BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA ÜRETKENDİR, PAYLAŞILMAYAN BİLGİ BATAKLIKTAKİ HAZİNE GİBİDİR.
Siteme Hoş Geldiniz Adil DURUSU
   
  SİTEME HOŞ GELDİNİZ Adil DURUSU
  Çanakkale - Nazım Hikmet
 

ÇANAKKALE

MEMLEKETİMDEN İNSAN MANZARALARI

NAZIM HİKMET

 

 

“Mayısın altıncı gecesi yaralandım,

                           sekiz yerimden.

Yaranın ikisi hala kapanmadı,

                        teper vakit vakit.

İngilizle karşı karşıyayız,

gayetle yakın,

bizim el bombası onun siperine gider

                                   gelir onunki bizim sipere.

Hücuma kalktık.

Üç adım atmadan yıkıldım yere.

Kasıklarımın üstünü biçmiş

                        İngiliz’in makinelisi.

Geçti bir zaman.

Başımı kaldırıp baktım:

Gökte yıldızlar.

Bizimkiler çekilmiş geri.

Boyuna ateş eder İngiliz’in siperi.

Kurşunlar vızır vızır geçer

                        kafamın üzerinden.

Başladım sürünüp gerilemeye.

Toprağı ellerimle iterim,

            alnım gavurdan taraf.

Bir yandan sürünürüm bizim sipere doğru,

“Hey Allahım,” derim bir yandan,

                        “arkamdan yara aldırma bana.”

O saat

        başka şey gelmez insanın aklına.

Boyuna sürtünür bana şehitler,

            doğrusu ben onlara dokunurum.

Kimisi sırtüstü yatar

                        açık ağzı kan içinde,

kimi yüzükoyun,

kimi diz çökmüş

            elinde mavzer

            öylece donup kalmış.

“Hey Allahım,” derim kendi kendime,

              “öldüreceksen beni böyle öldürseydin

                        elimde silah

                                   diz çökmüş,

                        yüzüm gavura karşı...”

Neyse gayrı sabah oldu.

İyice açıldı ortalık.

Biz de siperin yanına vardık.

Bir mavzer uzattılar.

Yapıştım süngüsüne.

Beni çekip aldılar içeri.

Sonradan hesapladım

                        üç saatta geçmişim

                        25 metrelik yeri.

Kaldım siperde bir zaman.

İki büklüm.

Yaralar başladı sızlamaya.

Öğleye doğru beni bir arkadaşın sırtına yüklediler.

Geldik fırka nahiyesine.

Çadırlar.

Kazıklar çakılı içinde çadırların,

samanla doldurulmuş kazıkların arası.

Samanların üzerinde boy boy yaralı yatar.

Ağlayan mı dersin

            küfreden mi dinine imanına.

Makasla kestiler benim elbiseyi.

Bir kaput attılar üzerime.

Sargı bezi yok.

Yaralar açık.

Ama Allahtan

            kan akmaz

            karışıp toprakla kurumuş.

Geçti bir zaman.

Dalmışım.

Koltuklarımdan tutulunca uyanıverdim.

Çadırdan dışarı çıkarıldık.

Vakit akşam

Gün kavuşmuş kavuşacak.

Dışarım serin, içerim sıcak.

Dizilmiş mekkâre arabaları sıra sıra.

Sıhhiyeler atar yaralıları arabalara.

Üst üste,

Boş buğday çuvalı atar gibi.

Bir tek arabada on, onbeş yaralı.

Bağıran mı dersin

            belki o dakka ölen mi?

Neyse yola koyulduk.

Arıburnu’nun yolları taşlık.

Arabalar sarsılır.

Bastı karanlık.

Ben sırtüstü yatarım.

Altımda bir insan gövdesi kımıldanır,

Göğsümde bir çift bacak

                        ama bir tekinin yarısı yok.

Bayır aşağı ineriz.

Gökyüzü tekmil yıldız.

Bir de inceden inceye bir rüzgâr.

Yürür birbiri peşinden arabalar.

Kum iskelesi’ne vardık sabaha karşı.

Bir çadır orda.

Çadırın içinden seslenir biri

            (dışarı çıkmadan):

“-Nerelisin?”

“-Filân yerli.”

“-Babanın adı?”

“-Falan.”

“-Senin adın?”

“-Filân.”

Sıra bana geldi.

Dayanılır gibi değil acıya.

Sövdüm ana avrat arabacıya.

Alışmış herif,

            “Söv kardeşim” der,

                        “kalayla bildiğin gibi.”

Kumların üzerine uzatıldık.

Deniz fışır fışır gidip gelir.

Gayrı iyice ışıdı ortalık.

Kumların üzerinde belki bin yaralı var

                                   belki ziyade.

Bekledik ikindi, vaktine kadar.

Bir vapur geldi:

            iki bacalı,

                        deniz renginde.

Küfrede bağıra çağıra

            yüklediler bizi vapura.

Vapurun içi mahşer.

Vıcık vıcık kan,

            islim,

                  yağ,

                      ter.

Beni ambara indirdiler.

Yola koyulmuşuz.

Yedi gün yedi gece.     

Kurtlandı yaralarım.

Kaputu açarım.

            kara kara başları

            beyaz beyaz kurtlar.

Bakarım eğilip,

Hayvancıklar akıllı,

                        kaçarlar beni görünce,

tekrardan girerler yaraların içine.

Yedi gün yedi gece.

Öldürmeyince öldürmez Allah.

Türkün sağlamdır naturası,

                                   dayanır.

Sirkeci’ye varmışız sekizinci sabah.

Kaptan demiri atmış.

Ve lâkin

            “Bu yanda boş yer yok,” diye istememişler bizi.

Akşam ezanı çekmiş demiri kaptan.

Gelmişiz Haydarpaşa önlerine.

Tıbbiye Mektebi hastaneydi o zaman.

Onlar, “Olur,” demişler.

Bir tayfanın sırtında güverteye çıktım.

                        Biraz topaldı ama tayfa

                        demir gibi Laz uşağı.

Bismillah deyip baktım dört tarafa:

            İstanbul yanar pırıl pırıl.

            Ah canım İstanbul.

Neyse hastaneye girdik.

Duvarlar bembeyaz.

Elektrikler donanma gibi.

Malta taşları tertemiz

                        gıcır gıcır.

Tekerlekli araba hazır.

Beni üstüne yatırdılar.

Rahat.

Allah devlete millete zeval vermesin.

Devlete dua ettim o saat...”

 
  Bugün 1470330 ziyaretçi buradaydı! Siteme Hoş Geldiniz Adil Durusu

ANA SAYFAYA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
Siteme Hoş Geldiniz Adil Durusu SAĞLIK VE HUZUR DOLU NİCE GÜNLERE......
Kapadokya Eğlence Merkezi Başvuru Kaynakları Başvuru Kaynakları Submit Your Site To The Web's Top 50 Search Engines for Free! ÜRGÜP Esbelli Mahallesi Butik otelleri  Create FREE graphics at FlamingText.com

Image by FlamingText.com Check  Out My Rank On PRTracking.com! Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?

Ücretsiz kaydol