalık çıkıyor. Geri kalan %75’in üçte birinde test negatif çıkıyor ama bunların üçte birinde daha sonra hastalığın olduğu anlaşılıyor. Yani hiçbir şeyin garantisi yok.

PSA testi yüksek çıkan birçok hastaya da gereksiz yere cerrahi müdahale yapılıyor. Ama bu test sadece prostat bezinin büyüklüğü hakkında bir bilgi veriyor. PSA, prostat büyümesinde, iltihabında ve enfeksiyonunda artabiliyor. Ayrıca ırka ve yaşa bağlı olarak da değişik değerler olabiliyor.

Prostat kanseri taraması yapılanların yapılmayanlara göre iki misli ölme şansı var (10, 11)! Ne trajedi ama?

Birçok kanser türünde D vitamini tedavisinin koruyucu olduğunu duyuyoruz. Bu durum prostat kanseri için de geçerli mi?

Bence evet. Zaten bu konuda epey de çalışma yapılmış. 1990 yılında ilk kez Schwartz ve arkadaşları D vitamini eksikliğinin prostat kanserinde çok önemli bir faktör olduğunu bir hipotez olarak ileri sürmüşler (12). Aynı yazarlar epidemiyolojik bir araştırmada daha fazla güneş ışığı alan kişilerin daha az prostat kanseri olduğunu ve daha az öldüğünü de saptamışlar (13).

1995 Miller ve arkadaşları daha ileri giderek 7 prostat kanseri dizisinde D vitamini reseptörünün olduğunu ve D vitamini tedavisinin bu 7 diziden dördünün üremesini durdurduğunu göstermişler (14). Aslında bu yönde çok sayıda başka yayın var, fakat D vitamini düzeyleri ile prostat kanseri arasında fazla bir ilişki olmadığını gösteren araştırmaların sayısı da az değil (15).

Bu iş biraz karışık olacak okurlarımız için, biraz daha anlatsanız…

Özetle söyleyecek olursak prostat kanseri D vitamini ilişkisini araştıran çalışmaların yarısı D vitamini düşük olanlarda prostat kanseri daha fazla olduğunu söylüyor. Diğer yarısı ise D vitamininin yeterli olup olmamasının bununla bir ilişkisi yok diyor. Kanser uzmanlarının çoğu bu konuda çift kör plasebo kontrollü çalışmaların beklenilmesi gerektiğini söylüyor.

Sizin kanseriniz var, belki de birkaç yıl içinde öleceksiniz, ama uzmanlar beklemenizi söylüyor. Bu gerçekçi bir yaklaşım mı?

Bence değil. İsterseniz meseleyi şu şekilde ortaya koyalım. Uygun dozlarda aldığınız zaman D vitamininin zararı var mı? Hayır yok. D vitamini yetersizliğine sahip olmak iyi bir şey mi? Hayır! D vitamini tedavisi pahalı mı? Hayır, çok ucuz. Üstelik birçok hastalıkta (osteoporoz, raşitizm, kas hastalıkları, enfeksiyon hastalıkları) ve bu arada çok sayıda kanserde faydalı olduğu gösterilmiş. Kitabımızın birçok yerinde bunların örnekleri referansları ile mevcut. Dünyanın yarısından fazlasında, Türkiye kadınlarının da dörtte üçünden fazlasında D vitamini yetersizliği var. Zaten D vitamini zehirlenmesinden korkuluyorsa (ki büyük bir hata yapmadan gerçekleşmez) kan D vitamini seviyelerinin takibi ile en optimal D vitamini takviyesi yapılabilir.

Domates ve brokoli kolon kanserinden koruyor diyorlar, doğru mu?

Bence her ikisinin de koruyucu etkisi var, ama sadece domates, ya da brokoli yemekle kanserden korunamazsanız. Kanser konusunda alınması gereken tedbirleri daha önce anlattık. Domatesteki kanserden koruyucu esas etkene likopen deniliyor (16). Likopen en çok domateste bulunuyor. Biraz da kavunda. Domates piştikçe likopen oranı da artıyor. Uzmanlar her gün 1 domates yenilmesini öneriyorlar. Kışın ise, domatesin yenilmesini pek önermiyoruz. Domates salçası daha iyi bir seçenek.

Brokoliye gelirsek

Evet, brokoli de kansere karşı koruyucu olan azotiyosiyanat içeriyor (17). Bu madde kanser hücrelerini bastıran genleri aktifleştiriyor. Ama bir sebzeyi mucize gibi ortaya sunmak, bana insanları kandırmak gibi geliyor. Evet, brokoli koruyucu da onun yakın akrabası ve bizim daha iyi tanıdığımız karnabahar değil mi? Hatta bana göre tadı brokoliden daha iyi. Diğer taraftan azotiyosiyanatlar lahanagillerde de var; beyaz, kara, kırmızı, Brüksel lahanası, hangisini severseniz.

Kapuska yemek de iyi o zaman?

Evet. Hele de tereyağlı, kırmızıbiberli ve etli olursa!

Bir de zerdeçal ve selenyum var

Evet, zerdeçal birçok hastalıkta olduğu gibi prostat kanserinden de koruyor. Zerdeçal androjen reseptörü ve epidermal büyüme faktörüne ket vurarak kanser hücrelerinin üremesini azaltıyor (18). Zerdeçal enflamatuar nükleer faktör kapa-beta’yı ve kanser hücresini de inhibe ederek (apopitozis) kanser tedavisine yardımcı oluyor.

Selenyumun da prostat kanserine karşı koruyucu olduğu gösterilmiş. 1996’da yayınlanan ve 1300 kişi arasında yapılan ve 7 yıl süren bu araştırmada günde 200mikrogram selenyum alanlarda almayanlara oranla prostat ve diğer kanserlerin %63 azaldığı gösterilmiş (19). Selenyum birçok doğal gıdada özellikle de kabuklu kuru yemişlerde bulunuyor.

Süt gibi kalsiyumdan zengin gıdalar prostat kanserinin korunmasında etkili mi?

Hayır. Hatta uygun süt ya da süt ürünü kullanılmadığında zararlı bile olabiliyor. Mesela Harvard Üniversitesi’nde 47.781 erkek üzerinde yapılan araştırmaya göre 2000mg’dan fazla kalsiyum alanlardaki prostat kanseri oranı, 1500-2000mg kalsiyum alanlardan 2 kat, 500-2000mg’dan az alanlardan ise 4 kat daha fazla imiş (20).

Bu kişilerin en önemli kalsiyum kaynakları ise süt ve süt ürünleri. Yüksek kalsiyum düzeyi D vitamininin aktifleşmesini yani 1,25 OH D’yi olmasını engelliyor. Bu azalma hücre üremesini artırıyor. D vitamini düzeyi düşük olanlarda bu artış fazla, yeterli alanlarda ise az.

New Jersey Üniversitesi’nde yapılan başka bir araştırmada ise aktif D vitaminindeki azalmayı sütteki kalsiyum değil fosfat oranının artmasına bağlıyorlar (21).

Omega-3 dengesi de prostat sağlığında çok önemli değil mi?

Bir omega-6 yağ asidi metaboliti olan araşidonik asit, prostat kanseri hücrelerinin üremesine ve kanserin ilerlemesine yani metastaz yapmasına neden oluyor. Tam tersine omega-3 yağ asidi metabolitleri olan eikosapentaenoik asit (EPA) ve dokosaheksaenoik asit (DHEA) omega-6 yağ asidinin kötü etkilerini inhibe ediyor (22-24). Mısır ve ayçiçeği yağlarının ve margarinin omega-6 yağ asitlerinden zengin olduğunu unutmamak gerekiyor.

Kabak çekirdeği yiyenlerde prostat büyümesi olmuyormuş, doğru mu?

Büyük ölçüde doğru. Yapılan bir hayvan deneyinde 20 gün süre ile testosteron enjekte edilen erkek farelerin bir birinci grubuna kabak çekirdeği yağı, ikinci grubuna ise mısır yağı verilmiş (25). 21. günde hayvanlar öldürülmüş ve mısır yağı alan grupta prostat büyümesi olurken kabak çekirdeği yağı alanda büyüme görülmemiş.

İnsanlarda yapılan çalışmalar yok mu?

Var. Kore’de yapılmış (26). Prostat büyümesi olan hastalara 320mg/gün kabak çekirdeği yağı verilmiş. Üç ay sonra hastaların şikayetleri büyük ölçüde azalmış. Kabak çekirdeğinin yüksek olan dehidrotestosteron seviyesini düşürdüğü sanılıyor. Kabak çekirdeğinin, arjinin, selenyum, magnezyum gibi besleyicilerden zengin olmasının da bir yararı vardır mutlaka.  

Preostata faydalı bir başka bitkisel ilaç da cüce bir palmiye türü olan saw palmetto’nun meyvesinin özü. Hakkında çok sayıda çalışma yapılmış. Bu çalışmalardan otuzunun metaanalizi yapılmış (27). Bu çalışmalara katılan beş binin üzerindeki prostat büyümesi olan hastaya 4-60 hafta süre ile Saw palmetto özü (yaklaşık 300-400mg/gün) verilmiş.  Hastaların çoğunda prostat şikayetleri büyük ölçüde azalmış

Erkek okurlarımız prostat hastalıklarından korunmak için neler yapmalılar?

Önerilerimi şöyle özetleyebilirim:

·              Un ve şeker tüketimini iyice azaltın; öyle ki kan insulin düzeyiniz 5 ünitenin altında olsun.

·             Günde en az bir domates ya da karşılığı kadar domates salçası yiyin.

·             Karnabahar, brokoli ve her çeşit lahanayı bol bol tüketin.

·             Günde bir-iki avuç kabak çekirdeği yiyin.

·             Günde en az 1000mg aktif balık yağı (EPA+DEHA) alın, ayçiceği, mısır, margarin gibi omega-6’dan     zengin yağları diyetten çıkartın.

·             Kan D vitamininizi 40-120ng/mL arasında tutun.

·             Selenyum ve E vitamininden zengin olan kabuklu kuruyemişleri yiyin.

·             Yeşillikler yüksek magnezyum ve K vitamini oranları ile prostat sağlığınıza faydalı olur.

·             Günde en az yarım saat yürüyün, egzersiz yapın. 

KAYNAKLAR

1.   Zhang Y, Ye l, Ding Q et Al. [Measurement of T and DHT contents in normal and diseased human prostate tissues] Zhonghua Wai Ke Za Zhi. 2000;38(7):545-7.

2.   Steers WD. 5alpha-reductase activity in the prostate. Urology. 2001;58(6 Suppl 1):17-24; discussion 24. Review

3.   Bonkhoff H, Fixemer T, Hunsicker I, Remberger K. Progesterone receptor expression in human prostate cancer: correlation with tumor progression. Prostate. 2001;48(4):285-91.

4.   Bonkhoff H, Fixemer T, Hunsicker I, Remberger K. Estrogen receptor expression in prostate cancer and premalignant prostatic lesions. Am J Pathol. 1999;155(2):641-7.

5.   Bedwal RS, Bahuguna A. Zinc, copper and selenium in reproduction. Experientia. 1994 Jul 15;50(7):626-40.

6.   Nakamura K, Yasunaga Y, Ko D, Xu LL, Moul JW, Peehl DM, Srivastava S, Rhim JS. Cadmium-induced neoplastic transformation of human prostate epithelial cells. Int J Oncol. 2002;20(3):543-7.

7.   Skerrett PJ. Screening for Prostate Cancer. Technology Review, 1994; 8-9: 16-17

8.   Baran GW, Golin AL, Bergsma CJ, Stone TE, Wilson PR, Reichardt BA, Lobert PF, Locke CS. Biological Aggressiveness of Palpable and Nonpalpable Prostate Cancer: Assessment with Endosonography." Radiology 1991; 178; 201-206.

9.   Catalona, WJ. Management of Cancer of the Prostate. NEJM 1994; 331(15): 996-1003).

10.         www.examiner.com/x-14041-Charlotte-Health-and-Happiness-Examiner~y2009m6d29-Prostate-cancer-test-value-not-proven-says-report

11.         www.cancer.gov/cancertopics/factsheet/detection/PSA

12.         Schwartz GG, Hulka BS. Is vitamin D deficiency a risk factor for prostate cancer?(Hypothesis). Anticancer Res. 1990;10(5A):1307–11.

13.         Hanchette CL, Schwartz GG. Geographic patterns of prostate cancer mortality. Evidence for a protective effect of ultraviolet radiation. Cancer. 1992;70(12):2861–9.

14.         Miller GJ, Stapleton GE, Hedlund TE, Moffat KA. Vitamin D receptor expression, 24-hydroxylase activity, and inhibition of growth by 1alpha,25-dihydroxyvitamin D3 in seven human prostatic carcinoma cell lines. Clin Cancer Res. 1995;1(9):997–1003.

15.         Gandini S, Boniol M, Haukka J, Byrnes G, Cox B, Sneyd MJ, Mullie P, Autier P. Meta-analysis of observational studies of serum 25-hydroxyvitamin D levels and colorectal, breast and prostate cancer and colorectal adenoma. Int J Cancer. 2010 May 6. [Epub ahead of print]

16.         Miller EC, Giovannucci E, Erdman JW Jr, Bahnson R, Schwartz SJ, Clinton SK. Tomato products, lycopene, and prostate cancer risk. Urol Clin North Am. 2002;29(1):83-93.

17.         Clarke JD, Dashwood RH, Ho E.Multi-targeted prevention of cancer by sulforaphane. Cancer Lett. 2008 Oct 8;269(2):291-304.

18.         Teiten MH, Gaascht F, Eifes S, Dicato M, Diederich M. Chemopreventive potential of curcumin in prostate cancer. Genes Nutr. 2010;5(1):61-74.

19.         Clark LC. The epidemiology of selenium and cancer. Fed Proc 1985; 44:2584-2590.

20.         Rodriguez C, McCullough ML, Mondul AM, Jacobs EJ, Fakhrabadi-Shokoohi D, Giovannucci EL, Thun MJ, Calle EE. Calcium, dairy products, and risk of prostate cancer in a prospective cohort of United States men. Cancer Epidemiol Biomarkers Prev. 2003;12(7):597-603.

21.         Newmark HL, Heaney RP. Dairy products and prostate cancer risk.Nutr Cancer. 2010;62(3):297-9.

22.         Brown MD, Hart CA, Gazi E, Bagley S, Clarke NW.. Promotion of prostatic metastatic migration towards human bone marrow stoma by Omega 6 and its inhibition by Omega 3 PUFAs. British Journal of Cancer 2006; 94: 842-853.

23.         Aronson WJ, Glaspy JA, Reddy ST, Reese D, Heber D, Bagga D. Modulation of omega-3/omega-6 polyunsaturated ratios with dietary fish oils in men with prostate cancer. Urology. 2001 Aug;58(2):283-8.

24.         Terry P, Lichtenstein P, Feychting M, Ahlbom A, Wolk A. Fatty fish consumption and risk of prostate cancer. Lancet. 2001;357(9270):1764-6.

25.         Gossell-Williams M, Davis A, O'Connor N. Inhibition of testosterone-induced hyperplasia of the prostate of sprague-dawley rats by pumpkin seed oil. J Med Food. 2006;9(2):284-6.

26.         Hong H, Kim CS, Maeng S. Effects of pumpkin seed oil and saw palmetto oil in Korean men with symptomatic benign prostatic hyperplasia. Nutr Res Pract. 2009;3(4):323-7.

27.         Tacklind J, MacDonald R, Rutks I, Wilt TJ. Serenoa repens for benign prostatic hyperplasia. Cochrane Database Syst Rev. 2009;(2):CD001423.



PROSTAT HASTALIKLARI

Prostat nedir?

Prostat erkekte yardımcı üreme organı olarak görev yapan bir salgı bezidir. Yaklaşık bir kestane büyüklüğündedir. Kalın barsağın son kısmının önünde ve mesanenin(İdrar kesesi) hemen altında yer alır. Prostat, üretra denilen ve idrarı mesaneden penis ucuna kadar taşıyan kanalın başlangıcındaki yaklaşık 3 cm.lik bölümü çepeçevre sarar (Şekil ). Prostat bezi, orgazm sırasında sperm ile karışan, spermin taşınmasını kolaylaştıran bir sıvı salgılar.

Prostat hastalıklarını üç grupta toplamak mümkündür:

1. Prostatit nedir?

Prostatitler (Prostat Enfeksiyonları)

Benign Prostat Hiperplazisi (Prostatın İyi Huylu Büyümesi-BPH)

Prostat Kanseri

Prostat bezinin enfeksiyonuna prostatit adı verilir. Genç erkeklerde oldukça sık görülür. Hatta erkeklerde en sık görülen ürolojik hastalıktır. Yapılan araştırmalara göre erkeklerin %50’si prostatit nedeni ile tedavi edilmektedir.

Prostat iltihabının nedeni nedir?

Hastaların %50-70’inde bakteriler veya diğer mikrobik ajanlar prostat iltihabına sebep olurlar. Bu mikroplar prostat bezine, mesane iltihabı olduğunda mesaneden gelebilir ya da cinsel temasla ulaşabilir. Ayrıca, herhangi bir nedenle, işeme sırasında üretra içi basıncın çok arttığı durumlarda idrar prostat bezi kanallarından içeriye kaçarak kimyasal bir reaksiyonla da prostatite yol açabilir.

Prostat iltihabı tipleri

Prostat iltihabı üç şekilde görülebilir.

Akut bakteriyel enfeksiyon

Kronik bakteriyel enfeksiyon

Bakteriyel kökenli olmayan (Non-bakteriyel prostatit)

 

Akut ve kronik enfeksiyonlara bakteriler neden olurlar, bu nedenle de antibiyotiklerle tedavi edilmeleri gerekir. Bu bakteriler prostata enfekte idrar ile veya kalın barsaktan gelebilir. Prostat iltihabı bulaşıcı bir hastalık değildir. Yani partnerinize geçmez.

Bakteriyel kökenli olmayan prostat iltihabında ise etken adından da anlaşılacağı üzere bakteriler değildir. Hastalığın sebebi tam olarak bilinmemektedir. Antibiyotikler bu durumda etkili olamamaktadır.

Prostatodynia

 *İnternetten Alıntıdır.


 
  Bugün 1470405 ziyaretçi buradaydı! Siteme Hoş Geldiniz Adil Durusu

ANA SAYFAYA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
Siteme Hoş Geldiniz Adil Durusu SAĞLIK VE HUZUR DOLU NİCE GÜNLERE......
Kapadokya Eğlence Merkezi Başvuru Kaynakları Başvuru Kaynakları Submit Your Site To The Web's Top 50 Search Engines for Free! ÜRGÜP Esbelli Mahallesi Butik otelleri  Create FREE graphics at FlamingText.com

Image by FlamingText.com Check  Out My Rank On PRTracking.com! Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?

Ücretsiz kaydol