BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA ÜRETKENDİR, PAYLAŞILMAYAN BİLGİ BATAKLIKTAKİ HAZİNE GİBİDİR.
Siteme Hoş Geldiniz Adil DURUSU
   
  SİTEME HOŞ GELDİNİZ Adil DURUSU
  Anıtkabir'i Bilerek Gezelim
 

ANITKABİR’İ BİLEREK GEZELİM Mi?

  

Feza Tiryaki -  İLK KURŞUN  

 

12 Şubat 2012

 

“Anıtkabir, Türk’ün Atası’nın, Atatürkü’nün, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusunun, yani Atatürk’ün Türkiye’nin kalbi Ankara’da yattığı yerdir.

Tüm Dünya Milletlerinin ve Türk Milleti’nin Türkiye’ye bir bakış attığında görebildiği vatanın en orta yerinde, bayrağımızın hilâlinin içinde, Anıttepe’de Dünya Barışı’na adanmış bir orman içinde, şanlı Türk tarihini anlatan yapılar, heykeller, kabartmalar, sözler, Türklüğün maddi manevi değerleri içinde yattığı yerdir.

Böyle bir anıt hiçbir devlet adamına nasip olmamıştır, çünkü dünyaya bu büyüklükte, bu değerde , bu yüce, yüksek özellikleri taşıyan bir devlet adamı ve komutan gelmemiştir! “

Anıtkabir yine göndemde bugün. 7 Şubat tarihli bir haber:

“Anıtkabir İstatistikleri de Kaldırıldı”

Haber akıl ve mantık dışı bir gerekçeyi veriyor. Son beş yılda ilk kez yıllık ziyaretçi sayısı beş milyonun altına düşmüşmüş de bu yüzdenmiş.

Yılda beş milyon kişi. Gözönüne getiriniz. Geçen yıl dört milyon kişiymiş ziyaretçi sayısı. (3 milyon 902 bin 149 kişi.)

Bu sayı 2007 yılındaki ziyaretçi sayısının üçte birinden azmış. Beş milyonun altında kalmışmış. Ha bir de bu ziyaretçilerin 275 bini yabancıymış. Bunu neden diyorlarsa. Yani Atatürk’ü Türkler kadar yabancılar da ziyaret ediyor mu demek istiyorlar, Türklerden çok yabancılar mı ilgileniyor demek bu, ne demekse bunu da yazmışlar habere.

2007 yılıyla karşılaştırıyorlar bir de. Anımsayın milyonların Cumhuriyet mitingi yaptığı, AKP’nin ciddi bir sarsıntı yaşadığı yıl. Sonra da Türk’ün Diriliş Destanı’nın adıyla Ergenekon tertibinin başlatıldığı, bu mitingi tertipleyenlerin tek tek bir bahaneyle içeri toplandığı yıl…

Bu haberin arkasına bakalım:

Dört milyon ziyaretçi sayısı dünya rekorudur. Dünya devletleri, zamanında kendi liderlerine silah zoruyla bile, böyle yüksek sayıda bir halk ziyareti gerçekleştirememişlerdir.

Genelkurmay, internet sitesinden bu istatistiği neden kaldırmıştır? Kim kaldırtmıştır? Bu sayıdan kim rahatsız olmuştur? Niye halk bilgilendirilmeyecek artık?

Halk Anıtkabir’e ilgi göstermiyor mu demek isteyecekler? Bunu mu şırıngalayacaklar kafalara? Anıtkabir ziyaretleri unutturulacak mı, yok mu sayılacak? Görmezden mi gelinecek? Önemsizleştirilecek mi? Neden?

Bunun arkasından ne gelecek? Sırada ne var, sırada?

Durup dururken bir iki hafta içinde ikinci kez niye Anıtkabir’e saldırı var?

Bu soruların yanıtını siz bulunuz.

Cumhuriyetin okullarında okumuş, yatılı okullarında bu halkın lokmasını yemiş biri olarak, sorumluluğumu yerine getirmek, halkımızın Anıtkabir’i bilerek gezmesine yardımcı olmak adına üstüme görev bildiğim aydınlatma işine, Anıtkabir’i tanıtmak için yazmaya başladığım yazıya devam edeceğim.

Anıtkabir birilerini neye rahatsız eder? Neresi batar? Neden gocunurlar?

Bunu anlamak için Anıtkabir’in kim için yapıldığına, nereye yapıldığına, Anıtkabir’i kimin elbirliğiyle yaptığına, Anıtkabir’in anıt bölümünün, diğer bölümlerinin tek tek ne anlama geldiğine, neleri anlattığına bakınız.


Anıtkabir, Türk Milleti’nin, önemli tarihi günlerinde, ulusal bayramlarında, gelecek kuşaklarına Cumhuriyetin nasıl kurulduğunu öğretmek adına, dara düştüğünde, yöneticilerini şikayet etmek, avunmak, geçmişinden güç almak, dua etmek ve bunun gibi pek çok nedenlerle ziyaret ettiği bir yerdir.

Anıtkabir’e giden yol bile öyle ince bir düşünceyle yapılmıştır ki döşenen taşların arasında bilerek bırakılan beş santimetrelik aralıklar yüzünden başlar istemeden öne eğilir. Daha yolun başında Türk’ün Atası’na O’nu ziyaret etmeye kalkan herkesin başı bükülür. Düşündürülür, elini yüreğine koyması, tarihi düşünerek bir sarsılması sağlanır.

Aslanlar dikkat ederseniz oturur durumdadır. Ben Aslanım, güçlüyüm ama barış istiyorum, bu yüzden uysal uysal oturuyorum demektir bu. Niye 24 tanedir bunlar? 24 Oğuz boyunu gösterir bu sayı da ondan! Çift çift oturtulmaları birlik ve beraberliğimizin, millet bütünlüğünün göstergesidir.

Yapılar eski Türk halı ve kilim desenleriyle bezenmiş, Selçuklu Çadır mimarisinden esinlenilmiş, yapıların her yanı Türk Kurtuluş Savaşını, Türk Milleti’nin karakterini, özelliklerini, yüksek duygularını anlatan tasvirlerle süslenmiştir. Atatürk’ün önemli sözleri her yanda karşımıza çıkar. Müzesinde de geçmişimizi yeniden gözümüzde canlandırabiliriz.

Anıtkabir Türk’ün Atası’nın, Atatürkü’nün, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusunun yani Atatürk’ün Türkiye’nin kalbi Ankara’da yattığı yerdir.

Tüm Dünya Milletlerinin ve Türk Milleti’nin Türkiye’ye bir bakış attığında görebildiği vatanın en orta yerinde, bayrağımızın hilâlinin içinde, Anıttepe’de Dünya Barışı’na adanmış bir orman içinde, şanlı Türk tarihini anlatan yapılar, heykeller, kabartmalar, sözler, Türklüğün maddi manevi değerleri içinde yattığı yerdir.

Anıtkabir’in sütunları sert , yapı heybetlidir. Ankara’nın yumuşak tepeli, düz ortamında bu dik, sert ve keskin görünüşlü yapı iyice belirginleşir, insanı etkiler. Eğer bu yapı yuvarlak sütunlu, kubbeli bir yapı olsaydı şimdiki etkisi olmazdı derler.

Anıt yapı iki katlıdır. Alt kat kale bedeni gibidir. Atatürk bu katta toprağa verilmiştir. Şeref Holü bu katın üstüne kurulmuştur. Dört yanında köşeli sütunlar dizilidir, üstü düzdür.

Böyle bir anıt hiçbir devlet adamına nasip olmamıştır, çünkü dünyaya bu büyüklükte, bu değerde, bu yüce, yüksek özellikleri taşıyan bir devlet adamı ve komutan gelmemiştir!

İnönü’nün cenazesi de buraya gömülmüştür. Halk ayrıca ziyaret edeyim, İnönü’yü anayım diyor mu? Onu da diğer komutanlarımızla, Atatürk’ün silah arkadaşları ve şehitlerimizle birlikte anıyor.

Turgut Özal’a büyük tantanayla bir yerlere anıt mezar diktilerdi. Hani kim ziyaret ediyor, kim oraya gidiyor?

Menderes ve arkadaşları gömüldükleri yerden çıkarıldı, anıt mezarlarına gömüldü. Böyle yaptılar da ne oldu? Kim o anıt mezara gidiyor? Gitse de neden gidecek? Hangi hizmeti, hangi yaptığı büyük devlet işi var? Türk Milleti’ne hangi hayrı olmuş?

Şimdiki yöneticiler de öldüklerinde aynısı olacak. Kaybolup gidecekler. Ne adları , ne sanları kalacak.

Sel gidecek ama kum kalacak. Türk Milleti’nin büyük Atası kaya gibi, aşınmaz bir dağ tepesi gibi Türkiye’nin bağrında kalacak… Türklük düşmanlarına , Türkiye’de gözü olanlara meydan okuyacak!


ANITKABİR’İ GEZELİM (2)

(Bu yazı birinci bölümü okumayanlar da düşünülerek önceki yazıdan kısa bir özet verilerek yazılmıştır. Anıtkabir gezilirken verilen bilgilerle, Atatürk’ün özlü sözleriyle Türk tarihini yeni baştan yaşayacaksınız. Yazıyı bitirdiğiniz de Anıtkabir’i gezmiş, üzerinde daha çok düşünmeye başlamış olacaksınız, eminim değerlerinizi korumaya da, daha çok önem vereceksiniz.)

Anıtkabir etrafındaki yeşillik alan (Barış Parkı) ve anıt bölümlerinden (Aslanlı yol, Tören meydanı, Mozole (Anıt Mezar), Kuleler) oluşur.

Anıtkabir

 

Anıtkabir, yalnızca bir anıt mezarın adı değil, tüm bu yapıların ortak adıdır. Anıt Mezar bölümü( mozole) ise bu yapıların en önemli yeridir.

Atatürk’ün kabri, tek parça mermerden yapılmış, 40 ton ağırlığındaki mermer lahtin yedi metre kadar altında yapılan mezar odasında, vatan toprağındadır. Burası Selçuklu- Osmanlı künbet mimarisine göre inşa edilmiş köşegen bir odadır. Buraya Genelkurmay’ın izni olmadan girilemez.

Anıtkabir’i gezmeye Aslanlıyol’la başlamıştık. 260 metre uzunluğundaki bu yoldan Tören alanına varılıyordu. Aslanlı yolun girişinde asıl yapının bulunduğu yere merdivenle çıktığımızda Anıtkabir’in ilk bölümüne girmiştik. Merdivenin iki yanında da yapısı birbirinin aynı olan iki kule vardı. Çatısında eski Türk çadırlarının tepesindeki mızrak uçlarından takılı, basık, tepede birleşen çatılı bu kuleler Ortaasya’daki Türklerin yaptıkları ve yurt dedikleri çadırlara benzer, Selçuklu çadır mimarisi tarzında taş yapılardır.

Yolun sağ ve sol yanında yapılan bu iki kuleyi gezmiştik. İstiklâl Kulesi ve Hürriyet Kulesi. Bu kulelerin önlerinde kadınlar grubu heykeli ve erkekler grubu heykelini görmüştük. Türk kadınlarını ve Türk ulusunu- ordusunu anlatan bu heykellere görerek bakmıştık.

Tören Alanı

 

Aslanlıyol’dan sonra Tören Alanı’na ( Tören Meydanı veya Büyük Toplantı Alanı) ) geliriz. Burasının boyu ortalama 103 metre, eni 85 metre kadardır. Alan, kırmızı, beyaz, sarı, siyah renkli taşlarla örülmüştür. Bu renkli taşlarla yere halı, kilim desenleri yapılmıştır. Bu desenlerin sayısı 373 tanedir.

“Tören Alanı’nına varınca buranın solunda Müdafaai Hukuk Kulesi, karşısında Mehmetçik Kulesi bulunur.

Müdafaai Hukuk Kulesi

 

Müdafaai Hukuk, bugünün Türkçesiyle “Hakkın Savunulması” demektir. Türk Milleti’nin kendi hakkını savunması, koruması.

Yurdumuzun Mordros mütarekesiyle başlayan işgali karşısında, askersiz, silahsız perişan bırakılan halkımız, bahanelerle her yanı işgal edilen vatan topraklarında kendi gücüyle yurdu savunma dernekleri kurdu. Birbirleriyle bağlantısı olmayan bu dernekleri 19 Mayıs’ta Anadolu’ya geçen Mustafa Kemal birleştirmiş, mücadeleyi tek elde toplamıştır. (23 Nisan 1920)

O zamanın devlet adamları başta Padişah olmak üzere hepsi bu esareti kabul etmiş, teslim olmuştu. İşgalciler, Rumları, Ermenileri kışkırtmış, ayaklandırmışlardı. Atatürk Erzurum’da toplanan Müdafaai Hukuk Kongresine askerlikten ayrılarak bu cemiyetin bir üyesi olarak katıldı. Kongre’nin başkanı seçildi. (23 Temmuz 1919) Burada alınan kararlar kurtuluşun yolunu gösteren çok önemli kararlardır. Bu kararlar milletimizi bağımsız bir Türk Cumhuriyeti’ne götürmüştür.

Bu kararlar şu anda da bizim ışığımızdır.

Alınan en önemli karar şudur:

Vatan bir bütündür; ayrılık kabul edilemez.

Kararlar şöyleydi:

Yabancı işgaline karşı millet hep birlikte karşı koyacaktır.

Gerekirse bir geçici hükümet kurulacaktır.

Ulusal gücü âmil ve millet iradesini hâkim kılmak esastır.

Azınlıklara imtiyaz verilemez.

Manda (boyunduruk) ve himaye kabul olunamaz.

Mebuslar Meclisi hemen toplanmalıdır.


Müdafaai Hukuk Cemiyeti, Kurtuluş Savaşı’nda çok önemli bir görevi yapmıştır. Bu yüzden önemlidir. Bu kuleye de bu nedenle bu ad konmuştur. Kulenin yüzünde millî haklarımızın savunulmasını anlatan bir kabartma işlenmiştir. Ordumuz ve halkımız burada elinde kılıç tutan bir genç olarak anlatılmış. Buradaki ulu ağaç da yurdumuzu anlatır. Genç kolunu ileri doğru uzatarak düşmana “Dur!” diyor. Kulede Atatürk’ün okuduğu okul, Harbiye’nin de maketi bulunur. İç duvarlarda Atatürk’ün Kurtuluş savaşı üzerine söylediği özlü sözleri yazılmıştır. Bu sözler ayraç içersinde bugünün Türkçesiyle:

“Kuvayı milliyeyi âmil (ulusal gücü etken) ve iradei milliyeyi hâkim kılmak (ulusal iradeyi egemen kılmak) esastır.” (1919)
“Millet bundan sonra hayatına, istiklâline (bağımsızlığına) ve bütün varlığına bizzat kendisi nigehban (sahip) çıkacaktır.” (1923)
“Tarih; bir milletin kanını, hakkını, varlığını hiçbir zaman inkâr edemez.” (1919)
“Türk milletinin kalbinden, vicdanından sânih (doğan) ve mülhem olan (onu esinlendiren) en esaslı, en bariz (belirgin) arzu ve iman malûm (belli) olmuştu: Kurtuluş.” (1927)


Kulenin içinde; Anıtkabir ve Atatürk ile ilgili çeşitli kitaplar ve hediyelik eşyalar ziyaretçilere sunulmaktadır.

Mehmetçik Kulesi

Tören Alanı’nına varınca buranın sağında da Mehmetçik Kulesi bulunur. Müdafaai Hukuk Kulesi’nin, karşısındadır.

Mehmetçik Türk askeri demektir. Türk Ordusu’ndaki erlere denir. Türk askeri, aslında Türk halkıdır. Mehmetçik, Türk tarihi boyunca merhameti, korkusuzluğu, cesareti, insanlığı, doğruluğu ile bütün dünyada tanınmıştır ve bu özellikleri ile ona saygı duyulur. Tarihteki Türk devletlerini de hep böyle yüksek karekterli, iyi yetişmiş Türk orduları kurmuştur.

Atatürk Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşı’nda Mehmetçikle birlikte yanyana savaşmıştır. Mehmetçiğe çok güvenirdi. Mehmetçik de Atatürk’e güvenirdi, komutanına inanırdı. Mehmetçikler korkusuzca bu vatan için canlarını verdiler, isimsiz kahramanlar olarak Türk tarihine geçtiler…

Kulenin dış yüzünde askere giden Mehmetçik tasviri vardır. Anası elini omuzuna uzatmış, gururla oğlunu askere uğurluyor. Kulenin içinde de Mehmetçik ve Türk kadını üzerine Atatürk’ten sözler yazılıdır:

“Kahraman Türk neferi (eri) Anadolu muharebelerinin (savaşlarının) mânasını (anlamını) anlamış, yeni bir mefküre (ülkü) ile muharebe etmiştir (savaşmıştır).” (1921)
“Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir milletinde Anadolu köylü kadının fevkinde (üstünde) kadın mesaisi (çalışmasından) zikretmek( söz etmek) imkânı yoktur.” (1923)
“Bu milletin evlâtlarının fedakârlıkları (özverileri), kahramanlıkları için vâhidi kıyasi (ölçü birimi) bulunamaz.”

Kulede ayrıca Atatürk ve Kurtuluş Savaşımız ile ilgili sesli film gösterileri yapılmaktadır.

Anıtkabir Komutanlığı

Zafer Kulesi

 

Mehmetçik Kulesi’nden sonra Anıtkabir Muhafız Bölüğü komutanlığı gelir. Bundan sonra da Zafer Kulesi karşımızdadır.

Türk ulusunun bütün dünyada kurduğu Türk devletleri hep kazanılan büyük zaferlerden sonra kurulmuştur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti de Atatürk komutasında kazanılan büyük zaferden sonra kurulmuştur. Anıtkabir’deki bu kule Türk tarihinin zaferlerini temsil eder.

Kulenin içine, 19 Kasım 1938’de Atatürk’ün naaşını Dolmabahçe’den Sarayburnu’ndaki Donanmaya taşıyan tarihi toparabası konmuştur. DuvarlarındaAtatürk’ün zaferle ilgili sözleri ve bazı önemli zaferlerimizin adları, tarihleri yazılıdır.

“Zaferlerin payidar (kalıcı) neticeler vermesi ancak irfan (bilim, bilm,e anlama) ordusu ile kaimdir (mümkündür). “(1923)

“Bu vatan evlât ve ahfadımız için cennet yapılmaya lâyık, elyak (değerli) bir vatandır. “(1923)

“Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz.”(1921)

30 Ağustos 1922- 13 Eylül 1921- 10 Ağustos 1915

 

Barış Kulesi

Zafer Kulesi’nden sonra Barış Kulesi’ne giderken arada sütunlu, üstü kapalı,yanı açık bir yoldan geçilir. Bu yolun sağ yanında Anıtkabir çiçekliği, fidanlığı, daha ötelerde de Ankara (Dikmen, Bahçelievler ) gözükür.

Sütunlu yolun tavanı yine Türk kilim desenlerinden alınan biçimlerle kabartma tarzında süslenmiştir. Sütunlar Şeref holündeki sütunlara benzer. Bu sütünlar da sert köşelidir. Bunun nedeni yapının biçimlerinin daha iyi belli edilmesi için diyorlar. Bunun Orta Anadolu bozkırının bol ışığına yakışan tarz olarak düşünülmesi.

Kulede barışı anlatan bir tasvir vardır. Üreten, tarlasını eken biçen köylüler. Ağaçlar… Bu üreten, çalışan Türk köylüsünün üstünde de onu koruyan Türk Ordusu’nu simgeleyen bir asker kılıcıyla durmaktadır. Ayrıca duvarlarda Atatürk’ün savaş ve barışla ilgili sözleri yazılıdır.

“Dünya vatandaşları haset (kıskançlık), açgözlülük ve kinden uzaklaşacak şekilde terbiye edilmelidir. “(1935)

“Yurtta sulh(barış), cihanda sulh!”

“Hayatı millet( ulusun hayatı) tehlikeye (düşmedikçe) maruz kalmadıkça, harb(savaş) bir cinayettir.”(1923)

Ayrıca kulede, Atatürk’ün 1935- 38 yıllarında kullandığı tören ve makam otomobilleri de sergilenmektedir.

23 Nisan Kulesi

 

Anıtkabir’in Çankaya yönündeki merdiveninin sağındadır.

Önce, 23 Nisan nedir, ne anlama gelir bunu anımsayalım.

23 Nisan 1920’de Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi açılmıştır. Bu tarih Kurtuluş Savaşı’nın en önemli tarihlerinden biridir. Saldırgan, işgalci düşmana karşı tek yönetimde birleşmek, düzenli ordunun yolunun açılması, halkın temsilcileriyle halkın duruma el koyması. Mustafa Kemal 19 Mayıs 1919’da kurtuluş savaşını başlatmak, Türk direnişini örgütlemek için Samsun’a çıkmıştı. O günleri Nutuk’ta şöyle anlatır: … “Osmanlı ordusu her yanda zedelenmiş, şartları ağır bir ateşkes imzalamıştı. Büyük savaşın uzun yılları zarfında milllet yorgun ve yoksul bir durumda. Milleti ve memleketi genel savaşa sokanlar, kendi hayatları endişesine düşerek memleketten kaçmışlar. Saltanat ve halifelik yerini işgal eden Vahdettin soysuzlaşmış, kendini ve yalnız tahtını güvenceye alabileceğini umduğu tedbirler araştırmakta….”

Erzurum Kongresinin o çok önemli kararlarını yazmıştık. 22 Haziran 1919’daki Amasya Genelgesi, Erzurum Kongresi’nden sonra toplanan Sivas Kongresi de önemlidir. 4 Eylül 1919.

Ankara’da bir meclis, İstanbul işgal altında olduğu, Osmanlı yönetimi iyice çöktüğü, dağıtıldığı için, milletin bu duruma el koyması için gerekliydi. İngilizlerin, İstanbul’da son toplanan Osmanlı Mebuslar Meclisini basıp dağıtması da halkı uyarmıştır. Seçilen üyeler 23 Nisan 1920’de Ankara’da Meclis’te toplandılar. Meclisin adı da bu yüzden Millet Meclisi’dir. Bu gün, yeni Türk Devleti’nin aslında kuruluş günüdür.

İşte bu yüzden 23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramı, ulusal bayramlarımızın en önemlilerinden biridir. 23 Nisan Kulesi’nde, bir elinde anahtar , diğer elinde kâğıt tutan bir kadın kabartmasıyla bu günün önemi, millî meclisin açılışı tasvir ediliyor. Atatürk’ün şu sözleri de duvarında yazılıdır.

 

“Bir tek karar vardı: O da hakimiyetî millîyeye müstenit (ulusal egemenliğe) dayalı), bilâkayduşart müstakil (hiçbir koşula bağlı olmayan bağımsız), yeni bir Türk Devleti tesis etmek.(kurmak)” (1919)

“Türkiye Devleti’nin yegâne ve hakiki mümessili ( tek ve gerçek temsilcisi) yalnız ve ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir.”(1922)

“Bizim noktai nazarlarımız, (bakış açılarımız) kuvvetin, kudretin (gücün), hâkimiyetin(egemenliğin), idarenin (yönetimin) doğrudan doğruya halka verilmesidir, halkın elinde bulundurulmasıdır.” (1920)

Bu kulede de Atatürk’ün bindiği o yıllara ait bir otomobil sergilenir.

Anıtkabir’deki Bayrak

 

Türk Bayrağı Anıtkabir’de Çankaya yönündeki merdivenin ortasında tek parçalı, çelikten yapılmış 34 metre yüksekliğinde (4 metresi yer altında) bir direkte dalgalanmaktadır.

O dönemde Avrupa’nın en yüksek bayrak direğiydi, direk yaptırılırken özel olarak böyle olması, bayrak direklerinin en yükseği olması istenmişti.

Bu özel yapım direği yurtdışında yaşayan, orada fabrikası olan bir Türk vatandaşı fabrikasında özel olarak yaptırmış ve hediye etmiştir. (1946) Bayrak direğinin tepesindeki hilâl 22 ayar altın yaprakla kaplıdır. Direğin tepesindeki bronz parça döndüğü için bayrak direğe sarılarak dolaşmaz. Direğin tepesindeki bronz (pirinç) koç boynuzu da hareketlidir. Direğin ağırlığı beş ton kadardır. Direğin kaidesi mermer kaplıdır. Burada yapılan kabartmada belirtilen kılıç, ordumuzun savaşma gücünü, miğfer, savunma gücünü, meşe dalı, zaferi, zeytin dalı, barışı, yanan meşale, uygarlığı, çağdaşlığı anlatır.

Dinlenme Salonu: Bayrak direğinin bulunduğu yerden merdivenle inilerek dinlenme salonuna gidilir. Burada ziyaretçilere yiyecek ve içecek satılır.

Konferans Salonu: Burada seminer ve konferanslar düzenlenir.

Misakı Millî Kulesi

Anıtkabir’in Çankaya yönündeki merdiveninin solunda yer alır.

“Misakı millî” millî yemin, ulusal ant demektir.

Türk Ulusu’nu tarihten silmek, Türk vatanını işgal etmek için dört koldan saldıran düşmanlara karşı Anafartalar kahramanı Mustafa Kemal Paşa ulusu aydınlatmak için bildiriler yayımlamıştı. Padişah ve etrafındakiler O’nu “asî “ ilân etmişler ve yakalama emri vermişlerdi. Bundan sonra da Mustafa Kemal askerlikten ayrılmış, sivil olarak mücadeleye devam etmişti. Erzurum ve Sivas Kongrelerinde alınan kararlar bizim millî yeminimizdir.

Türk halkı tarih boyunca esir yaşamamıştır. Hele hristiyan egemenliğinde tek gün geçirmemiştir. Türkler, Hrıstiyan egemenliğine girmemiş tek müslüman millettir.
Bu özelliğimizi Erdal Sarızeybek konuşmalarında hep vurgular.

Şimdiki sınırlarımızın bulunduğu yurdumuzu, bütünlüğü ve bağımsızlığı tehlikeye düşmüş olan Türk ülkesini, yine ulusun kendi iradesi kurtaracaktır, denerek, sınırları korunarak, yeni bir Türk devletinin kurulmasına yemin edilmiştir. Bu millî çağrı Erzurum’dan bütün dünyaya ilân edilmiştir.

Misakı Millî yemini kısaca:

“Düşmandan temizlenene kadar vatan savunulacaktır!” diye yemin etmektir.

Sonunda Türk Ulusu, bu yeminini yerine getirmiş, Misakı Millî yeminini yerine getirinceye kadar savaşmış, bu günkü sınırlarımızı kendi kanıyla çizmiştir…

Atatürk’ün o günlerde Padişah ve hükümeti için söylediği şu söz unutulabilir mi?

“Bir ülkenin, bir ülke halkının düşmandan zarar görmesi acıdır. Ama kendi soyundan, büyük tanıdığı insanlardan vefasızlık, fenalık görmesi ondan daha acıdır. Bu, kalp ve vicdanlar için onulmaz bir yaradır.”

Bu kulenin içinde, yemin ederek birlikte olmayı simgeleyen bir kabartma vardır. Milletin andı: Bir kılıcın kabzası üzerinde üst üste duran dört el. El el üstünde tutmak. Bu eski bir geleneğimizdir. Kuran üstüne el konarak yemin edilirdi eskiden. Silah üzerine yemin etme geleneği de çok eski bir Türk geleneğidir.

Misakı Millî Kulesi’nde Atatürk’ün şu sözleri yazılıdır:

“Düsturu halâsımız olan misakı millîyi (kurtuluşumuzun genel kuralı olan ulusal andı) safhai tarihe ( tarih safhasına) yazan milletin demir elidir.” (1923)

“Millî hudutlarımız dahilinde( ulusal sınırlarımız içinde)hür ve müstakil (özgür ve bağımsız) yaşamak istiyoruz.” (1921)

“Millî benliğini (ulusal benliğini ) bulamayan milletler (uluslar) başka milletlerin şikârıdır ( avıdır).” (1923)

Bu kule müzenin girişidir. Anıtkabir özel defterini imzalamak için hazırlanan imza kürsüsü buradadır. Törenlere ait fotoğraf sergisi de burada sergilenir.

Anıtkabir Atatürk Müzesi

 

Misakı Millî ve İnkılâp Kulesi arasındaki bölüm yapılırken müze olarak düşünülmüş. Müze 1960 yılında açılmıştır. Atatürk’ün eşyaları, giysileri, kendisine armağan edilen eşyalar burada sergilenir.

İnkılâp Kulesi

Müzeden sonra bu kule gelir.

Osmanlı Devleti’nin çöküşünü, son yıllarında girdiği her savaştan yenik çıkmasını , o dönemin Türk aydınları, milletimizin bilim ve teknikte geri bırakılmasından dolayı olduğunu, Avrupa bilimde ilerlerken, medreselerde ortaçağın bilgileriyle cahil bırakıldığımızı görüyorlardı. Yobazlar, kitap basılmasına bile karşı çıkıyor, dinsizliktir diye her yeniliğe karşı duruyorlardı. Baskıcı idare kitapları yasaklıyordu. Mustafa Kemal böyle bir çağda yetişti, subay çıktı. Önce Vatan ve Hürriyet cemiyetini kurdu. Daha sonra İttihat ve Terakki Cemiyetine katıldı.

Atatürk gençlik yıllarından itibaren Türk milletinin içine düşürüldüğü durum üzerine düşünmüş, çok kitap okumuş, cephelerde çok tecrübe edinmiş, çok gözlem yapmıştı. Atatürk ayrıca yazardır. Nutuk onun eseridir. Ders kitapları da yazmıştır.(Medeni Bilgiler kitabı, Geometri kitabı, Tarih kitapları…)

Kurtuluş Savaşı boyunca da Ankara’da yeni kurulmuş bu Meclis, dış düşmanlar kadar iç düşmanlarımızla da uğraştı.İngilizlerin kışkırttıkları insanlar pek çok ayaklanma çıkarttılar. Atatürk millî mücadeleye başlarken gelecekte çağdaş bir ülke kuracağını biliyordu.

Atatürk Türk ulusuna güveniyordu. Şu sözleri ulusuna güvenini anlatır:

“Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır. Türk milleti zekidir… Türk milleti milli birlik ve beraberlik içerisinde güçlükleri yenmesini bilmiştir…”

Atatürk Türk ulusunu çağdaş bir seviyeye çıkarmak için bir çok yenilikler(inkılâp) yaptı.

Bunların en önemlileri:

Laiklik ve millîyetçilik (Atatürk Milliyetçiliği).

Saltanat ve hilâfetin kaldırılması, Cumhuriyetin kurulması.

Medreselerin kaldırılması, Medeni Kanun’un kabul edilmesi, Şer’i mahkemelerin kaldırılması ( hukukta yenilik).

Öğretimin birleştirilmesi (Tevhid-i Tedrisat Kanunu), çağdaş eğitim, yeni üniversitelerin açılması.

Türk kadınına tanınan haklar, kılık kıyafet düzenlemesi, tarikatların yasaklanması.

Yeni Alfabe (Türk harflerinin kabulü), Türkçenin yabancı dillerden arındırılması, Yeni tarih görüşü (Türk tarihi), soyadı yasası.

Takvim, saat ve ölçülerde değişiklik.

Ekonominin geliştirilmesi, yabancı şirketlerin tasviyesi (millî ekonomi).

Türk ordusu, millî savunma.

Kulede iç duvarda şöyle bir kabartma vardır. Sönmek üzere olan bir meşaleyi zayıf bir el tutmakta. Bu el yıkılan, sönen Osmanlı Devleti’ni temsil eder. Göklere ışık saçan diğer meşaleyi ise güçlü bir el tutmakta. Bu Cumhuriyet meşalesidir.

Burada yer alan Atatürk’ün sözleri:

“Bir heyeti içtimaiye aynı gayeye (bir toplum aynı amaca) bütün kadınları ve erkekleriyle beraber yürümezse terakki (ilerlemesine), temeddün etmesine (uygarlaşmasına) imkânı fenni (teknik imkân) ve ihtimali ilmî (bilimsel ihtimal) yoktur.”(1923)

“Biz ilhamlarımızı gökten ve gaipten( bilinmeyen alemden) değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz.” (1937)

Bu kule müzenin giysi bölümüdür. Burada Atatürk’ün balmumu heykeli de vardır.

Zafer Kabartmaları

 

Anıtkabir’de Şeref holü’ne çıkan merdivenin iki yanında, duvarda kabartma resim vardır.

Zaferle sonuçlanan iki büyük savaşı temsil eder bu resimler.

Sakarya Meydan Savaşı.

Başkomutanlık Meydan Savaşı.


Her iki savaşta da Atatürk başkomutandır.

Sakarya’da Atatürk’ün başkomutanlığında savaşan ordumuz , sayıca ve silah bakımından düşmana göre çok daha azdı ama kahramanlığıyla, haklı savunmasıyla Yunan’ı yenmiştir. Savaşın seyrini Atatürk’ün söylediği şu söz değiştirmiştir:

“Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır( savunma bir çizgi üzerinde değil bir alan üzerinde yapılacaktır). O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz.”

Sakarya Savaşı savunma savaşımızdır. 22 gün, 22 gece düşmanla göğüs göğüse savaşılmıştır.

Kabartmada başta oturan iki kadın ve çocuk işgal altındaki vatanı, esir alınan halkımızın acısını anlatır. Diğer baştaki ana tasviri ise vatanın simgesidir. Önünde çökmüş gence yani Türk askerine meşe ağacını (zaferi) gösterir. Bu bölüm zaferi müjdeler.

 

Başkomutanlık Meydan Savaşı’nda Atatürk’ün söylediği şu söz unutulmaz: “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!”

Bu kabartmada başta bir kadın, bir genç çocuk ve bir at vardır. Genç çocuk çocuk yaşta savaşmaya gidenleri anlatır. Burada bir taş üzerinde Mustafa Kemal oturuyor. Sağ eliyle emir veriyor. Mustafa Kemal savaşın içinde, askerin arasındadır. Burada vurulup yere düşen bir askerin elindeki bayrağı başkası alıyor. Melek borusuyla verilen emri bütün yurda duyuruyor. Bir diğer melek de orduyu zafere çağırırken elinde Türk bayrağını dalgalandırıyor.

Cumhuriyet Kulesi

Şeref Holü’ne çıkan merdivenin sağ yanında Cumhuriyet Kulesi vardır.

26 Ağustos sabahı başlayan Büyük Taarruz, 30 Ağustos 1922’de Başkomutanlık Meydan Savaşıyla Yunan’ı yenmemizle son buldu. Kaçan Yunan denize kadar kovalandı. Yurdumuz düşmanlardan temizlendikten sonra 23 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşmasıyla Türk Ulusu bağımsızlığını bütün dünyaya kabul ettirdi.

28 Ekim 1923 akşamı da Mustafa Kemal, yanındakilere: “Yarın Cumhuriyet ilân edeceğim.” demişti.

29 Ekim 1923 günü de atılan 101 pâre top atışıyla Cumhuriyet ilân edildi. Atatürk,Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı seçildi.

Cumhuriyet Kulesi’nde şu sözler yazılıdır:

“En büyük kuvvetimiz (gücümüz), enşayanı emniyet mesnedimiz( güvenilir dayanağımız), hakimiyeti millîyemizi (ulusal egemenliğimizi)idrak etmiş (kavramış) ve onu bilfiil (eylemli olarak )halkın eline vermiş ve halkın elinde tutabileceğimizi fiilen ispat eylemiş( gerçekten kanıtlamış) olduğumuzdur.”

Bu kule içinde önemli tarihi binaların maketleri vardır.Ayrıca tarihi fotoğraf lar sergilenmektedir.

Kitaplık (Sanat Galerisi)

Cumhuriyet Kulesi’nden sonra buraya girilir.

Burada Atatürk’ün özel kitaplığı sergilenmektedir. Türkçe ve yabancı dillerde 3119 kitap. Dünya tarihi ve Türk tarihi konuları ağırlıklıdır. Atatürk’ün hangi konulara ilgi duyduğunu, düşünce ufkunu bu kitaplardan anlayabiliriz…

Duvarlarda yağlıboya tablolar vardır.

Şeref Holü

Anıtkabir yapılarının içinde burası en önemli, en gösterişli bölümdür. Anıt bölümüdür. Şeref Holü buradadır. Şeref Holü’nde sembolik olarak mermer mezole (kabir) bulunur. Bunun tam bir kat altında da asıl kabir vardır.


Anıtkabir’in sütunları sert, yapı heybetlidir. Ankara’nın yumuşak tepeli, düz ortamında bu dik, sert ve keskin görünüşlü yapı iyice belirginleşir, insanı etkiler. Eğer bu yapı yuvarlak sütunlu, kubbeli bir yapı olsaydı şimdiki etkisi olmazdı denir.

Şeref Holü Anıtkabir’in asıl bölümüdür. Buraya gelinceye kadar gezilen, görülen diğer bölümler bizi buraya hazırlar. Geçmiş tarihimizi ta Hititlerden, Ortaasya’dan başlayarak günümüze kadar anımsarız. Kurtuluş Savaşımızı yeniden yaşarız. Vatanın milletin kurtuluşuyla sevinirken huzuruna geldiğimiz bu büyük insanı, Bozkurt’u, Türkün Atasını, şehitlerimizle birlikte saygıyla, minnetle, şükranla, övgüyle, gururla anarız… Çoluğumuza çocuğumuza geçmişimizin izlerini gösterir, geçmişiyle övünmesini, geçmişinden şeref duymasını sağlarız.

 

Anıt yapı iki katlıdır. Alt kat kale bedeni gibidir. Atatürk bu katta toprağa verilmiştir. Duvarları sert özel bir taşla döşelidir. Tabanı siyah, beyaz, kırmızı mermerle kaplı olan attaki odada ortada etrafı sekiz köşeli bir yıldız şeklinin içinde kıble yönünde bir mermer sanduka görülür. Çevresinde yurdun bütün illerinden, Kuzey Kıbrıs’tan gelen toprakların konduğu vazolar dizilidir. Atatürk ise kurtardığı yurdumuzun sınırlarından, doğduğu topraktan, şehitliklerden ve düşmanla savaştığı savaş meydanlarından getirilmiş vatan toprağında yatar. Burası Selçuklu- Osmanlı mimari tarzında yapılmış köşeli, tavanı Selçuklu tarzı konik künbet şeklinde bir odadır.

Şeref Holü bu katın üstüne kurulmuştur. Yüksekliği 20 metredir. Dört yanında köşeli sütunlar dizilidir, üstü düzdür, kurşun çatıdır. Sütunların sekizi önde, ondörder tanesi de yanlardadır. Sütunların gövdesi beton, üstü taş kaplama. Yer ve duvarlar ise mermer kaplıdır.

Yapı dikdörtgen şeklindedir. Yapının temelinin bir geminin su altındaki kısmı gibi toprağın içinde yapıldığı anlatılır.

Birinci kat, bahçeden, yanlardan görülür. Önden bakınca görülmez.

Şeref Holü’ne yüksek merdivenlerle çıkılır. Merdivenlerin iki yanında meşaleler vardır.

Merdivenin ortasında bir mermer kürsü, kürsüde Atatürk’ün:

“Hakimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir “ sözü yazılı bir büyük levha bulunur. Bu levhanın bir eşi de TBMM’ndedir.

Merdivenden sonra bir düzlük gelir. Ziyaretçiler bu düzlükte durduklarında Şeref Holü’yle karşı karşıya gelirler.

Duvarda solda, Atatürk’ün “Gençliğe Hitabı” yazılıdır.

Duvarda sağda, Atatürk’ün 10. Yıl Nutku yazılıdır.

Girişte sağda, Atatürk’ün 1938 yılında söylediği, “Türk Ordusu’na Son Mesajı ” yazılıdır. Sol yanda ise, İsmet İnönü’nün Türk Milleti’ne başsağlığı mesajı bulunur. Bu iki yazı Cumhuriyetin yüzüncü yılı anısına sonradan konmuştur.(1981)

Girişin karşısında geniş, büyük pencerenin önünde Atatürk’ün renkli mermerden tek parçadan yapılmış lâhdi bulunur. Bu mermerAdana-Osmaniye’den getirilmiş. Etrafı Afyon’dan gelen beyaz mermerle döşelidir. Yerdeki, duvarlardaki diğer mermerler Adana, Hatay, Afyon ve Bilecikten gelmiş. Tavan

ve yan bölümlerin tavanı mozaik bezelidir, 16’ncı yüzyıl Türk halı desenleri mozaik şeklinde işlenmiştir. Duvarlarda meşaleler vardır.

Atatürk’ün sembolik lâhdinin önüne konduğu Şeref Holü’nün penceresinden Ankara’ya bakarsanız şunu görürsünüz:

Ankara Kalesi!

Büyük Kurtarıcımız, bir yanda Türkiye’nin başkenti Ankara’yı simgeleyen Ankara kalesi’ne , Ankara’ya , bir yanda göklerimizde dalgalanan şanlı bayrağımıza, bir yanda Tüm Türkiye’ye bakmakta ve hepimizin gönlünde yatmaktadır.

Atatürk’ün bu sözlerini ise hatırlamanın tam zamanıdır!

“Ne Mutlu Türküm Diyene!”

“Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir…”

“Cumhuriyeti kuranlar onu korumaya da muktedir olmalıdır.”

“Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.”

“Herkes ulusal görevini ve sorumluluğunu bilmeli, memleket meseleleri üzerinde o düşünceyle, düşünüp çalışmayı görev edinmelidir. “

“ Kendiniz için değil, bağlı bulunduğunuz ulus için elbirliği ile çalışınız. Çalışmaların en yükseği budur.”

 

Atatürk’ün Ordu’ya Son Mesajı:

Gençliğe Hitabe’yi bilmeyenimiz yoktur ama bu hitap nedense okul kitaplarına hiç alınmamıştır. Atatürk’ün sonsuzluğa ulaşmadan on iki gün önce hem de ağır hastayken vatan için söylediği bu sözleri yavaş yavaş anlayarak , ders alarak okuyunuz:


29 Ekim 1938

“Zaferleri ve mazisi insanlık tarihiyle başlayan her zaman zaferle beraber medeniyet nurları taşıyan kahraman Türk ordusu!
Memleketini, en buhranlı ve müşkül anlarda zulümden, felaket ve musibetlerden ve düşman istilasından nasıl korumuş ve kurtarmışsan, Cumhuriyet’in bugünkü feyizli devrinde de askerlik tekniğinin bütün modern silah ve vasıtalarıyla mücehhez olduğun halde, vazifeni aynı bağlılıkla yapacağına hiç şüphem yoktur.

Bugün, Cumhuriyet’in 15. yılını mütemadiyen artan büyük bir refah ve kudret içinde idrak eden büyük Türk milletinin huzurunda kahraman ordu, sana kalbî şükranlarımı beyan ve ifade ederken, büyük ulusumuzun iftihar hislerine de tercüman oluyorum.

Türk vatanının ve Türklük camiasının şan ve şerefini dahilî ve haricî her türlü tehlikelere karşı korumaktan ibaret olan vazifeni her an ifaya hazır ve âmade olduğuna, benim ve büyük ulusumuzun tam bir inan ve itimadımız vardır. Büyük ulusumuzun orduya bahşettiği en son sistem fabrikalar ve silahlarla bir kat daha kuvvetlenerek büyük bir feragat-i nefs ve istihkâr-ı hayatla her türlü vazifeyi ifaya müheyya olduğunuza eminim. Bu kanaatle kara, deniz, hava ordularımızın kahraman ve tecrübeli komutanları ile subay ve eratını selamlar ve takdirlerimi bütün ulusun muvacehesinde beyan ederim.
Cumhuriyet Bayramı’nın 15. yıldönümü hakkınızda kutlu olsun…”

Mustafa Kemal ATATÜRK

 


Son Söz

Anıtkabir’in bu geniş arazisini o zaman devlet adına alarak kamulaştıran, her dönem hiç eksilmeyen açgözlü çıkarcılardan burayı kurtaran, Ankara’nın nefes alan tek yeri olmasını sağlayan yetkililere, anıtın düzenlenmesinde, dünyaya açılan yarışmalarla özenle yapılmasında emeği geçenlere, herbir ayrıntının üzerinde durarak, kılı kırk yararak burayı yaptıranlara, bu konuda kendilerini ulusa karşı sorumlu hisseden isimsiz görevlilere, vatandaşlarımıza, anıtı koruyan Mehmetçiğimize yürekten şükranlarımızı sunarız…

Atatürk’ün her dediği gerçekleşmiştir. İleriyi görmüş, tüm dediklerini yapmıştır. İçinde bulunduğumuz şu günlerde Atatürk’ün bu sözü bize umut veriyor. Anıtkabir’e bile göz dikmeye kalkışacak kadar gözü dönmüşlere bu söz yanıt veriyor. Ahdımız olsun, Cumhuriyet yıkıcılarına fırsat vermeyeceğiz…

ANITKABİR’İ TANIYALIM…

 

Atatürk gömüleceği yer konusunda bir vasiyette bulunmamıştı. Ancak Atatürk 1923 yılında sohbet sırasında, "Elbet bir gün öleceğim, beni Çankaya'ya gömer, hatıramı yaşatırsınız" demiş ve ardından ısrarlı olmadığını belirtmek için de " Beni milletim nereye isterse oraya gömsün. Fakat benim hatıralarımın yaşayacağı yer Çankaya olacaktır " şeklinde eklemiştir.

Bu yüzden Atatürk'e, yüce kişiliğine uygun bir anıt mezar yaptırılması düşüncesi ile hükümet tarafından Anıtkabir inşaatının yapılacağı yerin tespiti için özel bir komisyon kurulmuştur. Komisyonun 6 Aralık 1938'de yaptığı ilk toplantıda; Anıtkabir konusunda yerli ve yabancı bilim adamlarının düşüncelerinden faydalanılması, Türkiye'de çalışmalarını sürdüren ve Ankara İmar Planını hazırlamış olan şehircilik uzmanı Prof. Jahsen'in, T.B.M.M. binası mimarı Prof. Holzmeister'in ve Dil Tarih Coğrafya Fakültesi binası mimarı Prof. Taut'un görüşlerinin de alınması kararlaştırılmıştır.

Bu bilim adamlarının katılımıyla komisyon ikinci toplantısını 16 Aralık 1938'de yapmıştır. Önerilen yerler şunlar olmuştur.

• Çankaya

• Etnografya Müzesi

• TBMM'nin arkasındaki tepe (Kabatepe)

• Ankara Kalesi

• Bakanlıklar (Milli Eğitim Bakanlığı için ayrılan arsa)

• Eski Ziraat Mektebi

• Gençlik Parkı

• Altındağ (Hıdırlık Tepe)

• Gazi Orman Çiftliği

• Önerilen yerler; tarihi mekanlar veya eğlence yerleri olması, şehrin merkezinde ve merkeze çok uzak olması gibi nedenlerle uygun bulunmadı.

17 Ocak 1939 tarihli son komisyon toplantısında, Trabzon Milletvekili Mithat Aydın Anıtkabir'e yakışır yer olarak gördüğü Rasattepe'nin, özelliklerini anlattı. Tepe şehrin ortasında ve buraya yapılacak Anıtkabir'in uzaklardan görünmesini sağlayacak kadar yüksekti.

Komisyon üyelerinden Kütahya Milletvekili Süreyya Özgeevren ise Rasattepe'nin Anıtkabir için çok elverişli özelliklerini anlatarak sözlerini şöyle bağladı :

" Rasattepe bugünkü ve yarınki Ankara'nın genel görünüşüne göre, bir ucu Dikmen'de, öteki ucu Etlik'de olan bir hilalin tam ortasında, bir yıldız gibidir. Anıtkabir'in burada yapılması kabul edilirse, Türkiye'nin başkenti olan Ankara şehri, kollarını açmış Atatürk'ü kucaklamış olacaktır. Atatürk'ü böylece bayrağımızdaki yarım ayın yıldızının ortasına yatırmış olacağız."
Komisyonda söz alan İçel Milletvekili Emin İnankur'da; Atatürk'le yaptıkları bir şehir gezisinde Rasattepe'ye gittiklerini, Atatürk'ün buradan şehri seyredip "Bu tepe ne güzel bir anıt yeri" dediğini anlattı.Bu açıklamalardan sonra Anıtkabir'in Rasattepe'ye yapılması oylamaya sunuldu ve Anıtkabir'in Rasattepe'ye yapılması büyük çoğunlukla kabul edildi.

RASATTEPE (ANITTEPE)

Anıtkabir yapılmadan önce rasat istasyonu bulunması dolayısıyla Anıttepe'nin adı Rasattepe idi.

Bu tepede, M.Ö. 12. yüzyılda Anadolu'da devlet kuran Frig uygarlığına ait tümülüsler (mezar yapıları) bulunmaktaydı.

Anıtkabir'in Rasattepe'de yapılmasına karar verildikten sonra bu tümülüslerin kaldırılması için arkeolojik kazılar yapıldı.

Bu tümülüslerden çıkan eserler, bugün Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde sergilenmektedir.

Anıtkabir Projesinin belirlenmesinden sonra, inşaatın başlayabilmesi için ilk aşamada kamulaştırma çalışmalarına başlandı. Anıtkabir inşaatı ise 9 Ekim 1944 tarihinde görkemli bir temel atma töreni ile başladı.

Anıtkabir'in inşaası 9 yıllık bir süre içinde 4 aşamalı olarak yapılmıştır.

Birinci Kısım İnşaat : 1944–1945

Toprak seviyesi ve Aslanlı yolun istinat duvarının yapılmasını kapsayan birinci kısım inşaata 9 EKİM 1944'te başlanmış ve EKİM 1945'te tamamlanmıştır.

İkinci Kısım İnşaat : 1945–1950

Mozole ve tören meydanını çevreleyen yardımcı binaların yapılmasını kapsayan ikinci kısım inşaat 29 EYLÜL 1945'te başlamış, 8 Ağustos 1950'de tamamlanmıştır. Bu inşaat aşamasında, inşaatın kagir ve betonarme yapı sistemine göre, temel basıncının azaltılması gözönünde tutularak, anıt kütlesinin "temel projesinin" hazırlanması kararlaştırıldı. 1947 yılı sonuna kadar mozolenin temel kazısı ve izolasyonu tamamlandı ve her türlü çöküntüleri engelleyecek olan 11 metre yüksekliğindeki betonarme temel sisteminin demir montajı bitirilme aşamasına geldi.

Giriş kuleleri ile yolların toprak düzenlemesinin önemli bir kısmı, fidanlık tesisi, ağaçlandırma çalışmaları ve arazinin sulama sisteminin büyük bir bölümü tamamlandı.

Üçüncü Kısım : 1950

Anıtkabir üçüncü kısım inşaatı, anıta çıkan yollar, Aslanlı yol, Tören Meydanı ve mozole üst döşemesinin taş kaplaması, merdiven basamaklarının yapılması lahit taşının yerine konması ve tesisat işlerinin yapılmasını kapsıyordu.

Dördüncü Kısım : 1950 – 1953

Anıtkabir'in 4. kısım inşaatı ise Şeref Holü'nün döşemesi, tonozlar alt döşemeleri ve Şeref Holü çevresi taş profilleri ile saçak süslemelerinin yapılmasını kapsıyordu. Dördüncü kısım inşaata 20Kasım 1950'de başlandı, 1 Eylül 1953'de tamamlandı.

BÖLÜMLERİ

İSTİKLAL KULESİ
Aslanlı Yolun başlangıcında girişte sağda bulunan kulenin içinde Anıtkabir'in maketi ve Anıtkabir'i tanıtıcı ışıklı panolar bulunmaktadır.

HÜRRİYET KULESİ

Aslanlı Yolun başlangıcında girişte solda bulunan kulenin içinde anıtkabir inşaatında kullanılan taş örnekleri sergilenmektedir. Ayrıcı bu kulede, Atatürk'ün ebediyete intikalinden sonra ortaya çıkan ona yaraşır bir anıt mezar yapılması düşüncesinden başlayarak Anıtkabire nakledilmesine kadar geçen süreyi kronolojik olarak anlatan, fotoğraf ve belgelerden oluşan bir sergi bulunmaktadır.

MÜDAFAA-İ HUKUK KULESİ

Bu kule 3 ağustos 1982 yılından itibaren sergi salonu olarak tanzim edilmiştir. Yıl içinde Atatürk ve Milli Mücadele konulu peryodik sergiler düzenlenmektedir.

CUMHURİYET KULESİ

Sanat Galerisinin girişi olan bu kulenin ortasında Atatürk'ün ilkeleri ve bu konudaki özlü sözlerini ihtiva eden ışıklı pano bulunmaktadır. Ayrıca, Anıtkabir'deki kabartmaların bir bölümünün tanıtıldığı ışıklı tanıtım panosu da bu bölümle yer almaktadır.

İNKILAP KULESİ

Bu kule, başlangıç da Atatürk'ün özel kitaplığının sergilendiği bölüm olarak düzenlenmişti 1983 yılında Kitaplık sanat galerisine taşınmış olup, Bu kule Atatürk'ün giysilerinin sergilendiği bölüm haline getirilmiştir. Bu kulede aynı zamanda Prof. Dr. YILMAZ BÜYÜKERŞEN tarafından yapılarak29 Ekim 1993'te Anıtkabire hediye edilen Atatürk'ün gerçek boyutlarındaki bal mumundan heykeli de bulunmaktadır.

MİSAK-I MİLLİ KULESİ

Kulenin ortasında Anıtkabir'de icra edilen törenlere katılan heyetlerin özel defteri imzalamaları için imza kürsüsü yer almaktadır. Ayrıca, Müzenin girişi olan bu kuledeki aktüalite panoları da, Anıtkabir'de yapılan törenlere ait fotoğraflar sergilenmektedir.

23 NİSAN KULESİ

Kulede, Türkiye İş Bankası'nın Atatürk'e armağan edilen"Cadillac" marka özel otomobil sergilenmektedir. Atatürk bu otomobili 1936-1938 yılları arasında kullanmıştır.

BARIŞ KULESİ

Kulede, Atatürk'ün "Lincoln" marka makam ve tören otomobilleri sergilenmektedir. Atatürk bu otomobilleri 1935-1938 yılları arasında kullanmıştır.

ZAFER KULESİ

Kulede, Atatürk'ün naaşını 19 Kasım 1938 de Dolmabahçe Sarayı'ndan Sarayburnu'na taşıyan, üzerinde bayrağa sarılı orijinal tabutun bulunduğu top arabası sergilenmektedir.

MEHMETÇİK KULESİ

Kulede, yerli ve yabancı ziyaretçilere danışma hizmeti verilmekte olup, ayrıca Anıtkabir ve milli Mücadele konulu kitaplar ile hatıra eşyalar satılmaktadır.

ASLANLI YOL

Anıtkabir'e giriş yerinden başlayarak, ortadaki Tören Meydanı'na kadar uzanan yol "Aslanlı yol" olarak adlandırılır. Bu yol, ziyaretçileri Atatürk'ün yüce huzuruna hazırlamak için yapılmıştır.

Yola 26 basamaklı merdiven ile çıkılır. Yolun uzunluğu 262.20 m., genişliği 12.80 metredir. Yolun iki yanı güller ve ardıçlarla süslüdür. Yol, traverten ile döşelidir. Yolun iki yanında ikişerli gruplar halinde 12'si sağ yandan 12'si sol yandan olmak üzere 24 Aslan heykeli vardır. Bu heykeller, Anadolu'da büyük devlet kurmuş olan Hititlerin sanat tarzında yapılmıştır ve “24 Oğuz boyunu” temsil ederler. Türk kültüründe güç sembolü olduğu için seçilen aslan figürlerinin çift olması milletin “birlik ve bütünlüğünü” vurgularken, aslanların kedi gibi yatar pozisyonda olması ise bu büyük gücün “barışseverliğini” sembolize ediyor. Ziyaretçilerin de kabrin manevi atmosferine ayak uydurmaya yönlendirildiği Aslanlı yolda, taşlar Ata’nın huzuruna çıkanların “başlarının öne eğik” olması için 5 santimlik çim boşluğu bırakılarak döşenmiş.

TÖREN MEYDANI

Aslanlı Yol'un sonunda, Anıtkabir yan binalarının ve kolonların çevrelediği bir alana çıkılır. 129X84.25 m. boyutlarında olan, dört tarafından üçer basamak merdivenle inilen 15.000 kişi kapasiteli bu alan " Tören meydanı" olarak adlandırılır. Bu alanın zemini küp şekilde siyah,kırmızı, sarı ve beyaz renkte traverten taşlarla döşenerek 373 adet halı kompozisyonu oluşturulmuştur. Tören Meydanına, bayrak direği bulunduğu kısımdan da merdivenle çıkılabilir.

BAYRAK DİREĞİ

Anıtkabir'in Çankaya yönündeki merdivenlerinin ortasında, tek parçala yüksek bir direk üzerinde Türk Bayrağı dalgalanır. Bu bayrak direğini, Amerika'da yerleşmiş olan Nazmi Cemal adında bir Türk vatandaşı göndermiştir. Bayrak Direği çelikten tek parça olarak imal edilmiştir. 4938 kilogram ağırlığında ve 33.528 metredir. 4 metresi kaidenin altında olup, görünen kısmı 29.528 metredir.

MOZOLE

Anıtkabir'in en önemli bölümü Mozale'dir Tören Meydanı'ndan 42 basamaklı merdivenle çıkılan Mozole, iki katlı ve döktörtgen planı bir yapıdır. Bu bölüm anıtın yapılışında ağırlık merkezi olmuştur. Çünkü Atatürk'ün kabri ve sembolik lahit bu bölümde bulunmaktadır. Bu nedenle, Anıtkabir'i meydana getiren mimarlar, yardımcı binalar dizisi içinde Mozole'nin diğer kısımlardan çok daha görkemli olmasına büyük önem vermişlerdir.

Zemin katın dış duvarları kesik piramit biçiminde, masif bir kitle halindedir. dan Bundan ötürü yapının alt kesiminin genel görünüşü bir kale bedeni gibidir. üzerinde de küçük pencereler bulunan dış duvarlar betondur. Duvarların dış yüzleri travertten ile kaplanmıştır. Atatürk'ün aziz naaşı, bu katta doğrudan doğruya toprağa kazılmış bir mezarda bulunmaktadır. Mozole'nin birinci katı olan Şeref ve Holü'ndeki sembolik lahit taşının tam altında bulunan mezar odası; Selçuklu ve Osmanlı motifli mozaiklerle süslenmiştir.

Zemin ve duvarlar, siyah, beyaz, kırmızı mermerlerle kaplanmıştır. Mezar odasının da kıble yönünde kırmızı mermer sanduka yer almaktadır. Mermer sandukanın çevresine, bütün illerden ve Kıbrıs'tan gönderilen toprakların konulduğu pirinç vazolar bulunmaktadır.

MEZAR ODASI

Atatürk'ün naaşının toprağa verildiği mezar odası.

ANITKABİR ATATÜRK MÜZESİ

Anıtkabir proje yarışması şartlarından birisi de, projelerde uygun bir yerin "Atatürk Müzesi" olarak belirtilmiş olması idi. Halen müze olarak kullanılan yer, bu şarta uygun olarak proje mimarları tarafından belirlenmiştir.

Anıtkabir'in yapımının tamamlanmasını takiben Atatürk Müzesi'nin doluşturulması çalışmalarına başlanmıştır. Atatürk'e ait eşyalarla, kendisine hediye edilmiş eşyalar, müzenin açılış tarihine kadar bunları muhafaza eden; Cumhurbaşkanlığı Köşkü, Ziraat Bankası Merkez Müdürlüğü; Ankara Milli Emlak Müdürlüğü ile Atatürk'ün manevi kızları Profesör A.Afetinan, Sabiha Gökçen ve Rukiye Erkin'den devralınmıştır. Anıtkabir Atatürk Müzesi 21 Haziran 1960 tarihinde de ziyarete açılmıştır.

Anıtkabir'in Misak-ı Milli ve İnkılap Kuleleri arasında kalan, dikdörtgen plana sahip Müze 3 ana bölümden oluşmaktadır.

Giriş bölümü olan Misak-ı milli Kuleleri arasında kalen, dikdörtgen plana sahip Müze 3 ana bölümden oluşmaktadır.

Misak-ı Milli kulesinin iç kapısından girilen Müze bölümünde, Atatürk'ün bizzat kullandığı eşyalar ile kendisine armağan edilen eşyalar teşhir edilmektedir. Müzeden girilen İnkılap kulesindeki giysi bölümünde Atatürk'ün kullandığı giysiler teşhir edilmektedir. Bu bölümde ayrıca, Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. YILMAZ BÜYÜKERŞEN'in yaptığı Atatürk'ün gerçek boyutlarında balmumundan heykeli bulunmaktadır.

MÜZEDEKİ ESERLER
Anıtkabir’deki Atatürk Müzesi de Ata’nın doldurulmuş köpeği Foks’tan tıraş takımlarına, bastonlarından aldığı çok özel hediyelere kadar özel hayatını yansıtan pek çok nadide parçaya evsahipliği yapıyor. Ata’nın anne ve babasının fotoğrafları, Türkiye Cumhuriyeti’nin verdiği eski yazı ve Latin harfleriyle basılmış iki nüfus cüzdanı, Göğsünde taşımayı en çok sevdiği madalyalardan biri olan 1917’de Sultan 5. Mehmet Reşat’ın verdiği altın imtiyaz madalyası, Sovyet Mareşali Voroshilov ve İran Şahı Pehlevi’nin hediye ettiği değerli taşlarla süslü kılıçlar ve ince bir zevkin ürünü olan saatleri dikkat çekici parçalar arasında...
Atatürk’ün hem baston hem de tüfek olarak kullanılabilen özel silahı, manevi kızları Sabiha Gökçen ve Afet İnan’a hediye ettiği çok özel tabancaların da sergilendiği müzede, manevi kızı Rukiye Erkin’e hediye ettiği, ancak bir mercek yardımıyla okunabilen metal mahfazası içinde mini bir Kuran dikkati çekiyor.

SANAT GALERİSİ

Müdafaa-i Hukuk ve Cumhuriyet Kuleleri arasında yer alan bu bölüm, başlangıçta Anıtkabir'i ziyarete gelen yerli ve yabancı devlet büyüklerinin dinlenmesi amacı ile "Kabul Salonu" olarak düşünülmüş ve kullanılmıştır. 1977 yılında, çeşitli dallardaki sanatçıların Atatürk ve Milli Mücadele konusundaki eserlerini sergilemelerine imkan sağlamak maksadı ile bu bölüm Sanat Galerisi olarak yeniden düzenlenmiştir. Sanat Galerisi duvarlarında, Ressam Rahmi Rehlivanlı tarafından yapılan Atatürk ve O'nu ziyaret etmiş olan yabancı devlet adamlarını birlikte gösteren bağlı boya tablolar bulunmaktadır.

Müze bölümünde sergilenen Atatürk'ün Özel Kitaplığı 1983 yılında Sanat Galerisine nakledilmiştir. Atatürk'ün özel Kitaplığında;Türk ve İslam tarihi dil, edebiyat,sosyal bilinler, bilim ve teknik konularında, Türkçe, Osmanlıca, Fransızca, İngilizce, Almanca, Rusça, Arapça, Farsça, Slavca dillerinden toplan 3144 adet eser bulunmaktadır. Atatürk kitaplarda önemli gördüğü kısımları kendine özgü işaretler kullanarak, renkli kalemlerle çizilmiş ve sayfa kenarlarına notlar almıştır. Sanat Galerisi'nde Atatürk ve Milli Mücadele konulu belgesel filmler Sinevizyon vasıtası ile gün boyunca ziyaretçilere gösterilmektedir.

ANITKABİR KOMUTANLIK KARARGAHI

23 Nisan ve Barış kuleleri arasında kalan bölüm anıtkabir Komutanlığı Karargahına tahsis edilmiştir. Anıtkabir hizmetleri , 15 Eylül 1981 tarihli 2524 Sayılı Kanuna göre Genelkurmay Başkanlığı tarafından yürütülmektedir.

Anıtkabir Komutanlığı 750.000 m2 lik arazisi ile birlikte Anıt blokunun bakımı, korunması, emniyeti, törenlerin icrası ve idari işlerin yürütülmesi ile görevlidir. Anıtkabir Komutanlığına bağlı olarak; Hizmet Kıta Komutanlığı ve Muhafız Bölük Komutanlığı ile Müze, Kitaplık ve Kültürel Faaliyetler müdürlüğü bulunmaktadır.

MÜZE KİTAPLIK VE KÜLTÜREL FALİYETLER MÜDÜRLÜĞÜ

Mehmetçik ve Zafer Kuleleri arasında yer alan bölüm önceleri Muhafız Bölüğü binası olarak kullanılmıştır. Anıtkabir Komutanlığının teşkilinden sonra inşa edilen yeni bölük binasının 13 Eylül

1984'te tamamlanmasından sonra boşaltılmış ve 25 Nisan 1985'te Müze, Kitaplık ve Kültürel Faaliyetler, Müdürlüğü idari kısmı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Atatürk ve Türk Devrimi kütüphanesi de bu bölümde bulunmaktadır. Kütüphanede, Atatürk ve milli Mücadele, konusunda çalışma yapacak araştırmacılara hizmet verilmektedir. Ayrıca kütüphanede fotokopi cihazı ile araştırmacılara yardımcı olunmaktadır. Kütüphane bilgileri bütünüyle bilgisayara kayıtlıdır.

BARIŞ PARKI

Anıtkabir inşaatı devam ederken, toprak kaymasına önlemek ve çevresinde yeşil bir kuşak oluşturmak amacıyla ağaçlandırma çalışmaları yapılmıştır. Bu çalışmalar sırasında Anıtkabir'i çevreleyen alanda, Atatürk'ün Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" özdeyişinden ilham alınarak, çeşitli yabancı ülkelerden ve Türkiye'nin bazı bölgelerinden getirilen fidanlarla "Uluslararası Barış Parkı" oluşturulması düşünülmüştür. Böylece Ulu önder Atatürk'ün ebedi istirahatgahı yaşamı boyunca dünyada ve yurtta sağlamak için büyük mücadeleler verdiği barışı temsil eden bir park ile çevrelenmiş olacaktı.

Yaklaşık 750.000 m2 lik bir yerleşme alanına sahip Anıtkabir'in çevresine ilişkin peyzaj planlamasına 1946 yılında başlanmıştır. Prof. Paul Bonatz'ın önderliğinde Prof. Emin onat ve Prof Sadri Aran'ın görüşleri ve fikir alışverisi sonunda sanat ve bilim açısından etüd ve analizlere dayalı olarak çevre düzenlemesine ilişkin uygulama projeleri Prof. Sadri Aran tarafından hazırlanmıştır.

İSMET İNÖNÜ'NÜN KABRİ

Kurtuluş Savaşı'nın Batı cephesi komutanı, Atatürk'ün en yakın silah arkadaşı İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü 25 Aralık 1973 günü vefat etmiştir.

Hükümet 26 Aralık 1973'de Anıtkabir'de yaptığı inceleme sonucunda İsmet İnönü'nün burada defnedilmesini kararlaştırmıştır. Bu konuda, Bakanlar Kurulu 27 Aralık 1973 gün ve 7/7669 sayılı bir kararname çıkarmıştır. (Belge:69) Kararname ile, zafer ve Barış Kuleleri arasında 25 açıklıklı kolanatın orta boşluğu 13 ve 14 üncü kolonlar arası defnedilecek yer olarak belirlenmiştir.

İsmet İnönü'nün naaşı, 28 Aralık 1973'te Anıtkabir'e devlet töreni ile defnedilmiştir. Anıtkabir batı revakının 13 ve 14 üncü kolonlar arasında bulunan sembolik lahitin altındaki bölümde bir mezar odası hazırlanarak naaş burada toprağa verilmiştir.

Tören Meydanı katında batı revakında bulunan sembolik lahit, demir komiyer çerçeve üzerine mermer plakalar vidalanmak suretiyle çok kısa sürede imal edilmiştir. Ekim 1981 de Bayındırlık Bakanlığınca lahidin mermer kaplaması yeşil Bilecik mermeri ile değiştirilerek yenilenmiştir.

6 Kasım 1981 gün ve 2549 sayılı Devlet Mezarlığı hakkındaki kanunda Türk Milletinin bir armağanı olarak yalnız büyük kurtarıcısı için tesis edilen Anıtkabir'de Atatürk'ün en yakın silah ve çalışma arkadaşı İsmet İnönü'nün kabrinin muhafaza edileceği, Anıtkabir alanı içine başka hiçbir kimsenin defnedilemeyeceği belirtilmiştir. ( Belge: 70)

ATATÜRK VE TÜRK DEVRİMİ KÜTÜPHANESİ

Anıtkabir'de Atatürk ve milli Mücadele konusunda araştırma yapacak olanlara yardımcı olmak amacı ile 22 Ocak 1991 tarihinde Atatürk ve Türk Devrim Kütüphanesi adı altında ihtisas kütüphanesi

hizmete açılmıştır. Kütüphanede Atatürk ve milli Mücadele konusunda Türkçe yabancı dilde yazılmış çeşitli eserler bulunmaktadır. Kütüphaneden, yukarıda belirtilen konularda araştırma yapmak isteyen herkes istifade edebilmektedir.

Araştırmacıların, daha bilinçli araştırma yapabilmelerine imkan sağlamak için " Kütüphane Kataloğu" hazırlanarak 1993 yılı içinde ilgili kurum ve kuruluşlara dağıtımı yapılmıştır.

1993 yılı sonu itibariyle kütüphanede 4875 Adet Türkçe, 475 Adet yabancı dilde olmak üzere toplam 5350 adet kitap bulunmaktadır. Atatürk ve milli Mücadele konularında yayınlanan eserler sürekli takip edilerek kütüphaneye kazandırılmaktadır.

ATATÜRK BELGELİĞİ

Atatürk'ün yaşamını hatırasını ve dünya görüşünü canlı tutmak, Atatürk ve Milli Mücadele konusunda araştırma yapanlara yardımcı olmak maksadı ile Atatürk ve Türk Devrimi Kütüphanesi'ne bağlı bir ünite olarak Atatürk Belgeliği oluşturmuş ve araştırmacıların hizmetine açılmıştır. Belgelik; Fotoğraflar, gazete kupürleri ve belgeler olmak üzere üç ana bölümden oluşmuştur.

KONFERANS SALONU

Atatürk'ün yaşamını ve dünya görüşünü anlatmak, tanıtmak, sevdirmek ve benimsetmek amacı ile planlanmış seminer ve konferanslar düzenlenmektedir. Seminer ve konferansın tarihi, konu ve konuşmacıları ilgili kuruluşlarca kamuoyuna duyurmaktadır.

Konferans Salonu, 19 Mayıs 1993'de Emekli Tümgeneral Turhan Olcaytu'nun "Atatürkçülük" konulu konferansı ile açılarak hizmete girmiştir.

ŞEREF HOLÜ

Mozele'nin birinci katı olan Şeref Holü'nün dört yanı köşeli sütunlarla çevrelenmiştir. Yapının önünde ve arkasında 14.40 m yüksekliğinde, köşe sütunları hariç 8'er sütun vardır. Yanlarda ise14'er sütun yer almaktadır. Kare biçimindeki sütunların gövdeleri beton olup, yüzeyleri traverten kaplıdır. Şeref Holü'ne bronz kapılardan girilir. Girişin tam karşısında büyük pencerenin yer aldığı nişin içinde lahit taşının yer aldığı bölüm ise beyaz Afyon mermeri ile kaplıdır. Şeref Holü'nün zemini Adana ve Hatay'dan duvarları ise Afyon ve Bilecik'ten getirilen kırmızı, siyah, yeşil ve kaplan postu mermerlerle kaplanmıştır.

Şeref Holü'nün iki yan bölümünde dikdörtgen planı galeriler yer almaktadır. Bunların çatıları içten 9'ar adet çapraz tonozla örtülüdür. Şeref Holü'nün 27 kirişten oluşan tavanı ile galeri tavanları mozaik ile süslenmiştir. Şeref Holu'ün yüksekliği 17 Metre olup, yan duvarlarında altışardan 12 Adet bronz meşale bulunmaktadır. Mozele yapısının üstü düz kurşun çatı ile örtülüdür.

BAŞKOMUTANLIK MEYDAN SAVAŞI KONULU KABARTMA

Kabartma kompozisyonunun başlangıcında en solda bir köylü kadın, bir erkek çocuk ve bir attan oluşan grup vardır. Kabartmanın bu ilk grubu milletçe savaşa hazırlık dönemini temsil etmektedir. Bu üçlü gruptan sonraki bölümde Atatürk bir elini uzatmış "Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri"diyerek ordularımıza hedefi göstermektedir. Öndeki melek Atanın emrini borusu ile uzak ufuklara iletmektedir. Kabartmanın bundan sonraki bölümünde, Atatürk'ün emrini yerine getiren Türk ordusunun fedakarlıklarını ve kahramanlıklarını temsil eden kişiler yer almaktadır.

Kabartmada, vurulup düşen bir erin elindeki bayrağı kavrayan bir yiğit ile siperde birde kalkan diğer elinde yalın kılıç tutun bir asker Türk Ordusunun taarruzunu sembolize etmektedir. Daha önde ise elinde Türk Bayrağı ile Türk Ordusunu çağıran Zafer meleği bulunmaktadır.

SAKARYA MEYDAN SAVAŞI KONULU KABARTMA

Kabartma kompozisyonunun sağında bir genç, iki at, bir kadın ve bir erkek görülmektedir. Bunlar, Sakarya Savaşının ilk dönemini ifade etmektedir. Düşman saldırıları karşısında evlerini, yurtlarını bırakan bu insanlar yurt savunması için yollara düşmüştür. Sağdaki delikanlı arkaya geldiği yöne dönmüş, sol elini yukarıya kaldırmış ve yumruğunu sıkarak, düşmanlara; "Bir gün döneceğiz ve sizden öcümüzü alacağız" demektedir.

Bu üçlü grubun önünde çamura batmış bir araba, çabalayan atlar, tekerleği döndürmeye çalışan bir erkek ve iki kadın görülür.

Bunların yanında ortada ayakta duran bir yiğit ve bu yiğide kınından sıyrılmış bir kılıç sunan diz çökmüş bir kadın vardır. Bu grup figürler, Sakarya Savaşı'na başlamadan önceki dönemi temsil etmektedir. Hemen bu grubun solunda, yere oturmuş iki kadın ve bir çocuk görülmektedir. Bunlar, düşman istilası altında kalmış olan Türk Ordusunu bekleyen yaşlı halkımızı temsil etmektedir. Üst tarafta, bu halkın üzerinden uçarak geçen ve Başkomutan Mustafa Kemal'e çelenk sunan bir zafer meleği vardır.

Kabartma kompozisyonun sonunda yere oturmuş bir kadın, onun önünde diz çökmüş bir genç ve solda bir meşe ağacı görülmektedir. Oturan kadın vatan anayı, diz çöken Sakarya Savaşı'nı kazanan Türk Ordusunu, meşe ağacı ise zaferi simgelemektedir. Vatan ana, Türk Ordusuna Zaferin sembolü olan meşe ağacını göstermektedir.

ERKEK HEYKEL GRUBU

Aslanlı yol girişinde solda, üç erkekten meydana gelen heykel grubu vardır. Yüksekçe bir kaide üzerinde ayakta duran heykeller den sağdaki rütbesiz asker, başında miğferi, sırtında kalın kaputu ile dimdik durmaktadır. Askerin sağında, ortada biraz geride Türk köylüsünü temsil eden bir erkek heykeli vardır. Köylünün başında çok eskiden atalarımızın giydikleri bir yün başlık, omzunda bir keçe yamçı, sol elinde uzun bir sopa görülmektedir. Köylünün sağındaki heykel Türk aydınlarını temsil etmektedir. Genç, sol elinde bir kitap tutarak sağ ayağını biraz ileriye atmıştır. Her üç heykelin yüzlerinde derin acı ile birlikte, Türk Milletinin kendisine özgü ağır başlılığı ve yüksek irade gücü çok etkili olarak, dile getirilmiştir.

KADIN GRUPLARI

Aslanlı Yolun girişinde sağda, üç kadından meydana gelen heykel grubu vardır. Heykeller, yüksekçe bir kaide üzerinde ayakta durmaktadırlar. Ulusal giysiler içindeki Türk kadınlarından ikisi yere kadar uzanan kalın bir çelenk tutmaktadır. Başak demetlerinden oluşan çelenk Atatürk'ün kurtardığı bereketli yurdumuzu temsil etmektedir. Ortadaki kadın ağlamakta ve yüzünü eli ile kapamaktadır. Sağdaki kadının elinde Tanrının rahmetinin toplandığı bir kap vardır. Türk Kadınının derin acısı içinde bile gururlu, ağır başlı ve azimli oluşu dile getirilmiştir.

ASLAN HEYKEL GRUPLARI

Aslanlı yolun başlangıcından, ortadaki Tören meydanına kadar uzanan yolun her iki tarafına ikişerli gruplar halinde 24 adet aslan heykeli konulmuştur. Bu heykeller Anadolu'da büyük bir devlet kurmuş Hititlerin üslubunda yapılmıştır. Atatürk'ün Türk ve Anadolu tarihinin araştırılmasına verdiği önemden dolayı Hititlerin üslubu tercih edilmiştir. 40 cm. yükseklikteki kaide üzerinde oturmuş durumda olan aslanlar, Kuvveti ve sükuneti simgelemektedir.

ATA'NIN ANITKABİR'E NAKLİ

Ulu Önder'in 15 yıl süre ile kaldığı Etnoğrafya Müzesindeki geçici kabri 4 Kasım 1953'de açıldı.
Geçici kabrin açılmasında; Meclis Başkanı Refik Koraltan, Başbakan Adnan Menderes, Genelkurmay Başkanı Nuri Yamut, Eski Meclis Başkanı Abdülhalik Renda, Cumhurbaşkanlığı Genel Katibi Nurullah Tolon, Eski Genel Katip Kemal Gedeleç, Ankara Valisi Kemal Aygün ve Belediye Başkanı Atıf Benderlioğlu hazır bulundular.

Kabrin açılmasında, Erkek Teknik Sanat Okulu ve Yapı Enstitüsü öğretmen ve öğrencileri de görev aldı. Kabrin açılmasına saat 09.05'de başlandı. Mezarı üstten ve yandan çevreleyen mermer levhalar birer birer çıkarıldı, kabrin üzerideki 80 cm. kalınlığında olan toprak tabaka alınarak, kağıt torbalarda toplandı. Daha sonra bu topraklar Anıtkabir'e getirilerek ebedi istiratgahına kondu. Toprağın altındaki döşeme de kaldırılarak geçici kabri boydan boya kaplayan çelik kapaklar dışarı çıkarıldı. Bu kapaklar kaldırıldığında, Atatürk'ün Türk Bayrağına sarılmış tabutu ile karşılaşıldı. 500 kg. ağırlığındaki tabut; sal tertibatı yapılmış olan vinçle yukarı çekilerek, Etnografya müzesindeki katafalka konuldu. Tabut katafalka konduktan sonra, kabrin açılmasında hazır bulunan resmi heyet tarafından bir protokol hazırlanarak imzalandı. Daha sonra Kız Teknik Öğretmen Okulu öğrencilerinin hazırladığı Türk Bayrağı, katafalkın üzerine serildi.

Ulu Önder Atatürk'ün aziz naşının önünde, 4 Kasım'dan 9 Kasım'a kadar yüksek öğretim öğrencileri, subaylar, sivil erkan ve generaller saygı nöbeti tuttular.

Törene katılacak olan resmi zevat, 10 Kasım 1953 günü saat 09.00'da, Etnografya Müzesi önüne geldi. Saat 09.05'de müzenin önündeki boru ile "Ti" işareti verildi. Bu işaretle birlikte Ankara tepelerinde top atışı başladı ve bu anda tüm törene katılanlar saygı duruşunda bulundu. Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'ndan 12 er, Büyük Atatürk'ün Türk Bayrağına sarılı tabutunu omuzlar üzerine kaldırdılar ve Etnografya Müzesi önünde bekleyen top arabasına yerleştirdiler. 136 genç asteğmenin çektiği top arabası saat 09.20'de müze önünden hareket etti.

Töreni icra için oluşturulan birlik; tören komutanı, karargahı Kara Harp Okulu Bandosu ve sancağı, Harp Okulu Alayı Flamaları, Hava Harp Okulu'ndan bir bölük, toplu halde bayrakları taşıyan gençler ile bir izci alayından oluşmuştu. 12 general top arabasının iki tarafını çevreliyordu. Atatürk'ün İstiklal Madalyası, siyah kadife bir yastık üzerinde bir amiral tarafından taşınıyordu. Bunun arkasından da protokole dahil zevat geliyordu. Bu arda Hava Kuvvetlerine bağlı uçaklar da havadan korteje katılıyordu.

Kortej opera binası önünden Bankalar Caddesi yolu ile Ulus Meydanına doğru ilerledi. Büyük Millet Meclisi önünden geçerek istasyon önüne geldi. Buradan Ulaştırma Bakanlığı-Demiryolu köprüsünü takiben saat 11.15'de, Tandoğan Meydanına ulaşıldı. Kortej yol boyunca ilerlerken, Türk Hava Kurumunun uçakları Atatürk'ün bir portresini Ankara semalarında dalgalandırıyordu. Uçaklardan naaşın üzerine ufak paraşütlere bağlı çiçek demetleri atıldı.

Kortej 12.15'de Anıtkabir'e ulaştı. Aslanlı Yol'un başlangıcındaki alanda top arabasının yanaşacağı ve tabutun indirileceği merdivenler hazırlanmıştı. 12 er Ata'nın naaşını omuzlarına alarak Aslanlı Yol'da ilerlemeye başladılar. Yine Tabutun sağ ve solunda 12 general yürüyordu. Yolun iki tarafına yerleştirilmiş kız ve erkek izciler ellerindeki çiçekleri tabutun geçeceği yola serpiyorlardı.

Ata'nın naaşı Şeref Holü'ne çıkan merdivenlerin başına geldiğinde, merdivenlerin iki yanında üçer sıra nöbet tutan izciler O'nu selamladılar. Tabut 12.50'de Şeref Holüne çıkan merdivenlerin ortasındaki Hitabet Kürsüsünün arkasında hazırlanmış olan koyu vişne rengi katafalk üzerine kondu.

Saat 12.55'de Cumhurbaşkanı Celal Bayar, katafalkın arkasından Türk Milletine hitaben bir konuşma yaparak; "Atatürk, şimdi seni kurtardığın vatanın her köşesinden gelen topraklarla gömüyoruz. Fakat hakiki yerin Türk Milleti'nin minnet dolu sinesidir. Nur içince yat" sözleri ile tamamladı.

Tabut, O'nun her zaman itimadına mazhar olmuş Mehmetçiğin omuzlarında lahitin tam altında bulunan defin mahalline getirildi. Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve diğer zevat mezarın etrafında yer almışlardı. Sanduka açılarak tam saat 13.30'da aziz naaş, Mehmetçiklerin elleriyle ebedi istiratgahına indirildi. Mezarın etrafında Ankara Toprağı ve yurdun dört bir köşesinden getirilmiş olan topraklar bulunuyordu. Mezara ilk toprağı Cumhurbaşkanı attı, diğer zevat da onu izledi. Defin işlemi tamamlandıktan sonra, Şeref Holü'nde lahitin önünde saygı duruşunda bulunuldu. Bu arada, Etnografya Müzesi'nde geçici kabrin açılışında hazır bulunan heyet tarafından defin tutanağı hazırlanarak imzalandı.

Resmi törenin sona ermesini müteakip, Anıtkabir halkın ziyaretine açıldı, anıt gece projektörlerle aydınlatıldı.

 

*ALINTIDIR

 

 
  Bugün 1470109 ziyaretçi buradaydı! Siteme Hoş Geldiniz Adil Durusu

ANA SAYFAYA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
Siteme Hoş Geldiniz Adil Durusu SAĞLIK VE HUZUR DOLU NİCE GÜNLERE......
Kapadokya Eğlence Merkezi Başvuru Kaynakları Başvuru Kaynakları Submit Your Site To The Web's Top 50 Search Engines for Free! ÜRGÜP Esbelli Mahallesi Butik otelleri  Create FREE graphics at FlamingText.com

Image by FlamingText.com Check  Out My Rank On PRTracking.com! Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?

Ücretsiz kaydol